23-01-2011, 13:35
Kasım Bey, öncelikle, o stadı Galatasaray’a armağan edilmiş bir stad olarak algılıyorsanız şunları bilmeniz gerek: O stadın projesi TOKİ’ye, Başbakan’a yada AKP’ye ait değildir. Galatasaray’ın içinden çıkan bir projedir. Stadın yapımını üstlenen TOKİ’nin parasını, TOKİ başkanı veya Başbakan kendi cebinden ödemiyor; dikkatinizi çekerim. Olay gününe kadar o parayı halkın değil de, başbakanın ve kendisinin parası sanan TOKİ başkanı, daha sonra gelen tepkiler karşısında aklı başına gelerek, “biz devletiz; bireysel olarak o stadı yapmamak gibi bir seçeneğimiz olamaz” anlamına gelen bir açıklama yaptı. Kaldı ki stad için harcanan paranın çok daha fazlasını devlet, kısa sürede Galatasaray’ın o stada taşınmasıyla iki ayrı yoldan kazanacak: Birincisi yeni stadının gelirleri ki bundan, maç hasılatı vergisinden çok daha fazlasını kastediyorum. İkincisi ise, Galatasaray, 50 yıllığına kiralamış olduğu eski stadındaki yasal haklarından vazgeçti. Böylece eski stad yıkılacak ve yerine yapılacak projelerle, şehrin göbeğinde büyük para kapıları açılacak. Tüm bunlar 40 45 yıl sonra değil, bugün, AKP döneminde yapılacak. Bir daha düşünün bakalım: Armağan mıymış Galatasaray’a? “Stadı Fenerbahçe’ye verirdi” demişsiniz. Galatasaray’ın projesiyle Fenerbahçe’ye stad yapardı mı demek istiyorsunuz, orasını anlayamadım. Bildiğiniz gibi başbakanımız, stadı Galatasaray’a vermemekle tehdit etti. Siz sanıyor musunuz ki bunu yapabilecek? Bunun tehdidin sözünü bile etmekten şu anda ne kadar pişman olduğunu bir bilseydiniz... Dün televizyonda haberleri izlediyseniz, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarının yaptığı ortak yürüyüşe denk gelmişsinizdir. Olayların faturasının kesildiği “Tek Yumruk” adlı Galatasaraylı taraftar gurubunun adına gönderme yaparak, “Tayyip Erdoğan baskıcılığına karşı tek yumruk” sloganıyla yürüdüler. Sizce başbakanımız bu konuda ne düşüyor? Başbakan’a yakın adamların, kendilerini kaybederek, yukarıda okuduğunuz, şaşırtıcı ve tiksindirici tepkileri vermesinin nedeni sizce nedir? Öte yandan yeniden dikkatinizi çekerim: Başbakan’ın halkın parasıyla kimseye “armağan verme” hakkı yoktur.
Spora siyaseti karıştırmaya gelince. Bana siyasetin karışmadığı bir tek şey söyleyebilir misiniz? Dünyanın her tarafında, bilimden spora, sanattan kültüre kadar herşeye siyaset karışmış durumdadır. Alttarafı, yanyana dizilmiş kızlar arasından en güzelinin seçileceği uluslararası güzellik yarışmalarında bile ne siyasi oyunlar dönüyor... Bilimle siyasetin ayrı konular olduğunu düşünebilirsiniz. Ama ben bilim konusuna siyasetin nasıl girdiğini burda anlatmaya kalkışsam, donup kalırsınız. Bazılarına inanmazsınız bile. Kendi tertemiz dünyasında yaşayanlar için inanılacak gibi değil çünkü. Türkiye’ye gelince, evet, bir çok siyasetçi, sporu siyasete katmıştır. Ama kesinlikle hiçbiri Recep Tayyip Erdoğan kadar katmamıştır. Benim, başbakanlığa gönderdiğim yazıda söylediklerim bile bunu göstermeye yeter. Kapalı kapılar ardında neler yapıldığına hiç girmedim. Bu konuda benim bildiklerimin, bilmediklerim yanında çok önemsiz kaldığından hiç kuşkum yok. Kapalı kapılar ardında yaşananlara yalnızca bir örnek vereyim, yeter. Yılmaz Özdil yazmış: “...1970 Kasımpaşa yok, 1980 Kasımpaşa yok, 1990 Kasımpaşa yok, 2000 Kasımpaşa yok, 2002 Kasımpaşalı iktidar, 2004 Kasımpaşa üçüncü ligde, 2005 Kasımpaşa ikinci ligde, 2006 Kasımpaşa birinci ligde, 2007 Kasımpaşa süperligde...” Yazının tamamı için şu bağlantıya basabilirsiniz:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16787855_p.asp
Şimdi izin verirseniz, sizin bir sözünüz buraya tam oturacak : “Bana göre bu başbakan kadar siyaseti spordan uzak tutan bir başbakan gelmedi”. Eklemişsiniz: “Bu dediğimi spor otoritelerinin kahir çoğunluğu da diyor”. Spor otoritelerinin çoğunun böyle söylediği yok bir kere. Kaldı ki böyle konuştuğu için cebi şişen birkaç spor “otoritesi”ndense, benim söylediklerime kulak asmanızı öneririm.
Stadlarda siyasi tepki verilmesine karşı çıkmışsınız. Şöyle bir bakalım: Siyaset yapmak, yüksek harcamalar gerektirdiği için, zengin olanlar dışındakilere kapalı. Yani zengin olmayanın seçilme ve siyasete girme hakkı yok. Bir şehit annesi Meclis'e girmek istedi, engellendi, giremedi. Demek ki zengin olmayan Türk halkı, Meclis'e böyle de giremiyor. Oğlunu bu ülke için vermiş olsa bile... Hükümete karşı konuşacak profesörler, öğretmenler, gazeteciler, araştırmacılar, hukukçular içerde. Üniversitelerde tepki yasak, Tekel işçilerine destek veren liseli gençler okuldan atıldı. Türkiye’de neler neler yaşanıyor, medya denen basınyayın, halkın en önemli tepkilerini göstermiyor bile. Demek ki basınyayında da yasak var. Okullarda, camilerde, orduda, adalet örgütünde, kamu kurumlarında, özel işyerlerinde tepki vermek yasak. İsterseniz tepki vermeyi deneyiniz bakalım. Sendikalar konusuna hiç girmiyorum bile. Tepkileri sokaklarda vermek, simgesel olarak serbest, ama Başbakan’ın “ananı da al git” dediği sade yurttaşımıza açılan dava sayısı herhalde 100’ü çoktan aşmıştır. Denizli valisi, 29 Ekim'deki Cumhuriyet Bayramı yürüyüşüne siviltoplum örgütlerinin katılmasını yasakladı, uymayanları polisi kullanarak engelledi. Sokaklara çıkan Tekel işçilerine bir tek küfredilmediği kaldı ki o da tartışılır. Tepkisini sokakta gösteren birçokları haksız yere içerde. Şimdi siz stadları da yasaklıyorsunuz. Söyler misiniz peki, geriye neresi kaldı? Halk tepkisini nerede ve nasıl versin? Ben, adım ve soyadımla birlikte başbakanlığa yukarıdaki tepkiyi göntermişim, bunu da "bu tepkisiz, koyun Türk halkından hiçbirşey olmaz" diyenlerin söylemlerini kırmak isteğiyle bu forumda sizlerle paylaşmışım. Siz bunu da yasaklamak gerektiğini söylemeye getiriyorsunuz. Hernekadar bilincinde olmasanız ve bugün bana karşı çıksanız da, bir tepkinin ölçüyü kaçırmadan kime nasıl verilebileceğini öğreniyorsunuz, bakışaçısı kazanıyorsunuz, birazcık düşünce örgüsüne tanık oluyorsunuz ki bunları gazetelerde falan pek bulamazsınız; az birşey mi yapıyoruz? Şunu da bilin ki stattakilerin siyasal tepki vermesi, uluslararası hukuk kurallarının koruması içindedir.
Evet, spora siyaset girmiştir, ama bana haksızlık etmeyin, spora siyaseti sokan kişi ben değilim. Öte yandan, yanlış anladığımı sanmadığım niyetiniz, size, bu forum üzerinden satranca siyaseti karıştırdığımı söyleme talihsizliğine düşürmüş. Beyefendi, siz farkında mısınız ki Türkiye Satranç Federasyonu’nun bugünkü başkanı, satranççıların değil, devlet yetkililerinin oylarıyla baştadır. Yine aynı oylarla Mali Kurul’da ibra edilmiştir. Bunların nedenlerini düşündünüz mü hiç? Şimdi satranca siyaseti karıştıran ben mi oluyorum?
Spora siyaseti karıştırmaya gelince. Bana siyasetin karışmadığı bir tek şey söyleyebilir misiniz? Dünyanın her tarafında, bilimden spora, sanattan kültüre kadar herşeye siyaset karışmış durumdadır. Alttarafı, yanyana dizilmiş kızlar arasından en güzelinin seçileceği uluslararası güzellik yarışmalarında bile ne siyasi oyunlar dönüyor... Bilimle siyasetin ayrı konular olduğunu düşünebilirsiniz. Ama ben bilim konusuna siyasetin nasıl girdiğini burda anlatmaya kalkışsam, donup kalırsınız. Bazılarına inanmazsınız bile. Kendi tertemiz dünyasında yaşayanlar için inanılacak gibi değil çünkü. Türkiye’ye gelince, evet, bir çok siyasetçi, sporu siyasete katmıştır. Ama kesinlikle hiçbiri Recep Tayyip Erdoğan kadar katmamıştır. Benim, başbakanlığa gönderdiğim yazıda söylediklerim bile bunu göstermeye yeter. Kapalı kapılar ardında neler yapıldığına hiç girmedim. Bu konuda benim bildiklerimin, bilmediklerim yanında çok önemsiz kaldığından hiç kuşkum yok. Kapalı kapılar ardında yaşananlara yalnızca bir örnek vereyim, yeter. Yılmaz Özdil yazmış: “...1970 Kasımpaşa yok, 1980 Kasımpaşa yok, 1990 Kasımpaşa yok, 2000 Kasımpaşa yok, 2002 Kasımpaşalı iktidar, 2004 Kasımpaşa üçüncü ligde, 2005 Kasımpaşa ikinci ligde, 2006 Kasımpaşa birinci ligde, 2007 Kasımpaşa süperligde...” Yazının tamamı için şu bağlantıya basabilirsiniz:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16787855_p.asp
Şimdi izin verirseniz, sizin bir sözünüz buraya tam oturacak : “Bana göre bu başbakan kadar siyaseti spordan uzak tutan bir başbakan gelmedi”. Eklemişsiniz: “Bu dediğimi spor otoritelerinin kahir çoğunluğu da diyor”. Spor otoritelerinin çoğunun böyle söylediği yok bir kere. Kaldı ki böyle konuştuğu için cebi şişen birkaç spor “otoritesi”ndense, benim söylediklerime kulak asmanızı öneririm.
Stadlarda siyasi tepki verilmesine karşı çıkmışsınız. Şöyle bir bakalım: Siyaset yapmak, yüksek harcamalar gerektirdiği için, zengin olanlar dışındakilere kapalı. Yani zengin olmayanın seçilme ve siyasete girme hakkı yok. Bir şehit annesi Meclis'e girmek istedi, engellendi, giremedi. Demek ki zengin olmayan Türk halkı, Meclis'e böyle de giremiyor. Oğlunu bu ülke için vermiş olsa bile... Hükümete karşı konuşacak profesörler, öğretmenler, gazeteciler, araştırmacılar, hukukçular içerde. Üniversitelerde tepki yasak, Tekel işçilerine destek veren liseli gençler okuldan atıldı. Türkiye’de neler neler yaşanıyor, medya denen basınyayın, halkın en önemli tepkilerini göstermiyor bile. Demek ki basınyayında da yasak var. Okullarda, camilerde, orduda, adalet örgütünde, kamu kurumlarında, özel işyerlerinde tepki vermek yasak. İsterseniz tepki vermeyi deneyiniz bakalım. Sendikalar konusuna hiç girmiyorum bile. Tepkileri sokaklarda vermek, simgesel olarak serbest, ama Başbakan’ın “ananı da al git” dediği sade yurttaşımıza açılan dava sayısı herhalde 100’ü çoktan aşmıştır. Denizli valisi, 29 Ekim'deki Cumhuriyet Bayramı yürüyüşüne siviltoplum örgütlerinin katılmasını yasakladı, uymayanları polisi kullanarak engelledi. Sokaklara çıkan Tekel işçilerine bir tek küfredilmediği kaldı ki o da tartışılır. Tepkisini sokakta gösteren birçokları haksız yere içerde. Şimdi siz stadları da yasaklıyorsunuz. Söyler misiniz peki, geriye neresi kaldı? Halk tepkisini nerede ve nasıl versin? Ben, adım ve soyadımla birlikte başbakanlığa yukarıdaki tepkiyi göntermişim, bunu da "bu tepkisiz, koyun Türk halkından hiçbirşey olmaz" diyenlerin söylemlerini kırmak isteğiyle bu forumda sizlerle paylaşmışım. Siz bunu da yasaklamak gerektiğini söylemeye getiriyorsunuz. Hernekadar bilincinde olmasanız ve bugün bana karşı çıksanız da, bir tepkinin ölçüyü kaçırmadan kime nasıl verilebileceğini öğreniyorsunuz, bakışaçısı kazanıyorsunuz, birazcık düşünce örgüsüne tanık oluyorsunuz ki bunları gazetelerde falan pek bulamazsınız; az birşey mi yapıyoruz? Şunu da bilin ki stattakilerin siyasal tepki vermesi, uluslararası hukuk kurallarının koruması içindedir.
Evet, spora siyaset girmiştir, ama bana haksızlık etmeyin, spora siyaseti sokan kişi ben değilim. Öte yandan, yanlış anladığımı sanmadığım niyetiniz, size, bu forum üzerinden satranca siyaseti karıştırdığımı söyleme talihsizliğine düşürmüş. Beyefendi, siz farkında mısınız ki Türkiye Satranç Federasyonu’nun bugünkü başkanı, satranççıların değil, devlet yetkililerinin oylarıyla baştadır. Yine aynı oylarla Mali Kurul’da ibra edilmiştir. Bunların nedenlerini düşündünüz mü hiç? Şimdi satranca siyaseti karıştıran ben mi oluyorum?