02-09-2012, 08:44
Harun Bey soruyu takım bazında mı, yoksa bireysel anlamda mı sormuş, orasını tam anlayamadım.
atti'nin paylaştığı bağlantıda çok ilginç bir yazı var, soluksuz okudum. Benim anladığım şu ki Crisan denen çakma GM, maçları parayla satın alıyor. Arkadaşın maddi durumu çok iyi herhalde, bu işe kolayından heves etmiş. FIDE'nin tayin ettiği kurul, oyuncunun böylesi bir oyun gücünde olmadığını tespit etmesine ve bu doğrultuda bir rapor hazırlamasına rağmen FIDE ne yapmış dersiniz? Sadece reytingini dondurmuş, silmemiş. Adam 2588 olarak ortalarda gezinmeye devam ediyor!
Genel anlamda Abdülkadir Bey'in söylediklerine katılıyorum, şike endüstrisiz olmaz. Şikenin tanımını iyi yapmak gerek, öncelikle. Bence şike, kısa veya orta vadede ekonomik bir çıkar elde etmek amacıyla bir takımın veya oyuncunun, normal gücünü bilerek sergilememesi, zayıf oynamasıdır. Bunun dışında hiçbir şeyi şike olarak görmüyorum, teşvik primi dahil.
Endüstri dışı bir takım "paslaşmalar" ise şike sayılır mı, sayılmaz mı, bunu tartışabiliriz.
Örneğin, Azeri bir arkadaşım "borç" kavramından bahsetmişti. Diyelim ki Mehmet IM normlarını tamamlamış, ama IM olabilmesi için 2400 barajını geçmesi gerek. O andaki reytingi ise atıyorum, 2397. GM Ahmet'le karşılaşıyorlar, Ahmet o tur Mehmet'e "borç" veriyor. Yalnız öğrendiğime göre borcun bir şartı varmış: Tahsilat mutlaka ve mutlaka bir sonraki eşleşmede olmalıymış, isterse maçı geri verecek olan Mehmet turnuvayı o maçtan dolayı kaybedecek olsun, mutlaka maçı vermeliymiş. Direk bir ekonomik çıkardan ziyade bireysel bir hedef var burada, bana şike gibi gelmiyor.
"Adamınla tokalaş, ötekine vur!" taktiği de var. Akılda kalsın diye ismi uydurdum. Aynı ülkeden oyuncular birbirlerini fazla yormadan beraberlik yaparlarken özellikle azınlık konumunda olan güçlü bir ustaya karşı her tur kanlarının son damlasına kadar mücadele ederler. Kaybetseler bile sonraki turlar için onu yormuş olurlar. Bu taktik, Fischer'in şikayet ettiği meşhur durumdur. Fischer'in şikayeti sonrası Dünya Şampiyonluğu Adaylık Maçları, eleme usulüne çevrilmişti. Güncel bir örnek vermek gerekirse, bu taktiğin son kurbanlarından biri GM Rozentalis oldu. 2009 İstanbul Festivalinin en yüksek reytingli oyuncusu olan Rozentalis, 8 IM ve 2 GM'den oluşan 10 kişilik bir Gürcü satranççı grubuna bu şekilde yenik düştü. Kritik turlarda Gürcü oyuncular birbirlerini fazla yormazken Rozentalis her seferinde en iyi oyununu oynamak zorunda kaldı ve bir noktadan sonra, doğal olarak yoruldu. Turnuvayı Gürcü IM Babujian kazanırken GM Rozentalis 1. sırada başladığı turnuvayı ancak 11. sırada tamamlayabildi. Bence bu durum da maddi kazançtan çok dayanışma dürtüsüyle gerçekleştiğinden dolayı tam olarak şike sınıfına sokulamaz.
"Son virajı kestirme alayım." durumu. Son turda sizden çok daha güçlü bir oyuncuyla karşılaşmamak için, sondan önceki turda kazanılabilecek bir maçı beraberlikle bitirmektir. Bu kritik bir karardır, çünkü olası birincilik ödülünden feragat edersiniz. Onun yerine, atıyorum, üçüncülük ödülüna ulaşma şansınızı daha fazla görmüşsünüzdür. Burada da tam anlamıyla bir şikeden bahsedemeyiz, çünkü sonuç beraberliktir ve maddi kazanç peşinde olmaktan ziyade feragat vardır.
"Birbirimizi kırmayalım, zayıfları kıralım." durumu. Takım maçlarında gözlemlenir. Özellikle Kulüpler Şampiyonası gibi İsviçre usulü eşlendirmenin yapıldığı turnuvalarda iki favori, erken turlarda bile karşılaşsalar, birbirlerina kıymazlar. Nasılsa bir sonraki tur 7-1'lik, 6-2'lik bir galibiyet kapıdadır, birbirlerini üzmelerinin anlamı yoktur. Şikeden ziyade yarı korkakça - yarı stratejik bir durumdur. Fazla itiraz edilmemelidir.
"Son turda kazaya kurban gitmeyelim."durumu. Son tur takımların her ikisine de beraberlik yetmektedir. Bu sadece satrançta değil, futbolda da çok sık görülen şike dışı bir durumdur. Takımların veya oyuncuların reytingleri ne olursa olsun, son maçta kazaya uğramak istemezler. Mümkünse dostane bitsindir o maç.
atti'nin paylaştığı bağlantıda çok ilginç bir yazı var, soluksuz okudum. Benim anladığım şu ki Crisan denen çakma GM, maçları parayla satın alıyor. Arkadaşın maddi durumu çok iyi herhalde, bu işe kolayından heves etmiş. FIDE'nin tayin ettiği kurul, oyuncunun böylesi bir oyun gücünde olmadığını tespit etmesine ve bu doğrultuda bir rapor hazırlamasına rağmen FIDE ne yapmış dersiniz? Sadece reytingini dondurmuş, silmemiş. Adam 2588 olarak ortalarda gezinmeye devam ediyor!
Genel anlamda Abdülkadir Bey'in söylediklerine katılıyorum, şike endüstrisiz olmaz. Şikenin tanımını iyi yapmak gerek, öncelikle. Bence şike, kısa veya orta vadede ekonomik bir çıkar elde etmek amacıyla bir takımın veya oyuncunun, normal gücünü bilerek sergilememesi, zayıf oynamasıdır. Bunun dışında hiçbir şeyi şike olarak görmüyorum, teşvik primi dahil.
Endüstri dışı bir takım "paslaşmalar" ise şike sayılır mı, sayılmaz mı, bunu tartışabiliriz.
Örneğin, Azeri bir arkadaşım "borç" kavramından bahsetmişti. Diyelim ki Mehmet IM normlarını tamamlamış, ama IM olabilmesi için 2400 barajını geçmesi gerek. O andaki reytingi ise atıyorum, 2397. GM Ahmet'le karşılaşıyorlar, Ahmet o tur Mehmet'e "borç" veriyor. Yalnız öğrendiğime göre borcun bir şartı varmış: Tahsilat mutlaka ve mutlaka bir sonraki eşleşmede olmalıymış, isterse maçı geri verecek olan Mehmet turnuvayı o maçtan dolayı kaybedecek olsun, mutlaka maçı vermeliymiş. Direk bir ekonomik çıkardan ziyade bireysel bir hedef var burada, bana şike gibi gelmiyor.
"Adamınla tokalaş, ötekine vur!" taktiği de var. Akılda kalsın diye ismi uydurdum. Aynı ülkeden oyuncular birbirlerini fazla yormadan beraberlik yaparlarken özellikle azınlık konumunda olan güçlü bir ustaya karşı her tur kanlarının son damlasına kadar mücadele ederler. Kaybetseler bile sonraki turlar için onu yormuş olurlar. Bu taktik, Fischer'in şikayet ettiği meşhur durumdur. Fischer'in şikayeti sonrası Dünya Şampiyonluğu Adaylık Maçları, eleme usulüne çevrilmişti. Güncel bir örnek vermek gerekirse, bu taktiğin son kurbanlarından biri GM Rozentalis oldu. 2009 İstanbul Festivalinin en yüksek reytingli oyuncusu olan Rozentalis, 8 IM ve 2 GM'den oluşan 10 kişilik bir Gürcü satranççı grubuna bu şekilde yenik düştü. Kritik turlarda Gürcü oyuncular birbirlerini fazla yormazken Rozentalis her seferinde en iyi oyununu oynamak zorunda kaldı ve bir noktadan sonra, doğal olarak yoruldu. Turnuvayı Gürcü IM Babujian kazanırken GM Rozentalis 1. sırada başladığı turnuvayı ancak 11. sırada tamamlayabildi. Bence bu durum da maddi kazançtan çok dayanışma dürtüsüyle gerçekleştiğinden dolayı tam olarak şike sınıfına sokulamaz.
"Son virajı kestirme alayım." durumu. Son turda sizden çok daha güçlü bir oyuncuyla karşılaşmamak için, sondan önceki turda kazanılabilecek bir maçı beraberlikle bitirmektir. Bu kritik bir karardır, çünkü olası birincilik ödülünden feragat edersiniz. Onun yerine, atıyorum, üçüncülük ödülüna ulaşma şansınızı daha fazla görmüşsünüzdür. Burada da tam anlamıyla bir şikeden bahsedemeyiz, çünkü sonuç beraberliktir ve maddi kazanç peşinde olmaktan ziyade feragat vardır.
"Birbirimizi kırmayalım, zayıfları kıralım." durumu. Takım maçlarında gözlemlenir. Özellikle Kulüpler Şampiyonası gibi İsviçre usulü eşlendirmenin yapıldığı turnuvalarda iki favori, erken turlarda bile karşılaşsalar, birbirlerina kıymazlar. Nasılsa bir sonraki tur 7-1'lik, 6-2'lik bir galibiyet kapıdadır, birbirlerini üzmelerinin anlamı yoktur. Şikeden ziyade yarı korkakça - yarı stratejik bir durumdur. Fazla itiraz edilmemelidir.
"Son turda kazaya kurban gitmeyelim."durumu. Son tur takımların her ikisine de beraberlik yetmektedir. Bu sadece satrançta değil, futbolda da çok sık görülen şike dışı bir durumdur. Takımların veya oyuncuların reytingleri ne olursa olsun, son maçta kazaya uğramak istemezler. Mümkünse dostane bitsindir o maç.