Mali Genel Kurul ve "Başkan Vekili Tahsin AKTAR'la Söyl
#1
"Başkan Vekili Tahsin AKTAR'la Söyleşi" başlıklı yazı kilitlenince, konuya ilişkin görüşlerimizi yansıtmak için tırnak içinde bir başlık açmıştım.
Asli konuya geçmeden önce, başlığın kilitlenmesine ilişkin sorularımızın yanıtlarını, "geçerken almak" isteyince, olay sanki bir forum yönetimi tartışmasına dönüşmüş gibi başka alana taşındı. Şimdi burada konuyu başka alana taşıyan arkadaşlara, "arkadaşlar 'geçerken almak' kuralını bilmiyorlar" desek kızarlar yine...

Oysa yapılan söyleşi Mali Genel Kurul sürecinden bağımsız bir söyleşi değildir. Bunu içerikten görmek de olanaklıdır. Kilitlenmesinin de bağımsız olmadığını düşünüyorum. Ama "yasalarımızda kilit kırmak yok, açmak var", o yüzden şimdilik bu konuyu bir kenara bırakarak, Tahsin beyin söyleşi içeriğinde bana ve genele ilişkin sözlerine yanıt vermek istiyorum.

Şöyle demiş Sayın AKTAR:"Bir satranç merkezi kurulması çalışmalarını kullanarak Mali Genel Kurul üzerine yazanlar, “… Harcadıkları paraların nereye harcandığı konusunda bir fatura açığı vereceklerini sanmıyorum. Böyle bir açık verecek kadar amatör değiller…” diyebilecek kadar saldıranlar, yine aynı satırlarla devamla “… öncelikle kendi ülkesinde adam olmalı insan…” diyebilen zihniyet sizice eleştiri mi yapıyor? Biz namusu şerefi ile yaşayan, bundan başka varlığı olmayan kişileriz. Ne demek şimdi fatura açığı? Ne demek adam olmalı insan. Bu eleştiri mi?"

1- Esas ve usül olarak, harcanan paraların 1 kuruşunun dahi belgesi olmak zorundadır. Eğer 1 kuruş açık varsa, yönetimin aklanması söz konusu olamaz. Açık veren bir yönetimin aklanması da ayrı bir suç oluşturur.
Ancak insanlar hata yapabilir ve herhangi bir harcamanın faturası alınmamış olabilir, kaybolmuş olabilir. Bu durumda da "durumun" tutanakla tespiti gerekmektedir. Bunu da geçelim.

Orada, o satırın geçtiği yerde söylemek istediğim, arkadaşların bu konuda amatör olmadıkları, işlerinde titiz olduklarıdır. Ancak devamında söylediğime niye gelmez Sayın AKTAR? Kendileri "konumsal olarak açık vermiş durumdadırlar" diyorum. Hiç kimseye hırsız dediğimiz yok. Hiç kimsenin şahsi olarak onuruna sözümüz yok bizim. Olursa onu söylemekten de çekinmeyecek kadar yüreğimiz var. Ancak söylediğimiz odur ki; TSF mali kaynakları FİDE kongrelerinde yanlış bir strateji ve yanlış taktiklerle harcanmıştır. Bu durum da TSF'yi konumsal olarak açık düşürmüştür. Görülmesi gereken budur.

2- İlkiyle bağlantılı olarak "adam olmak" kavramı kişilerin çocukluğu ile ilgili söylenmiş bir söz değildir. "Adam olmayan" Türk satrancının henüz kendi ülkesinde gerekli yetkinliğe ulaşmadığı olgusudur. Bu konu da yine ilgili yazı içerisinde diğer satırlar okunduğunda anlaşılması gerekirken, sayın AKTAR konu içeriğini anlamamış görünmektedir.


Sayın AKTAR,

İKİ YIL ÖNCE... 8 KASIM 2008 Tarihinden önce, sizi desteklemekteyken, "BİR ÖZELEŞTİRİ VE YOL AYRIMI" başlıklı bir yazı ile aranızdan ayrılmıştım. Bu ayrılığın nedeni Sayın YAZICI'nın Antalya ASEM'de bana ve çevremdeki arkadaşlara güvenerek söylediği bir takım sözlerdi.

Ancak altını çizmeliyim ki; sayın YAZICI bize güvenerek söylemişti. Bu yüzden karşı duruşum sırasında asla aramızda geçen konuşmaları yazmadım uluorta. Ancak her yazımda kendilerini bunu açıklamaya zorladım.

Şimdi zorlamaya gerek yok artık. Çünkü yönetim ve denetleme kurulu raporlarında "İTİRAF" ediyorsunuz! Aslında sayın YAZICI'nın "tamamı dışarda olan mızrak" dediği tamamen budur! "sizi destekleyen Fide delegelerine yaptığınız harcamalar" yönetim ve denetim kurulu raporlarında, SAKLANAMAZ boyuta geldiği için İTİRAF kapısına gelmiştir. Umarım mahkeme kapısına dayanmaz işler. Çünkü raporlarınız Dünya Satranç Kamuoyunu çalkalayacak nitelikte olup, Türkan Saylan'ı bile Ergenekon'dan sorgulayan Cumhuriyet savcılarını harekete geçirecek niteliktedir. Şimdi FİDE içindeki "ergenekonu" ortaya çıkarma zamanı... Yine de kalan ayrıntıları Mali Genel Kurulda konuşmak üzere nokta koyalım. Malum, "kol kırılır, yen içinde kalır" ancak kol kanser olmuş durumda, kesilmez ise gövdeye metestaz yapacak duruma geldi...

Herşeye rağmen, tüm satranç ailesinin bayramını kutlayarak ve birlikte kutlayacağımız nice bayramlar olmasını umarak noktalayalım...
Cevapla
#2
Sayın AKTAR'ın vurgu yaptığı yazım şudur: "Harcadıkları paraların nereye harcandığı konusunda bir fatura açığı vereceklerini sanmıyorum. Böyle bir açık verecek kadar amatör değiller.

Onların mali harcamaları, "konumsal olarak açık vermiş" durumdadır. Ülke Satrancının durumu ortada. Ülkenin içine yapılması gereken harcamalar, FİDE kongrelerinde çarçur edilmiştir. Lüzumsuz harcamaların faturası olsa ne olur olmasa ne olur? Önemli olan doğru alana harcama yapılmış mı yapılmamış mı? Bunun sorgulanması gerekir. Bu sorgulamayı doğru yapan ve vicdani ölçülerde doğru yanıtlar üreten delegelerin de bu yönetimi aklamayacağını düşünüyorum. Herşeye rağmen aklanırlarsa da, delegeye sözümüz yok.

Öncelikle kendi ülkesinde adam olmalı insan. İşin başlarında Kasparov'un "Yetenek yeryüzüne eşit dağılmıştır" sözüne vurgu yaparak, Türk satrancının da dünya ölçeğinde yetenekler çıkarabileceğini söyleyenler, bu sözlerini unutarak, ülke çocuklarının gereksinimi olan her türlü olanakları şahsi kariyer hastalıklarının tedavisi doğrultusunda harcamışlardır. Benim muhalif olmaya karar verdiğim gün, gidişatın bu yönde olduğunu gördüğüm gündür. 2008 Genel kurulunun hemen öncesinde mevcut yönetimin, Antalya ASEM'de bizlere bu izlenimi verdiği gündür. 2008 seçimlerinde delege değildim. Şimdi delegeyim ve bunları genel kurul salonlarında konuşacağız!

Bu ülkede bunca sorun varken, FİDE'nin şurasına burasına başkan olsan ne olmasan ne? Kendi ülkende sorunları bitirdin mi? Hak ettin mi? Dünyaya "biz bu işi sizden daha iyi yapabiliyoruz" diyebilecek hangi marifetin var? İşte Hakkari, işte Muş, işte Van, İşte İzmir, İşte Antalya, işte İstanbul, İşte Adana, işte Bursa... Bir tarafta harcamalarıyla "büyük aile", diğer tarafta yoktan var olmaya çalışan satranç ailesi... Sen bu sorunları çözmeden varırsan FİDE'nin kapısına, "öğren de gel" derler adama..."


Okuyucularımız, delege arkadaşlarımız, Sayın AKTAR'ın sözleriyle bu sözleri kıyasladığında, aynı sonuçlara varabilecekler mi? Yani ben kendilerine "hırsız" mı demişim? "Adam değilsiniz" mi demişim?

Hayır Sayın AKTAR, ben ne sizin ne de yönetimde başka birinin adamlığına bir şey söylediğim yok. Adam edemediğimiz Türk Satrancıdır. herhalde bu konuda anlaşırız. Açık verdiğiniz nokta ise yukarda anlattığım TSF olanaklarının yanlış bir strateji ve taktiklerle harcandığıdır. Sanırım bu konuda da kısa zamanda anlaşacağız!
Cevapla
#3
Ve Tartışmalara Mevlana Da Katılır: Sad

Demedim mi?

Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?

Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?

Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?

Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?

Söyle, bunları sana hep demedim mi?

