19-03-2011, 04:51
http://9eylulsatranc.biz/index.php?optio...Itemid=104
Mangala’daki Gelişme ve Değişmeler
İnsanoğlu, bir yandan ihtiyaçlarına göre yeni eşyalar, malzemeler, kavramlar, bilgiler, oyunlar vs. üretiyor, geliştiriyor, bir yandan da geliştirdiklerini ilk haliyle saklıyor, koruyor. En eski dönemlerden kalan varlıklarımızı halen koruyoruz. Buna karşılık, geliştirebileceğimiz yönlerini de sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Meselâ en gelişmiş tarım aletlerinin yanında karasabanı kullanmaya devam ediyoruz. Türk Çocuk Oyunlarında da benzer bir durum söz konusudur: Meydana getirdiğimiz en eski oyunları bir yandan saklamaya, yaşatmaya çalışırken, bir yandan da onların en gelişmiş halini, daha da geliştirmeye çalışıyoruz.
İlk insanların (ilkel insan değil), atalarımızın, teknolojinin imkânlarını bir yana bırakırsak, bizim zekâ seviyemizde olduklarını, bizimle benzer meseleleri yaşadıklarını söyleyebiliriz.
Onlar nesillerini devam ettirmek ve karınlarını doyurmak zorundaydı. Diğer canlı türlerini hatırlayalım; yavrularını yarınlara, avlanmaya, hayatta kalmaya alıştıran oyunla hazırlarlar. İnsanoğlu da bulduğu her fırsatta, her malzeme ile çocuklarını donatmaya, kabiliyetlerini geliştirmeye çalıştı. Tabiatta karşılaştıkları tehlikelerle nasıl başa çıkılacağını çocuklarına oyunla öğrettiler. Düşünmek, kovalamak, kaçmak, saklanmak, gizlenmek, savaşmak, zıplamak, aramak hatta susmak oyunla öğretilmiştir.
Mangala ve Türk zekâ oyunlarıyla ilgili ayrıntılara girmeden önce iki hususa dikkatinizi çekmek isterim: Türkler, sayıları erken dönemlerde kavramışlardır.[1] Özellikle 3, 7, 9, 12 gibi bazı sayılara önem vermişlerdir.[2] Bazı oyun malzemelerini, mesela taşı daha çok kullandıklarını söylemek mümkündür.[3] Şimdi taşla oynanan oyunlara ve bu oyunların oluşturduğu oyun öbeklerine yakından bakabiliriz.
Taşla oynanan oyunların ilki, avlanmaya hazırlık olarak oynandığını düşünebileceğimiz, bir hedefin veya hedef taşın(avın) bir taşla vurulması oyunu olmalıdır. Muhtemelen, günümüzdeki bilye oyununun atası olabilecek oyun, bu oyundur. Taş oyunlarının ikincisinin, yine hedef taşı, hedef taşın yanındaki kuyuya, bir taş atarak düşürme, sokma olduğunu düşünebiliriz. Zamanla bu iki oyundaki taşların, kuyuların, oyuncuların sayıları artmış, oyunlar geliştirilmeye başlanmıştır. Ama milletimiz, oyunların bu ilkel hallerini de hafızasında tutmuş, saklamıştır. Günümüzdeki Kuka, Simit, 7 Taş, 7 kiremit, 9 kiremit gibi oyunları, Kırgızistan’daki Ordo oyununu, bu oyunun devamı olarak düşünebiliriz. Kuyular, taşlar ve oyuncular çoğaldıkça oyunları geliştirme ihtiyacı da artmıştır. Bu süreçte oyun Aralı Emen, Lap Koka şeklinde gelişmiştir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi değişim sürecinin başında aşık veya taşla oynanan oyunlar vardır. Taş oyunlarının gelişimi muhtemelen şöyledir:
1. Bir kuyuya aşık veya taşı atma oyunları
2. Bir kuyunun yanındaki hedefi kuyuya düşürme oyunları
3. Bir kuyudaki hedefi kuyudan çıkarma oyunları
4. Aşıkları havaya atıp yere düştüğünde durumuna bakma oyunları
5. Taşları havaya atıp tutma oyunları
6. Taşları havaya atıp tutarak kuyulara yerleştirme oyunları
7. Taşları bir sıraya dizme oyunları
8. Kurt Koyun Oyunları
9. Taş kuyu oyunları
10. Mangala oyunları
11. Satıra
12. Satranç
Dönüşüm ve gelişimin ilk basamaklarından biri de açık alanda, evde oynanan aşık oyununun Kös oyununa dönüşmesidir. Kös oyununda kuyular yerden kaldırılmış ve tahta, kağıt veya benzeri bir zemine çıkarılmıştır. Oyun havaya atılan çubuklarla alınan sayıya göre taşların ilerlemesi esasına dayanır. Kös oyununda, taşları yürütmede, havaya atılan tahtalar (ortasından yarılmış, bir kenarı düz, diğer tarafı yuvarlak dört çubuk) kullanılmaktadır ve muhtemelen Aşık oyununun geliştirilen bu yeni oyunda kullanılması; zar vazifesi görerek taşları ilerletmesi söz konusu olmuştur. Zamanla Aşık (Aşık kemiği) yerine tahta kullanılmış olsa gerek. (Daha sonra küp haline getirilmiş kemiğe dönülecektir.) Bugün hâlâ bazı yörelerimizde Mangala oyunu Kös oyunu ile birlikte oynanır; Ya Köste alınan sayıya göre oyuna başlayacak belirlenir yahut belirlenen sayıyı atan kişi oyuna başlar. Daha da önemlisi gelen Kös sayılarına göre Mangala Oyununun oynar. Türkiye’de oynanan Mangala oyunlarından biri çok daha ilginçtir: Çelik Saydırmaca’da gelen sayıya göre taş alır veya geri koyar (Çukur Eksiltme). Bu da oyunun hem Tavla, hem de Domino ile ilgisini gösterir.
