SATRANÇTA BAYAN SPORCU OLMAK
Bütün bu olanlar nereden kaynaklanıyor?

Ben basitçe " işin hep kolayına kaçılması" olarak yorumluyorum.

Kızları ayrıca düşünmeden, arada kaynatarak, turnuvayı bir an önce kazasız belasız, bitirme zihniyeti..

Turnuva yönergesine yazmakla sorumluluktan kurtulmuş olmuyorsunuz ayrıca belirteyim.

zaten, başında yanlış olan, öyle bir maddeyi yönergeye koymaktır.

Bari işler karışınca olayı kabullenip düzeltmeye çalışın, ilk derecelerin hepsini bir şekilde ödüllendirip durumu kurtarmaya çalışın.

Biraz sinirlenmeye başladım,bitiriyorum.

Hoşça kalın.
Ara
Cevapla
Dün Chessbase sitesinde rastladığım bir haberi sizlerle paylaşmak isterim.
14 yaşında bir kız, birçok güçlü ve ünvanlı rakibinin önünde Hindistan Bayanlar Şampiyonu oluyor:
http://en.chessbase.com/post/vaishali-wi...hallengers
Yorum yapmıyorum, kamuoyuna sunuyorum.
Ara
Cevapla
Değerli Form takipçileri,

Hedef, hatalı olan kararı düzelttirmek ve bundan sonraki turnuvalarda aynı hataların tekrarını önlemekti.

Amacımız kesinlikle madalya elde etmek olmadığı gibi madalya verilen diğer yavrularımızın da mağdur olmasına yönelik değildir.

Yanlış olanı işaret ederek zannedersem yanlış yapanların da doğruyu görmelerine vesile olundu ve gerekli mesajlar verildi kanaatindeyim.

Federasyon ve il yönetiminden madalya talebimiz olmadığı gibi olayda hiç bir kusuru olmayan diğer sporcularımızı rahatsız etmek gibi de bir hedefimiz olmadığının bilinmesini arzu ederiz.

Selam, saygı ve sevgilerimle.

Dr. Mustafa DÖRDÜNCÜ
Ara
Cevapla
Konu başlığı olay 24 Kasım 2014 yılında gerçekleşti.

Olay hemen akabinde Federasyona iletildi.

Federasyon’un talebimizi reddetmesi üzerine olay Tahkim’ e taşındı.

Tahkim Kurulu’ndan sonuç çok gecikmeli de olsa 14.07.2015 Tarihinde lehimizde yani bizim aylardır Federasyona anlatmak istediğimiz şekilde Oy Birliği ile çıktı.

Tahkim Kurulu Mahkeme niteliğinde olup Anayasa gereği kararlarının en geç 30 gün içerisinde uygulanmaya konması gerekirken bu güne kadar olayın tarafı olarak hiç kimse bizimle irtibata geçmediği gibi, mahkeme kararını uygulamaya yönelik tek bir girişim de olmadı.

Olayın başladığı 24 Kasım 2014 tarihinden beri her atacağım adım öncesi ilgili makam ve kişilerle irtibata geçerek uyardım. Lütfen düzeltin yoksa şu girişimde bulunacağım dedim. Ancak özellikle Federasyondan hangi taş büyükse başını oraya vur tutum ve davranışını gördüm. Şimdi de adeta Tahkim Kuruluna meydan okuyarak KARARINI HİÇE SAYMAKTADIRLAR.

Tahkim Kurulu kararından sonra da; Tahkim Kurulu, Kayseri Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü ve Satranç İl Temsilcisi ile bizzat görüşerek konu hakkında girişimde bulunmalarını talep ettim.

Herhangi bir sonuç alınamayınca da dün itibariyle Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak zorunda kaldım.

Amacımın madalya veya ödülden ziyade yapılan yanlışların düzeltilmesine yönelik olduğunu sürekli dillendirdim.

Olayın başlangıcı olan 24 Kasım 2014 Tarihinden beri 14 yaşındaki bayan bir sporcunun çok sevdiği spordan uzaklaşması bu olayı oluşturanların hiç umurunda olmadığından olsa gerek, Tahkim Kararı ile hataları tescillenen kişilerin bırakın özür dilemelerini, içlerinden o gündür bu gündür “Kızım sen ne yapıyorsun? diyen tek bir kişi dahi çıkmadı.

Suç duyurusundaki amaç ne madalya ne tören. İlgili kişilere RESMİ BİR KURUM olduklarını hatırlatmaktan ibarettir.

Türkiye Cumhuriyeti bir Hukuk Devleti olup Satranç Federasyonu da bu devletin bir parçası ise Tahkim Kurulu’nun kararlarını yerine getirmek zorunda olduğunu öğrenecektir.

Saygılarımla.
Ara
Cevapla
Mustafa Bey,

Öncelikle hakkınızı sonuna kadar aradığınız için sizi tebrik ediyorum.Günümüzde maalesef insanlar sizin kadar duyarlı değil,Adaletsizliğe,yanlış uygulamalara itiraz etmedikçe,önemsemedikçe başımıza daha kötü olaylarda gelecektir.Tüm yazılarınızı okudum,inanın hayretler içeresindeyim.Kızınızın başına daha önceden benzer hadiselerin meydana gelmesi beni gerçekten müteessir etti.
Lakin,MHK nasıl olmuşta aleyhte bir karar vermiş,üstelik geçmişte benzer olaylar yaşanmışken,bence olay çok talihsiz bir hal almış.Tahkim kararında da görüldüğü üzere MHK,TSF yönetimini yanlış bir şekilde yönlendirmiştir.Çağdaş yapılarda böyle bir hatalı karar tescillendiğinde,sorumlular gereğini yapar.
Ara
Cevapla
Üç Maymunlar devrede, Bozacının şahidi olan Şıracılar da devrede, aferin onlara. Bu yakışırdı zaten, başka ne olabilirdi ki?
Ara
Cevapla
http://satranchaber.com.tr/son-kale-cais...jedisi-ii/
Ara
Cevapla
Son paylaşılan yazıyı okudum.
Çok enteresandı.

