İtiraz Kurulları
#21
1999 da düzenlenen Dünya Gençler Birinciliğinde 3 sporcudan ibaret kafilenin yöneticisiydim.İtiraz kurulunda yedek üye olarak gösterildim.Ortalıkta dolaşan, az da olsa soru soran ve yarışma ile iligili görevimi yapmak isteyen bir kimse olduğum anlaşıldığından yedek üyelik bana verilmişti.Şu halde itiraz kurulunun oyunculardan kurulması zorunlu değildir.21 yaşın altındaki sporcuların katıldığı yarışmalarda yöneticiler de itiraz kuruluna alınmaktadır.
Sabri bey yerli ve yabancı turnuvalarda itirazların azaldığını söylüyor.Olaylar ve şikayetler azalmış izlenimi verse de tamamen bitmemiştir.Uluslararası alanda elektronik yardım aldığı tespit edilen oyuncular vardır.Yerli turnuvalar için- hakemlerimizin bilgi ve deneyimi arttığı için şikayetler azaldı-yorumu Sabri beye ait olabilir.Ben bu yoruma katılmıyorum.Yerli turnuvalarda itirazlar azalmıştır.Çünkü herkes itirazın kabul edilmeyeceğini bilmektedir.Bir de üstüne 75 lirayı kaybetmenin korkusu vardır.Madem ki hakemlerimize güveniyoruz o zaman güvence bedelini neden yüksek tutuyoruz?İtiraz Kurulunun varlığını hiçbir zaman hakemleri baskı altına almak amacıyla savunmadım.Hakemlerimiz kendilerini geliştirmektedir.Ancak şikayete neden olan olaylarda suçlu delil yetersizliği nedeniyle beraat etmektedir.İtiraz kurulu delil bulabilecek mi?Bulmayacaktır.O zaman olayı incelemesinin ne yararı vardır?İtiraz kurulu şikayeti incelerse günün birinde kanıt bulma ihtimali de ortaya çıkar.
İtiraz kurulunun varlığı başlıca hakemin kararına itiraz etme olarak algılanabilir.Hakeme güveniyorsak neden onun aldığı kararın tartışılmasından çekineceğiz?
Bugüne kadar bizim turnuvalarda itiraz kuruluna kaç başvuru yapıldı ve kaç tanesi kabul edildi?Bir tahminde bulunalım mı?Tahminimce hepsi reddedilmiştir.Bu itirazların hepsi haksız mıydı?
Bana göre itiraz kurulu hakemi daha dikkatli karar vermeye ve daha cesur düşünmeye zorlayan bir organdır.
Yine de itiraz kurulu olmasa biz yarışmaları daha güzel yönetiriz,demeniz mümkündür.İtiraz kurulu olmayacaksa o zaman mağduru ve mazlumu dinleyecek bir başka organ olmalıdır.Bu organ Federasyonu temsil etmelidir.Önemli olan Federasyonun şikayeti olanları dinlemesidir.Ben 1991 den beri bunu tartışıyorum.
Erişkinlerin turnuvalarında çok sayıda şikayet olmuyor.Bu gerçek itiraz kurulunun kaldırılması için yeterli neden midir?
İtiraz kurulunu kaldıralım ama yerine onun boşluğunu dolduracak sistemler getirelim!Örneğin Federasyonun web sayfasında UKD ve Lisans konularında -itiraz bildirim-ve -itiraz takip-bölümleri var.Bunların rağbet fazla olmasa da yararı olduğunu düşünüyorum.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#22
Ateş Bey, benim hiç sarfetmediğim sözleri bana mal ederek argüman ileri sürüyorsunuz. Yazdıklarımın hiçbir yerinde artık hakemler bilgilerini ve deneyimlerini arttırdılar o yüzden itiraz olmuyor, demedim. Aksine hakemlerin sürekli ve daha ciddi eğitime ihtiyaçları olduğunu yazdım.
Neden itirazların azaldığını önceki yazılarımda belirttim, bir kez daha okuyunuz.
Çok olumsuz ön yargılarınız var. Bunlar için de somut örnekler vermiyorsunuz. Başhakeme bildirilmiş ama reddedilmiş sonradan itiraz kuruluna götürülmüş ve çözülmüş bir örnek anlatın.
Ara
Cevapla
#23
Sevgili Cengiz,
Seninle yüzyüze zevkle tartışırım. Çay da olmalı ki, sana laf yetiştirirken boğazımı sık sık ıslatmak zorunda kalacağım açıkça görülüyor Big Grin Burada seni ya da diğer yazarları alt etmek için yazmıyorum. Hem kimi konularda satranç kamuoyunu aydınlatmak hem de kimi tartışmalı konuları bir yere vardırmak için katkı yapmak amacıyla yazıyorum. Yazarlar bağlamda ya da içerikte hata yapmasalar aslında yazmaya hiç niyetim de yok. Çünkü oldukça zaman alıyor ve kimi zaman da can sıkıcı diyaloglar yaşanabiliyor.
Bir iki gün yoğunum “FIDE kuralıdır doğru-yanlış uyulmalıdır” savına yanıtım var. Onları sonra yazacağım ama önce senden bir kaç soruyu yanıtlamanı istiyorum.
1- “all events” hangi “all events”? Burada FIDE’nin düzenlediği uluslararası tüm turnuvalar mı? Fide’ye bağlı olan bütün federasyonların düzenlediği ulusal turnuvalar mı yoksa yerel ya da özel nerede kim düzenlerse düzenlesin tüm turnuvalar mı? Bu maddede ciddi mantık hatası görüyorum? Ya da eksik ve özensiz kaleme alınmış.
2- Söz konusu kuralın yazılış tarihi nedir?
3- Önceki hali nasıldı ve ne zaman yazılmıştı?
Selam ve sevgilerimle
Ara
Cevapla
#24
Sabri Abi

