08-01-2011, 02:02
Hüseyin Aktaş'ın "fc" sayfasında profil resimlerinden biri idi yukarıdaki 50.yıl kutlaması resmi. Keyifle gülen bir yüz. "aslan sütü" de keyfin biraz destekçisi olmuşa benziyor Manzara da güzel bir arka fonu tamamlıyor. Hüseyin fotoğrafçılık yapmış. İyi resimden anlar. Bu resim çok güzel dedik. Bu resmi 50 yıl kutlaması için kullanalım. Sonra düşündük arka fondaki elektrik direğini kimse farketmez de öndeki bardakları farketmemek imkansız. Yok mu etsek yine kulp takmasınlar dedik. Her gün içilip promil destekli neşe saçılıyor zannetmesinler sonra.
ÖSF logosu resimde tutsak satranç figürlerine dönüştürülmüştü farketmişsinizdir. Forumun amacını anlatan uygulamaya tezat beylik lafta yer alıyordu resimde. Yönetim de farketmemiş ve alınmamış olmalı ki bir uyarı ya da ceza tebliğ edilmedi.
İçkiden, sigaradan, çocuklara kötü örnek olmamaktan falan konuştuk. İçki ile aramızda hiç iyi değildir aslında. Karar bana kaldı. Biz düğün, kutlama, yılbaşı gibi özel günlerde, askere uğurlama gecelerinde, hiç değilse felekten birgün çaldığımız zamanlarda "balığa eşlik" etsin diye aile, dost ortamında alkol alırken gizlenmeyiz ki. Keyifle, adabıyla içene de "yarasın" dan başka ne denir.
Bazı TSF köşe yazarlarının yazıları çocuklara kesinlikle daha zararlı ve kötü örnek. Sonuçta resmi kullandım çünkü o resmin ve o ortamın hikayesini de öğrenmiştim. O resim Yalavoda "toprak kardeşliği" toplantısında çekilmiş. Bir zamanlar "asmayıp ta besleyelim mi demişti hani Netekim Paşa. O günlerde astığı astık kestiği kestik di hani. Şimdilerde "bir büyüğümüz" çocuklara yetkilerini anlatırken ister asar, ister kesersin diyen hani. O zamanında iyi yapmış dediği paşayı şimdi kötü paşa ilan etmişti. Hoş o günlerde bir bölüm insanda sessizlik, bir bölüm insanda da sallandıracaksın birkaç kişiyi Taksimde bak bakalım memleket nasıl düzelecek anlayışı hakimdi. İşte o günlerde insan onuruna karşı işlenmiş suçlardan, işkencelerden, kurbanlık kuzu gibi beklemektense Eskişehir'de tünel kazanlar'ın eski tüfeklerin toplantısının adıdır "toprak kardeşliği". Uğruna kitap yazılan, "değerli büyüğümüzü" daha çok genç için ağlamak zorunda bırakmayanların hatırasına o gün de kutlanmaz mı?
O günlerde "bir ordan bir burdan astık çok adaletliydik" diyenlerin adaleti-adaletsizliği bugünün "büyük yetkilisini" ağlatmadı mı? Ölçüsüz cezanın telafisi, olumlu değişiklikler kazanmaya, ıslah etmeye etkisi var mı?
O günlerde sloganlar şöyleydi. "Yine kazacağız yine kaçacağız. Zindan, zindanlarınız, vız gelir bize vız."
http://www.kitaphaber.net/yine-kazacagiz...m-erhan-2/
"Kelebek" filmini ya da "son kale" filmini anımsattı yaşananların gerçek öyküsü. Eğer otorite adaletsiz ise, yönetim kötü, baskıcı, cezalar keyfi, haksız ve ölçüsüz ise isyan, kaçış ya da karşı koymak insanın onurudur.
Yine o günleri hatırlayanlar bilir. Yetkililerin duyarsızlığı veya uzlaşmaz tavırları, tahrikleriyle her taraftan insanlar ayrıştı, bölündü. Özellikle genç kuşak kaybedildi. Tepedekilere bir şey olmadı. Aslında istedikleri de buydu. Özgürlükler budandı. Eğitimli bir yetişkin kuşak, toplumun en dinamik kesimi genç kuşak ve çalışanların örgütlenmesi, ekonomik hakları yok edildi. Demokrasi, uzlaşma kültürü, özgür düşünce, insanların hala o günkü bilinç seviyesine ulaşamadı.
Öfkesini bir gün bile kısık sesle olsun haykırmamış, ezilenin, insanlık onurunun yanında duramamış birileri utanmadan 68 kuşağının memlekete dert olduğunu söyler durur. şimdi ben Atatürk'üm diyene Atatürk öldü diyenler gibi. Bir yandan da 80 dönemin Amerikan taşeronu, cuntacı askerlerini cezalandırmaktan söz ederler. eğer o kuşak idealleriyle, çalışkanlığıyla, üretkenliği, yaratıcılığı, yurtseverliğiyle birbirleriyle kavgaya düşürülmeden ülkeye hizmet edebilseydi; şimdi Türkiye çok daha özgür, refah içinde ve en önemlisi dünyada başı dik olacaktı. Dışardan, içerden bunu asla istemediler. Başardılar.
Bu kadar kısa değil bu konular eksik parçalar, çok değerli hikayeler de var ama; Hüseyin'i anlamak demek : satrancı ve satranca gönülden emek verenleri, sadece ve haksız bir şekilde yaşamdan, değerlerinden soyutlamak, 64 kareye, hakem kuralları gibi forum kurallarına hapsetmek kendisine sunulan seçenekler içinde düşünmeye zorlamak demektir ve imkansızdır. Siz sadece forumu yönetir, logoyu değiştirirsiniz. Hüseyin'lerin kuşağı egemenlere karşı ülkeyi, dünyayı iyiye doğru değiştirmeyi göze almış ve çabalamış, kaybetse, yorulsa, üzülse bile hala da çabalamakta olan değerli bir kuşaktır. Fikir versin diye kısaca özetledim.
Bu forumda Hüseyin Aktaş'ın içerdeyken de dışardayken de zaptedilmesi, sansürlenmesi, "forma" sokulmasını akleden çıkmaz da. Yazmasının yasaklanmasını, hele temelli yazmamasını düşünmek için özgür değil tam aksine "bağımlı" olmamaktan başka bir neden düşünmek akla aykırıdır. Herhangi birinin, yada hüseyin Aktaş'ın isterse yeni bir üyelikte yazamayacağını düşünmekte akla aykırıdır. öyleyse bu ceza öncelikle kişileri yıpratmaya ve yazmaktan bezdirip susturmaya yöneliktir.
12 Eylül cuntasının MGK'sının hukuksuz kararlarında bile o kararı alanların imzaları vardır. "Forum Yönetimi" diye imzasız bir kararla üyeleri yargılayanlar. Takma adlarla yazanların, Ip numaralarından, log kayıtlarından bulmaca çözüp, ya da duyumlardan yola çıkıp kişilerin birbirleriyle bağlantılarını, kim olduklarını, üslup ve amaç tartışması yapanların gün gün aymazlıklarını saymaktayız. Bu forum için ve bu kararı alan kişiler için ileride övünülecek bir karar değildir. Hatalarını çok geçmeden ! farketmelerini ve düzeltmelerini umuyorum.
Durum tesbiti yapalım.
1- Yazılar silinmesi gereken içerikler değildir ve silinmemiştir.
2- Sipariş üzerine dahi şikayet olmamış taraflar uzlaşmışlardır.
3- Savunma hakkı en kutsal haktır. Aktaş, bu haktan yoksun bırakılmıştır.
4- Diğer üyelerin görüşleri önemsenmemektedir.
5- "Özgür" bir düşünce platformunda kararlara itiraz ve yeniden değerlendirilmesi talebi ve hakkı diye bir kavram yoktur.
6- Yöneticiler forum üyelerinin gerisinde kaldıysa ya istifa etmelidirler ya da forumlarını kendilerine özel tutmaktansa kapatmalıdırlar.Bunu talep etmekte üyelerin hakkı olmalıdır.
Bir süre daha ölçüsüzlüğü mizahla, türkü, kliple dengeleyip, boncuk işi maşallah, nazarlık, dizer gibi beklemekteyiz. Mesajlar genellikle geç saatlerde yazma fırsatım olduğu için arada bir gün kaynamış görünüyor onun da farkındayım. KINA-MA da ki açığı elbette kapatacağız.
90 gün boyunca kınanmanın da madalya gibi kabul edileceğinin anlaşıldığı noktada bu forumun asıl sahipleri, müşteri, misafir sanılan üyelerden bazıları "dükkanı" boşaltır. Kendilerini MGK gibi, mal sahibi gibi düşünen bazı yöneticilerde malıyla baş başa kalır.
Şayet bu forum Özgür sıfatına layık olamayacaksa, unutulmasın ki özgür insanları tutmak zordur, atmak değil...
Ve inanın eğer isterlerse o eski tüfekler toplanır ve öyle bir ekip olurlar ki. sizin yapamadığınız işi, sizi bile hayran bırakacak kadar iyi yaparlar.
Kimsenin işinizde gözü yok. Tam tersi, bu bir samimi uyarı ve destek yazısıdır. Buyrun bu kez kendi hakkınızdaki kararınızı kendiniz verin.
Satranç gelişsin, yaşamla daha çok bütünleşsin mi istiyorsunuz. Hazırdan yemeye, Güce sığınmaya, günü kurtarmaya devam mı edeceksiniz?
ÖSF logosu resimde tutsak satranç figürlerine dönüştürülmüştü farketmişsinizdir. Forumun amacını anlatan uygulamaya tezat beylik lafta yer alıyordu resimde. Yönetim de farketmemiş ve alınmamış olmalı ki bir uyarı ya da ceza tebliğ edilmedi.
İçkiden, sigaradan, çocuklara kötü örnek olmamaktan falan konuştuk. İçki ile aramızda hiç iyi değildir aslında. Karar bana kaldı. Biz düğün, kutlama, yılbaşı gibi özel günlerde, askere uğurlama gecelerinde, hiç değilse felekten birgün çaldığımız zamanlarda "balığa eşlik" etsin diye aile, dost ortamında alkol alırken gizlenmeyiz ki. Keyifle, adabıyla içene de "yarasın" dan başka ne denir.
Bazı TSF köşe yazarlarının yazıları çocuklara kesinlikle daha zararlı ve kötü örnek. Sonuçta resmi kullandım çünkü o resmin ve o ortamın hikayesini de öğrenmiştim. O resim Yalavoda "toprak kardeşliği" toplantısında çekilmiş. Bir zamanlar "asmayıp ta besleyelim mi demişti hani Netekim Paşa. O günlerde astığı astık kestiği kestik di hani. Şimdilerde "bir büyüğümüz" çocuklara yetkilerini anlatırken ister asar, ister kesersin diyen hani. O zamanında iyi yapmış dediği paşayı şimdi kötü paşa ilan etmişti. Hoş o günlerde bir bölüm insanda sessizlik, bir bölüm insanda da sallandıracaksın birkaç kişiyi Taksimde bak bakalım memleket nasıl düzelecek anlayışı hakimdi. İşte o günlerde insan onuruna karşı işlenmiş suçlardan, işkencelerden, kurbanlık kuzu gibi beklemektense Eskişehir'de tünel kazanlar'ın eski tüfeklerin toplantısının adıdır "toprak kardeşliği". Uğruna kitap yazılan, "değerli büyüğümüzü" daha çok genç için ağlamak zorunda bırakmayanların hatırasına o gün de kutlanmaz mı?
O günlerde "bir ordan bir burdan astık çok adaletliydik" diyenlerin adaleti-adaletsizliği bugünün "büyük yetkilisini" ağlatmadı mı? Ölçüsüz cezanın telafisi, olumlu değişiklikler kazanmaya, ıslah etmeye etkisi var mı?
O günlerde sloganlar şöyleydi. "Yine kazacağız yine kaçacağız. Zindan, zindanlarınız, vız gelir bize vız."
http://www.kitaphaber.net/yine-kazacagiz...m-erhan-2/
Alıntı:"Kaçmak için müthiş bir azimleri ve kararlılıkları vardır ama ellerinde kalemtraştan başka bir şey yoktur. Evet bir kalemtraş, onun küçücük bıçağı! İnsanın ne muhteşem bir varlık olduğunu bundan daha iyi ne kanıtlayabilir! Elinizde bir kalemtraştan başka hiçbir şey yok ve siz betonlara, demirlere, kayalara karşı uzunluğu 100 metreyi aşacak bir tüneli kazmayı göze alabiliyor ve işe başlıyorsunuz."
"Kelebek" filmini ya da "son kale" filmini anımsattı yaşananların gerçek öyküsü. Eğer otorite adaletsiz ise, yönetim kötü, baskıcı, cezalar keyfi, haksız ve ölçüsüz ise isyan, kaçış ya da karşı koymak insanın onurudur.
Yine o günleri hatırlayanlar bilir. Yetkililerin duyarsızlığı veya uzlaşmaz tavırları, tahrikleriyle her taraftan insanlar ayrıştı, bölündü. Özellikle genç kuşak kaybedildi. Tepedekilere bir şey olmadı. Aslında istedikleri de buydu. Özgürlükler budandı. Eğitimli bir yetişkin kuşak, toplumun en dinamik kesimi genç kuşak ve çalışanların örgütlenmesi, ekonomik hakları yok edildi. Demokrasi, uzlaşma kültürü, özgür düşünce, insanların hala o günkü bilinç seviyesine ulaşamadı.
Öfkesini bir gün bile kısık sesle olsun haykırmamış, ezilenin, insanlık onurunun yanında duramamış birileri utanmadan 68 kuşağının memlekete dert olduğunu söyler durur. şimdi ben Atatürk'üm diyene Atatürk öldü diyenler gibi. Bir yandan da 80 dönemin Amerikan taşeronu, cuntacı askerlerini cezalandırmaktan söz ederler. eğer o kuşak idealleriyle, çalışkanlığıyla, üretkenliği, yaratıcılığı, yurtseverliğiyle birbirleriyle kavgaya düşürülmeden ülkeye hizmet edebilseydi; şimdi Türkiye çok daha özgür, refah içinde ve en önemlisi dünyada başı dik olacaktı. Dışardan, içerden bunu asla istemediler. Başardılar.
Bu kadar kısa değil bu konular eksik parçalar, çok değerli hikayeler de var ama; Hüseyin'i anlamak demek : satrancı ve satranca gönülden emek verenleri, sadece ve haksız bir şekilde yaşamdan, değerlerinden soyutlamak, 64 kareye, hakem kuralları gibi forum kurallarına hapsetmek kendisine sunulan seçenekler içinde düşünmeye zorlamak demektir ve imkansızdır. Siz sadece forumu yönetir, logoyu değiştirirsiniz. Hüseyin'lerin kuşağı egemenlere karşı ülkeyi, dünyayı iyiye doğru değiştirmeyi göze almış ve çabalamış, kaybetse, yorulsa, üzülse bile hala da çabalamakta olan değerli bir kuşaktır. Fikir versin diye kısaca özetledim.
Bu forumda Hüseyin Aktaş'ın içerdeyken de dışardayken de zaptedilmesi, sansürlenmesi, "forma" sokulmasını akleden çıkmaz da. Yazmasının yasaklanmasını, hele temelli yazmamasını düşünmek için özgür değil tam aksine "bağımlı" olmamaktan başka bir neden düşünmek akla aykırıdır. Herhangi birinin, yada hüseyin Aktaş'ın isterse yeni bir üyelikte yazamayacağını düşünmekte akla aykırıdır. öyleyse bu ceza öncelikle kişileri yıpratmaya ve yazmaktan bezdirip susturmaya yöneliktir.
12 Eylül cuntasının MGK'sının hukuksuz kararlarında bile o kararı alanların imzaları vardır. "Forum Yönetimi" diye imzasız bir kararla üyeleri yargılayanlar. Takma adlarla yazanların, Ip numaralarından, log kayıtlarından bulmaca çözüp, ya da duyumlardan yola çıkıp kişilerin birbirleriyle bağlantılarını, kim olduklarını, üslup ve amaç tartışması yapanların gün gün aymazlıklarını saymaktayız. Bu forum için ve bu kararı alan kişiler için ileride övünülecek bir karar değildir. Hatalarını çok geçmeden ! farketmelerini ve düzeltmelerini umuyorum.
Durum tesbiti yapalım.
1- Yazılar silinmesi gereken içerikler değildir ve silinmemiştir.
2- Sipariş üzerine dahi şikayet olmamış taraflar uzlaşmışlardır.
3- Savunma hakkı en kutsal haktır. Aktaş, bu haktan yoksun bırakılmıştır.
4- Diğer üyelerin görüşleri önemsenmemektedir.
5- "Özgür" bir düşünce platformunda kararlara itiraz ve yeniden değerlendirilmesi talebi ve hakkı diye bir kavram yoktur.
6- Yöneticiler forum üyelerinin gerisinde kaldıysa ya istifa etmelidirler ya da forumlarını kendilerine özel tutmaktansa kapatmalıdırlar.Bunu talep etmekte üyelerin hakkı olmalıdır.
Bir süre daha ölçüsüzlüğü mizahla, türkü, kliple dengeleyip, boncuk işi maşallah, nazarlık, dizer gibi beklemekteyiz. Mesajlar genellikle geç saatlerde yazma fırsatım olduğu için arada bir gün kaynamış görünüyor onun da farkındayım. KINA-MA da ki açığı elbette kapatacağız.
90 gün boyunca kınanmanın da madalya gibi kabul edileceğinin anlaşıldığı noktada bu forumun asıl sahipleri, müşteri, misafir sanılan üyelerden bazıları "dükkanı" boşaltır. Kendilerini MGK gibi, mal sahibi gibi düşünen bazı yöneticilerde malıyla baş başa kalır.
Şayet bu forum Özgür sıfatına layık olamayacaksa, unutulmasın ki özgür insanları tutmak zordur, atmak değil...
Ve inanın eğer isterlerse o eski tüfekler toplanır ve öyle bir ekip olurlar ki. sizin yapamadığınız işi, sizi bile hayran bırakacak kadar iyi yaparlar.
Kimsenin işinizde gözü yok. Tam tersi, bu bir samimi uyarı ve destek yazısıdır. Buyrun bu kez kendi hakkınızdaki kararınızı kendiniz verin.
Satranç gelişsin, yaşamla daha çok bütünleşsin mi istiyorsunuz. Hazırdan yemeye, Güce sığınmaya, günü kurtarmaya devam mı edeceksiniz?