Mevlana Celaleddin Rumi
Cevapla
#4
Değerli Delege Arkadaşlarım,

Gökerman'a ek olarak ben de "Son Sözün Önsözü" diyebileceğim, ısrar üzerine yazılı olarak bir gazeteye de vermiş olduğum kısa değerlendirmemi paylaşmak istiyorum:

Bu süreç iki yıl önceden başlayan bir süreçtir. Mevcut yönetim tarafından atıldığım ve daha sonra da kapatılan TSF Forumda konuya ilişkin yazılarım oldu. Keza Özgür Satranç Forum'da devam eden tartışmalarımız var. Ancak okuma özürlü bir toplumun ürünü olarak Genel Kurul delegelerimiz de bu özürden payını aldığı için, bu güne değin sesimize kulak veren olmadı.

Yönetim kurulu Başkanı Ali Nihat Yazıcı, 8 Kasım 2008 TSF Genel Kurul seçimlerinden hemen önce yaptığı seçim gezilerinde, delegesi olduğum Antalya iline de gelmiştir. O tarihlerde başkanı olduğum ASEM'de (Antalya Satranç Eğitim Merkezi Derneği) bir söyleşi yapmıştır. Ben o güne değin kendilerinin çalışmalarını destekleyen bir satranç gönüllüsü idim.

Bu söyleşinin ilerleyen saatlerinde, katılımcıların azaldığı bir anda, kalanlara olan güveninden kaynaklanarak bizlere o gün için sır sayılabilecek, ancak bu gün için ayyuka çıkmış olan gelişmeler hakkında bilgi vermiştir. Kısaca FİDE içerisinde belli başlı hedeflere ulaşabilmek için bir dizi faaliyetlere başladıklarını, bu konuda hükümet içerisinde ilgili bakandan da onay aldığını anlatmıştır...

Bu sözlerin ifade ettiği girişimleri ben ülkeme yakıştıramadığım için, TSF Forumda "BİR ÖZELEŞTİRİ VE YOL AYRIMI" başlıklı yazıyı yazdım ve "bundan sonra kendilerinin arasında olmayacağımı" bildirdim.

Başkanın ikili bir söyleşide ve bizlere güvenerek bunları söylemiş olmasından kaynaklanarak, söz konusu olayları ulu-orta yazmayı kendime yediremedim. Ancak konuyla ilgili yazdığım her yazıda, kendisini uyarmaya, bu durumdan vazgeçirmeye ve konuyu itiraf etmesine yönelik vurgularda bulundum. Bu tartışma sürecinde TSF forumdan bizzat kendisi tarafından atıldım. Bu yetmedi, TSF forum da kapatıldı.

O günlerde ASEM görüşmesine tanık arkadaşlara bu konuda tanıklık yapıp yapmayacaklarını sorduğumda, kimse buna cesaret edemediği gibi, bazılarının "Bu işler böyle olur" gibi bir savunmasıyla da karşılaştım...

Yalnızdım! Mahkemeye başvursam, iftira atmakla suçlanabilirdim. Az çok hukuk bilgisi olan birisiyim...

Bugün gelinen noktada benim müdahaleme gerek yoktur. Kendileri artık saklanamayacak ve aklanamayacak boyuta ulaşan harcamaları, itiraf etmiş durumdadırlar.

Konuyu itiraf ederek normal bir davranış gibi göstermeye çalışmaktadırlar. "Galat-ı meşhur, meşrudur" sözü ve anlayışı doğrultusunda, yaygınlaşan yanlışların yasallaşması umulmaktadır sanki. Ancak gelinen nokta kabul edilemez boyutlardadır. Eğer onur diye bir kavramdan haberdar isek!

Bu güne değin sesimize kulak tıkayan genel kurul delegelerinin sorumluluğu büyüktür şimdi.
Ben sözlerimin kalanını genel kurul salonunda söylemeye çalışacağım.
Bu tür toplantılarda eskiden "hükümet komiseri" olurdu. Dernekler Kanununun son biçimine göre sanırım bu uygulama kaldırıldı. Ancak bu Mali Genel Kurula öyle sanıyorum ki, hükümet komiserinin yanı sıra, Cumhuriyet savcıları da eşlik edecektir.

Bunca pislikten umulacak bir "hayır" varsa ki vardır; o da bu olay nedeniyle FİDE'nin sorgulanması mümkün olabilecek ve bu olay tüm dünyada, bir tür "temiz eller" operasyonunu tetikleyebilecektir. Umarım ülkemiz ve dünya çocukları hak ettiği yöneticilere, proğram ve projelere kavuşabilecektir...

"2012 olimpiyatlarının iptali ihtimali" demiştiniz. Geçiniz! Önce onur, sonra onur, daima onur!...
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi