02-08-2012, 12:19
Ateş bey merhaba,
Yazıyı yazarken bir çözüm verme gereği duymadım. Satrançtaki yerimiz konusu yönetici düzeyinde çözüm getirilmesi gereken bir sorun bence hatta bir yönetici için tek sorun. Yöneticilere bunun için imtiyaz, yolluk, huzur hakkı, yurtdışı imkanları veriliyor.
Biz satrançseverlerin (veya benim) Türk satrancını yükseklere çıkarma derdimiz ve misyonumuz yok.
Ha tabii Türk satrancı iyi noktalarda değil diye veya benim yazıda çözüm yok diye oynamayı bırakmayın, oynamak iyidir. Polemiğe girenlere de fazla takılmayın bence :wink:
Diğer taraftan bu sorunun çözümü akademik çalışma gerektirecek nitelikte. Örneğin Rusya'da 1950'lerden sonra oluşturulan sisteme bakarsak satrançta en üst noktaya gelmenin bir üstyapı çalışması olduğunu görebiliriz.
Bugün de elit oyuncuların en üst noktaya çıkmasında bilinen metod, yetenekli oyuncuyu keşfedip üstyapı hocasına teslim ederek, el yapımı terzilik gibi oyuncuları işlemek üzerine; sporu tabana yaymak değil (sporu tabana yaymak ayrı bir fayda ama o sporu dünya çapında yapacağını garanti etmez. spor kültürünü yayar).
Bu atletizmde de böyle.
Türkiye'de ciddi bir eğitimci sorunu var. Şu anda satranç sadece velilere sunulan bir promising (vaat etme) ve göz boyama üstünden gidiyor. Bu velilerin % 99'u 10 yıl sonra hiçbirşey hatırlamayacak ama verdikleri paralar üzerinden bir ekonomi yaratılmış oluyor. Fazlası değil.
Ülke satrancının yükselmesi birçok faktörle ilgili. Bulgaristan veya Ermenistan gibi bize göre daha az nüfuslu ve aslında çok fakir ülkelerin ilk 100'e birçok oyuncu sokabilmesi ve bunu yıllardır istikrarlı yapması üzerinde durulabilir (evet Bulgaristan'da bu işi özel okullar üzerinden 1500'lük eğitimcilerle yapmıyorlar).
Diğer taraftan Türkiye'nin bulunduğu yer ile Suat Atalık'ın olduğu yeri ilişkilendirmem maalesef doğru. Bana Norveç satrancını söyleyin dediğimde Magnus Carlsen diyeceksiniz. Profesyonel sporlarda ülkeler sporcularının arkasından gelirler çünkü, ülkeyi sporcusu üzerinden aklınıza kazırsınız.
Andy Murray üzerinden İskoçya'da tenis oynandığını bilirsiniz. Kayakta Alberto Tomba'dır, İtalya değil; bisiklette de Lance Armstrong'u tanırsınız, ABD'yi bir bisiklet ülkesi olarak değil.
Atalık dışında kalan oyuncu düzeyine bakıp da durumun aslında perişan olduğunu görmek kötü tabii ama siz bir hekimsiniz, tedavi öncesinde teşhis yaparsınız. Teşhis hoş olmayabilir, hastanın görünen fiziki durumu ile uyumsuz olabilir. Yine de hekimin görevi objektif olarak bu teşhisi yapmaktır. Tedavi sonra gelir.
İstanbul'da Nişantaşındaki bir okuldan kalkınma başlatılamaz. Ekonomi yaratılır. Eğer çözüm istiyorsanız, nacizane (ve sizin tecrübenize saygı da duyduğumu belirterek) bu işleri fakir ama kültürlü doğu bloku ülkelerinin nasıl yaptıklarını inceleyerek başlamayı önerebilirim.
Kulağa hoş gelmese de bir diğer çözüm Atalık'ın turnuva ve çalışma imkanlarını arttırmak olmalıydı. Ama geç kalındı.
Bu arada UKD'si 2000'in altında olanların hocalık lisanslarının iptal edilmesi fena fikir değil 8)
Yazıyı yazarken bir çözüm verme gereği duymadım. Satrançtaki yerimiz konusu yönetici düzeyinde çözüm getirilmesi gereken bir sorun bence hatta bir yönetici için tek sorun. Yöneticilere bunun için imtiyaz, yolluk, huzur hakkı, yurtdışı imkanları veriliyor.
Biz satrançseverlerin (veya benim) Türk satrancını yükseklere çıkarma derdimiz ve misyonumuz yok.
Ha tabii Türk satrancı iyi noktalarda değil diye veya benim yazıda çözüm yok diye oynamayı bırakmayın, oynamak iyidir. Polemiğe girenlere de fazla takılmayın bence :wink:
Diğer taraftan bu sorunun çözümü akademik çalışma gerektirecek nitelikte. Örneğin Rusya'da 1950'lerden sonra oluşturulan sisteme bakarsak satrançta en üst noktaya gelmenin bir üstyapı çalışması olduğunu görebiliriz.
Bugün de elit oyuncuların en üst noktaya çıkmasında bilinen metod, yetenekli oyuncuyu keşfedip üstyapı hocasına teslim ederek, el yapımı terzilik gibi oyuncuları işlemek üzerine; sporu tabana yaymak değil (sporu tabana yaymak ayrı bir fayda ama o sporu dünya çapında yapacağını garanti etmez. spor kültürünü yayar).
Bu atletizmde de böyle.
Türkiye'de ciddi bir eğitimci sorunu var. Şu anda satranç sadece velilere sunulan bir promising (vaat etme) ve göz boyama üstünden gidiyor. Bu velilerin % 99'u 10 yıl sonra hiçbirşey hatırlamayacak ama verdikleri paralar üzerinden bir ekonomi yaratılmış oluyor. Fazlası değil.
Ülke satrancının yükselmesi birçok faktörle ilgili. Bulgaristan veya Ermenistan gibi bize göre daha az nüfuslu ve aslında çok fakir ülkelerin ilk 100'e birçok oyuncu sokabilmesi ve bunu yıllardır istikrarlı yapması üzerinde durulabilir (evet Bulgaristan'da bu işi özel okullar üzerinden 1500'lük eğitimcilerle yapmıyorlar).
Diğer taraftan Türkiye'nin bulunduğu yer ile Suat Atalık'ın olduğu yeri ilişkilendirmem maalesef doğru. Bana Norveç satrancını söyleyin dediğimde Magnus Carlsen diyeceksiniz. Profesyonel sporlarda ülkeler sporcularının arkasından gelirler çünkü, ülkeyi sporcusu üzerinden aklınıza kazırsınız.
Andy Murray üzerinden İskoçya'da tenis oynandığını bilirsiniz. Kayakta Alberto Tomba'dır, İtalya değil; bisiklette de Lance Armstrong'u tanırsınız, ABD'yi bir bisiklet ülkesi olarak değil.
Atalık dışında kalan oyuncu düzeyine bakıp da durumun aslında perişan olduğunu görmek kötü tabii ama siz bir hekimsiniz, tedavi öncesinde teşhis yaparsınız. Teşhis hoş olmayabilir, hastanın görünen fiziki durumu ile uyumsuz olabilir. Yine de hekimin görevi objektif olarak bu teşhisi yapmaktır. Tedavi sonra gelir.
İstanbul'da Nişantaşındaki bir okuldan kalkınma başlatılamaz. Ekonomi yaratılır. Eğer çözüm istiyorsanız, nacizane (ve sizin tecrübenize saygı da duyduğumu belirterek) bu işleri fakir ama kültürlü doğu bloku ülkelerinin nasıl yaptıklarını inceleyerek başlamayı önerebilirim.
Kulağa hoş gelmese de bir diğer çözüm Atalık'ın turnuva ve çalışma imkanlarını arttırmak olmalıydı. Ama geç kalındı.
Bu arada UKD'si 2000'in altında olanların hocalık lisanslarının iptal edilmesi fena fikir değil 8)