29-08-2012, 01:09
Oktay Bey bulunduğu noktadan tüm mutlak doğruları ve yanlışları altalta koyup yazmış, kesin yargılara ulaşmış, insanları 'paranoyak' olup olmadığına varıncaya kadar etiketleyip bir köşeye koymuş..
Gerçek hayat bu kadar basit değil. Doğru ya da yanlış yaptığınızda bunun bedelini de ödüyorsunuz. Kimse en iyi oyuncularını sadece 'dur ben yanlış yapayım ' diye takımından çıkartmadığı gibi, kimse ülkesini zevk için bırakıp başka bir ülkeye gitmiyor durduk yere.
Sayın Ertan, Atalık ailesi ile yönetim arasında yaşananların ne kadarını birinci elden biliyor ya da 2005-2012 arası süreci ne ölçüde takip etti bilmiyorum ama elimden geldiğince 20 senedir yakından izlediğim bu konuda yukarıda yazılanların bir kısmına açıklık getirmek isterim.
Mevcut yönetimle Atalık ailesi arasındaki bağlar zaten yaklaşık 5 yıl önce kopmuştur.
Bir kişinin fikir ve söylemleriyle, uğradığını kabul ettiğiniz haksızlıkların arasında iddia ettiğiniz gibi bir bağlantı olması hukuken kabul edilemez. Mahkemeye giden bir sorununuz olduğunda hakim size dönüp, 'Ama evladım sen de falanca için şunu söylemişsin haklıyken haksız duruma düşmüşsün ' diyemez. Evet Suat Atalık çok ciddi bir takım iddialarda bulunuyor. Bunu yaparken bazı partilerin, oynanış şeklini, turnuva şartlarını, eşlendirmeleri vs örnek gösteriyor ve kendi satranç deneyimlerine dayanarak bunların 'normal' olmadığını söylüyor. Benim yakışıksız kabul edeceğim en önemli konu, bir TSF görevlisinin, yerli - yabancı milli takım antrenörünün veya yönetim kurulu üyesinin çıkıp bu iddialara cevap veremiyor, oyuncusunu korumuyor oluşudur.
Ben Suat'ın son 20 senede davet edildiği bir milli takım turnuvasını kabul etmediğini, 'bakın oynamam' dediğini hatırlamıyorum. Belki Sayın Ertan hangi kriz zamanında Atalık'ın oynamam dediğini bize hatırlatır. Kastedilen köklerinin bir kısmının dayandığı Bosnaya geçişi ise, Türkiye'de satranç için çok bir şeyin yapılmadığı veya yapılamadığı ve sürekli cezalarla Suat'ın milli takımdan uzak tutulduğu yıllara dayanmaktadır ve Türkiye'ye dönüş sürecinde, hem eski başkan rahmetli Olgaç hem Yazıcı tarafından o dönem yapılan hatalar kabul edilmiştir.Hiç kuşku yok ki Suat Bosna adına oynamaya devam ediyor olsaydı, ne yaşanırsa yaşansın bugün olduğu gibi satranç oynamaması için uğraşılmayacaktı. Bu durumda Bosna'ya geçis kararının mı yoksa dönüş kararının mı yanlış olduğu en azından kendi adına belirsizdir.
2008 seçimi öncesinde hem Suat hem Ekaterina Atalık önce disiplin kuruluna sevk edilmiş ardından 10 ar yıllık sözleşmeleri TSF yönetimince fesh edilmiştir. Her iki sporcu da konuyla ilgili dava açmıştır. Geçtiğimiz aylarda kesinleşen Suat Atalık davası sonucunda TSF Atalık'a 90 Bin (!) TL nin üzerinde bir miktarda tazminat ödemiştir. Bir kaç kuruşu da emin olun sizin ödediğiniz lisans bedelinden karşılanmıştır.
Katya'nın davası ise henüz devam etmektedir. Bu süre boyunca hiç milli takımda oynamadığı halde, davalı olduğu kurum tarafından olimpiyat öncesi 'kampa' davet edilmiştir. Söylediğiniz gibi oynama garantisi istememiş, davetin kamp daveti mi olimpiyat takımı için mi olduğunu sormuştur? Cevap olarak kamptaki performansına göre milli takım kararının sonradan verileceği yanıtını almıştır. Geçtiğimiz sene içerisinde Ekaterina Atalık Türkiye İş Bankası Liginde masasında yenilgisiz birinci olmuş, normal GM normu almış ve ratingini 2480 lerin üzerine çıkartmıştır. Ipatov ve Solak gelmeden önce ELO listesinde 5. sırada yer almaktaydı. Şu an olimpiyatta yer alan A Kadın takımımızın ortalamasının 350 puan fazlasına sahiptir. Tibet rahipleriyle birlikte satrançtan uzak bir yaşam sürmemekte bu forumun bir başka yerinde tartışıldığı gibi 'acaba birden oyun seviyesi 300-400 puan azalmış mıdır (nasıl olacaksa? ) şüphesi taşımamaktadır.
Eğer yönetimin yaptığı hareket bir zeytin dalı uzatmak ise, Ekaterina Atalık Olimpiyat takımına herhangi bir koşul olmadan davet edilir çok gerekliyse öncesinde kampa da katılması istenirdi. Bu durumda ben bu davetin geri çevrileceğini sanmıyorum ancak 'kampa gelin performansınızı görelim' tarzı bir yaklaşım, konu halter, gülle atma vs olmadığından kabul edilmelidir ki oldukça düşündürücüdür. Eşinin yeryüzünde satranç oynayamaması için elinden gelen herşeyi yapan bir anlayışa karşı kuşkuyla bakıyor olması çok da yadırganmamalıdır.
Bugün Türkiye sokaklarını,bundan 8 yıl önce doping yaptığı için iki yıl
ceza almış genç bir kadının, boynunda olimpiyat madalyası ile boy boy resimleri süslüyor.
2006 Avrupa Şampiyonu, hiç ceza almamış, milli takım kariyeri boyunca kimseyle en ufak sorun yaşamamış Ekaterina Atalık ise ülkesinde yapılan olimpiyatlarda dahi oynamıyor. Bu işte esas sorumluluk kendisinin mi yoksa her başı sıkıştığında Atatürk'ün zamanında isabetle söylediği 'Ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlaklısını severim' sözüne sığınanların mı iyi karar vermek gerekir? Çünkü böyle olduğu sürece yetiştirdiğiniz değerler başka ülkelerde yaşamaya çalışırken, yöneticiler de bol bol boş konser ve spor salonlarının kurdelelerini keser...
Gerçek hayat bu kadar basit değil. Doğru ya da yanlış yaptığınızda bunun bedelini de ödüyorsunuz. Kimse en iyi oyuncularını sadece 'dur ben yanlış yapayım ' diye takımından çıkartmadığı gibi, kimse ülkesini zevk için bırakıp başka bir ülkeye gitmiyor durduk yere.
Sayın Ertan, Atalık ailesi ile yönetim arasında yaşananların ne kadarını birinci elden biliyor ya da 2005-2012 arası süreci ne ölçüde takip etti bilmiyorum ama elimden geldiğince 20 senedir yakından izlediğim bu konuda yukarıda yazılanların bir kısmına açıklık getirmek isterim.
Mevcut yönetimle Atalık ailesi arasındaki bağlar zaten yaklaşık 5 yıl önce kopmuştur.
Bir kişinin fikir ve söylemleriyle, uğradığını kabul ettiğiniz haksızlıkların arasında iddia ettiğiniz gibi bir bağlantı olması hukuken kabul edilemez. Mahkemeye giden bir sorununuz olduğunda hakim size dönüp, 'Ama evladım sen de falanca için şunu söylemişsin haklıyken haksız duruma düşmüşsün ' diyemez. Evet Suat Atalık çok ciddi bir takım iddialarda bulunuyor. Bunu yaparken bazı partilerin, oynanış şeklini, turnuva şartlarını, eşlendirmeleri vs örnek gösteriyor ve kendi satranç deneyimlerine dayanarak bunların 'normal' olmadığını söylüyor. Benim yakışıksız kabul edeceğim en önemli konu, bir TSF görevlisinin, yerli - yabancı milli takım antrenörünün veya yönetim kurulu üyesinin çıkıp bu iddialara cevap veremiyor, oyuncusunu korumuyor oluşudur.
Ben Suat'ın son 20 senede davet edildiği bir milli takım turnuvasını kabul etmediğini, 'bakın oynamam' dediğini hatırlamıyorum. Belki Sayın Ertan hangi kriz zamanında Atalık'ın oynamam dediğini bize hatırlatır. Kastedilen köklerinin bir kısmının dayandığı Bosnaya geçişi ise, Türkiye'de satranç için çok bir şeyin yapılmadığı veya yapılamadığı ve sürekli cezalarla Suat'ın milli takımdan uzak tutulduğu yıllara dayanmaktadır ve Türkiye'ye dönüş sürecinde, hem eski başkan rahmetli Olgaç hem Yazıcı tarafından o dönem yapılan hatalar kabul edilmiştir.Hiç kuşku yok ki Suat Bosna adına oynamaya devam ediyor olsaydı, ne yaşanırsa yaşansın bugün olduğu gibi satranç oynamaması için uğraşılmayacaktı. Bu durumda Bosna'ya geçis kararının mı yoksa dönüş kararının mı yanlış olduğu en azından kendi adına belirsizdir.
2008 seçimi öncesinde hem Suat hem Ekaterina Atalık önce disiplin kuruluna sevk edilmiş ardından 10 ar yıllık sözleşmeleri TSF yönetimince fesh edilmiştir. Her iki sporcu da konuyla ilgili dava açmıştır. Geçtiğimiz aylarda kesinleşen Suat Atalık davası sonucunda TSF Atalık'a 90 Bin (!) TL nin üzerinde bir miktarda tazminat ödemiştir. Bir kaç kuruşu da emin olun sizin ödediğiniz lisans bedelinden karşılanmıştır.
Katya'nın davası ise henüz devam etmektedir. Bu süre boyunca hiç milli takımda oynamadığı halde, davalı olduğu kurum tarafından olimpiyat öncesi 'kampa' davet edilmiştir. Söylediğiniz gibi oynama garantisi istememiş, davetin kamp daveti mi olimpiyat takımı için mi olduğunu sormuştur? Cevap olarak kamptaki performansına göre milli takım kararının sonradan verileceği yanıtını almıştır. Geçtiğimiz sene içerisinde Ekaterina Atalık Türkiye İş Bankası Liginde masasında yenilgisiz birinci olmuş, normal GM normu almış ve ratingini 2480 lerin üzerine çıkartmıştır. Ipatov ve Solak gelmeden önce ELO listesinde 5. sırada yer almaktaydı. Şu an olimpiyatta yer alan A Kadın takımımızın ortalamasının 350 puan fazlasına sahiptir. Tibet rahipleriyle birlikte satrançtan uzak bir yaşam sürmemekte bu forumun bir başka yerinde tartışıldığı gibi 'acaba birden oyun seviyesi 300-400 puan azalmış mıdır (nasıl olacaksa? ) şüphesi taşımamaktadır.
Eğer yönetimin yaptığı hareket bir zeytin dalı uzatmak ise, Ekaterina Atalık Olimpiyat takımına herhangi bir koşul olmadan davet edilir çok gerekliyse öncesinde kampa da katılması istenirdi. Bu durumda ben bu davetin geri çevrileceğini sanmıyorum ancak 'kampa gelin performansınızı görelim' tarzı bir yaklaşım, konu halter, gülle atma vs olmadığından kabul edilmelidir ki oldukça düşündürücüdür. Eşinin yeryüzünde satranç oynayamaması için elinden gelen herşeyi yapan bir anlayışa karşı kuşkuyla bakıyor olması çok da yadırganmamalıdır.
Bugün Türkiye sokaklarını,bundan 8 yıl önce doping yaptığı için iki yıl
ceza almış genç bir kadının, boynunda olimpiyat madalyası ile boy boy resimleri süslüyor.
2006 Avrupa Şampiyonu, hiç ceza almamış, milli takım kariyeri boyunca kimseyle en ufak sorun yaşamamış Ekaterina Atalık ise ülkesinde yapılan olimpiyatlarda dahi oynamıyor. Bu işte esas sorumluluk kendisinin mi yoksa her başı sıkıştığında Atatürk'ün zamanında isabetle söylediği 'Ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlaklısını severim' sözüne sığınanların mı iyi karar vermek gerekir? Çünkü böyle olduğu sürece yetiştirdiğiniz değerler başka ülkelerde yaşamaya çalışırken, yöneticiler de bol bol boş konser ve spor salonlarının kurdelelerini keser...