Yere kazılan kuyulara sırayla taş bırakma, hayvanların ehlileştirilmesi ve hayvancılık dönemine rastlamış olmalıdır. Siz buna çobanların hayvanlarını, koyunlarını sayma yöntemi de diyebilirsiniz. Benim tahminime ve mevcut bilgilerimize göre Mangala oyunlarının en ilkel hali, ellerindeki taşları (Beş Taş, Çok Taş) havaya atıp yerdeki altı kuyuya yerleştirme oyunudur. Daha sonra ellerindeki taşları sırayla 4 kuyuya bırakan çocukların oynadığı Huyne Gütmece oyunu gelmektedir. Bu oyun yere kazılan tek sıra kuyulara oyuncuların sırayla bir taş bırakmaları esasına dayanır. Oyunun 6 kuyulu hali Çal oyunudur. Bu oyunlardaki tek sıra kuyuların daha sonra çift sıra kuyular haline dönüşmesinin, Mangala’nın gelişmesindeki ikinci merhale olduğu görülmektedir. Bir diğer merhale de oyunların açık alanda yerde kuyular kazılarak oynanması yerine, açık veya kapalı alanlarda, yere veya kâğıda çizilen oyun tahtası şekli üzerinde oynanması olmalıdır (On Sekiz Taş Oyunu). Bu çizim, oyunun kapalı alanlara taşınmasını ve gelişmesini kolaylaştırmıştır.
Yere kazılmış iki sıra halinde ve değişik sayıdaki kuyulara sırayla taş bırakma, belli bir sayıya ulaşınca, boş kuyuya düşünce karşı kuyudaki taşları alma(utma, ütme) gibi esaslara dayanan oyunlar, taş oyunlarında gelinen önemli bir dönüm noktasıdır. Dönüşümün Mangala oyunları açısından, özeti şudur:
1) Bir kuyuya aşık veya taşı atma oyunları
2) Bir kuyunun yanındaki hedefi kuyuya düşürme oyunları
3) Bir kuyudaki hedefi kuyudan çıkarma oyunları
4) Taş-Kuyu Oyunları
. 1) 5 Taş oyunu, Padem, Aralı Emen, Lap Koka oyununa
. 2) Padem, Aralı Emen, Lap Koka, Huyne Gütmece oyununa (4 kuyu x 3-8…kişi x 8 taş)
. 3) Huyne Gütmece, Çal oyununa (6 kuyu x 2 kişi x 4 taş)
. 4) Çal, Mangala oyununa (7 kuyu x 2 kişi x 7 taş)
. 5) Mangala, Dokuz Kumalak, Dokuz Korgol (9 kuyu x 2 kişi x 9 taş), Piç (3 kuyu x 4 oyuncu x 12 taş) ve diğer Mangala çeşitlerine (Taş, kuyu, oyuncu, kural-neredeyse- sayısı sınırsız)
5) Mangala, Satıra oyununa
6) Satıra, Satranç’a… dönüşmüştür.
Oyunların hem kendileri başka oyunlardan destek alarak gelişmiş, hem de çağdaşlarına kendilerinden özellikler katmıştır. Bu dönüşüm sırasında Mangala, Aşık, Üç Taş, Dokuz Taş, 12 Taş ve Songur, Bitlis Kozası, 7, 9 Kiremit vb. diğer taş oyunları gibi geleneksel oyunlardan kültürümüzün diğer öğelerinden istifade etmiştir. Satranç da Mangala’nın yanında diğer geleneksel oyunlardan istifade etmiştir. Dönüşüm çok süratli bir şekilde sürmektedir. 5 Taş; Lap Koka / Huyne Kuymaca / Mangala Oyununa, 3 Taş; 9 Taş (Dokurcun) / 12 Taş oyununa, Ebe beni kurda verme, Kurt Baba oyunları; Kurt-Koyun oyununa, Kurt Koyun oyunu; Dama[4] oyununa, Aşık oyunu; Bey Çavuş / Peçiç / Kös oyununa, Kös Oyunu da Tavla oyununa (Kös ve Tavla oyunlarında, Mangala’da olduğu gibi Kapı anlayışı vardır.) dönüşmüştür, diye düşünüyoruz. Domino oyununun da Kös ve Mangala’dan yararlanarak geliştiğini söyleyebiliriz (Çukur Eksiltme).
Burada önemli bir hatırlatma yapmak gerekir. Taş oyunları, avcılık, hayvancılık dönemlerinde gelişmiş olmalı demiştik; Bu dönem sadece Mangala oyunlarının gelişmesiyle sınırlı kalmadı. Muhtemelen aynı dönemde 3 Taş, 5 Taş, 9 Taş, 12 Taş, 20 Taş, Çok Taş, Kurt-Koyun, Kös gibi çocuk oyunları da gelişiyordu. Bu oyunlar birbirinin devamı şeklinde düşünülmelidir. Bir gelişme çizgisi vermek gerekirse 9 Taş, 12 Taş oyunları 3 Taş oyununun gelişmiş halidir. Bu oyunlardaki 3 yapma, 3 taşı aynı hizaya getirme halinde kazanma, birbirinin üstünden geçerek taş alma esasına dayanan bu oyun, önce kurt-koyun oyunu şeklinde gelişmiş, daha sonra Dama oyununun geliştirilmesine yol açmıştır. Günümüzde müstakil bir Türk Daması mevcuttur ve aslına bakılırsa Satranç, Mangala ve Dama oyununun kime ait olduğu uzmanlarca çok net açıklanamamıştır.
Sonuç
Mangala oyununun bazı yönleri ile diğer Türk Zekâ Oyunları arasında ilişkiler, benzerlikler, geçişler vardır. Bu benzerlik ve geçişler, diğer oyunların kendi aralarında da mevcuttur. Bu ilişkileri satranç ile Mangala arasında da görebiliyoruz. Abdülvahap Kara’nın Mangala’nın çok zengin bir Türk Zekâ Oyunu olduğu görüşüne katılıyor, Satranç’la benzerliklerine bakarak da Satranç’ın atalarından biridir diyoruz. Satranç’ın bir Türk oyunu olduğu düşüncesi, Mangala ile şaşırtıcı bulduğumuz benzerliklerinden kaynaklanmaktadır. Mangala’nın Türk Oyunu olduğuna dair kanaatimiz, oyunun Türkiye ve Türkistan coğrafyasında, dünyadakinden daha yaygın olması ve çok çeşitli oynanış biçimlerinin bulunmasına dayanıyor. Sadece Mangala’nın değil, diğer oyunların ve Türk Kültürünün Satranç’a katkılarından da söz edilebilir. Metin And da Mangala’nın Asya kökenli olduğu görüşündedir, ancak bugünkü veriler elinde olmadığı için temkinli davranmıştır.[5] Gelecekte her oyun ailesinin ve alt türlerinin, ayrıntılı olarak ortaya konulmasından sonra, tabii olarak, bugün vardığımız bu kanaatin doğruluğu görülecektir.
Avrupalılar 16. asırda oyunu Türklerden öğrenmiştir. Orta Doğu, Afrika, Orta Amerika’da da oynanıyor. Ama onlarda bizde olduğu kadar zenginlik görülmüyor. Batılılar her şeyi aldıkları gibi bu oyunu da götürüp alınır satılır hale getirmiş, hatta Nokia’nın 3310 telefonlarında oynanabilen bir oyun olarak piyasaya sürmüşlerdir. İnternet üzerinde veya bilgisayara indirilip oynanabilmektedir.[6] Dünyada gördüğümüz oyun ve oyuncakların, sporların benzerini ülkemizde de görüyor ve “Biz bunu çocukluğumuzda oynardık!” diyoruz. Bunlara Golf’e dönüşen Hülü veya Lopak oyununu, Hokey’e dönüşen Köylen oyununu örnek verebiliriz. Bu oyunların, oyuncakların, yabancıların bizim ülkemizde yaptıkları gözlem ve araştırmaları sonucunda geliştirildiğini, ticarileştirildiğini kabulde beynimiz zorlanıyor. Bu yüzden bize ait oyunları başkalarının oyunları zannedip ilgilenmediğimiz de oluyor. Meselâ, Satranç’taki Fil, XII. yüzyılda Avrupa’da bulunduğu halde, Hindistan kökenli sanıyoruz. Bu beyin engelini aşmalıyız. Maalesef kendi oyunlarımıza yeterince ilgi göstermiyoruz.
Oyunlar, insan zekâsının seviyesine göre türlere ayrılır, çeşitlenir, zorlaşır veya kolaylaşır. Bir oyunun kâğıt üzerinde oynandığı bir dönemde, aynı oyunu sahada fiilen oynayanlara rastlanabilir. Her dönemde, her zekâ seviyesinde insan bulunduğu için, her türlü oyun, her malzeme ile kısmen de olsa oynanmaya devam etmektedir. Ancak günümüzde, küreselleşmenin etkisiyle bu çeşitlilik ve zenginlik hızla yok olmaktadır. Bu çeşitlilik içinden bir oyun alınıp, tektipleştirildiği, kesin bir kurala bağlandığı takdirde, yani olgunlaştırıldığında, o oyun türünün alt türlerinin yaşaması, gelişmesi daha zordur. Bir oyun türü ve alt türleri, bütün ayrıntılarıyla derlenip kayıt altına alınmaz, kuralları belirlenmez, tektipleştirilip, markalaştırılıp, piyasaya sürülemezse o oyun türleri gibi alt türlerinin bilgileri de süratle yok olacaktır. Oyun zenginliğimizi sürdürmenin yolu, her seviyedeki, türdeki oyunlarımızın süratle derlenip, markalaştırılıp piyasaya sürülmesi ve oynanmaya devam etmesini sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasıdır. İncelediğimiz Mangala oyunlarının en ilkel ve gelişmiş halleri, Türkiye’nin farklı bölgelerinde ve Türk Dünyasında aşağı yukarı birbirine çok yakın bir şekilde halen yaşıyor, yaşatılıyor. Bunu milletimizin hafızasının zenginliğine bağlıyoruz. Milletimiz eskiyi hemen atmıyor, koruyor, kullanıyor. Bunu kültürel dönüşümün muhteşem bir güvenlik sistemi olarak kabul edebiliriz. Ancak teknolojik gelişmeler bu güvenlik sistemini ve hafızayı zorlamaktadır. Birçok önemli malzeme ve kültür kodu sessiz sedasız yok olmaktadır. Teknolojik gelişmelerin, sanal âlemin, televizyonun, oyun gibi çok önemli bir kültür taşıyıcısının önemini yitirmesine yol açtığı görülmektedir. Bunun önüne geçmek için, yine teknoloji ve çağdaş pazarlama yöntemleri kullanılmalıdır.
Mangala oyununa gereken ilgi gösterilmeli, Mangala oyunu mutlak bir eğitim aracı olarak kullanılmalıdır. Bunun için Türkiye’de Mangala dernekleri ve bu derneklerin oluşturduğu birlikler kurulmalı, ulusal ve uluslar arası çapta yarışmalar yapılmalıdır. Her yaş ve seviyeye hitap edecek Mangala çeşitlerinde yapılacak yarışmaların, ayrıntılı kuralları belirlenmelidir. Kurallaştırma çalışmaları yürütülürken süratle Markalaştırma çalışmaları yapılmalıdır. Ancak araştırılmamış, ham bir alandaki markalaştırma da eksik olmaktadır. Mangala(Osmanlı) bir yönüyle geleneksel bir oyunun ticarileştirilmesine mükemmel bir örnektir, diğer yandan alanı araştırılmadan yola çıktığı için, satranç kadar önemli bir oyun, hatta satrancın atası olduğu bilgisi pazarlamada değerlendirilememiştir.
Aydınlarımızca, kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan diğer oyunlarımızla birlikte Mangala çeşitlerinin, süratle, ustaca derlemesinde büyük yararlar vardır. Sınırlı zaman dilimlerindeki görüşmelerden aldığımız bilgilerden çıkarabildiğimiz sonuçların çok daha ötesinde şaşırtıcı güzellikler bulunabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca okullarda Türk Çocuk Oyunlarının, Türk Zekâ oyunlarının, Mangala’nın ve Satranç’ın ders olarak konması çok faydalı olacaktır. Bir sanal oyun olarak geliştirilmesi ise bugünün nesillerine ulaşması açısından önemlidir. Oyunların tespitini, derlemeleri süratle tamamlayıp oyunların hikâyelerini (monografilerini) çıkarmamız, geçirdiği değişimi görmemiz, müstakil kitaplar halinde yayınlamamız gerekir. Kanaatimizce oyunların tamamının türleri ve alt çeşitleri derlenmeden de bu çalışmalar sağlıklı yürümeyecektir. Bunun için derleme konusunda gönüllüler yetiştirilmelidir. Özetle, Mangala, diğer Türk Zekâ Oyunlarıyla birlikte Satrancın öncülü, atasıdır. Oyunlarımızın, oyuncaklarımızın altını, üstünü sağlıklı bilgilerle doldurduğumuz zaman, markalaşma, tanıtım, pazarlama sorunlarımız da ortadan kalkacaktır.
[1] “Aklından Bir Sayı Tut” oyunu buna en güzel örnektir: http://www.aginkulturu.com/elazig-gelene...nlari.html
[2] Osman TURAN, On İki Hayvanlı Türk Takvimi, İstanbul, 1941
[3] Nebi ÖZDEMİR, Türk Çocuk Oyunları I-II, Ankara, Akçağ Yayınları, 2006 (1.c.456 sf, 2.c.560 sf.)
[4] Zaten Dama oyunu da dünyada “Turkish Checkers” adıyla bilinmektedir.
[5] And. Agm.
[6] http://mangala.blogcu.com adresine bakmanızı salık veririm.
Mangala’daki Gelişme ve Değişmeler
İnsanoğlu, bir yandan ihtiyaçlarına göre yeni eşyalar, malzemeler, kavramlar, bilgiler, oyunlar vs. üretiyor, geliştiriyor, bir yandan da geliştirdiklerini ilk haliyle saklıyor, koruyor. En eski dönemlerden kalan varlıklarımızı halen koruyoruz. Buna karşılık, geliştirebileceğimiz yönlerini de sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Meselâ en gelişmiş tarım aletlerinin yanında karasabanı kullanmaya devam ediyoruz. Türk Çocuk Oyunlarında da benzer bir durum söz konusudur: Meydana getirdiğimiz en eski oyunları bir yandan saklamaya, yaşatmaya çalışırken, bir yandan da onların en gelişmiş halini, daha da geliştirmeye çalışıyoruz.
İlk insanların (ilkel insan değil), atalarımızın, teknolojinin imkânlarını bir yana bırakırsak, bizim zekâ seviyemizde olduklarını, bizimle benzer meseleleri yaşadıklarını söyleyebiliriz.
Onlar nesillerini devam ettirmek ve karınlarını doyurmak zorundaydı. Diğer canlı türlerini hatırlayalım; yavrularını yarınlara, avlanmaya, hayatta kalmaya alıştıran oyunla hazırlarlar. İnsanoğlu da bulduğu her fırsatta, her malzeme ile çocuklarını donatmaya, kabiliyetlerini geliştirmeye çalıştı. Tabiatta karşılaştıkları tehlikelerle nasıl başa çıkılacağını çocuklarına oyunla öğrettiler. Düşünmek, kovalamak, kaçmak, saklanmak, gizlenmek, savaşmak, zıplamak, aramak hatta susmak oyunla öğretilmiştir.
Mangala ve Türk zekâ oyunlarıyla ilgili ayrıntılara girmeden önce iki hususa dikkatinizi çekmek isterim: Türkler, sayıları erken dönemlerde kavramışlardır.[1] Özellikle 3, 7, 9, 12 gibi bazı sayılara önem vermişlerdir.[2] Bazı oyun malzemelerini, mesela taşı daha çok kullandıklarını söylemek mümkündür.[3] Şimdi taşla oynanan oyunlara ve bu oyunların oluşturduğu oyun öbeklerine yakından bakabiliriz.
Taşla oynanan oyunların ilki, avlanmaya hazırlık olarak oynandığını düşünebileceğimiz, bir hedefin veya hedef taşın(avın) bir taşla vurulması oyunu olmalıdır. Muhtemelen, günümüzdeki bilye oyununun atası olabilecek oyun, bu oyundur. Taş oyunlarının ikincisinin, yine hedef taşı, hedef taşın yanındaki kuyuya, bir taş atarak düşürme, sokma olduğunu düşünebiliriz. Zamanla bu iki oyundaki taşların, kuyuların, oyuncuların sayıları artmış, oyunlar geliştirilmeye başlanmıştır. Ama milletimiz, oyunların bu ilkel hallerini de hafızasında tutmuş, saklamıştır. Günümüzdeki Kuka, Simit, 7 Taş, 7 kiremit, 9 kiremit gibi oyunları, Kırgızistan’daki Ordo oyununu, bu oyunun devamı olarak düşünebiliriz. Kuyular, taşlar ve oyuncular çoğaldıkça oyunları geliştirme ihtiyacı da artmıştır. Bu süreçte oyun Aralı Emen, Lap Koka şeklinde gelişmiştir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi değişim sürecinin başında aşık veya taşla oynanan oyunlar vardır. Taş oyunlarının gelişimi muhtemelen şöyledir:
1. Bir kuyuya aşık veya taşı atma oyunları
2. Bir kuyunun yanındaki hedefi kuyuya düşürme oyunları
3. Bir kuyudaki hedefi kuyudan çıkarma oyunları
4. Aşıkları havaya atıp yere düştüğünde durumuna bakma oyunları
5. Taşları havaya atıp tutma oyunları
6. Taşları havaya atıp tutarak kuyulara yerleştirme oyunları
7. Taşları bir sıraya dizme oyunları
8. Kurt Koyun Oyunları
9. Taş kuyu oyunları
10. Mangala oyunları
11. Satıra
12. Satranç
Dönüşüm ve gelişimin ilk basamaklarından biri de açık alanda, evde oynanan aşık oyununun Kös oyununa dönüşmesidir. Kös oyununda kuyular yerden kaldırılmış ve tahta, kağıt veya benzeri bir zemine çıkarılmıştır. Oyun havaya atılan çubuklarla alınan sayıya göre taşların ilerlemesi esasına dayanır. Kös oyununda, taşları yürütmede, havaya atılan tahtalar (ortasından yarılmış, bir kenarı düz, diğer tarafı yuvarlak dört çubuk) kullanılmaktadır ve muhtemelen Aşık oyununun geliştirilen bu yeni oyunda kullanılması; zar vazifesi görerek taşları ilerletmesi söz konusu olmuştur. Zamanla Aşık (Aşık kemiği) yerine tahta kullanılmış olsa gerek. (Daha sonra küp haline getirilmiş kemiğe dönülecektir.) Bugün hâlâ bazı yörelerimizde Mangala oyunu Kös oyunu ile birlikte oynanır; Ya Köste alınan sayıya göre oyuna başlayacak belirlenir yahut belirlenen sayıyı atan kişi oyuna başlar. Daha da önemlisi gelen Kös sayılarına göre Mangala Oyununun oynar. Türkiye’de oynanan Mangala oyunlarından biri çok daha ilginçtir: Çelik Saydırmaca’da gelen sayıya göre taş alır veya geri koyar (Çukur Eksiltme). Bu da oyunun hem Tavla, hem de Domino ile ilgisini gösterir.
Yere kazılan kuyulara sırayla taş bırakma, hayvanların ehlileştirilmesi ve hayvancılık dönemine rastlamış olmalıdır. Siz buna çobanların hayvanlarını, koyunlarını sayma yöntemi de diyebilirsiniz. Benim tahminime ve mevcut bilgilerimize göre Mangala oyunlarının en ilkel hali, ellerindeki taşları (Beş Taş, Çok Taş) havaya atıp yerdeki altı kuyuya yerleştirme oyunudur. Daha sonra ellerindeki taşları sırayla 4 kuyuya bırakan çocukların oynadığı Huyne Gütmece oyunu gelmektedir. Bu oyun yere kazılan tek sıra kuyulara oyuncuların sırayla bir taş bırakmaları esasına dayanır. Oyunun 6 kuyulu hali Çal oyunudur. Bu oyunlardaki tek sıra kuyuların daha sonra çift sıra kuyular haline dönüşmesinin, Mangala’nın gelişmesindeki ikinci merhale olduğu görülmektedir. Bir diğer merhale de oyunların açık alanda yerde kuyular kazılarak oynanması yerine, açık veya kapalı alanlarda, yere veya kâğıda çizilen oyun tahtası şekli üzerinde oynanması olmalıdır (On Sekiz Taş Oyunu). Bu çizim, oyunun kapalı alanlara taşınmasını ve gelişmesini kolaylaştırmıştır.
Yere kazılmış iki sıra halinde ve değişik sayıdaki kuyulara sırayla taş bırakma, belli bir sayıya ulaşınca, boş kuyuya düşünce karşı kuyudaki taşları alma(utma, ütme) gibi esaslara dayanan oyunlar, taş oyunlarında gelinen önemli bir dönüm noktasıdır. Dönüşümün Mangala oyunları açısından, özeti şudur:
1) Bir kuyuya aşık veya taşı atma oyunları
2) Bir kuyunun yanındaki hedefi kuyuya düşürme oyunları
3) Bir kuyudaki hedefi kuyudan çıkarma oyunları
4) Taş-Kuyu Oyunları
. 1) 5 Taş oyunu, Padem, Aralı Emen, Lap Koka oyununa
. 2) Padem, Aralı Emen, Lap Koka, Huyne Gütmece oyununa (4 kuyu x 3-8…kişi x 8 taş)
. 3) Huyne Gütmece, Çal oyununa (6 kuyu x 2 kişi x 4 taş)
. 4) Çal, Mangala oyununa (7 kuyu x 2 kişi x 7 taş)
. 5) Mangala, Dokuz Kumalak, Dokuz Korgol (9 kuyu x 2 kişi x 9 taş), Piç (3 kuyu x 4 oyuncu x 12 taş) ve diğer Mangala çeşitlerine (Taş, kuyu, oyuncu, kural-neredeyse- sayısı sınırsız)
5) Mangala, Satıra oyununa
6) Satıra, Satranç’a… dönüşmüştür.
Oyunların hem kendileri başka oyunlardan destek alarak gelişmiş, hem de çağdaşlarına kendilerinden özellikler katmıştır. Bu dönüşüm sırasında Mangala, Aşık, Üç Taş, Dokuz Taş, 12 Taş ve Songur, Bitlis Kozası, 7, 9 Kiremit vb. diğer taş oyunları gibi geleneksel oyunlardan kültürümüzün diğer öğelerinden istifade etmiştir. Satranç da Mangala’nın yanında diğer geleneksel oyunlardan istifade etmiştir. Dönüşüm çok süratli bir şekilde sürmektedir. 5 Taş; Lap Koka / Huyne Kuymaca / Mangala Oyununa, 3 Taş; 9 Taş (Dokurcun) / 12 Taş oyununa, Ebe beni kurda verme, Kurt Baba oyunları; Kurt-Koyun oyununa, Kurt Koyun oyunu; Dama[4] oyununa, Aşık oyunu; Bey Çavuş / Peçiç / Kös oyununa, Kös Oyunu da Tavla oyununa (Kös ve Tavla oyunlarında, Mangala’da olduğu gibi Kapı anlayışı vardır.) dönüşmüştür, diye düşünüyoruz. Domino oyununun da Kös ve Mangala’dan yararlanarak geliştiğini söyleyebiliriz (Çukur Eksiltme).
Burada önemli bir hatırlatma yapmak gerekir. Taş oyunları, avcılık, hayvancılık dönemlerinde gelişmiş olmalı demiştik; Bu dönem sadece Mangala oyunlarının gelişmesiyle sınırlı kalmadı. Muhtemelen aynı dönemde 3 Taş, 5 Taş, 9 Taş, 12 Taş, 20 Taş, Çok Taş, Kurt-Koyun, Kös gibi çocuk oyunları da gelişiyordu. Bu oyunlar birbirinin devamı şeklinde düşünülmelidir. Bir gelişme çizgisi vermek gerekirse 9 Taş, 12 Taş oyunları 3 Taş oyununun gelişmiş halidir. Bu oyunlardaki 3 yapma, 3 taşı aynı hizaya getirme halinde kazanma, birbirinin üstünden geçerek taş alma esasına dayanan bu oyun, önce kurt-koyun oyunu şeklinde gelişmiş, daha sonra Dama oyununun geliştirilmesine yol açmıştır. Günümüzde müstakil bir Türk Daması mevcuttur ve aslına bakılırsa Satranç, Mangala ve Dama oyununun kime ait olduğu uzmanlarca çok net açıklanamamıştır.
Sonuç
Mangala oyununun bazı yönleri ile diğer Türk Zekâ Oyunları arasında ilişkiler, benzerlikler, geçişler vardır. Bu benzerlik ve geçişler, diğer oyunların kendi aralarında da mevcuttur. Bu ilişkileri satranç ile Mangala arasında da görebiliyoruz. Abdülvahap Kara’nın Mangala’nın çok zengin bir Türk Zekâ Oyunu olduğu görüşüne katılıyor, Satranç’la benzerliklerine bakarak da Satranç’ın atalarından biridir diyoruz. Satranç’ın bir Türk oyunu olduğu düşüncesi, Mangala ile şaşırtıcı bulduğumuz benzerliklerinden kaynaklanmaktadır. Mangala’nın Türk Oyunu olduğuna dair kanaatimiz, oyunun Türkiye ve Türkistan coğrafyasında, dünyadakinden daha yaygın olması ve çok çeşitli oynanış biçimlerinin bulunmasına dayanıyor. Sadece Mangala’nın değil, diğer oyunların ve Türk Kültürünün Satranç’a katkılarından da söz edilebilir. Metin And da Mangala’nın Asya kökenli olduğu görüşündedir, ancak bugünkü veriler elinde olmadığı için temkinli davranmıştır.[5] Gelecekte her oyun ailesinin ve alt türlerinin, ayrıntılı olarak ortaya konulmasından sonra, tabii olarak, bugün vardığımız bu kanaatin doğruluğu görülecektir.
Avrupalılar 16. asırda oyunu Türklerden öğrenmiştir. Orta Doğu, Afrika, Orta Amerika’da da oynanıyor. Ama onlarda bizde olduğu kadar zenginlik görülmüyor. Batılılar her şeyi aldıkları gibi bu oyunu da götürüp alınır satılır hale getirmiş, hatta Nokia’nın 3310 telefonlarında oynanabilen bir oyun olarak piyasaya sürmüşlerdir. İnternet üzerinde veya bilgisayara indirilip oynanabilmektedir.[6] Dünyada gördüğümüz oyun ve oyuncakların, sporların benzerini ülkemizde de görüyor ve “Biz bunu çocukluğumuzda oynardık!” diyoruz. Bunlara Golf’e dönüşen Hülü veya Lopak oyununu, Hokey’e dönüşen Köylen oyununu örnek verebiliriz. Bu oyunların, oyuncakların, yabancıların bizim ülkemizde yaptıkları gözlem ve araştırmaları sonucunda geliştirildiğini, ticarileştirildiğini kabulde beynimiz zorlanıyor. Bu yüzden bize ait oyunları başkalarının oyunları zannedip ilgilenmediğimiz de oluyor. Meselâ, Satranç’taki Fil, XII. yüzyılda Avrupa’da bulunduğu halde, Hindistan kökenli sanıyoruz. Bu beyin engelini aşmalıyız. Maalesef kendi oyunlarımıza yeterince ilgi göstermiyoruz.
Oyunlar, insan zekâsının seviyesine göre türlere ayrılır, çeşitlenir, zorlaşır veya kolaylaşır. Bir oyunun kâğıt üzerinde oynandığı bir dönemde, aynı oyunu sahada fiilen oynayanlara rastlanabilir. Her dönemde, her zekâ seviyesinde insan bulunduğu için, her türlü oyun, her malzeme ile kısmen de olsa oynanmaya devam etmektedir. Ancak günümüzde, küreselleşmenin etkisiyle bu çeşitlilik ve zenginlik hızla yok olmaktadır. Bu çeşitlilik içinden bir oyun alınıp, tektipleştirildiği, kesin bir kurala bağlandığı takdirde, yani olgunlaştırıldığında, o oyun türünün alt türlerinin yaşaması, gelişmesi daha zordur. Bir oyun türü ve alt türleri, bütün ayrıntılarıyla derlenip kayıt altına alınmaz, kuralları belirlenmez, tektipleştirilip, markalaştırılıp, piyasaya sürülemezse o oyun türleri gibi alt türlerinin bilgileri de süratle yok olacaktır. Oyun zenginliğimizi sürdürmenin yolu, her seviyedeki, türdeki oyunlarımızın süratle derlenip, markalaştırılıp piyasaya sürülmesi ve oynanmaya devam etmesini sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasıdır. İncelediğimiz Mangala oyunlarının en ilkel ve gelişmiş halleri, Türkiye’nin farklı bölgelerinde ve Türk Dünyasında aşağı yukarı birbirine çok yakın bir şekilde halen yaşıyor, yaşatılıyor. Bunu milletimizin hafızasının zenginliğine bağlıyoruz. Milletimiz eskiyi hemen atmıyor, koruyor, kullanıyor. Bunu kültürel dönüşümün muhteşem bir güvenlik sistemi olarak kabul edebiliriz. Ancak teknolojik gelişmeler bu güvenlik sistemini ve hafızayı zorlamaktadır. Birçok önemli malzeme ve kültür kodu sessiz sedasız yok olmaktadır. Teknolojik gelişmelerin, sanal âlemin, televizyonun, oyun gibi çok önemli bir kültür taşıyıcısının önemini yitirmesine yol açtığı görülmektedir. Bunun önüne geçmek için, yine teknoloji ve çağdaş pazarlama yöntemleri kullanılmalıdır.
Mangala oyununa gereken ilgi gösterilmeli, Mangala oyunu mutlak bir eğitim aracı olarak kullanılmalıdır. Bunun için Türkiye’de Mangala dernekleri ve bu derneklerin oluşturduğu birlikler kurulmalı, ulusal ve uluslar arası çapta yarışmalar yapılmalıdır. Her yaş ve seviyeye hitap edecek Mangala çeşitlerinde yapılacak yarışmaların, ayrıntılı kuralları belirlenmelidir. Kurallaştırma çalışmaları yürütülürken süratle Markalaştırma çalışmaları yapılmalıdır. Ancak araştırılmamış, ham bir alandaki markalaştırma da eksik olmaktadır. Mangala(Osmanlı) bir yönüyle geleneksel bir oyunun ticarileştirilmesine mükemmel bir örnektir, diğer yandan alanı araştırılmadan yola çıktığı için, satranç kadar önemli bir oyun, hatta satrancın atası olduğu bilgisi pazarlamada değerlendirilememiştir.
Aydınlarımızca, kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan diğer oyunlarımızla birlikte Mangala çeşitlerinin, süratle, ustaca derlemesinde büyük yararlar vardır. Sınırlı zaman dilimlerindeki görüşmelerden aldığımız bilgilerden çıkarabildiğimiz sonuçların çok daha ötesinde şaşırtıcı güzellikler bulunabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca okullarda Türk Çocuk Oyunlarının, Türk Zekâ oyunlarının, Mangala’nın ve Satranç’ın ders olarak konması çok faydalı olacaktır. Bir sanal oyun olarak geliştirilmesi ise bugünün nesillerine ulaşması açısından önemlidir. Oyunların tespitini, derlemeleri süratle tamamlayıp oyunların hikâyelerini (monografilerini) çıkarmamız, geçirdiği değişimi görmemiz, müstakil kitaplar halinde yayınlamamız gerekir. Kanaatimizce oyunların tamamının türleri ve alt çeşitleri derlenmeden de bu çalışmalar sağlıklı yürümeyecektir. Bunun için derleme konusunda gönüllüler yetiştirilmelidir. Özetle, Mangala, diğer Türk Zekâ Oyunlarıyla birlikte Satrancın öncülü, atasıdır. Oyunlarımızın, oyuncaklarımızın altını, üstünü sağlıklı bilgilerle doldurduğumuz zaman, markalaşma, tanıtım, pazarlama sorunlarımız da ortadan kalkacaktır.
[1] “Aklından Bir Sayı Tut” oyunu buna en güzel örnektir: http://www.aginkulturu.com/elazig-gelene...nlari.html
[2] Osman TURAN, On İki Hayvanlı Türk Takvimi, İstanbul, 1941
[3] Nebi ÖZDEMİR, Türk Çocuk Oyunları I-II, Ankara, Akçağ Yayınları, 2006 (1.c.456 sf, 2.c.560 sf.)
[4] Zaten Dama oyunu da dünyada “Turkish Checkers” adıyla bilinmektedir.
[5] And. Agm.
[6] http://mangala.blogcu.com adresine bakmanızı salık veririm.