Şu yazıdaki bir paragrafı anlamadım:
http://satranchaber.com.tr/tsfde-toplu-i...zel-haber/

"
İstifa olayının ardının geleceği ve uzun bir süredir, TSF içerisinde bir başkan vekili ile bir yönetim kurulu üyesinin, teknik kurul çalışmalarına bilgilerini aşarak müdahale etmeleri, kaynağımızın deyimiyle; “Satranç taşlarını sayamayacak kadar satranca hakim olmadıkları halde satrançla ilgili ahkam kesmeleri” zaten daha önce de bu görevden bir kaç kez istifa eden teknik kurul emektarlarını çileden çıkardı.
"
Bu tam olarak ne demek?
Abdulkadir Bener
Cevapla
(20-10-2015, 23:17)abdulkadirbener Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Son paylaşılan yazıyı okudum.
Çok enteresandı.

Şu yazıdaki bir paragrafı anlamadım:
http://satranchaber.com.tr/tsfde-toplu-i...zel-haber/

"
İstifa olayının ardının geleceği ve uzun bir süredir, TSF içerisinde bir başkan vekili ile bir yönetim kurulu üyesinin, teknik kurul çalışmalarına bilgilerini aşarak müdahale etmeleri, kaynağımızın deyimiyle; “Satranç taşlarını sayamayacak kadar satranca hakim olmadıkları halde satrançla ilgili ahkam kesmeleri” zaten daha önce de bu görevden bir kaç kez istifa eden teknik kurul emektarlarını çileden çıkardı.
"
Bu tam olarak ne demek?

Yazıyı okumuştum.
Herhangi bir  bilgim olamadan tahmini yorum yapıyorum:
"Belirtilen kişilerin istifa etmiş oldukları ayrı konu, istifa nedenleri aynı konudur: Hep yazdığım gibi satranç sevgisinden yoksun kişilerin başımızda olmasıdır."

Konu resmi değildir, araştırmak gerekir, başka başlık altında yorumlamak kirlilik ve karmaşayı önler diye düşündüğümden bu kadar cevaplayabiliyorum.

Selamlar.
Ara
Cevapla
Beklenir, beklenir. Fakat olumlu, beklenen gelişme olmamasından dolayı sabır tükenir.
Ve bir senaryo yazılır. Aşağıdaki senaryo hiçbir yerde, hiçbir kurumda dile getirilmemiş ve hiçbir yerde bu senaryoyu esas alan film veya tiyatro oynanmayacaktır.

Başkan MHK nu yanına çağırır ve sorar.
“TK aleyhte karar vermiş. Ne yapmalıyım, ne yapmalısınız, ne yapmalılar ?

“Aman ha ! Sayın başkanımız. Sakın yapmayınız, yapmamalıyız, yapmamalılar. Ceza verilirse o yanlış kararı veren hakeme, emsal teşkil eder herkese. Turnuvalarda ayakta dikilecek hakem bulamayız da, bizler dolaşmak zorunda kalırız masaların arasında.”

“Ya, ne cezasından bahsediyorsunuz. Ben ödülün verilip verilmemesini soruyorum.”

“Haa, öylemii, sayın başkanımız. Ohh, rahatlattınız bizi. Biz de sanmıştık ki… Ödümüz kopacaktı nerdeyse.”
“Hadi rahatlayın canım. Ben sizleri cezalandırır mıyım hiç. Kendi bindiğim dalı kesmem.”

“Sayın başkanımız ödülü verirsek yanlış yaptığımız ortaya çıkar kendi camiamızda. Kararı veren bizden birileri değil nasıl olsa. Bizim camiamız onları tanımaz. Ne iş yaptıklarını, nasıl karar aldıklarını, kararlarının ne anlama gediğini bizim camiamız bilmez. TK nın kararı bizim camiamızda hiç dile getirilmemeli, öğrenmemeliler. Yanlış yaptığımız ortaya çıkarsa bizim camiamızda kralın çıplaklığı konuşulmaya başlanır sonra.”

“Durun bi dakka. Ne camiası, hangi camiadan bahsediyorsunuz ?”
“Sayın başkanımız tabii ki kurullarımızda makamlarını dolduranlardan bahsediyoruz. Kralın çıplaklığı kesinleşirse o makamlar boşalır, tekrar doldurmak için hepimizin anası ağlar.”

“Fakat karar ortada. Hodri meydan diyor bana. Avukatlarım bana çözüm yolu göstersinler.”

Avukatlar gelir.
“Ne diyorsunuz avukatlarım ?”

“Kararı ve durumu kabataslak inceliyoruz sayın başkanımız. Birinci olarak yönergemiz kapı gibi, dağ gibi yanımızda, çantamızda duruyor. Hiçbir güç bizim yönergemizi yok sayamaz. Onu açıp, aşıp delemez. Ödülü vermemek için kararı yok hükmünde saydığımızı kamuya ilan edelim.”

“Yok, yok. Yok hükmünde sayamam. Sonra medya karşıma geçip nereden güç alıyorsun, yok sayıyorsun derse cevap veremem. Bildiğiniz gibi sırtımızı dayadığımızı sandığımız eskiler de bugünlerde bizden yüz çevirdiler.”

“O halde sayın başkanımız, biz de doğru bildiğimiz yolda devam ederiz. Anayasaya aykırı bir karar olduğundan Anayasa Mahkemesine dilekçe yazarız. Bildiğiniz gibi bizden ala dilekçe yazan yoktur bu camiada. Kanunlara, pardon yönergemize aykırı işler yaptıklarından dolayı onca oğlan dururken bir kıza ödül verilmesinin garipliğini dile getirip kararı verenleri şikayet ederiz. O da tutmazsa AİHM ne güne duruyor. Bir fısıldamamız bile yeter. Zaten dört gözle bekliyorlar mahkemelerimizin verdikleri kararları bozmak için.”

“Yok, yok. O na da aklım yatmadı. Mahkeme süreçleri çok uzun sürerse ilk kurultayda camiamızın önüne çıkamam. Benim davet ettiklerimden birisi ağzından kaçırıp kararı soruverirse cevap veremem. Tekrar seçilemem.

