25-01-2011, 23:59
Kasım Bey, atışmaktan kaçının, tartışmaktan değil. Atışmak, birbirine laf atmaktır. Atışan kimseler, sözlerini birtakım nedenlere dayandırmak gereği hissetmez. Yalnızca birbirlerine birşeyler söylerler, birbirlerine laf atarlar. Tartışmada ise söylenen sözler, nedenleriyle birlikte sunulur. Bu yüzden ben atışmayı hiç sevmem ama tartışmayı çok severim. Çünkü atışmak bana ve karşımdakine birşey kazandırmaz, ama tartışmak hem bana hem de karşımdakine çok şey kazandırır. Bu konuya ilişkin yazmış olduklarımı ben, yeterince neden ve yeterince ayrıntı sunarak yazdım. Yani ben “şu gördüğün elmadır, çünkü şu şu” dedim, ama karşı taraf yalnızca “hayır, o gördüğün armuttur” dedi. Onun neden armut olduğunu açıklayan henüz çıkmış değil. Hak verirsiniz ki böyle tartışma olmaz. Böyle bir tartışmaya girmek istemeyen girmez. Kimseye zorla bir iş yaptırmıyoruz. Ama lütfen bir yandan tartışmaya girmezken, öte yandan kendinizi tartışmacı, beniyse atışmacı olarak görmeye ve göstermeye çalışmayınız.
Kitaro, Dünya Basketbol Şampiyonası’nı, Bono’yu Türkiye’ye başbakanımızın getirdiğini söylemişsiniz. Merak ettim, bu sözlerinizi neye dayandırıyorsunuz? Ben başbakanımızın, başkalarının çabalarını ve çalışmalarını sahiplenip “biz yaptık” dediği birçok durum gördüm. Yapılmasına engel olduğu bazı şeylerin suçunu da başkalarına atıp halka dert yandığını da şaşkınlıkla izlemiş bir kişi olarak biraz önyargılıysam, bağışlayın. Belki de benim bilgisizliğimdendir. Lütfen bu saydıklarınızı Türkiye’ye getirenin neden Recep Tayyip Erdoğan olduğu konusunda bizi bilgilendirir misiniz? Ama hani şimdiden sorayım: Bono’yu Türkiye’ye getiren Recep Tayyip Erdoğan da, Emir Kusturika’yı getiren niye değil? Eğer doyurucu bir açıklama yapamazsanız, ben de “tüm bunları Türkiye’ye başbakanımız getirdi” biçimindeki sözlerinizi, Galatasaray’ın yeni stadını başbakanın yaptığını savunamayan bir kişinin, “stadı da O yaptı, bunları da O getirdi” biçiminde çocukça bir tepkisi olarak algılıyacağım.
Oy verme konusuna gelince. Elbette istediğinize oy vermekte özgürsünüz. Yanlış anlamayın, "kâğıt üzerinde" böyle yazıyor. O hakkı ben size tanırım, yasalar tanır. Ama boykot yapmaya zorlanan yurttaşlarımızın oy kullanmasını engelleyen kişiler o hakkı tanımıyor. Yasaları korumak ve uygulamakla görevli başbakanımız, bu kişilerden hesap sormadığına göre, başbakanımız da o hakkı yurttaşlarına tanımıyor.
Ben eğer gerçekten eğitimli bir kişiysem, yurttaşlarımı kendi düzeyime ve hatta daha yukarıya çıkarmak, benim görevimdir. Ben eğer gerçekleri gören bir kişiysem, o gerçekler görülmesin diye oluşturulmuş karanlığı yırtıp herkesin görüşünü aydınlatmak; benim ağlamaksızın, yılmaksızın ve küçümsemeksizin yapmam gereken bir iştir. Bu nedenle, ben birileri AKP’ye oy veriyor diye onları küçümsemem, kızmam. O kişilerin oylarının yanlış olduğunu düşünüyorsam, o oyları atanların gözlerini açamadığım için ben kendimi suçlarım. Benim gözümde bu ülkenin bugünkü durumundan asıl sorumlu ve suçlu olanlar, Tayyip Erdoğan gibi kişiler değil, ülkesini seven ve nitelikli kişilerdir.
Protesto etmekten veya eleştirmekten başka meziyeti olmayanlara bakıp, her eleştireni ve protestocuyu onlar gibi algılamanız son derece doğal. Zaten böylesine boş adamlar, her eleştiren onlar gibi algılansın diye hergün televizyondan izlettiriliyor. Ben bu konuda sizi suçlamam. Ülkesini gerçekten düşünen kişiler, bu ve bunun gibi algılanmalardan kendisini kurtarması gerektiğini bilir ve bunun için çabalar. Bu da iş yapmakla olur. O da zamanla olacak bir şey olduğuna göre, bir kişiyi değerlendirirken, ona zaman tanımak ve ortaya koyduğu ürünlere bakmak gerekir.
Kitaro, Dünya Basketbol Şampiyonası’nı, Bono’yu Türkiye’ye başbakanımızın getirdiğini söylemişsiniz. Merak ettim, bu sözlerinizi neye dayandırıyorsunuz? Ben başbakanımızın, başkalarının çabalarını ve çalışmalarını sahiplenip “biz yaptık” dediği birçok durum gördüm. Yapılmasına engel olduğu bazı şeylerin suçunu da başkalarına atıp halka dert yandığını da şaşkınlıkla izlemiş bir kişi olarak biraz önyargılıysam, bağışlayın. Belki de benim bilgisizliğimdendir. Lütfen bu saydıklarınızı Türkiye’ye getirenin neden Recep Tayyip Erdoğan olduğu konusunda bizi bilgilendirir misiniz? Ama hani şimdiden sorayım: Bono’yu Türkiye’ye getiren Recep Tayyip Erdoğan da, Emir Kusturika’yı getiren niye değil? Eğer doyurucu bir açıklama yapamazsanız, ben de “tüm bunları Türkiye’ye başbakanımız getirdi” biçimindeki sözlerinizi, Galatasaray’ın yeni stadını başbakanın yaptığını savunamayan bir kişinin, “stadı da O yaptı, bunları da O getirdi” biçiminde çocukça bir tepkisi olarak algılıyacağım.
Oy verme konusuna gelince. Elbette istediğinize oy vermekte özgürsünüz. Yanlış anlamayın, "kâğıt üzerinde" böyle yazıyor. O hakkı ben size tanırım, yasalar tanır. Ama boykot yapmaya zorlanan yurttaşlarımızın oy kullanmasını engelleyen kişiler o hakkı tanımıyor. Yasaları korumak ve uygulamakla görevli başbakanımız, bu kişilerden hesap sormadığına göre, başbakanımız da o hakkı yurttaşlarına tanımıyor.
Ben eğer gerçekten eğitimli bir kişiysem, yurttaşlarımı kendi düzeyime ve hatta daha yukarıya çıkarmak, benim görevimdir. Ben eğer gerçekleri gören bir kişiysem, o gerçekler görülmesin diye oluşturulmuş karanlığı yırtıp herkesin görüşünü aydınlatmak; benim ağlamaksızın, yılmaksızın ve küçümsemeksizin yapmam gereken bir iştir. Bu nedenle, ben birileri AKP’ye oy veriyor diye onları küçümsemem, kızmam. O kişilerin oylarının yanlış olduğunu düşünüyorsam, o oyları atanların gözlerini açamadığım için ben kendimi suçlarım. Benim gözümde bu ülkenin bugünkü durumundan asıl sorumlu ve suçlu olanlar, Tayyip Erdoğan gibi kişiler değil, ülkesini seven ve nitelikli kişilerdir.
Protesto etmekten veya eleştirmekten başka meziyeti olmayanlara bakıp, her eleştireni ve protestocuyu onlar gibi algılamanız son derece doğal. Zaten böylesine boş adamlar, her eleştiren onlar gibi algılansın diye hergün televizyondan izlettiriliyor. Ben bu konuda sizi suçlamam. Ülkesini gerçekten düşünen kişiler, bu ve bunun gibi algılanmalardan kendisini kurtarması gerektiğini bilir ve bunun için çabalar. Bu da iş yapmakla olur. O da zamanla olacak bir şey olduğuna göre, bir kişiyi değerlendirirken, ona zaman tanımak ve ortaya koyduğu ürünlere bakmak gerekir.