Konuşalım, yazalım ama önce okuyalım. Ben hala basit sorular karşısında bile açıp FIDE kurallarını orijinal metinden okuyorum. İncelikleri kaçırabilirim yoksa. Kurallar sadece maddeler halinde okunmamalı, amaç, kapsam ve önsöz gibi kısımlar da okunmalı ki, nerelerde geçerli olur bu kural, bilelim.

Lütfen önsöz dahil FIDE kurallarını okumanı diliyorum: http://www.fide.com/fide/handbook.html?i...w=category
FIDE ratingine dahil tüm turnuvalarda uygulanması gerekiyor.

Eskiden çok baştan savma bir metin vardı ve bu kurallardan sorumlu resmi bir kurul yoktu. Sanıyorum 2000 veya 2001 yılında yapılan bir toplantıda talepler üzerine Geurt Gijssen bu metnin "Rules Committee" tarafından üstlenilmesini yukarıdan talep etti, sonrasında kurulun adı "Commitee for Rules and Tournament Regulations" oldu. Ama İtiraz Kurulu uygulaması çok daha eskidir. TSF 1991'de kurulduğunda zaten vardı ve biz sanıyorum 1993'de, belki 1994'de uygulamaya başladık. Senin de hatırlıyor olman gerekir. 1996'da benim de üyesi olduğum bir Kurul sonradan Uluslararası Hakem olan bir hakemi hatalı bulup "uyarılması" kararı vermişti mesela.
Çayı ocağa koyunca haber et..
Saygılar
Ara
Cevapla
#25
Bu tartışmayı bir süredir izliyorum. Madem çay var; ben de ufak bir katkıda bulunmak isterim.

"Hakemlerin içinden çıkamayacağı durumların çok fazla ve çok sık karşılaşılan şeyler olmadığı" şeklindeki görüş kanımca pratikte doğrudur.
Başhakemin kararına başka itiraz yolları da açık olabilir. Bu da makbul.
Öte yandan, hakemlerin kararlarında hata yapmaları da görülmemiş bir şey değildir. Hakem istediği kadar bilgili olsun ve ne kadar nesnel ve tarafsız olmaya çalışırsa çalışsın, hata yapacağı durumlar ortaya çıkabilir ve daha önce çıktığını da siz hakemler bizden daha sık görmüş ve deneyimlemişsinizdir.
Kişisel kanım itiraz kurullarının var olması yönündedir. Bunun için iki argüman sunacağım:
1. Olası hakem hataları hemen o anda telafi edilmediği zaman, "geç gelen adalet, adalet değildir." durumu ortaya çıkar. Örneğin dokuz-on yaşında bir genç, bir şekilde hakkının yenildiğini düşünüyorsa ve sistem içinde bu durumu düzeltmek için hızlı ve etkin bir yol yoksa, o genci kaybetmişsiniz demektir. Hakkını daha sonra başka yerlerde arayabilecek olması, o anda oynadığı ve daha sonra oynayacağı turlarda psikolojik olarak kötü etki altında kalmayacağı anlamına gelmez. Genç belki satranç oynamaya devam edecektir ancak satranç müsabakalarının genel olarak adil olmadığı gibi bir sonuç çıkarabilecek ve zaman içinde bu durumu kanıksayacaktır da. Ondan sonra kimseye "satrancın yararları" konusunda nutuk atmaya yüzümüz kalmaz.

2. Bildiğim kadarıyla itiraz kurulu oluşturmak artı maliyet getiren bir uygulama değildir. Çoğu turnuvada hiç bir iş düşmeyecek olsa dahi, orada adaletin olduğuna dair bir güven unsuru olarak bulunmasında hiç zarar yoktur; bilakis fayda vardır. Aynı genç, itirazını "kararları kesin olan bir başhakem" yerine, nihai olarak seçiminde kendinin de bulunduğu bir kurula iletebiliyorsa, kurulun verdiği karar aleyhine de olsa, adalet duygusunda bir sarsılma yaşamayacağı gibi, hem hakkını arayabilmiş bir birey olarak kendine güveni, hem de camiaya güveni artacaktır. Kararları kesin olan bir otokratın -ya da hakem kurulunu da kattığımızda oligarkların- dağıttığı adaletle, oyuncuların seçimiyle oluşmuş bir jurinin dağıttığı adalet, doğal olarak aynı şey değildir.
Ara
Cevapla
#26
Sevgili Can,

1- Bir de tersini düşün. Başhakem doğru karar verdi, itiraz kurulu diğeri aleyhine bozdu ve sonradan da başhakemin haklı olduğu ortaya çıktı. O “genci” yine kaybedersin. Seyircinin, antrenörün, velinin, külüp yöneticisinin vereceği kararın başhakemin vereceği karardan daha adil olabileceğini iddia edebilir misin? Bu başlık altındaki bana karşı olan üyelerin dileği doğrultusunda olması istenen kurul için sayılan kişilerin tümü de taraftır.
Hakem hatalı karar veremez mi? Taraflı davranamaz mı? Elbette olabilir. Ama ihtimal diğerinden daha düşüktür. Dolayisi ile satrançtan daha az "genç" soğur.
Bir hakem açık yanlış ve taraflı bir karar verirse izleyeceğiniz normal prosedür sonucunda onun lisansını iptal ettirmeye kadar işi vardırırsınız. Hatalı karar veren itiraz kurulu üyelerine ne yapacaksınız?

2- Aynı “genç” kendisi, kendi antrenörü, velisi, arkadaşı, yöneticisi vs kurulda var ise belki kendini güvende hisseder. Bütün katılımcılara bu şansı verebilecek misin? 100-1000 kişinin katıldığı bir turnuvada itiraz kurulunda kendisinin de bulunduğu hissini kaç “genç” taşıyabilecek?
Tam aksine o “genç” hiç kimseden olmayan kişilerin arasında kendini daha güvende hissedecektir. Çünkü o turnuva esnasında hakem dışındaki kamuoyunun tümü taraftır (deneyimlerinden yola çıkarak söyleyebilirim ki, hem de ne taraf!).
Oyuncuların seçtiği diyorsun. Bu gerçek bir seçim olabilir mi? Özgür iradenin oluşumu, adayların yerindeliği ve yeterliğine yönelik gerekli bilgi, tanıtım için zaman var mı? Hele ki küçük yaş gurubu örneğinden yola çıkmışsın. Doğru ve yerinde bir seçim koşulları nasıl oluşacak? Seçim büyük çoğunluk oyuncuların iradesi dışında olacak! Bunu içerden ve dışardan en çok yaşamış kişilerinden biri olduğumdan rahatlıkla iddia edebilirim.