Herkes suskunlaşır.
“Başkanınız olarak sizden çözüm bekliyorum, niye susuyorsunuz, çıldırtmayın beni.”

“Sayın başkanımız bizim bildiğimiz bu kadar. Bizi siz seçtiniz. Ama bize bu gibi durumlarda, beklenmedik olaylarda daha başka ve sizden farklı nasıl düşünüp davranacağımızı, ne yapacağımızı söylemediniz ki. Siz ne yapacağınızı bilmiyorsanız biz de bilmiyoruz.”

“Ya siz ne biçim kurul başkanı ve üyelerisiniz ? Sizi seçtiysem benim gibi düşünesiniz diye değil. Benim düşünemediğimi düşünesiniz diye seçtim. Yoksa ne gerek vardı size herşeyi ben düşüneceksem.”

“Peki sayın başkanımız, bize müsaade. Biz bi düşünüp gelelim. Fakat sizin düşüncenize aykırı, sizin düşüncenizden başka nasıl düşüneceğimizi bilemiyoruz. Bize hiç öğretmediler. Döndüğümüzde sizin düşünceniz neyse onu uygulayalım dersek şimdiden affedin bizi.”

Derler ve giderler.
Gidiş o gidiş.
Gelemediler.
Düşünüyorlar mı acaba ?
Sanmam.

“Biz biziz, başkanımızı biliriz, o ne derse biz de onu deriz. Onca oğlan dururken bir kıza ödül vermeyiz.”
Demişlerdir.
Ara
Cevapla
Av. Tutku DİNÇER, Mahkeme ve Konu Kapanış Yazısı;
   
Kayseri İl Temsilciliği’nin bütün uyarılarımıza rağmen, Federasyon yöneticilerinin de desteğini alarak başlattığı UCUBE MADALYA VE DERECE GASBI uygulaması, TAHKİM KURULUNUN Federasyon ve Kurullarına “SİZ BU İŞTEN ANLAMIYORSUNUZ” dercesine oy birliği ile aldıkları LEHİMİZDE kararla sonuçlanmıştı.
     
Tahkim Kurulunun almış olduğu karardan sonra bunca zaman geçmesine rağmen, hala Kurul Kararı yerine getirilmedi.
Kararın uygulanmaması bizim için önemli mi? Değil elbette ki. Biz verilecek 2 TL maddi değeri olan madalyanın hiçbir zaman peşinde olmadığımızı sürekli dillendirdik.
     
Hele hele derece almadıkları halde işgüzar İl Temsilciliği tarafından derece almış gibi ilan edilen ve kendilerine ulufe dağıtır gibi dağıtılan madalyaların diğer çocuklardan tekrar alınması gibi bir hedefimiz hiç olmadı. Çünkü onlar da çocuktu ve bu gelişmelerden haberdar değillerdi. Dedim ya Federasyona şirin gözükmek isteyen İŞGÜZARLARIN MARİFETİ DİYE.
       
Bizim için buhranlı olan bu sürecin formumuzda değerlendirilmesi esnasında da bir takım tatsız olaylara şahit olduk ne yazık ki.
    
Bunlardan en önemlilerinden birisi de daha sonra Oğlum ile aynı yaşta olduğunu öğrendiğim, yani evladım yaşındaki Sayın Av. Tutku DİNÇER ile Özgür Satranç Formu ve Özel mesaj sisteminde aramızda geçen yazışmaların farklı değerlendirilmesi sonucu konunun Mahkemelere kadar taşınması oldu. Bu olay beni samimi olarak üzdü. Hayatımda ilk defa SANIK unvanına sahip oldum. Gerekçe “Çocuğumun hakkı yendi diye Federasyona ve Federasyonun yanında yer alanlara karşı canı yanan bir baba olarak isyanım esnasında sarf ettiğim bana göre art niyetli olmasa da UÇ SÖZLER”.
     
Nitekim Sayın Av. Tutku DİNÇER tarafından hukuki süreç başlatıldı. Yerel Mahkeme Sayın Av. Tutku DİNÇER’ in avukatına ödenmesi gereken 1500 TL harici küçük bir miktar para cezasına çaptırdı. Facebook’ ta bir yorumunda karşısındaki kişiye sadece ve sadece “Mikserlik yapma” diyen bir kişinin hakaret cezası aldığı bir hukuk sisteminde bu ceza normaldi sanki.  Ancak üst mahkeme hakkımız olduğunu bilen ve özellikle Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması kararının dikkate alınmadığını gören Avukat kardeşim Davayı Yargıtay’ a taşıdı.
     
O gündür bu gündür dosyamız Yargıtay’ da sıra beklerken Avukatım, Sayın Av. Tutku DİNÇER’ in davadan vaz geçtiği haberini iletti.
Mahkemenin kazanılıp kaybedilmesi veya olayın hiç birimizi üzmeyecek boyuttaki maddi kısmı hiç mi hiç önemli değildi benim için. Önemli olan kısmı, aynı camia içerisinde yaşanmaması gereken bir olay olmasıydı.
      
Bizler için halk arasında konuştuğumuz ve bizlerin hakaret veya suç olarak görmediğimiz sözler veya deyimler demek ki hukuken suç teşkil ediyor ki Mahkememiz bu kararı vermiştir. Mahkemenin de Tutku kardeşimin kararına da saygı duyuyor, tatsızlığı sürdürmediği için teşekkür ediyorum.
     
Dava açılmadan hem formdan hem Tutku Bey’ e özelden yazıp defalarca özür dilediğime inanıyorum. Ancak hukuken veya Tutku Bey’ in gözünde o özürlerim özür olarak yer bulmamış olacak ki olayı Mahkemeye taşındı. Saygı duyuyorum.
     
Dava devam ederken nasıl bir özür dilemem gerektiğini sormam yanlış anlaşılır düşüncesiyle soramadım. Haksız veya hatalı olunduğunda özür dilemenin erdemlilik olduğunu sürekli dillendiren biriyim. Dava kapandığına göre artık yanlış anlaşılma da olmayacaktır. Başlangıçta da belirttiğim gibi Sayın Av. Tutku DİNÇER hem öz evladım yaşında hem de 33 yıllık öğretim elemanlığım döneminde mezun ettiğim binlerce öğrencimden daha küçük yaştadır. Beni üzen evladım konumundaki biri ile bu süreci yaşamak oldu. Ben can havliyle uç laflar sarf etmiş ve Sayın Tutku DİNÇER’ i hakaret amacı gütmesem de üzmüşüm o anlaşılıyor. Hem Av. Tutku DİNÇER’ den hem de Formda istemeden kırdığım, incittiğim kardeşlerim varsa hepsinden de ÖZÜR DİLİYORUM.
      
Mahkeme devam etse ve ister lehimde, ister aleyhimde sonuçlanmış olsaydı, bütün samimiyetimle ve yeminle söylüyorum bu özür dilemeyi yine yapacaktım.
      
Her mesleğin kendisine has özellikleri vardır. Bu özellikler iyi niyetle eğitim amaçlı kullanılmalıdır. Bir trafik polisi, bir maliyeci, bir müfettiş ceza yazmak istediği zaman karşı tarafta açık bulamaması mümkün değildir. Çok uzun yıllardan beri, İş Güvenliği ve İş Kazaları hususunda Mahkeme Bilirkişiliklerim mevcuttur. İnanın mesleğimizin gereğini ve sanayicilerimizin samimi olarak bilemeyip uygulamadıkları kuralları katı olarak isteyip ceza yolunu seçelim, ülkemizde tek bir açık sanayi kuruluşu kalmaz. Toplumda aydın kesim eğitici olmalıdır. Her doğru bilinen, her açık, her hata kasıt yoksa cezalandırılmamalıdır.
      
Olayımızda Av. Tutku DİNÇER kardeşimiz konuyu hukuki boyuttan ele alarak kendi yorumlarını yapmıştı. Her ne kadar Üst Mahkeme statüsünde olan ve ülkemizin elit hukukçularının görev aldığı Tahkim Kurulu bizim görüşümüz doğrultusunda karar vermiş olsa da Av. Tutku DİNÇER kardeşimin görüşlerine tepki vermemeliydim.
      
Bizzat yaşadığım bir olay; Rektör Yardımcımız çok büyük bir trafik kazası geçirdiğinde Rektörümüz dâhil hastaneye geçmiş olsuna gitmiştik. Tam o esnada hastamızın yaşlı halası da pür telaş içeri girdi ve yeğeninin hayati tehlikesi olmadığını görünce “Oh çok şükür sende ne var ki? O arabadan sağ çıktığına şükret. Geçen bizim evin önünde olan küçücük bir trafik kazasında adam VIK DİYE ÖLDÜ GİTTİ.”  Deyiverince ortalık buz kesti.
     
Şimdi bu teyze yalan mı söyledi? Hayır. Kötü niyetli mi? Hayır. Aklı sıra teselli etti ve DOĞRU OLANI dillendirdi olayın şoku ile. Demek ki her yerde her doğru yer bulmuyor.
     
Bizim o dönemimizde bizim psikolojimizi anlayamayan ve olur olmaz yorum yazanlardan da bir özür dilemesini beklemek herhalde bizim de hakkımız olsa gerek.
     
Hani sinema filmleri sonunda olayın kahramanlarının son durumları açıklanır ya;
     
Olayın kahramanı kızım; Olayın başladığı günden itibaren İlimizde hiçbir turnuvaya dâhil olmak istemedi. Türkiye genelinde de sadece ve sadece 2015 Kulüpler Şampiyonasında oynadı. Yani biz büyüklerin sayesinde SATRANÇA KÜSTÜ. Sebep olanlar ve destekçileri memnun musunuz?
     
Federasyon ve yönetimi, aynen bildiğimiz gibi. Konuşmaya bile değmez.
      
Satranç ile uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen sırf sosyal etkinliklerde başarılı olmasını göz önüne alarak bizzat benim atanmasına vesile olduğum İl Temsilcisi; Gününü gün ediyor, aile şirketi mantığı ile çalışıyor ve hayal bile edemeyeceği saltanatı sürüyor.
     
Av. Tutku DİNÇER, Türkiye Satranç Federasyonu Disiplin Kurulu ikinci sıra Yedek Üyesi seçilmiş durumda. Mağdur edilen çocuklarımızı mağdur edenlere gerekli yaptırımlarını bekliyoruz.
     
Formda aleyhimde verip veriştiren ve bilgi sahibi olmadan “Bunlar madalya verilmesine rağmen, madalya seçiciliği yapıyorlar.” yalanını uydurarak olayı saptıran Resul; Toz kondurmadığı İl temsilcisinin çocukları ve yakınları ile kursiyer öğrenci kapma yarışını kaybetmiş durumda ve İl temsilcisi ve birileri hakkında sürekli Federasyona şikâyet ve yakınmalarda bulunuyormuş.
     
Katkısı olanlar, Ne dersiniz VİCDANEN RAHAT MISINIZ, MUTLU MUSUNUZ BU GELİŞMELERDEN?
     
Formda bizleri sabırla takip eden herkese teşekkürler diyor? Konuyu kendi açımdan kapatıyorum.
     
Selam, saygı ve sevgilerimle.
     
Dr. Mustafa DÖRDÜNCÜ
Ara
Cevapla
Merhaba sayın forum üyeleri ve diğer misafirler. Son yazıda daha önce açıklamama rağmen halen paradan, kurullardan söz edilmesinin bu konuyu takip eden kişiler tarafından farklı anlaşılabilme ihtimaline karşı bu konuda son bir kez açıklama yapma ihtiyacı duydum.

21 haziranı 22 hazirana bağlayan gece aldığım bir şahsi karar neticesinde 22-23 haziran tarihlerinde verdiğim dilekçeler ile Ceza Hukuku alanındaki istisnasız tüm şahsi şikayetlerimden (henüz soruşturma aşamasında olan da var, karar verilmiş olan da) vaz geçtim. Bu forum sayfasında sizlerin şahit olduğu bu hukuki uyuşmazlık da doğal olarak vaz geçtiğim şikayetlerimden biri oldu. Yazdıklarından anladığım kadarıyla kendisine mahkemece şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorulduğunda Mustafa Bey de bu şikayetimden vazgeçmeyi kabul edecek ve böylelikle dava dosyası kapanmış olacak. Herkes için hayırlısı olsun.

