TSF, ÖNDERLİK VE KUVAY SANLI
#9
Hoca yazmış:


Alıntı:Türkiye'de satranç yoktur demek için kadınların neden satrançta daha etkin ve sayıca fazla olmadığını düşünmek ve bu konuda çaba harcamak gerekir. Bu konuda bu forumda �anneler ve kızları, neneler ve torunları turnuvaları neden yok?� diye soran yazıların, birkaç kişinin feveranı olarak görülüp göz ardı edildiği kesin. Oysa o sesler sağduyunun, sessiz çoğunluğun, satrancın önce ailelerde, sonra mahallelerde yaygınlaşarak tüm ülkeye yayılması özleminin sesidir.

Sitemizde (http://www.9eylulsatranc.biz) 8 Mart Dünya Kadın Günü'nde yayılanan "Kadının Adı Hala Yok" isimli yazıya dikkatlerinizi çekmek istiyorum:

"Hayatım sanki, kötü oynanmış bir satranç oyununun, oyun sonu gibi... Nerede hata yaptım? Açılışta mı, oyun ortasında mı?

Oysa bilinen klasik açılışlardan birini yapmıştım. Gerekli akademik eğitimi almış, belli yaşta evlenmiş, belli yaşta çoluk çocuğa karışmıştım. Bu, çoğunluğun yaptığı, senelerce denenmiş klasik açılışların en bilineni idi. Doğruluğundan şüphe edilmediği için hamleler düşünülmeden ardı ardına yapılmıştı. Öze uygun olup olmadığına bakılmaksızın, kendini tanımaksızın. Belki de zamandan kazanıp, kazanılan zamanı ileriki hamlelerde kullanmak için böyle acele davranılmıştı. Üstelik karşı tarafın ne oynadığına bile bakmaksızın yapılmıştı açılış hamleleri, ezberden.



Klasik yapılmış açılışın arkasından gelen oyun ortasında, bütün taşların gelişmemiş olduğunu gördüm. Atlar ürkek kullanılmıştı. Hiçbir zaman şahlanamamışlardı. Filler sıkışıp kalmıştı. Ya kaleler?

Benim durumum da iç açıcı değildi. Ben kimdim? Bu oyunun neresindeydim? Kraliçe olarak Şah’ı koruyup kollamakla geçti ömrüm. Uzun süre onun yanından ayrılamadım. O ne kadar güçlü kabul edilse de hareket kabiliyeti fazla olmadığından bütün gücünü benden alıyordu. Görünüşte onun değeri sonsuzdu. Bana da belli bir değer biçilmişti, kıymetli imişim gibi bir hava estiriliyordu ama benim değerim onunkiyle kıyaslanamazdı bile… Neden böyleydi? Tabii ki oyunun kuralı buydu. Yıllar öncesinden oyun oluşturulurken kural böyle konmuştu…

Önceleri onun da beni koruduğunu, hayatımızın dayanışma içinde geçtiğini düşünmüştüm. Zamanla kendimi kandırdığımı anladım. Bir gün, kendini güvenli bir yere alma bahanesiyle bencilce kısa rok yapmıştı. İçerlediğimi söylediğimde, aslında konum itibariyle uzun rok yapması gerekirmiş ama benim varlığım buna engelmiş! İşte böyle desteksiz kalınca, bir müddet bocaladım. Ondan tamamen uzaklaşıp bağımsızlığımı ilan ettikçe korumasına ihtiyacım olmadığını düşündüm. Zaten onun korumasından yararlanmak için onun kısa menzilinde bulunmalıydım. Bunun benim doğama aykırı olduğunu, asıl mutsuzluğumun kendi gücümü yeterince kullanamamaktan kaynaklandığını anladım. Artık daha geniş alanda hareket ediyordum. Tehlikelere daha açık ama daha özgür… Ama zamanlama olarak geç kalmıştım. Bütün kaleler zapt edilmiş, filler esir düşmüş, atlar mezbahanın yolunu çoktan tutmuştu… Her şey nasıl da birden bire gelişmişti. Belki de tüm hamleleri ezberleyip kendimi tehlikelerden koruyabilirdim. Ama o zaman da benim oyunum olmazdı. Ya da baştan düşünerek hareket edecektim. Her şey elimden kayıp gidiyor, oyunun hızına yetişemiyordum. Olaylar kontrolümden çıkmıştı artık.

Uzun süredir savunmadaydım. Esir düştüm. Tek beklentim; yeni neslin hedefe ulaşarak terfi etmesi. Onların başarısı benim başarım olacaktı artık. Şimdiye kadar yapmadığı babalık görevini şimdi yapmaya başladı. Nasıl da onun başarılı olması için canını cesurca ortaya koyuyor. Beni de hayretlere düşürecek stratejiler izliyor. Belli ki onun da tek umudu olmuş yeni nesil. Zamanında yaptığı pasif bekleyişin hırsını alıyor adeta…

Ama bu oyunda bir tuhaflık var. Önceleri konumum gereği kraliçe sanıyordum kendimi. Ama kraliçe ile şah bir arada olamaz. Kraliçe kralın yanında olur. Doğu kültüründe maalesef kadının adı yok. Olayları sırtlayan, götüren kişi yine bir erkek olarak görünüyor. Zaten ben de kendimi hiçbir zaman bir kraliçe olarak görmedim. Gün oldu etrafa kalın duvarlar ören kaleydim. Bazen savunma amaçlı bazen de dış dünyaya örülmüş duvarlardı bunlar. Belki de çaprazlarda sıkışıp kalan bir fil idim. Attım belki de… Hiçbir zaman şahlanamamış, rahvan at…

Peki piyon oldum mu hiç? “Olmadım” diyebiliyor musun? Kısacası; benim emeğim ve hislerim her yerde vardı ama hiçbir yerde adım yoktu… Bu oyunda kadının adı yok…"
Ara
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
TSF, ÖNDERLİK VE KUVAY SANLI - Yazar: Hüseyin AKTAŞ - 29-06-2010, 16:53
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Hüseyin AKTAŞ - 07-12-2010, 15:56
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Hasan Salih ACAR - 07-12-2010, 23:27
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: bahtiyar - 08-12-2010, 14:59
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Kuvay Sanlı1 - 09-12-2010, 21:41
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: bahtiyar - 10-12-2010, 11:38
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: ilyasumit - 11-12-2010, 01:27
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Hoca - 19-12-2010, 15:52
Kadının adı hala yok - Yazar: İlknur Salğın - 22-12-2010, 15:59
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Hüseyin AKTAŞ - 20-04-2012, 08:31
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Hüseyin AKTAŞ - 07-10-2012, 09:10



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi