01-06-2012, 00:32
Ateş Bey merhaba,
Yazılarınız diğerlerinin yanında kömür deposundaki elmaslara benzemektedir. Kömürleri yakarak yok etmek gerekir. Elmasları ise etrafa ışık ve güzellik saçmaları için korumak gerekir. Tüm yazılarınızdan her seferinde farklı ve anlamlı dersler çıkarmaktayım. Bundan dolayı teşekkür ederim.
Kurallar ve hakemler konusu Türkiyemiz satrancında çok işlenmesi, üzerinde çok kafa yorulması gereken konulardandır. Hakemlerimizin ve uygulamamız gereken kuralların geliştirilmesi ve iyileştirilmesi satrancın sağlam adımlarla ilerlemesinin kilometre taşlarıdır.
Bir senaryo düşünelim : Etrafta müthiş bir kalabalık ve karışıklık var. İnsan bağrışmaları ve korna sesleri birbirine karışmış. Neredeyse insanlar birbirlerine silah çekecek duruma gelmiş. Burası neresi derseniz. Bir yol kavşağı. Trafik tıkanmış, arabalar milim hareket edemiyor. Trafik ışıkları kendi başlarına yanıp sönmekte ve hiçbir işe yaramamakta. İşte her şey altüst olacakken kördüğümü kılıcının birkaç darbesiyle çözecek bir trafik polisi çıka geliyor. Bilgisi ve tecrübesiyle etrafa talimatlar veriyor. Kırmızı şıkta duran arabalara geç diyor. Yeşil ışıkta geçmeye çalışanlara dur diyor. Ve birkaç dakika sonra o müthiş trafik karmaşası bitiyor. Düzen sağlanıyor. Herkes huzur buluyor. Yollarına rahatlıkla devam ediyorlar. Trafik polisine de minnetle, şükranla bakıyorlar.
Bu hikayede (gerçek hayatımızda çokça rastlamışızdır) trafik polisi ne yapmıştır. Kuralları çiğnemiştir. Kırmızı da geçenlere daha önceleri ceza yazarken bu sefer bizzat kendisi arabaların kırmızı ışıkta geçmelerini istemiş, buna izin vermiş ve arabaların çokça kırmızı ışıkta geçmeleri için çaba göstermiştir. O zaman kesitinde bilgisi ve tecrübesiyle inisiyatif alarak toplum huzurunu sağlamıştır.
Verdiğim örnek satrançtaki kurallara ve karmaşaya birebir uymuyor olsa bile üzerinde düşünülmesi faydalı olabilir. Eğer o trafik karmaşasında tecrübesiz bir trafik polisi olsaydı belki de “Oh olsun, ne halleri varsa görsünler, trafik ışıklarına uymamanın cezasını çeksinler” diyerek ve kendisini göstermeden yan yola sapıp izini kaybettirebilirdi.
Turnuvalarda bizzat yaşadığım 2 örnek :
1-Yanıbaşımdaki oyuncu rok yaptı. Rakibi itiraz etti. Gerekçesi, rok yapan oyuncunun kalesi mesafe katederken rakip taşların hücum alanından geçmiş. Hakem geldi ve itirazı kabul etti, roku geri aldırmaya çalıştı. Bu sefer diğer oyuncu itiraz etti. Dayanamadım ve hakemin kulağına başhakeme danışması gerektiğini fısıldadım. Baş hakem roku kabul etti.
2-Rakibim güya ona göre 3 kere aynı fotoğraf görüldüğü için oyunun berabere bitmesi gerektiğini ileri sürerek hakeme başvurdu. İlk gelen hakem sanki ne yapacağını bilemez tavır ve söylem içindeydi. Oyunu kazanmak üzere olan ben de berabere olamayacağını söyledim. Baş hakem geldi. Tahtaya baktıktan sonra “Feti bey, kusura bakmayın notasyona göre incelememiz gerekiyor” dedi. Ben de “Memnuniyetle, zaten ben de bunu istiyorum” dedim.
Her iki örnekte de sorunu başhakem çözmüştür. Bilgisi ve tecrübesiyle ne yapacağını bilerek inisiyatif alan ve daha önemlisi etrafı kırmadan, dökmeden, müşfik bir şekilde hareket eden başhakem minnet ve şükranla karşılanmıştır.
Konuyu çok fazla dağıttım. Kusura bakmayın. Gece geç vakit yazıyorum.
Özetlersem :
1-Salt kuralcı, kraldan çok kralcı bir şekilde davranmadan, hoşgörülü bir şekilde olaylara yaklaşırsak sorunları çözebilir ve insanları küstürmeden kazanabiliriz.
2-Hakemlerimizin bilgi ve tecrübeleri arttıkça daha esnek davranmaları gerektiğinin farkına varırlar. Eğer tecrübesiz bir şekilde kendilerine yetki verilirse kendilerini kral yerine koyup etrafı kırıp dökebilirler.
Mesleğimde ilerledikçe olaylara at gözlüğünden bakmamayı öğreniyorum. Madalyonun sadece iki yüzünün değil, çok daha fazla yüzü olduğunu görüyor ve hissediyorum.
Saygılarımla,
Yazılarınız diğerlerinin yanında kömür deposundaki elmaslara benzemektedir. Kömürleri yakarak yok etmek gerekir. Elmasları ise etrafa ışık ve güzellik saçmaları için korumak gerekir. Tüm yazılarınızdan her seferinde farklı ve anlamlı dersler çıkarmaktayım. Bundan dolayı teşekkür ederim.
Kurallar ve hakemler konusu Türkiyemiz satrancında çok işlenmesi, üzerinde çok kafa yorulması gereken konulardandır. Hakemlerimizin ve uygulamamız gereken kuralların geliştirilmesi ve iyileştirilmesi satrancın sağlam adımlarla ilerlemesinin kilometre taşlarıdır.
Bir senaryo düşünelim : Etrafta müthiş bir kalabalık ve karışıklık var. İnsan bağrışmaları ve korna sesleri birbirine karışmış. Neredeyse insanlar birbirlerine silah çekecek duruma gelmiş. Burası neresi derseniz. Bir yol kavşağı. Trafik tıkanmış, arabalar milim hareket edemiyor. Trafik ışıkları kendi başlarına yanıp sönmekte ve hiçbir işe yaramamakta. İşte her şey altüst olacakken kördüğümü kılıcının birkaç darbesiyle çözecek bir trafik polisi çıka geliyor. Bilgisi ve tecrübesiyle etrafa talimatlar veriyor. Kırmızı şıkta duran arabalara geç diyor. Yeşil ışıkta geçmeye çalışanlara dur diyor. Ve birkaç dakika sonra o müthiş trafik karmaşası bitiyor. Düzen sağlanıyor. Herkes huzur buluyor. Yollarına rahatlıkla devam ediyorlar. Trafik polisine de minnetle, şükranla bakıyorlar.
Bu hikayede (gerçek hayatımızda çokça rastlamışızdır) trafik polisi ne yapmıştır. Kuralları çiğnemiştir. Kırmızı da geçenlere daha önceleri ceza yazarken bu sefer bizzat kendisi arabaların kırmızı ışıkta geçmelerini istemiş, buna izin vermiş ve arabaların çokça kırmızı ışıkta geçmeleri için çaba göstermiştir. O zaman kesitinde bilgisi ve tecrübesiyle inisiyatif alarak toplum huzurunu sağlamıştır.
Verdiğim örnek satrançtaki kurallara ve karmaşaya birebir uymuyor olsa bile üzerinde düşünülmesi faydalı olabilir. Eğer o trafik karmaşasında tecrübesiz bir trafik polisi olsaydı belki de “Oh olsun, ne halleri varsa görsünler, trafik ışıklarına uymamanın cezasını çeksinler” diyerek ve kendisini göstermeden yan yola sapıp izini kaybettirebilirdi.
Turnuvalarda bizzat yaşadığım 2 örnek :
1-Yanıbaşımdaki oyuncu rok yaptı. Rakibi itiraz etti. Gerekçesi, rok yapan oyuncunun kalesi mesafe katederken rakip taşların hücum alanından geçmiş. Hakem geldi ve itirazı kabul etti, roku geri aldırmaya çalıştı. Bu sefer diğer oyuncu itiraz etti. Dayanamadım ve hakemin kulağına başhakeme danışması gerektiğini fısıldadım. Baş hakem roku kabul etti.
2-Rakibim güya ona göre 3 kere aynı fotoğraf görüldüğü için oyunun berabere bitmesi gerektiğini ileri sürerek hakeme başvurdu. İlk gelen hakem sanki ne yapacağını bilemez tavır ve söylem içindeydi. Oyunu kazanmak üzere olan ben de berabere olamayacağını söyledim. Baş hakem geldi. Tahtaya baktıktan sonra “Feti bey, kusura bakmayın notasyona göre incelememiz gerekiyor” dedi. Ben de “Memnuniyetle, zaten ben de bunu istiyorum” dedim.
Her iki örnekte de sorunu başhakem çözmüştür. Bilgisi ve tecrübesiyle ne yapacağını bilerek inisiyatif alan ve daha önemlisi etrafı kırmadan, dökmeden, müşfik bir şekilde hareket eden başhakem minnet ve şükranla karşılanmıştır.
Konuyu çok fazla dağıttım. Kusura bakmayın. Gece geç vakit yazıyorum.
Özetlersem :
1-Salt kuralcı, kraldan çok kralcı bir şekilde davranmadan, hoşgörülü bir şekilde olaylara yaklaşırsak sorunları çözebilir ve insanları küstürmeden kazanabiliriz.
2-Hakemlerimizin bilgi ve tecrübeleri arttıkça daha esnek davranmaları gerektiğinin farkına varırlar. Eğer tecrübesiz bir şekilde kendilerine yetki verilirse kendilerini kral yerine koyup etrafı kırıp dökebilirler.
Mesleğimde ilerledikçe olaylara at gözlüğünden bakmamayı öğreniyorum. Madalyonun sadece iki yüzünün değil, çok daha fazla yüzü olduğunu görüyor ve hissediyorum.
Saygılarımla,