05-10-2011, 14:25
Kurulabilir Can
Kurayım mı yoksa sen mi kuracaksın?
Yok, açtığın başlığı görünce seni kıramadım, bir bağ kurayım istedim.
Ancak hangi "kurdan" kuracağıma karar veremedim. Döviz kurundan mı zavallı Türk Lirası kurundan mı kuralım?! Son yıllarda bir çok "yazılı tutanaklardan" görüldüğü kadarıyla genellikle AVRO cinsinden kuruluyor ve bizler de "Türk Lirası ile karşı koymaya" çalışıyoruz... Hal böyle olunca senin aradığın estetik bağı kuracak satranççı yetişmiyor bu ülkede...
Aslında ben bir çok açıdan kurdum...
Estetik deyince durdum... Yazı başlığı 10 numara... Biz biraz deşeleyelim de, sen devamında güzel düşüncelerini açıklarsın... Hem böylece Forum sakinleri "A-aa, Can ile Hüseyin cancana konuşur olmuşlar" falan gibi şaşırsınlar azıcık...
Ben güzel bir konum karşısında alınan haz ile güzel bir tablo karşısında alınan hazzın doğrudan bir bağ içermeyeceğini düşünüyorum... Bu bağ asker kökenli bir satranççı tarafından rahatça kurulabilir belki. Yani savaş sanatının inceliklerini teorik olarak kavradığı kadar, pratik içinde de deneyimlemiş bir savaşçı bu tür bir bağ kurabilir...
Ancak tam da burada kişinin yaşamda kendini var etme konusunda hangi üretim ilişkileri içinde yer aldığı hususu, kişinin dünyaya bakışını biçimler diyebiliriz. Bu nedenle "insanlar yaşadıkları gibi düşünür" sözünü, "insanlar yaşadıkları gibi bağ kurar" şekline sokabiliriz... Savaşçı savaş sanatı açısından bağ kurarken, kapitalist para açısından bağ kuracaktır satrançtaki güzel bir konumla... Bu yüzden girişteki şakalarımı da yabana atma... Tabanından tavanına Türk Satrancının bireyleri, güzel bir konumdan ne anlıyorlar ve güzel bir konumla ülke satrancı arasında ne tür bağlar kuruyorlar? Bu ciddi bir soru!...
Savaş sanatının estetize edilişi diyebiliriz satranç için. Zaten küçüklere masallaştırırken de(Ozan Çapan) bunun altını çiziyoruz... Bir çok spor dalının da başlangıçta savaş biçimi olduğunu, bunların daha sonra oyunlaştırıldığını tarihten görüyoruz. Örneğin bir maraton koşusunun bile savaş anında bir savaşçının haber ulaştırmak için koştuğu mesafeye dayandığını biliyoruz...
Son yıllarda insanda bir "kaatil gen" olduğu savları da orta yerde geziyordu. Bunun ne denli doğru olduğunu bilmiyorum ama, güzel bir satranç konumu karşısında alınan hazzın kökenlerine inildiğinde, insanın çıkarlarını gerçekleştirmek için girdiği savaşlarda elde ettiği üstünlük duygusunun var olduğunu düşünüyorum... Tahtanın başında kendini bir ordunun komutanı yerine koyan bir satranççının, haz duyabileceği tek konum, "düşmanını" kıskıvrak kafeslediği an olsa gerek... Bazen yenildiğimiz konumlarda bile konuma hayran oluşumuzun ise, empati yaparak kendimizi rakibimizin yerine koyduğumuzdan kaynaklandığını düşünüyorum...
Tüm bunların ötesinde "şu konuma bak bre, şiir gibi mübarek" dediğimiz ve tablonun yanı sıra şiir ile, "Lokum gibi" diyerek yiyecek ve bir çok nesnesel alan ile bağ kurulan konumlar da vardır...
Sonuç olarak; bir sayfadaki güzellik ile bir başka güzellik arasında bağ kurulabilir, bu bir tür genellemedir ve aslında her şampiyon adayında da olması gereken bir yetenektir, "genelleme yeteneği"... Yani kurulabilir kurulmasına da, kuracak insanda bir dizi yetenek olması gerekir. Bunlardan biri de, estetik duygusu kadar, estetiği bir bilim olarak biliyor olma gerekliliğidir... Bu yönüyle Türk satranççıları ve onların eğitim sistemleri fazlasıyla eksiktir. Bu eksiklik de FİDE sıralamasında 40. bile olamayışımızın nedenleri arasında görülmelidir...
Sen şimdi biraz estetik anlat bakalım, yoksa estetiği bilmeden bu konu nasıl tartışılsın?
Nedir estetik?
Bu konu ile ilgili olarak, bir insan boyu kadar kitabın yazılmış olduğunu bilir mi acaba satranç dünyası?...
Satranççılar kitap okur mu acaba? (iyisatrançıların okuduğunu biliyorum!)
Kombinezon konusunun anlatımı sırasında, öğrencilerine bir özdeyiş vererek, özdeyişle ilgili kompozisyon yazdıran kaç antrenör var acaba?...
Sen son tümce ile konu arasında bir bağ kurabildin mi?
Peki konu başlığı ile ben bir bağ kurabildim mi acaba?
Ben bağlıyorum, sen çöz şimdi
Kurayım mı yoksa sen mi kuracaksın?
Yok, açtığın başlığı görünce seni kıramadım, bir bağ kurayım istedim.
Ancak hangi "kurdan" kuracağıma karar veremedim. Döviz kurundan mı zavallı Türk Lirası kurundan mı kuralım?! Son yıllarda bir çok "yazılı tutanaklardan" görüldüğü kadarıyla genellikle AVRO cinsinden kuruluyor ve bizler de "Türk Lirası ile karşı koymaya" çalışıyoruz... Hal böyle olunca senin aradığın estetik bağı kuracak satranççı yetişmiyor bu ülkede...
Aslında ben bir çok açıdan kurdum...
Estetik deyince durdum... Yazı başlığı 10 numara... Biz biraz deşeleyelim de, sen devamında güzel düşüncelerini açıklarsın... Hem böylece Forum sakinleri "A-aa, Can ile Hüseyin cancana konuşur olmuşlar" falan gibi şaşırsınlar azıcık...
Ben güzel bir konum karşısında alınan haz ile güzel bir tablo karşısında alınan hazzın doğrudan bir bağ içermeyeceğini düşünüyorum... Bu bağ asker kökenli bir satranççı tarafından rahatça kurulabilir belki. Yani savaş sanatının inceliklerini teorik olarak kavradığı kadar, pratik içinde de deneyimlemiş bir savaşçı bu tür bir bağ kurabilir...
Ancak tam da burada kişinin yaşamda kendini var etme konusunda hangi üretim ilişkileri içinde yer aldığı hususu, kişinin dünyaya bakışını biçimler diyebiliriz. Bu nedenle "insanlar yaşadıkları gibi düşünür" sözünü, "insanlar yaşadıkları gibi bağ kurar" şekline sokabiliriz... Savaşçı savaş sanatı açısından bağ kurarken, kapitalist para açısından bağ kuracaktır satrançtaki güzel bir konumla... Bu yüzden girişteki şakalarımı da yabana atma... Tabanından tavanına Türk Satrancının bireyleri, güzel bir konumdan ne anlıyorlar ve güzel bir konumla ülke satrancı arasında ne tür bağlar kuruyorlar? Bu ciddi bir soru!...
Savaş sanatının estetize edilişi diyebiliriz satranç için. Zaten küçüklere masallaştırırken de(Ozan Çapan) bunun altını çiziyoruz... Bir çok spor dalının da başlangıçta savaş biçimi olduğunu, bunların daha sonra oyunlaştırıldığını tarihten görüyoruz. Örneğin bir maraton koşusunun bile savaş anında bir savaşçının haber ulaştırmak için koştuğu mesafeye dayandığını biliyoruz...
Son yıllarda insanda bir "kaatil gen" olduğu savları da orta yerde geziyordu. Bunun ne denli doğru olduğunu bilmiyorum ama, güzel bir satranç konumu karşısında alınan hazzın kökenlerine inildiğinde, insanın çıkarlarını gerçekleştirmek için girdiği savaşlarda elde ettiği üstünlük duygusunun var olduğunu düşünüyorum... Tahtanın başında kendini bir ordunun komutanı yerine koyan bir satranççının, haz duyabileceği tek konum, "düşmanını" kıskıvrak kafeslediği an olsa gerek... Bazen yenildiğimiz konumlarda bile konuma hayran oluşumuzun ise, empati yaparak kendimizi rakibimizin yerine koyduğumuzdan kaynaklandığını düşünüyorum...
Tüm bunların ötesinde "şu konuma bak bre, şiir gibi mübarek" dediğimiz ve tablonun yanı sıra şiir ile, "Lokum gibi" diyerek yiyecek ve bir çok nesnesel alan ile bağ kurulan konumlar da vardır...
Sonuç olarak; bir sayfadaki güzellik ile bir başka güzellik arasında bağ kurulabilir, bu bir tür genellemedir ve aslında her şampiyon adayında da olması gereken bir yetenektir, "genelleme yeteneği"... Yani kurulabilir kurulmasına da, kuracak insanda bir dizi yetenek olması gerekir. Bunlardan biri de, estetik duygusu kadar, estetiği bir bilim olarak biliyor olma gerekliliğidir... Bu yönüyle Türk satranççıları ve onların eğitim sistemleri fazlasıyla eksiktir. Bu eksiklik de FİDE sıralamasında 40. bile olamayışımızın nedenleri arasında görülmelidir...
Sen şimdi biraz estetik anlat bakalım, yoksa estetiği bilmeden bu konu nasıl tartışılsın?
Nedir estetik?
Bu konu ile ilgili olarak, bir insan boyu kadar kitabın yazılmış olduğunu bilir mi acaba satranç dünyası?...
Satranççılar kitap okur mu acaba? (iyisatrançıların okuduğunu biliyorum!)
Kombinezon konusunun anlatımı sırasında, öğrencilerine bir özdeyiş vererek, özdeyişle ilgili kompozisyon yazdıran kaç antrenör var acaba?...
Sen son tümce ile konu arasında bir bağ kurabildin mi?
Peki konu başlığı ile ben bir bağ kurabildim mi acaba?
Ben bağlıyorum, sen çöz şimdi