05-08-2012, 17:58
Oktay ERTAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Devir değişti, nesil çok değişti. Yeni satranççı profili ne verirseniz o kadarını alan, kendisi birşeyler araştırmak ve öğrenmek merakından maalesef yoksun bir kitledir.
Turnuvalara ite-kaka götürürseniz katılan, her çalışmada yoklama alıp gelmeyenlerden hesap sormadığınız takdirde katılım sağlamayan bir nesil vardır.
Ederi 1000 TL'den fazla olan satranç kitaplığımı hafta hafta hediye ederek ders anlatımlarıma bir artı yaratmaya çalıştım. Bunun karşılığında bir tanesi bile bu kitaplardan herhangi birini çalışıp taş üstüne taş koymayı başarmış değildir. Başarı, birebir anlatılanlarla sınırlıdır.
Bu tespit ve bilgiler önemli. Mesleki gelişim açısından da bu böyle, inşaat fakültesi mezunu hiçbir genç şantiyelerde çile çekerek yükselmek istemiyor; onlarca meslek okulu varken sokaklar işsiz dolu; yüksek lisans patlamış durumda çünkü görünürde önemli bir şey yaparmış gibi davranıp özünde pederin cebinden beslenmek kolaylık.
12 Eylül 1980 sonrasında dizayn edilen "apolitik, kitap okumayan, ekran bağımlısı" kitlenin oluşması bunda bir neden. Üstelik o kitle bugün çoluk çocuk sahibi oldu, evlerinde kitaplık yok, televizyonda 50 iq'luk survivor serileri varken film koleksiyonu yapmayan, hiçbir ideolojisi, felsefesi hayat görüşü olmayan anne babalar türedi.
Babanın oğluna saygısı olup da televizyon başından kalkıp, satrancın temel ilkelerini öğrense belki oğlu da sevecek. Hatta adamın hayatı değişecek. Ama bu sistemin zorladığı velilerde öyle bir arzu da yok, güç de. Ve kusura bakmasınlar zeka da.
E işte onların itelediği onlarca genç size teslim ediliyor; çocuğa "facebook'a girme o sürede becerini arttır" desen, evde babası bilgisayar tepesinde mesaj atıyor. Etrafında görüp görebileceği bütün rol modeller böyle, hangisine inansın (tabii düzgün, yetenekli ve aklı başında olanları tenzih ederek söyleyeyim).
Bireysel bir sporda oyuncunun ortaya çıkması iki faktöre bağlı, yetenek ve beceri. Yetenek doğuştan gelen ve sonradan kazanılamayan bir güç. Beceri ise sonradan edinilebiliyor.
Öncelikle potansiyel oyuncunun yeteneğini belirlemek gerekiyor. Yetenekli değil ise ancak satrancı çok sevmesi şartı ile edineceği beceri üzerinden bir noktaya gelebilir. Tabii o nokta en üst nokta olamaz.
Yetenekli oyuncunun ise beceriyi istemesi, çok çalışkan ve disiplinli olması gerekli. Disiplin yukarıdan tesis edilen br olgu, bunların hepsi aileden başlayan ve akademik sistemle devam etmesi gereken büyük bir zincir, yukarıda söylemeye çalıştığım gibi.
Doğuştan gelen yeteneği, aileyi, iyi bir akademik sistemi elde edebilsek (benim tahminim önümüzdeki 5 bin yılda bayağı bir mesafe kat edebiliriz bu yolda) sıra o yetenekliyi keşfeden ve onun üzerine sportif-bilimsel beceri inşa eden bir sisteme gelecek