Çeşitli branşlarda A Milli Takım Kaptanı'ndan gençlere kadar, yerli ve yabancı sporculara Spor Hukuku yada diğer hukuki konularda danışmanlık yapan bir avukat olarak spor müsabakasında bir haksızlığa uğradıkları iddiasındaki bir babaya gecenin 2'sinde gönderdiği maili dahi hiç bir ekonomik menfaat beklemeksizin inceleyip kendisiyle telefonda yarım saati aşkın bir süre konuşup hukuki görüşümü paylaşıp elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışmıştım. Hukuki görüşümün aleyhlerine olması bir sayfa dolusu hakaretler içeren bir yazıyla sonlanmamalıydı diye düşünmüştüm ancak, konu artık kapandı gitti. 

Diğer taraftan, bazı yargı merciilerinin ve tahkim kurullarının kararları üst karar olarak bağlayıcı nitelikte olsa dahi gerekçeleri ve hukuki doğruluğu her zaman tartışmaya açıktır. SGM Tahkim Kurulu'nun kararlarına karşı kural olarak (istisnaları vardır) başkaca bir başvuru şansı bulunmamaktadır ve dolayısıyla kararları bağlayıcı olsa da 50'den fazla spor federasyonunun verdiği kararları denetleyen bu kurulun çok yoğun iş yükü arasında verdiği bazı kararlar Spor Hukukçuları tarafından zaman zaman tartışılabilmektedir. Bazı özel durumlarda ise Tahkim Kurulu kararları sonrası çeşitli başvuru hakkı olmaktadır. Bu meyanda Tahkim Kurulu'nun bir müvekkilim adına yaptığım başvuruyu 10 tane örnek karar ve TBF vekilinin duruşmada haklı olduğumuzu beyan etmesine rağmen reddettiğini 1 şubat sabahı öğrenip, 1 şubat akşamı uluslararası basketbol federasyonu FIBA tarafından Tahkim Kurulu'nun kararının tam aksine müvekkilimin istediği takımda oynayabilmesine izin verildiği yakın tarihte yaşadığım bir örnektir. Bu tür milyon dolarlık sporcuların dosyalarında bile uluslararası federasyonun 1 gün içinde karara bağlayabileceği kadar net uyuşmazlıkların Tahkim Kurulu tarafından gözden kaçırılması söz konusu olabiliyorken 50'den fazla amatör spor federasyonunun kararlarının denetlenmesinde de bazen hatalar olabilmektedir. Dolayısıyla SGM Tahkim Kurulu üst mahkeme niteliğindedir, kararları yargı denetimine açık değildir ve bağlayıcıdır ancak, bazı özel durumlarda başka merciilere başvuru yapılabildiğinde yukarıda verdiğim örnekteki gibi durumlara rastlayabiliyoruz. Yani normal şartlarda denetime açık olmayan Tahkim Kurulu kararlarının denetlenmesi söz konusu olduğunda uluslararası merciiler Mustafa Dördüncü Bey'in tabiriyle "SİZ BU İŞTEN ANLAMIYORSUNUZ" dercesine kurulun kararının tam aksine sadece ama sadece 1 gün içerisinde karar verebiliyor. Kısacası Tahkim Kurulu'nun kararlarına karşı başvuru imkanı olmadığı için bu kararlar bağlayıcıdır ancak, doğruluğu her zaman tartışmaya açıktır. 

Belki de bu sebeple geçen sene mayıs ayında Adalet, İçişleri ve Spor Bakanlıkları'nca ortaklaşa düzenlenen, ülkemizin önde gelen Spor Hukukçularının davet edildiği 3 günlük çalıştayda SGM Tahkim Kurulu'nun yapısı ve düzenlenmesi gereken konular konuşuldu. Benim önerim özetle, dosya Tahkim Kurulu'nun önüne gelmeden o spor dalında bilgi ve tecrübe sahibi, uluslararası uygulamalara hakim, federasyon ile herhangi bir bağı olmayan bir Spor Hukukçusu tarafından dosya hakkında ön rapor hazırlanmasıydı. Böylelikle Tahkim Kurulu'nun yükü azaltılmış ve hata payı en aza indirgenmiş olacaktır.

Bu dosyada Tahkim Kurulu'nun ne gerekçe ile böyle bir karar verdiğini sıcağı sıcağına Spor Genel Müdürlüğü'ndeki bir hukukçuya sorduğumda "üstün kamu yararı" ilkesi gereğince verildiğini bana iletmişti. Çok teknik terimlerin kullanılacağı bir hukuki açıklama yapmayacağım ama halk dilinde bu ilkeyi "Sporcu 6'da 6 yapmış, herkesi yenmiş, o zaman 1. olması lazım." şeklinde bu uyuşmazlığa uyarlayabiliriz. Çok da doğru zaten, vicdanen böyle olması gerektiği bu konudaki ilk mesajımda yazmaktadır.
(29-01-2015, 17:00)Attorney at Law Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Öncelikle bu başarılı sporcuyu tebrik ederim. Şu kesindir ki, bu sporcu "aslında" hem 18 yaş genel, hem de 14 yaş kızlar kategorilerinin 1.sidir. 


Yönergeden, mevzuattan anlaşılanın bu olması gerekirken, diğer yandan bu sporcunun vicdanen her iki ödülü de almasını isterim ve bunun gerekliliğine inanırım. Tabii ki, 1 tane fazla kupa/madalya yaptırıp bu sporcu 2 kategoride de dereceye girdiği için sıralamada dışarıda kalan çocuğa da kupa/madalyasının takdim edilmesi de unutulmamalıdır.
Tahkim Kurulu bu kararında Spor Hukuku açısından teknik değerlendirme yapmak yerine, kamu vicdanına göre karar vermeyi doğru bulmuştur ve üst paragrafta açıkladığım üzere bu karar Spor Hukukçuları tarafından sorgulanabilir olsa da, bağlayıcı bir karardır. Benim hukuki görüşümün temeli ise turnuvaya katılmış olmakla birlikte kabul edilmiş olunan ve teknik toplantıda da herhangi bir yazılı itirazda bulunulmayan açık yönerge hükümü gereği derece alan küçük yaştaki 3 sporcudan derecelerinin (madalyalarının) geri alınmaması gerektiğiydi. Bu noktada söylenene göre Tahkim Kurulu'nun kararı yerine getirilmeyerek hukuka aykırı davranılmış ve çocuklardan madalyalar geri alınmamıştır. Vicdanen iyi bir uygulama olsa da, ne yazık ki hukuka aykırıdır. 

Daha önce açıklamama rağmen 2. kez bahsedilen konu ise vekalet ücretidir. Mahkeme kararında yanlış hatırlamıyorsam hakaret sebebiyle 3500 TL para cezası (devlete ödeniyor) ve 1500 TL karşı vekalet ücretine (kaybeden taraftan alınıp kazanan tarafın avukatına veriliyor) hükmetmişti. Daha önce belirttiğim üzere biz avukatlar kendi davalarımızda teamül gereği davaları kendimiz takip etmeyip başka bir avukat aracılığıyla takip ederiz. Davayı takip eden avukat da emeğinin, mesaisinin karşılığını doğal olarak alır. Bildiğim kadarıyla bu davayı takip eden avukatım 1500 TL'yi karşı taraftan istememişti. Şu hususu netleştirmekte fayda görüyorum; 3500 TL devlete, 1500 TL ise avukatıma ödenmesi gereken bir para idi ve bu paralardan hiç biri bana ödenmeyecekti. Ceza davasının yanı sıra sembolik olarak 1 TL'lik manevi tazminat davası mı açayım yoksa 1000 TL'lik manevi tazminat davası açıp ordan kazanacağım tazminat ile madalyaları geri alınacak çocuklara kitap, takım vb. satranç malzemeleri mi alıyım diye düşünmüştüm ama çocukların madalyaları geri alınmayınca manevi tazminat davası da açmadım. Kısaca yazılan paralardan 1 kuruş bile benim elimden geçmemiştir ve 1 kuruş bile ekonomik kazancım yoktur.

Konu hakkında detaylı bilgi almak isteyenler olabilir diye yukarıda bir takım hukuki konulara değindim, açıklamaya çalıştım. Ancak, benim için asıl önemli olan TSF kurullarına üyelik konusudur. Şikayetçi olduğum yazıdaki hakaretlerden biri de kurullarda görev beklediğim için mevcut federasyon yönetimi lehine yazı yazdığımdı. Son yazıda da Disiplin Kurulu yedek üyesi olduğum belirtiliyor. Satranç camiasının içindeki kişiler beni tanır, tanımayanlar da eski yada mevcut yönetimin yanlış bulduğum hususlarını açık açık eleştirdiğimi bilirler. Buna rağmen hala ve hala kurul üyeliği için mevcut federasyon yönetimi lehine yazı yazdığımı düşünen çıkar mı bilmiyorum ama çıkarsa diye bu hususa açıklık getirmek istiyorum:

Federasyon seçimlerinden önce tarafıma hukuk kurulu üyeliği teklif edildi. Bu teklif karşısında adımın kurulda yazmasının önemli olmadığını, hukuki konularda yardımcı olmam gereken birşey olursa adım hukuk kurulu listesinde yazmasa da her zaman üzerime düşen görevi yapacağımı belirttim. Bunun üzerine disiplin kurulu yedek üyeliği teklif edildi, bu teklifin de güzel bir jest olduğunu belirtip teşekkür ettim ama kurullarda görev almamayı tercih edeceğimi belirttim. İki dönemdir dünyanın en büyük barosunun Spor ve Spor Hukuku Komisyonu'nun yönetimine seçilmekteyim. Ayrıca ülkemizin Spor Hukuku alanındaki en önemli derneği olan Spor Hukuku Enstitüsü yönetimine Türkiye'nin tek CAS hakeminin teklifi üzerine seçilmiş bulunuyorum. Devam eden yeni makale çalışmalarım mevcut. Dolayısıyla bu alandaki çalışmalarım oldukça zaman aldığı için konuşmanın devamında federasyonumuzdaki iki görevden en azından birini seçmem istendiğinde ise aktif bir görev olmaması sebebiyle disiplin kurulu yedek üyeliğini kabul ettim. Bu göreve seçilenlerin 4 sene boyunca görevleri devam eder ve birlikte seçildikleri yönetim devam ettiği sürece görevden alınamazlar. Bu sebeple seçimin yapıldığı akşam usulen disiplin kurulu yedek üyeliğinden istifamı sundum ve uygun görülmesi halinde istenildiği zaman kabul edilebileceğini belirttim. Çok sevdiğim satranç sporu için elimden gelen birşey varsa yardımcı olmaya her zaman hazırım ve bunun için kurul üyeliği gibi etiketlere hiç bir zaman ihtiyaç duymadım ve duymam. Bu yönetimi desteklememin en büyük sebebi camianın çoğunun da yaptığı gibi 10 küsür sene süren gergin kaos ortamını sona erdirip huzuru sağlamaları ve bunun neticesinde doğal olarak düzelen, iyiye giden birçok husustur. Kısacası kendi çıkarlarım değil, satranç sporunun çıkarlarıdır.
Ara
Cevapla
Değerli form üye ve takipçileri;
 
Son yorumumda yaptığım açıklamaların genel ve yüzeysel olmasının yanlış anlaşılmalara sebebiyet verdiğini anlıyorum. Değerli arkadaşlar ilk adım olan mahalli yargının vermiş olduğu 1200 TL civarındaki para cezası, ufak tefek harç-posta giderleri ve 1500 TL olarak belirlenen vekalet bedeli ne benim cebimden çıktı ne de Tutku Beyin kendi yorumunda da yazıldığı gibi O'nun cebine bir kuruşu dahi girmedi. Özellikle Hükmün açıklanmasının ertelemesi amaçlı Yargıtay' a yapılan başvuru ise Tutku DİNÇER' in kendi arzusu ile geri çekilerek dava kapatılmıştır. Birçok hukukçu kardeşimizin verdiği bilgiye göre hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının çıkması benim konumum için % 100 olarak ifade edilmekteydi. Bu dava tamamıyla aleyhime sonuçlanmış olsaydı dahi; Hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı ile Devlete ödenecek olan 1200 küsur TL nin de ödenmemesi anlamına gelmekte olup, talep edilmesi halinde sadece Tutku Bey' in Avukatına ödenecek 1500 TL vekalet ücreti (ki böyle bir ücret de benden talep edilmedi) ve Tutku Bey' in açacağı tazminat davası için ödenecek bedelden ibaret olacaktı. Ben samimi olarak konunun maddi boyutunda olmadığımı defalarca ilettim. Bu maddi boyut daha da fazlası ile sonuçlanmış olsaydı dahi hiç birimizi üzecek miktarlar olmadığını ifade etmiştim. Esas üzücü olanı canım yandığı için camiadan birilerini incitmiş olmam ki trilyonlardan daha önemli olan da bu idi. Bu benim için daha ağır bir ceza olacaktı ki onu da bütün samimiyetimle yeniden belirtiyorum ki Hakaret amacı gütmedim.
 
Tahkim Kurulu Kararının uygulanmaması hususunda biz ısrarcı olmadık. "Madalyanız GHSİM de gelin alın" şeklinde yapılan çirkin çağrıya uymadık, çünkü konu dışı olup hiç bir günahları olmayan çocuklardan madalyalarının geri alınması hedefimiz dışındaydı. 

Tutku beyin Kurul Üyeliğine gelince hayırlı olsun diyor, mağdur olacak yeni çocukların haklarını hukuki açıdan bakarak değil kendi ifadesiyle vicdani açıdan çözüme kavuşturmasını arzu ediyoruz.
  
Selam, saygı ve sevgilerimle.
Ara
Cevapla
Konu başlığımızla örtüşmese de Kayseri’ de Satranç camiasına küserek seyirci kalmama neden olan, bu konu başlığında şahsıma hakaretlerle saldıran kişilerden birisi de ikinci başkanlığını yaptığım Sahabiye Spor Kulübü eski sporcusu Resul Caner Facebook Sayfasından aşağıdaki mesajı yayımlamıştır.
İş işten geçtikten sonra gelen bu özür, kızım linç edilip çok sevdiği satrançtan uzaklaştıktan sonra gelen bu özür bizim açımızdan hiçbir değer bulmasa da her zaman söylediğim gibi hatayı geç de olsa görüp özür dilemek erdemliliktir diyor, Resul CANER in özrünü kabul ediyorum.
 
Bana yazdığı özel mesajlarında da beni yanlış tanıdığını, bana karşı hatalı yönlendirildiğini sürekli vurgulayan ve telafi için sürekli özür dileyen bu çocuğum yaşındaki genç sporcumuzun da özrü geçerlidir artık.
Federasyon Genel Kurulunda 4 Oya sahip Kayseri Şeker Spor koordinatörlüğü döneminde baş tacı edilen ve sürekli şahsım ve muhalefet olarak adlandırılan kesime saldırı ve eleştirilerini yoğun bir şekilde sürdüren bu kardeşimizin son yaşanan Süper Ligden İhraç edilen Kayseri Gençlik Hizmetleri ve Spor Etkinlikleri Spor Kulübü’ nün kaptanı ve yine koordinatörü olduğunu bilmekteyiz. Özel mesajlarında yaşanan ibretlik olay sonrası Federasyon ve bizlere karşı yanlış yönlendiren kişileri tanıma fırsatı bulduğunu sürekli vurgulamaktadır.
Ben her zaman olduğu gibi bu olayı da herkesin kendi vicdanına bırakıyorum.
M.DÖRDÜNCÜ


 
Resul Miraç Caner
Kayseri Satranç Camiasının dikkatine !!!
Bugün itibari ile süper ligde oynama hakkından vazgeçmiş bulunmaktayız Mevcut durumda süper ligdeki haklarımızı GENÇLİK HİZMETLERİ SPOR KULÜBÜNE devretmiş ama kulüp sporcularının aynı sezonda başka ligde oynamış olması sebebi ile ligdeki oynama hakkımız iptal edilmiştir. Burada suçlu aramayı bırakıyorum bazılarının yaptıkları gibi "nasıl böyle bir hata yaparsınız "demek istemiyorum. Bunlar konuşulacak olursa herkes her şeyi de biliyor aslında ama kaos için çabalamama adına sorumluluğu biz kabul ettik.
Kulüp devri işleminde Kayseri Tsf temsilcisi hiçbir şekilde bulunmamasına rağmen birçok olayda suçlanmıştır ve ailesini üzücü kimseye olmasını istemediğim paylaşımlar olmustur.Devir işlemleri şahsım ve Yavuz Ekmekcioğlu ile GSİM yetkilileri ile bir arada yürütülmüş kulüp federasyon tavsiyesi ile yoğun ısrar sonucu GSİM Murat Eskici tarafından Kayseri'nin kulupsuz kalmamasına adına kabul edilmiştir . Bu iyi niyetleri için GSİM ze teşekkür ederim. Sonuç ne oldu iyi niyetle yapılmak istenen bir şeyde hata yapıldı -kimsenin isteyerek yaptığına inanmıyorum -ve ortaya iğrenc bir durum çıktı. Olayda bu iyi niyet gösterenler en suçlu kişiler oldu. Bizde sorumluluğu kabul ederek oynama hakkımızdan vazgeçtik.
Mevcut birkaç yıllık süreçte herkese yapmamasını tavsiye ettiğim satranç sporuna ve sporcusuna yakışmayacak paylaşımlarım da oldu. Bu manada bazı forum ve sayfamda Mustafa Dördüncü hocayı veya satranç camiasından bir kişiyi hedef alan paylaşımlarımın o anki adrenalin ile yapılan bir hata olduğunun farkına vardım. Yıllar içinde yaptığım değerlendirmeler; ne ve kimler için bu taşın altına elini sokuyorsun sorusunu sordurdu ve cevapları da yaptıgım şeylerin hata olduğunu bana gösterdi. Satrancın fikiri uymasa bile insanları kucaklama sporu olduğu gerçeğinin dışına çıkarak yaptıgım bu paylaşımlar adına Mustafa Dördüncü hocam ve diğer camia arkadaşlarımdan özür dilerim.
Bundan sonra yapılması gereken tek olayın Kayseri'yi ileriye taşımak için atılması gereken adımlar olması için çalışacağımızı bilmenizi isterim. Olaylar anlattı ki fil tepinmelerinin altında ezilmemek adına biz Çimen'ler olarak bir arada olmalıyız.
Saygılar
Ara
Cevapla
Adalet geç de olsa yerini buluyor.
     
