Katı kurallar bize ne kazandırıyor?
#1
Geçtiğimiz Pazar günü katıldığım Kulüpler Birinciliği bölge maçlarında iki olaya tanık oldum.İlk gün karşılaştığımız rakip takımın 4 ncü masası masa başına 5 saniye geç kaldığından hükmen yenildi.Daha sonra hükmen yenilgi alan takımın elemanları hakemle bir süre tartıştılar.Benzeri durumlarda tartışılacak kişi hakem değildir.Tartışmak isteyen bunu kuralları koyan kişi veya daha doğrusu kuralları koyan kurum ile yapmalıdır.Bu kurum kavramı içinde FİDE ve TSF vardır.Hakem görevini yapmaktadır.Aldığı talimatı uygulamaktadır.Hakem böyle bir konuda itiraz makamı olamaz.
İkinci gün yine geç kalma korkusu içinde salondaki yerimizi aldık.Rakip takım ortalama 12 yaşlarında çocuklardan kurulmuştu.Tam oyuna başlayacakken hakem geldi ve kağıda "artı eksi"işaretlerini yazmamı söyledi.
Şaşırdım.Nedenini biraz sonra öğrendim.Rakibimiz 3 oyuncu eksik olduğundan 8-0 kaybetmişti.Hiç oyun oynamadan geri dönmek sadece bize puan kazandırdı.Ama Satrancın gelişmesi açısından iki taraf da birşey kazanmadı.
Sporun amacı karşılaşmayı mümkün olduğunca oynatmak olmalıdır.
Her iki olayda da vardığım sonuç aynıdır.Katı kuralların zararının yararından fazla olduğuna inanıyorum.Bugün Avrupa'da birçok uluslararası turnuvada gecikme süresi 30 dakika olarak belirleniyorsa biz neden sıfır dakika kuralını uyguluyoruz?
8 oyuncudan oluşan takımda 2 oyuncu eksik olduğu zaman diğer masaları neden oynatmıyoruz?2 kişi gelmediği için hepsini gelmemiş kabul etmek Türk Satrancına ne kazandırıyor?Kazandırıyor mu? Yoksa
birilerini kayıp mı ediyoruz?Daha çok kişiyi Satranca kazandırmak ve daha hızlı gelişmek istiyorsak katı kuralları bir daha gözden geçirelim!FİDE sıfır dakika kuralında ısrar etmemektedir.Geç kalabilme süresini düzenleyiciye bırakmaktadır.Takımın oyuncularının eksiksiz olması kuralı ise galiba sadece Türkiye'de uygulanmaktadır!
Ben yine yazmak gerektiği zaman gördüğümü ve doğru olduğuna inandığımı yazıyorum.Siz de benim yazdıklarıma kendi görüşlerinizi ekleyiniz!Bir süre yazı yazmadığım zaman bundan kendilerine göre garip anlamlar çıkaranlar da beni görüyorlarsa şimdi bu kutuda yanıt versinler..Günlük gazete veya haftalık dergi gibi periyodik olarak yazı yazmam mümkün değildir.Sadece gördüğüm olayları ve doğruluğuna inandığım düşünceleri yazacağım.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#2
Ateş Bey merhaba,
Yazılarınız diğerlerinin yanında kömür deposundaki elmaslara benzemektedir. Kömürleri yakarak yok etmek gerekir. Elmasları ise etrafa ışık ve güzellik saçmaları için korumak gerekir. Tüm yazılarınızdan her seferinde farklı ve anlamlı dersler çıkarmaktayım. Bundan dolayı teşekkür ederim.

Kurallar ve hakemler konusu Türkiyemiz satrancında çok işlenmesi, üzerinde çok kafa yorulması gereken konulardandır. Hakemlerimizin ve uygulamamız gereken kuralların geliştirilmesi ve iyileştirilmesi satrancın sağlam adımlarla ilerlemesinin kilometre taşlarıdır.

Bir senaryo düşünelim : Etrafta müthiş bir kalabalık ve karışıklık var. İnsan bağrışmaları ve korna sesleri birbirine karışmış. Neredeyse insanlar birbirlerine silah çekecek duruma gelmiş. Burası neresi derseniz. Bir yol kavşağı. Trafik tıkanmış, arabalar milim hareket edemiyor. Trafik ışıkları kendi başlarına yanıp sönmekte ve hiçbir işe yaramamakta. İşte her şey altüst olacakken kördüğümü kılıcının birkaç darbesiyle çözecek bir trafik polisi çıka geliyor. Bilgisi ve tecrübesiyle etrafa talimatlar veriyor. Kırmızı şıkta duran arabalara geç diyor. Yeşil ışıkta geçmeye çalışanlara dur diyor. Ve birkaç dakika sonra o müthiş trafik karmaşası bitiyor. Düzen sağlanıyor. Herkes huzur buluyor. Yollarına rahatlıkla devam ediyorlar. Trafik polisine de minnetle, şükranla bakıyorlar.
Bu hikayede (gerçek hayatımızda çokça rastlamışızdır) trafik polisi ne yapmıştır. Kuralları çiğnemiştir. Kırmızı da geçenlere daha önceleri ceza yazarken bu sefer bizzat kendisi arabaların kırmızı ışıkta geçmelerini istemiş, buna izin vermiş ve arabaların çokça kırmızı ışıkta geçmeleri için çaba göstermiştir. O zaman kesitinde bilgisi ve tecrübesiyle inisiyatif alarak toplum huzurunu sağlamıştır.

Verdiğim örnek satrançtaki kurallara ve karmaşaya birebir uymuyor olsa bile üzerinde düşünülmesi faydalı olabilir. Eğer o trafik karmaşasında tecrübesiz bir trafik polisi olsaydı belki de “Oh olsun, ne halleri varsa görsünler, trafik ışıklarına uymamanın cezasını çeksinler” diyerek ve kendisini göstermeden yan yola sapıp izini kaybettirebilirdi.

Turnuvalarda bizzat yaşadığım 2 örnek :
1-Yanıbaşımdaki oyuncu rok yaptı. Rakibi itiraz etti. Gerekçesi, rok yapan oyuncunun kalesi mesafe katederken rakip taşların hücum alanından geçmiş. Hakem geldi ve itirazı kabul etti, roku geri aldırmaya çalıştı. Bu sefer diğer oyuncu itiraz etti. Dayanamadım ve hakemin kulağına başhakeme danışması gerektiğini fısıldadım. Baş hakem roku kabul etti.
2-Rakibim güya ona göre 3 kere aynı fotoğraf görüldüğü için oyunun berabere bitmesi gerektiğini ileri sürerek hakeme başvurdu. İlk gelen hakem sanki ne yapacağını bilemez tavır ve söylem içindeydi. Oyunu kazanmak üzere olan ben de berabere olamayacağını söyledim. Baş hakem geldi. Tahtaya baktıktan sonra “Feti bey, kusura bakmayın notasyona göre incelememiz gerekiyor” dedi. Ben de “Memnuniyetle, zaten ben de bunu istiyorum” dedim.

Her iki örnekte de sorunu başhakem çözmüştür. Bilgisi ve tecrübesiyle ne yapacağını bilerek inisiyatif alan ve daha önemlisi etrafı kırmadan, dökmeden, müşfik bir şekilde hareket eden başhakem minnet ve şükranla karşılanmıştır.

Konuyu çok fazla dağıttım. Kusura bakmayın. Gece geç vakit yazıyorum.

Özetlersem :
1-Salt kuralcı, kraldan çok kralcı bir şekilde davranmadan, hoşgörülü bir şekilde olaylara yaklaşırsak sorunları çözebilir ve insanları küstürmeden kazanabiliriz.
2-Hakemlerimizin bilgi ve tecrübeleri arttıkça daha esnek davranmaları gerektiğinin farkına varırlar. Eğer tecrübesiz bir şekilde kendilerine yetki verilirse kendilerini kral yerine koyup etrafı kırıp dökebilirler.

Mesleğimde ilerledikçe olaylara at gözlüğünden bakmamayı öğreniyorum. Madalyonun sadece iki yüzünün değil, çok daha fazla yüzü olduğunu görüyor ve hissediyorum.

Saygılarımla,
Ara
Cevapla
#3
Hakemlerimizin eleştirildiği bu başlıkta yorum yazmak bana düşmez kesinlikle ama yazmadan da edemeyeceğim (özür dileyerek).

Ateş bey'in vurguladığı şey hakemlerin (ya da kuralların diyelim) gereksiz seviyede "toleranssız" oldukları için yeni başlayanların kızıp gitmelerine neden olabilecekleri idi sanırım. Buna katılmamak mümkün değil bence.

Feti bey bundan daha vahim durumlar da olduğunu vurgulayarak bir hakemin "rok kurallarını bile bilmediği"ni örneklendirdi. (Artık bu arkadaş nasıl hakem olduysa?) Ve başhakem'lerin bu gibi durumlarda cankurtaran olduğunun unutulmaması gerektiğini hatırlattı. Ben de aynen katılıyorum.

Ancak Feti bey'in yazdıklarından aslında başka bir mana mı çıkarmak lazım ondan emin olamadım:

Trafikle ilgili örnek bize "Kuralsızlığın olduğu yerde anarşi olur, kötü sonuçları olacak gibi görünse de kurallar düzeni sağlama amaçlıdır ve sonuçta buna teşekkür edilir!" mi demek istedi acaba bunu tam anlayamadım. Feti bey bunu vurgulamak istediyse ben katılmıyorum, beş saniye geç kalan birini hükmen kaybettirmek herhangi pozitif bir amaca hizmet etmiyor bence.

5 Saniye olayında başhakem'e danışılsaydı bence oynatırdı, Feti bey de trafik polisi konumundaki kişiyi başhakem olarak vurgulamıştır diye umuyorum. Böyle olursa kesinlikle ben de katılırım.

Bu arada rok kuralını bilmeyen hakem satrancın diğer bir milyon kuralını (!!) biliyor mu diye tekrar sınava tabi tutulmalıydı bence. Ya da belki o kişi hakem yokluğundan kaynaklı bir usulsüz hakem kaynamasıdır.

Acaba hakemler ara sıra tekrar sınava tabi tutuluyorlar mı?
Cevapla
#4
Kuralların huzuru bozmadan uygulanabilmesi için kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeleri yapabilmek için istek, bilgi, tecrübe, sevgi (insan sevgisi ve satranç sevgisi), girişimcilik gerekir.

Kural kral gibidir, dokunulmaz (birçok istisnaları vardır, bazen krala pardon kurala dokunmak şart olur). Satranca sevdalılar kurala ve krala dokunmadan iyileştirmeleri yaparak gelişmeyi sağlarlar.

Önceki hikayemde, trafik polisi (başhakem) gider gitmez kavşakta tekrar karmaşa yaşanır. Orada kural vardır fakat düzensizlik te vardır. Öyleyse mevcut düzene çekidüzen vermek gerekir. Işıkların değişme zaman periyotlarını trafiğin yoğun olduğu yönleri rahatlatmak için değiştirmek, iyileştirmek gerekir. Yeni düzenleme sonunda arabalar kurala uygun olarak yine yeşilde geçerken kırmızıda duracaklardır. Ne yapılmıştır ? Kural ihlali yapılmadan esnek bir şekilde düzenleme yapılmıştır.

Geçen yıl sıfır dakika olan geç kalma süresi bu yıl Kocaeli’de 21-24 Haziran’da gerçekleşecek turnuvada 30 dakikadır. Neden ? Bilgi ve tecrübeye sahip, sevgi dolu girişimciler hatalarının farkına vararak uzaktan gelenler için esnek davranmışlardır.

Kural nedir ? : Geç kalan oyunu kaybeder
Düzenleme nedir ? : 0 dakika yerine 30 dakika
Bu kadar basit.
“Geç kalan oyunu kaybeder” kuralı değişmedi. Sadece düzenleme yapıldı.
Kural ayrı kavram, düzenleme ayrı kavramdır fakat birbirini tamamlar.
Matematiksel olarak düşünürsek ; kural evrensel küme, düzenleme evrensel kümenin içinde alt kümedir.

Düşünen insanlar için çare tükenmez.
Ara
Cevapla
#5
http://chess-news.ru/en/node/7799/page/to/like

Evgeni Surov :
" Umarım Mark Dvoretsky, eğer bu olayın olduğu andaki tepkisini paylaşırsam karşı çıkmaz:
" Ne cins bir problem çıkarsa çıksın, tek bir cevap var: ***ler."
Mark Izrailoviç kabul edilen kurallardan sorumlu FIDE yetkililerini kastetmişti." ....

''Şimdi ne bildiğimi söyleyim.1963 maçından sonra satranç dünyası artık rövanş maçları olamayacağını anladı ve bunlar iptal edildi.
1984-85'deki maçtan sonra satranç dünyası sınırsız (oyunlu) maç olmaması gerektiğini anladı ve bunlar iptal edildi.

2012'deki maçtan sonra işlerin artık BÖYLE iyi gitmediği açık.

Şimdi ufak bir şey kaldı: BUNUN ne olduğunu anlamak ve BUNUN başka bir şeyle nasıl değiştirileceği; ve bu, ***ler tarafından yapılacak olmasaydı iyi olurdu''
Ara
Cevapla
#6
http://kevinspraggett.blogspot.com/2012/...l?spref=fb

Kevin Spraggett:
''Bugün satranç kibar insanların oyunu değil artık. Oyuncular cep telefonları çalınca, masada bulunmaya 1 saniye geç kalınca, berabereye karar vermeden önce hakemden izin almazlarsa rutin olarak oyunu kaybetmiş sayılıyorlar...ikazlar yok artık. Para cezaları yok; cezanın uygulamasında hiç bir takdir payı da yok.

Sıfır tolerans, belirtilmiş bir kuralın ihlalinde otomatik ceza uygulamakta.
FIDE açısından, önceden belirlenmiş ceza, her zaman oyunun kaybıdır. Daha kötüsü, eğer bu konuda düşünürsek, sıfır tolerans hakemlerin takdir hakkını kullanmalarını veya kişisel olarak cezaları ortama uygun olarak değiştirmesini de yasaklamaktadır. Hakemlerin, şahsi suçlanabilirlik, hafifletici nedenler veya sağduyuyu dikkate almadan cezayı vermeleri istenmektedir.''
Ara
Cevapla
#7
It_s_a_Mad_Mad_Mad_Mad_World.jpg



http://www.chess.com/article/view/its-a-...-mad-world
Chess.com - GM Gserper - 29 Nisan 2012 (Türkçeye çeviri: İsmail Doğantuğ)



Deli, Deli, Deli, Deli bir Dünya bu !

Son zamanlarda FIDE'yi eleştirmek moda oldu. Gerçekten, bazı FIDE buluşları "sen bunu uyduramazsın" sütununda yer alabilir. Fakat kesinlikle bir hedefe ulaştılar: satranç medya tarafından 'yeniden keşfedildi'. BM yasaklarına aykırı olarak Dünya Şampiyonasını Irak'ta yapmak veya son zamanlardaki, satranç oyuncuları için 'giyim kuralı' olsun, gazeteler ve TV'nin ilk sayfalarındayız!

İşte benden, kazanmaya aday FIDE fikirleri listesi:

#3. Doping testi. Satranç oynama yeteneğini iyileştiren bir ilaç bilinmediğinden, insanlar bunun yersiz olduğu fikrini ileri sürmekte. Bu doğru olabilir, fakat her halde FIDE'nin başka bir düşündüğü vardı. Bugünlerde satranca esas tehdit bilgisayar kullanma hilesidir.
FIDE, kompüterlerin çok zeki olmalarına karşın hala insanlardan öğrenecek şeyleri olduğunu fark etmiştir. Halen kompüterlerin yapamadığı bir şeyi yapabiliyoruz! Tabi neden bahsettiğimi anlamış bulunuyorsunuz. Kompüterler işeyemez ve işte böylece yakalanabiliyorlar. Yani, idrar örneği verebiliyorsan, sen o zaman kesinlikle kompüter değilsin! Eski klasik oyuncuların bu duruma düştüğünü hayal etmekte zorlanıyorum. Bir Turnuva Direktörü yaklaşıp kendisinden işemesini istese Capablanca ne derdi? Diğer taraftan Fischer'ın bu gülünç durumda ne yapacağı hakkında oldukça iyi bir fikrim var.

#2. "Sıfır Tolerans kuralı". Buna göre, oyuna geç kaldın (5 saniye bile olsa) ve kaybediyorsun. Nereden başlayacağımı bile bilemiyorum. Demek sen Kasparov'u nasıl yeneceğini bilmiyorsun? Arkadaşın yok mu? Kuvvetli kolları olan bir kaç kişi veya güzel gülüşü olan gösterişli bir kız müthiş Garry'i oyuna giderken durdurabilir. Unutma, bütün ihtiyacın bir kaç saniyelik bir gecikme!

#1 Ve kazanan ... FIDE'nin beraberelere karşı haçlı seferi. Beni yanlış anlamayın, ben de satrançta mücadeleye taraftarım, ama basit sağduyu nerede kaldı? Bunun dışında, eğer bir oyuncu lig usulü ve kapalı (davetle girilen) bir turnuvada oynamak için binlerce dolar bulunma ücreti alıyorsa, o zaman, organizatörler bütün 'yap' ve 'yapma'ları ona dikte edebilirler. Veya Vincent Benedict'in (1988 Twins filminde) güzelce söylediği gibi: "Para konuşur, #$@& yürür!" (Tabi, kardeşi Julius'un sorusuna katılıyorum: "Bir #$@& nasıl yürüyebilir?")
Fakat bir oyuncu, turnuva giriş ücreti ile beraber uçak masrafı, otel, yemek paraları ödüyorsa, eski ahbap Vincent'in dediğini söylemeye hakkı vardır, ve şimdi ödeyen de satranç oyuncusu olduğuna göre, tamamen haklı olacaktır!

Son Avrupa Şampiyonasında iki oyuncu, pozisyonun üç kez tekrarından sonra beraberlikte anlaşmaktan dolayı birer sıfır aldılar, çünkü hamle sayısı beraberlik için organizatörler tarafından belirlenen 40'ın altındaydı. Bunun sonucu, sonraki turda şu oyun yaratıldı ki, ben buna "Satranççıyla uğraşmayın /dalga geçmeyin!" derim.

((DİAGRAM : Sebastian Maze (?) - İlya Smirin (?) Avrupa Bireysel Şamp. 2012 ))

Belki bütün beraberelerden (özellikle kısa olanlardan) nefret edenler şu oyuna bakmalı. Aklı başında kimse bu oyunculardan birine 'Berabere Üstadı' demez, hatta tam da bunun aksi geçerlidir. Fakat ne yapabilirsin ? Bazen berabere yapmak zorundaysan, berabere yapmalısın!

Bu güzel oyunu bir test olarak kullanacağım ki, bu iki dev gibi oynamaya çalışın.

((DİAGRAM : Fischer-Tal, Leipzig Olimpiyat 1960. Hamle Siyah'ta olarak interaktif diyagram ))

Bugün, ne yazık ki hem Fischer, hem Tal bu kısa berabereden dolayı oyunu kaybetmiş sayılacaklardı.
Ara
Cevapla
#8
Olimpiyat Başhakemi Takis Röportajı :
http://satrancakademisi.blogspot.com/201...ortaj.html


"Bazı sporcuların kurallar ve Satranç Kuralları hakkında yeterince bilgisi olmadığı doğruyken, Satranç Kuralları’nı veya Turnuva Kurallarını yanlış yorumlamaktan dolayı bazı hakemlerin uç kararlar aldığı da doğru. (örneğin sporculara kaybettirmek gibi)
Bu konuda ''daha haklı taraf'' yok.

FIDE Hakem Kurulu adına şunu söyleyebilirim ki, biz hakemlere karar almadan önce Satranç Kurallarına ve turnuva kurallarına ilişkin her şeyi sporculara açıklamalarını tavsiye ederken, her zaman kesinlikle ciddi sebepler olmadıkça çok uç kararlar vermekten kaçınacak talimatlar vermeye çalışıyoruz."
...
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi