23-01-2011, 08:28
Her seferinde sıkıcı yazılar yazmak istemeyiz. Bu kez kısa bir fıkrayla başlamak istiyorum:
Hepimiz kendimizi istediğimiz gibi ifade edebilmek istiyoruz. Herhalde burada herkes mutabıktır. Öte yandan, özgürlüğümüzün sınırları, başkalarının özgürlüğünü ihlal ettiğimiz yerlerde çiziliyor. Bu tür "özgürlük suistimalleri" ise nerede başlıyor, nerede bitiyor; oldukça soyut ve durumdan duruma da farklılık gösterebiliyor.
Yeri geldiğinde aşağıda anlatacağım durum bile tartışma konusu olabilir (Lütfen ciddiye alınız; benzer örnekler geçmişte vardır):
Yazılarımda örneğin Sayın Ülker'den söz ederken "Ateş Ağabey" ifadesini kullanıyorum. Bu benim için doğal zira sevdiğim, saydığım bir ağabeyimdir. Aksi durumda, şahsen tanımadığım ancak benden büyük olduğunu bildiğim başka birine hitaben "ağabey" yazacak olsam ve o kişi de "ben senin nereden ağabeyin oluyorum!" dese, buradan bile ortalık karışabilir. Elbet bu masumane bir örnek. Daha sertleriyle de hepimiz çok karşılaştık.
Evet, herkes fikrini alabildiğince özgürce ifade edebilmelidir ancak o kişi bunu yaparken, bir diğeri kendini hakarete uğramış/aşağılanmış/taciz edilmiş de hissetmemelidir. Bahsettiğim şeyin adı genel olarak "dil" ve özel olarak "üslup"tur ve her ikisi de soyut kavramlar olduklarından, tek kişinin herhangi bir özel konu hakkındaki hakaret içerip -içermediğine dair fikri de elbette doğası itibarıyla öznel olacaktır. -Yalnızca son örnek olduğu için iktibas ediyorum- Sayın Aktaş'ın forumdan uzaklaştırılması ve özellikle de uzaklaştırılma usulüne yönelik, benim de aralarında bulunduğum bir çok kişi tarafından eleştiriler ve çekinceler dile getirilmiştir. Asgari müşterek olarak, hepimizin aynı fikirde olmadığımıza dair hepimiz herhalde hemfikiriz. Amacımız bağcı dövmek değil üzüm yemek olduğundan, herhangi bir süreli ya da ilanihaye ihraç durumunda nasıl bir prosedür izlenmesi gerektiğini ve bu prosedürü kimlerin uygulayacağını önceden konuşmanın ve belirlemenin, hem bu forumun saygınlığını artırmak, hem de şimdi ya da gelecekte ortaya çıkabilecek benzer oluşumlar için iyi bir örnek teşkil etmek açısından münasip ve yerinde olacağı fikrindeyim.
Özgür Forum yönetiminin bu zamana kadar elinden gelen özveriyle çalıştığına dair samimi fikrimi iletmek isterim ve bilebildiğim kadarıyla aralarında, şimdiki federasyonun hem taraftarları hem de muhalifleri vardır. Satranç camiası gibi bir ortamda forum yöneterek herkesi mutlu etmenin her zaman mümkün olamayacağının da bilincindeyim.
Burası madem "özgürdür", ben de özgürce fikrimi söylemek isterim:
Netice itibarıyla forum yöneticileri de et ve kemiktendir, Can, Kuvay, Hüseyin v.b. Bey ve Hanımlar da. Konu da çetrefilli olunca, alınan kararların itiraz görmesi de kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, bu tür kararları alma sorumluluğunu forum yöneticisi bir kaç kişiye "yıkmanın" çok da adil olmadığı düşüncesindeyim. Buna bağlı olarak, Hüesyin Bey'in durumuyla ilgili yazımdaki fikri tekrarlamak ve bu ham fikri olgunlaştırabilmek için tartışmaya açmak isterim:
1. Kişilerin ceza alma şartları şimdiki forum kurallarındaki muğlak ifadelere göre daha anlaşılır, sade ve kesin, düzgün biçimde tanımlayıcı bir dille yazılmak üzere gözden geçirilsin.
2. Bir "akil adamlar kurulu" oluşturulsun. Kurul üyeleri herkesin üstünde mutabık olacağı isimlerden seçilsin. Benzer bir vaka oluştuğunda, bu kurul önce ilgili kişinin savunmasını dinlesin, daha sonra da -en hafifinden en ağırına kadar- bir ceza söz konusu olacaksa, bu karar kurulun en az 2/3 çoğunluğuyla alınsın. Aksi durumda (örneğin oyların 2-2 ya da 3-3 olduğu bir konumda, o kişinin haklarını kısıtlayıcı bir karar alınırken çoğunluk desteği sağlanmamış olacak ve o karar tartışmaya açık hale gelecektir.
Değerli fikirlerinizi beklerim.
Can
Alıntı:S.S.C.B'nin var olduğu dönemlerde, hapishaneye yeni bir mahkum gelir ve gardiyan sorar:Sayın Hüseyin Aktaş'ın forumdan üç ay süreyle uzaklaştırılmasıyla bir kez daha gündeme gelen, ancak kökleri Türkiye'de Internet'in yeni yeni yayılmaya başladığı yıllara kadar uzanan bir sorunu -Sayın Aktaş'ın özel durumundan bağımsız ve genel olarak- gündeme taşımak isterim:
- Kaç yıl yedin ve suçun neydi?
Mahkum yanıtlar:
- Ben musluk tamircisiyim. (Komünist) Parti binasında boru patlayınca beni çağırdılar. Gittim, inceledim ve "Tüm sistemin değişmesi gerek!" dedim, 10 yıl verdiler!
Hepimiz kendimizi istediğimiz gibi ifade edebilmek istiyoruz. Herhalde burada herkes mutabıktır. Öte yandan, özgürlüğümüzün sınırları, başkalarının özgürlüğünü ihlal ettiğimiz yerlerde çiziliyor. Bu tür "özgürlük suistimalleri" ise nerede başlıyor, nerede bitiyor; oldukça soyut ve durumdan duruma da farklılık gösterebiliyor.
Yeri geldiğinde aşağıda anlatacağım durum bile tartışma konusu olabilir (Lütfen ciddiye alınız; benzer örnekler geçmişte vardır):
Yazılarımda örneğin Sayın Ülker'den söz ederken "Ateş Ağabey" ifadesini kullanıyorum. Bu benim için doğal zira sevdiğim, saydığım bir ağabeyimdir. Aksi durumda, şahsen tanımadığım ancak benden büyük olduğunu bildiğim başka birine hitaben "ağabey" yazacak olsam ve o kişi de "ben senin nereden ağabeyin oluyorum!" dese, buradan bile ortalık karışabilir. Elbet bu masumane bir örnek. Daha sertleriyle de hepimiz çok karşılaştık.
Evet, herkes fikrini alabildiğince özgürce ifade edebilmelidir ancak o kişi bunu yaparken, bir diğeri kendini hakarete uğramış/aşağılanmış/taciz edilmiş de hissetmemelidir. Bahsettiğim şeyin adı genel olarak "dil" ve özel olarak "üslup"tur ve her ikisi de soyut kavramlar olduklarından, tek kişinin herhangi bir özel konu hakkındaki hakaret içerip -içermediğine dair fikri de elbette doğası itibarıyla öznel olacaktır. -Yalnızca son örnek olduğu için iktibas ediyorum- Sayın Aktaş'ın forumdan uzaklaştırılması ve özellikle de uzaklaştırılma usulüne yönelik, benim de aralarında bulunduğum bir çok kişi tarafından eleştiriler ve çekinceler dile getirilmiştir. Asgari müşterek olarak, hepimizin aynı fikirde olmadığımıza dair hepimiz herhalde hemfikiriz. Amacımız bağcı dövmek değil üzüm yemek olduğundan, herhangi bir süreli ya da ilanihaye ihraç durumunda nasıl bir prosedür izlenmesi gerektiğini ve bu prosedürü kimlerin uygulayacağını önceden konuşmanın ve belirlemenin, hem bu forumun saygınlığını artırmak, hem de şimdi ya da gelecekte ortaya çıkabilecek benzer oluşumlar için iyi bir örnek teşkil etmek açısından münasip ve yerinde olacağı fikrindeyim.
Özgür Forum yönetiminin bu zamana kadar elinden gelen özveriyle çalıştığına dair samimi fikrimi iletmek isterim ve bilebildiğim kadarıyla aralarında, şimdiki federasyonun hem taraftarları hem de muhalifleri vardır. Satranç camiası gibi bir ortamda forum yöneterek herkesi mutlu etmenin her zaman mümkün olamayacağının da bilincindeyim.
Burası madem "özgürdür", ben de özgürce fikrimi söylemek isterim:
Alıntı:"Tüm sistemin değişmesi gerek!"
Netice itibarıyla forum yöneticileri de et ve kemiktendir, Can, Kuvay, Hüseyin v.b. Bey ve Hanımlar da. Konu da çetrefilli olunca, alınan kararların itiraz görmesi de kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, bu tür kararları alma sorumluluğunu forum yöneticisi bir kaç kişiye "yıkmanın" çok da adil olmadığı düşüncesindeyim. Buna bağlı olarak, Hüesyin Bey'in durumuyla ilgili yazımdaki fikri tekrarlamak ve bu ham fikri olgunlaştırabilmek için tartışmaya açmak isterim:
1. Kişilerin ceza alma şartları şimdiki forum kurallarındaki muğlak ifadelere göre daha anlaşılır, sade ve kesin, düzgün biçimde tanımlayıcı bir dille yazılmak üzere gözden geçirilsin.
2. Bir "akil adamlar kurulu" oluşturulsun. Kurul üyeleri herkesin üstünde mutabık olacağı isimlerden seçilsin. Benzer bir vaka oluştuğunda, bu kurul önce ilgili kişinin savunmasını dinlesin, daha sonra da -en hafifinden en ağırına kadar- bir ceza söz konusu olacaksa, bu karar kurulun en az 2/3 çoğunluğuyla alınsın. Aksi durumda (örneğin oyların 2-2 ya da 3-3 olduğu bir konumda, o kişinin haklarını kısıtlayıcı bir karar alınırken çoğunluk desteği sağlanmamış olacak ve o karar tartışmaya açık hale gelecektir.
Değerli fikirlerinizi beklerim.
Can