Benim canım yandı dedim inanmayanlar oldu,
        
Kızım haksızlığa uğradı dedim dikkate alınmadı,
      
Adaleti yanlış ve tek taraflı yorumluyorsunuz dedim HAKARET zannedildi,
      
Gerçek amacımın kimseye hakaret olmadığını haykırdım duyulmak istenmedi,
      
Ve nihayet adalet geç de olsa tecelli edip YARGITAYCA NİYETİM İKİ KEZ LEHİMDE DOĞRLANDI.
   
Ekte Yargıtay Savcılık Tebliğnamesi sunulmuş olup Yargıtay İLAMI da bu doğrultuda çıkmıştır.
       
Tekrar ediyorum benim için olayların doğruluğu veya yanlışlığı önemli, kişilerle işim olmaz.
       
Herkes anlasın ve bilsin ki kişi şahsiyeti benim için önemli ve rencide edilmemeli ki benim de hiçbir zaman böyle bir düşüncem olmadı ve olmayacak da.
  
Mustafa DÖRDÜNCÜ


Ek Dosyalar Resimler
   
Ara
Cevapla
TC. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı;
       
Sanığın katılana hitaben internet üzerinden yazdığı “Okumuşun ama adam olamamışsın, hukuk okumuşun ama hukukçu olamamışın, bilgi düzeyinizi ukalalık düzeyine taşıyarak ve avukat olduğunuzu ne yazık ki anlayamıyorum.” Şeklindeki kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerinin muhatabının onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarını oluşmadığı gözetilmeden, mahkûmiyet kararı verilmesi,
  
Yasaya aykırı bulunduğundan hükmün CMUK’ un 321. Maddesi uyarınca BOZULMASI,
Ara
Cevapla
ADALET GEÇ DE OLSA YERİNİ BULUYOR.
ÜST ÜSTE ALINAN İKİ AYRI YARGITAY KARARI.
     

24 Kasım 2014 Öğretmenler Günü Turnuvası,
     
Kızım Vildan Gökçe DÖRDÜNCÜ’ nün madalya ve derecesine Federasyon tarafından el konulduğu kara gün.
     
İtirazlarımız sonrası Spor Tahkim Kurulunun Federasyonu haksız bulduğu karar ve yaklaşık 5 yıl yerine getirilmeyen ve bir sporcunun spor hayatını bitiren Federasyon ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ayak sürümeleri.
       
Bütün bu olaylar devam ederken Özgür Satranç Formu isimli Formda “Satrançta Bayan Sporcu Olmak” konusu altına gerçekleşen tartışmalarda; O tarihlerde Türkiye Satranç Federasyonu Disiplin Kurulu Yedek Üyesi, İstanbul Barosu Spor ve Spor Hukuku Komisyonu yöneticisi, 2021 yılı itibariyle de Federasyonumuzun Hukuk ve Etik Kurulu Asbaşkanı Avukat Sayın Tutku DİNÇER’ kendisine hakaret ettiğim gerekçesiyle Mustafa DÖRDÜNCÜ olarak şahsımı mahkemeye verilmişti.
     
Suç tarihi 08.02.2015
       
Yerel mahkeme seri bir şekilde sonuçlanmış ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına dahi gerek duymaksızın beni suçlu ilan etmişti.
       
Elbette ki adli süreç devam etti ve Yargıtay nezdinde itirazlarımız gerçekleşti.
     
Av. Tutku DİNÇER 23/06/2017 tarihli dilekçesiyle şikayetinden vazgeçtiğini beyan eden dilekçesini dosyaya dahil etse de Yargıtay’ın ve yerel mahkemenin Mustafa DÖRDÜNCÜ hakkında 15.12.2022 tarihinde vermiş olduğu BERAAT kararlara kadar itirazlarını kendisi hariç üç avukatı ile birlikte sürdürmüşlerdir.
       
Yargıtay, Başsavcılığının görüş ve talepleri doğrultusunda; “Sanığın katılana hitaben internet üzerinden yazdığı "Okumuşsun ama adam olamamışın , hukuk okumuşun ama hukukçu olamamışsın, bilgi düzeyinizi ukalalık düzeyine taşıyarak, yarım avukat olduğunuzu ne yazık ki anlayamıyorsunuz" şeklindeki ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerinin muhatabının onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, mahkumiyet kararı verilmesi, Yasaya aykırı bulunduğundan hükmün CMUK’nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASI,” kararını vermiş ve Yerel Mahkeme’de Yargıtay kararına uyarak, hakaret suçunun unsurları oluşmadığından CMK'223/2-a maddesi gereğince Mustafa DÖRDÜNCÜ’ nün BERAATİNE karar verme hükmünü vermiştir.
       
Dile kolay geçen 7 yıllık mağduriyet süreci. Bakan Danışmanlığım ve Genel Müdürlük görevlerim sebebiyle tarafıma tahsis edilen silah ruhsatımın askıya alınması ve silahıma el konulması dahil her türlü resmi prosedürümü yerine getirirken resmi dairelerde dillendirilen SANIK sıfatı.
         
Özellikle belirtmek istiyorum benimkisi sadece ve sadece hak ve adalet arayışı olup ne dün, ne bu gün ve ne de gelecekte hiç kimseye hakaret veya rencide etme hedefim söz konusu değildir.
       
Başta Federasyon Yönetimi olmak üzere hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum.
       
Herkese lazım olan adaletin geç de olsa tecellisi ise mutluluk verici.
       
Selam, saygı ve sevgilerimle.
       
Mustafa DÖRDÜNCÜ
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi