11-09-2012, 13:03
Günay Özgür Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Merhaba,
Ben Bulgaristan'da doğmuş ve 11 yaşına kadar orada yaşamış biri olarak bir gözlemimi sizinle paylaşmak istiyorum.Yaşadığım dönemde Komunizm rejimi vardı. 1nci sınıfta okullar yeni açıldığında 1 veya 2nci haftasında spor branşlarında ehli hocalar sınıfa girip mesela satranca ilgi duyan ve ders almak isteyenlerin isimlerini alıyorlardı. ardından o şehrin spor kültür merkezi gibi de düşünebileceğimiz bir merkezde okul saatleri dışında haftanın birkaç günü eğitimini alıyorduk. Bu diğer branşlar için de geçerli idi. futbola ilgi duyanlar okulda değil şehrin stadyumunda fulbol eğitimini o branşın ehli hocalarından alıyorduk. Aynı şekilde diğer sporları da okulda değil yerinde alıyorduk.
Özetle öğrencilerin ilgi duyacağı sporlara yönlendirmek bence daha akıllıca olur. Tabiiki ilgi duydukları sporda ilerlemek için o sporun ehli hocalarından eğitim almaları sağlanmalıdır.
Bu şekilde belkide toplamda branşlarda daha az sporcu çıkacaktır. Az ama öğrencinin ilgisi doğrultusunda seçildiği için daha verimli ve başarılı olacağını düşünüyorum.
Herkese zorunlu satranç dersi verilmesi bence başarıya giden yol olmadığını düşünüyorum.
Değerli fikirlerinizi paylaşmanızı rica ederim.
Saygılarımla,
Çok bilgilendirici yazmışsınız.
Genelde bir sporda yukarı çıkmanın bilinen metodu, o alanda en iyi olan ülkelerin sporcu yetiştirme yöntemini uygulamak, o metoda bağlı kalmak şartı ile çalıştırıcılarını da ithal etmektir.
Bizde halterdeki sıçrama sırf Naim'in gelmesi ile değil, gelirken ciddi çalışma yöntemlerini getirmesi ile oldu.
Mesela Çin yüzmeye büyük yatırım yaparken, Avustralya'daki şampiyon yetiştirme yöntemini olduğu gibi transfer ederken, bu sistemi kuran yüzme hocalarını de yüksek bedellerle transfer etti. Dahasını da yaptı, yaşam koşulları değişmesin diye hocaları Çin'e getirmedi, öğrencileri Avustralya'ya gönderdi.
Önemli olan bunu yaparken yani uluslararası kabul görmüş hocaları seçerken, o ülkede başarılı olmuş metodolojiyi de getirtebilmek. Kabaca elinizdeki planlamayı hocaya dayatmayacaksınız, adam onu başarılı kılmış çalışma yöntemi ve sistemi ile gelecek.
Bizde gelen hocaların ekolü ile, bizim ülkede uygulanan program arasında bir bağ yok. Hoca kim olursa olsun, uygulanan sistem Ali Nihat Yazıcı'nın kafasına göre uydurduğu bir model. Açıkçası model bile değil, baştan aşağı keyfilik.
Yani TFF başkanı bir sabah uyanıp güne keyifli başladıysa, nabız şeker falan normalse, o gün 3 Ukraynalı devşirip milli takıma sokabilir; gece uykuyu iyi alamadıysa, sabah Ektarina Atalık'ın sınırdışı edilmesini isteyebilir hissi uyandırıyor insanda.
O yüzden, Rus ekolünü de benimsesek, mucize bir teknoloji ile rahmetli Botvinik'i yerinden çıkarıp 1960'lı yıllara da götürsek, makro kararları verecek adamlar Ali Nihat Yazıcı, Tahsin Aktar falan.
Durum böyle olunca, turnuva sonuçlarının gizlendiği ama kapanış törenlerinde hep aynı zevatın konuşmalarının yer aldığı, işte 2030'larda nasıl başarılı olacağımızın anlatıldığı sayfaları okuyarak, gülüp eğlenmeye devam bence