Her tartışmalı durumda bir karar mekanizması vardır. Bu mekanizmanın üstündeki kişiye kolayca ve moda tutumla yafta yapıştıramayız. Her yetki sahibi otokrat değildir. O zaman hepimiz hayatımızın bir anında otokrat olduk demektir. Bahsettiğin “otokrat” büyük sorumluluk altındadır, hesap vereceği merciiler vardır. Keyfi, kuraldışı ve mantıksız davranamaz, davranırsa cezasını bulur. Böyle sorumluluk altındaki birine “otokrat” denemez.
Ara
Cevapla
#27
Değerli Sabri Ağabey,

Öncelikle tartışma tekniği açısından kaçınılması gereken bir husus olduğunu düşünüyorum: Benim ikinci argümanım "juri versus tek kişi" üstüneydi ve öncelikle bu merhaleyi geçmeden, "jurinin" kimlerden oluşacağına dair bir alt tartışmaya bilerek girmek istememiştim. Aksi durumda fikirlerin birbirine gireceği ve tartışmanın gereksiz yere uzayacağı konusunda sanırım benimle hemfikir olursun. Yine de ilerleyebilmek açısından, şimdilik juri fikrini hep beraber onayladığımızı varsaymak durumundayım ki jurinin kimlerden mürekkep olabileceği ya da olmayacağını konuşabilelim.

Yalnız, aradan "otokrasi" hadisesini çıkarmak istiyorum: Gencin hakkı yendikten, morali bozulduktan ve turnuvayı bir hakemin bilinçli ya da bilinçsiz yanlış uygulamasından dolayı dökmesinden sonra, isterlerse o hakemi idam etsinler; gencin hiç ama hiç umurunda olmaz. Adalet hızlı biçimde yerine gelmiyorsa adalet olmaktan çıkar. Sen "despot" dersin, ben "otokrat" derim zira adalete vaktinde hesap vermemiştir. Daha sonraki akıbeti benim ilgim dışındadır.

"Genç" örneğini "ağaç yaşken eğilir" sözünü düşünerek, özellikle verdim ve juri muhtevasına gelirsek, bence yalnızca oyunculardan oluşmalı. Diğer kişilerin tanık olarak dinlenip dinlenemeyeceği de ayrı bir alt tartışma konusu ve şimdilik yalnız oyunculardan mürekkep bir juri üstünden konuşacağım.

Jurinin seçilmesinde demokratik yöntem uygulanması konusundaki çekincelerine kısmen katılıyorum. Doğrudur; adayların kendini tanıtması ve herkesin adayların liyakatini ölçmesi için yeterli zamanı olmayabilir. Churchill demokrasi için ne diyor: "Geriye kalanlar hariç, en kötü yönetim şeklidir". Tam olarak aynı çekinceler partiler bazındaki siyaset için de geçerli: Çoğumuz oy kullanmaya gittiğimizde, oy vereceğimiz partinin adaylarının isimlerini bile ilk kez oy pusulasında görüyoruz ancak bu durum "biz hiç seçim yapmayalım. konuya hakim kişiler kendi kendilerine karar alıp uygulasınlar. bu kararların sonucunda ölürsek mesele yok, kalırsak belki hakkımızı arayabiliriz" sonucuna varmamızı sağlamıyor.
Özellikle gençlerden söz ettim çünkü onlar -senin çok daha iyi bileceğin gibi- etraflarında ne görürlerse aynen kopyalama eğilimindeler. Biz vaktiyle iyi öğrenemedik ancak belki gençlerimize daha küçük yaşlardan itibaren, tek kişinin yetkili olduğu sistemler yerine demokratik değerleri öğretirsek, onlar da despotizm yerine demokrasiye uyum sağlayacaktır.
"Yaşça küçüklerin hakkını arayamaması" yolundaki çekincene de değineyim: Kime olursa olsun, satranççı lisansı verilmişse, o kişinin aklı başında kararlar alacağını varsaymak durumundayız. Yaşı lisans almaya (yani en azından "muayyen bir yere kadar" makul hamleler yapmaya) tutuyorsa, itirazlık bir durumda nihai kararı verecek kişileri kendi seçmek konusunda akıl yürütmeye de tutuyor olmalıdır.

Manipülasyon ve "Hakemin doğru karar verip jurinin bu kararı bozması" durumu hakkındaki çekinceler: Lobiler demokrasilerde doğaldır ve meşrudur. Bir yerde -en acımasızından söyleyeyim- "çıkar grubu" varsa, muhakkak rakip grup da oluşacak ve bir denge sağlanacaktır. Yine de olur da, taraflardan birini kayırmak amaçlı bir karar ortaya çıkarsa, o zaman sözünü ettiğin şikayet/değerlendirme üst mekanizmaları devreye girebilir ve taraflı tavrandıkları kesinleşen juri üyesi oyunculara gerekli cezayı yine verebilir.

Netice olarak ve tekraren: Senin de dediğin gibi, turnuvalarda zaten artık "içinden çıkılmaz itirazlık" durumlar pek görülmüyor. Yine de, karşılaşılması muhtemel bir duruma karşı sistemin tıkanmasına yönelik koyulması gereken güvenlik subabı bana göre otoriter değil çoğulcu olmalı.
Ara
Cevapla
#28
Sevgili Can,
1- Sorumsuz ve hesap vermeyen juridense sorumlu ve hesap veren bir tek kişiyi tercih ederim. Ancak burada da yanıldığın bir şey var. Başhakem tek kişi değil. Onun da yanında görevli diğer hakemler, gözlemci ve belki de saygı duyduğu danışacağı kimseler var. Her dediği kanun, keyfi karar verebilen bir tek kişi imajı yaratmanı kabul edemem.

2- Gencin hakkının yendiği varsayımını ele alalım.
a- Gencin hakkının yendiğini nereden biliyoruz. Her itiraz haklı demek değildir.
b- Hakemdense hakemlik formasyonu olmayan ve taraf kişilerin hak yeme ihtimali daha yüksektir.
c- Bir tarafta hesap verme vardır. Diğer tarafta sevdiğin jüri üyelerini bir daha görmeyeceksin.
d- Hızlı karar mekanizmaları çoğu kez adalet getirmekten uzaktır. Bak burada bile kimi konuları ne kadar uzun tartışıyoruz.
e- Adaletin geç yerine gelmesi hiç yerine gelmemesinden iyidir. Sonra senin umurunda olmaz da bir başkasının umurunda olur. Herkesin düşünsel ve duygusal bakışı ve dayanıklığı aynı değildir.

3- Seçim oluğu kadar oluversin diyorsun, bir şey tam olursa değeri olur. Başımıza ne geldi ise yarım yamalak yapmaktan geldi. Bir sistemin yerine daha iyisini koyabiliyorsan değiştireceksin.

4- 9-10 yaşında çocuklardan bahsettin. Bunlar lisans almışsa bilinçli seçimde yapacaklar öyle mi? Bir önceki yazımda belirttiğim seçimin koşullarının yaratılamamasına rağmen? Çok az insan tanımalarına rağmen? Böyle düşündüğüne emin misin?

6. Sistemin kendiğinden dengeye gelmesini bekliyorsun. Gelmez ise de bahsettiğim normal mekanizmalar çalışacak? Benim bahsettiğim normal mekanizmalar başhakeme çalışır, senin hesap vermeyen jürine çalışmaz. Ben böyle biliyordum der olur biter. Ondan hakem formasonu bekleyemeszin suçlayamazsın.
Ara
Cevapla
#29
Değerli Sabri Ağabey,

1- Sanırım yeterince açık ifade edememişim: Jurinin yalnız oyunculardan mürekkep olması fikrimin oluşmasındaki nedenlerden biri de, oyuncuların da en az hakemler kadar, belki de daha fazla kaybedecek şeylerinin olmasıdır. Hakemler geçmişte nasıl cezalar aldılar bilmiyorum ama oyuncu isen GM de olsan gözünün yaşına bakılmadığı durumu ortadadır.

Ben peşinen herhangi bir grubu toptan zan altında bırakacak bir ifadede bulunmadım. Yalnızca olabilecekleri örnekliyorum.
Hakemin saygı duyduğu kişiler olması, padişahın kafasına göre seçtiği danışmanları olmasından farklı değil. "Ama Başhakem Filanca Bey'in çok saygı duyduğu bir zat var; o böyle münasip gördüğü ve başhakem de onayladığı için bunlar oldu." durumunu kusura bakmazsan fazla ciddiye almayacağım. Tekrarlamak isterim: Benim niyetim "hakem astığı astık, kestiği kestik kişidir" yolunda bir çıkarımda bulunmak değil ancak pratikte böyle durumlar oluşabileceğini söylüyorum.

2.
a) Varsayıyoruz. Zaten tüm olay, haklı bir şikayetin hakem tarafından değerlendirilmemesi ya da haksız bir şikayetin hakem tarafından haklı bulunması durumlarına dayalı değil mi? Aksi durumlar zaten tartışmamız dışında.

b) Hakemlik formasyonu gerekli bir şey elbette. Ancak bundan önce her hakemin satranççı formasyonuna da sahip olması genel olarak bir çok işi kolaylaştıracaktır ve bu da aslında apayrı bir tartışma konusu.
Teker teker kişilere peşinen güven ya da güvensizlik duymayı çok sağduyulu bulmuyorum. Ayrıca, hakem formasyonunun kişiyi eskiden olduğundan daha ahlaklı biri yapabileceği konusunda çekincem var. Aynı şey oyuncular için de geçerli tabii. Benim genel görüşüm, satranççı formasyonunun kişide yıllar içinde oluşturduğu sağduyu ve etik anlayışın, bir kaç günlük hakemlik eğitiminde oluşturulmasının pek mümkün olmadığı yönünde. Elbette buradan "tüm satranççılar iyi ahlak sahibidir" gibi bir genelleme de yapmıyorum ancak aynı değerlerin üstünde kısa bir süre durulması ile yıllar boyunca durulması arasında bir fark bulunacağını da öngörürüm. Bunların fevkinde, örneğin on kişilik bir juriden onunun da destekledikleri bir oyuncu lehine bilerek yanlış karar alması ihtimali, tek kişinin bilerek yanlış karar alması ihtimalinden çok daha düşüktür. Kasıt olmadan alınmış bir yanlış karardan söz ediyorsak da aynı durum geçerlidir.

c) Birinci maddede de açıkladığım gibi, juri üyelerinin de bir daha herhangi bir satranç turnuvası görememe olasılığı da vardır.

d) Kesinlikle katılıyorum. Sanırım en hızlı karar mekanizması, tüm yetkiyi başhakem ya da hakem kurulunda topladığımızda görülüyor.

e) Pekiyi sen, oyunculardan oluşacak bir jurinin, satrançla ilgisi hakemlikle sınırlı birinin ya da bir kaç kişinin vereceği karardan daha adaletsiz karar vereceğini nereden çıkartıyorsun? Juri olarak "manav koyalım" demiyoruz ki, "satranççı koyalım" diyoruz.

3. "Olduğu kadar oluversin" demedim. Demokrasinin de kusurları olduğunu, ancak Churchill alıntısıyla tek kişi yönetimindeki saz heyetinin olası kusurlarıyla karşılaştırıldığında daha az olduğunu belirttim.

Apel komitesi yeni bir fikir değildir. Aksine, büyük ihtimalle "başhakem kararı kesindir!" yönteminden en az yüz yıl daha eskidir. Asıl bu mezkur ifade biraz "icat çıkartmak" oluyor zira gördüğün gibi eskisine göre üstün olup olmadığını hala tartışıyoruz.

4. Çocuklara turnuva kurallarını anlatırken itiraz kurulundan söz etmek ve hatta örneğin derste temsili bir itiraz tiyatrosu oynatmak herkes için çok zevkli olacaktır. Senin en fazla yumuşatabildiğin haliyle "tek kişinin aldığı kararın daha sonra belki temyiz edilebildiği" bir sistem öğretmek yerine, eskiden beri var olan katılımcı sistemi öğretirseniz demokrasi kimseye bol gelmez. Böyle, ya da buna benze bir eğitimden sonra, öncelikle o gençlerin gidip kimlerin aday olduğunu merak edeceğinden, inceleyeceğinden ve juri üyeliğine aday olacağından en ufak şüphem yoktur.

5. (yok)

6. Sanırım juri üyesi oyuncuların hesap verirliği üstüne yaptığım açıklama buraya da yanıt yerine geçmiş oluyor.

Ek olarak: Görebildiğim kadarıyla buradaki tartışma doğrudan sisteme yönelik. Bir yerde kuralları uygulamak konusunda geniş yetkiye sahip
tek kişi ve o kişinin "saygı duyduğu" kişilerin verdiği kararlar var; diğer yanda demokratik yöntemlerle seçilmiş, oyunculardan mürekkep bir juri.

Totaliter eğilimleriniz varsa ilk seçenekle devam edersiniz, demokratik eğilimleriniz varsa ikincisiyle... Dünya tarihinde her iki modelle de ilerlemeyi başaran örnekler var. Sonuç olarak, bu daha çok kendimize hangi sistemi layık gördüğümüzle ilgili bir tartışma.
Ara
Cevapla
#30
İtiraz kurulu olmalı mı?Olmamalı mı?Burada ne kadar uzun yazsak da görüş sahipleri görüşlerinden vazgeçmezler.O bakımdan biraz da örnekler üzerinde konuşalım!Nedir itiraza neden olacak olaylar?
A takımı turnuva yönergesini dikkatli okumamıştı.Turnuvanın başında takım listesini verirken sıralamayı UKD sırasına göre yapması gerekiyordu.Oysa en kuvvetli oyuncusunu 2 nci masaya koymuştu.Ana listeler yarışma başlamadan 1 saat önce duvara asıldı.1 saat boyunca kimse sıralamada
yanlışlık olduğunu farketmedi.Birinci tur oynandı.A takımı kazandı.İkinci tur başladı.İkinci turun ilk dakikalarında hakem kurulu A takımının esas listesinin yönergeye aykırı olduğunu farketti.İkinci turun ilk hamlelerinde oyun durduruldu.A takımı 4-0 yenik sayıldı.Birgün önce oynanan ilk turda da sıralama yanlış olduğundan o tur için de 4-0 hükmen yenik saydı.Böylece iki tur hükmen yenilgi alan A takımı turnuvadan çıkarıldı.İşte buyrun size bir olay...İtiraz kuruluna götürmeden karar verin...Bizde hakemler aldıkları talimatı uygularken sporcuya hemen ceza kesmektedir.Oysa ilk turda sıralamanın yanlış yapılmış olmasının kusuru sadece A takımına değil bütün takımlara ve hakemlere ve yöneticilere aittir.Çünkü listeler asılmış ve kimse itiraz etmemiştir!Tur oynandıktan ve skor tescil edilip imzalandıktan 24 saat sonra sonuç iptal edilir mi?Yapılan yanlış yarışma bittikten 15 gün sonra farkedilse yine iptal edilecek miyidi?Öncelikle söylenmesi gereken hakemin mantık kuralları içinde en doğru kararı verebilmesidir.Bir yanlış, ikinci bir yanlış ile düzeltilemez!Önemli olan mümkün olduğunca oyunun oynanmasını sağlamaktır.Oyunu 5 nci hamlede kesip bir takımı turnuvadan çıkarmak kolaydır.Bir oyuncuya veya takıma ceza verirken de suçun bilinçli işlenip işlenmediğine bakılmalıdır.Böyle karışık olaylarda hakem ne kadar deneyimli olsa da tek başına karar vermekte zorlanmaktadır.Bir yarışmada birkaç kişiden ibaret hakem kurulu varsa o da bir itiraz kurulu sayılabilir.Ancak bu konuda Sabri bey hakemlerden kurulmuş kurulun sorunu çözeceğini öne sürmekte ve oyunculardan itiraz kurulu oluşturmanın hiçbir pratik yararı olmayacağını savunmaktadır.O zaman erişkinlerin turnuvalarında oyunculardan kurulmuş itiraz kurulu neden bulundurulmaktadır?(Sıralamanın mutlaka UKD sırasına göre olması gerektiği nereden kaynaklanmıştır?Muhtemelen hakemlerin işini kolaylaştırmak için ortaya atılmıştır.Çünkü eskiden 100 puanlık farka izin verilirdi!)
Bir oyuncunun oyun sırasında cep telefonu çaldı.Çıkan ses aranma sesi değildi.Uyandırma alarmı idi.Dünyanın en ünlü hakemlerinden biri yenilgi
kararının çıkan sesin çeşidine göre değişebileceğini ifade etti.Bir başka benzer durumda çıkan ses bu defa uyandırma sesi de değil telefonun kapağının açılırken çıkardığı hafif bir sesti.Bu son örnekde nasıl karar vereceğiz?Cebinden açılma sesi duyulan sporcu yenik sayılacak mı?Yoksa ünlü bir hakeme mi soracağız?
İtiraz kurulları hakemle ters düşecek ve onları tedirgin edecek bir organ mıdır?Yoksa hakeme zor durumlarda yardımcı olacak ve çözüm arayacak bir organ mıdır?Ben çözüm aranmasını istiyorum.-İtiraz kurulu çözümü bulur- demiyorum.Sadece sorunların konuşulmasını sağlamak istiyorum.
En sık itiraz konusu genelde tutulan taşın oynanmaması ile ilgili olmaktadır.Bu konu da başka bir kutuda tartışılmıştır.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 6 Ziyaretçi