13-09-2012, 15:55
Yılmaz Özdil'in yazısında maddi hatalar olduğu ve yazının hedefinin belirsizliği konusu çok doğru. Bir imkan bulduğumda ben de bu konuda bir iki cümle karalamak istiyorum sonra.
Ama 2023 takımı konusunda ciddi bir hata yapıldığını, buna kamuoyunun başlangıçta uynamdığını sadece konuyu "bu çocuklar başarısız olurlar" ekseninde, eksik olarak el alındığını düşünüyorum.
Bu çocukların ailelerinin ciddi manada hatalı olduğunu düşünüyorum. Sistemin yalancı süperman yaratmak üzerine kurulu tuzağına özellikle büyükşehirlerdeki veliler fena düşmüş durumdalar.
Hafta içi ders ve yabancı dil özel hocaları, cuma akşamı yüzme, cumartesi sabahı kuyruklu piyano, akşamı satranç hocası ile sicilya savunması ve ertesi gün de drama enstitüsü gibi tuhaf programlarla çocukların hayatı üzerine oynanıyor son yıllardır.
1) Sekiz, dokuz yaşındaki çocukların egosu yüksektir. Satrancın ne olduğunu kavrama konusunda da haklı olarak algı ve benimseme sorunları vardır. Sekiz yaşındaki bir çocuk için satranç bir zeka oyunudur ve o ego ile bir maçta yenildiğinde, zeki olmadığını düşünmeye başlar.
2) Bu yaştaki çocuklar için 40 dakikanın üzerindeki her spor kontrollü yapılmak mecburiyetindedir. Kaldı ki satrançtaki beyinsel efor, mekanik sporlarla (mesela masa tenisi ile) kıyaslanmayacak kadar güç gerektirir.
3) Satranç bireysel spordur. 9 yaşın altındaki çocuklar için ilk planda öngörülen, birlikte sevinip üzülecekleri ve yenilme olgusunu birliktelik ile kavrayabilecekleri takım sporlarıdır. Veya challange içermeyen bireysel sporlardır; jimnastik, yüzme gibi.
Hangi bireysel sporu yaparsa yapsın, küçük bir çocuğu 8 yaşında turnuva ortamına atmak en yüksek derecede riskli bir karardır.
Hele ki spotların üzerinde olduğu, her hamlesi ayrı stres gerektiren, her maç sonucunun aile, okul ve hatta bu olimpiyatlar özelinde Türkiye çapında tartışıldığı bir ortam, çocuklar için zararlıdır.
4) Bir anne babanın 8-9 yaşındaki bir çocuğu bu eforun içine atması bilinçsizlik ve yarı aydın egosu ile açıklanır. Bu çocukların bazıları daha alt düzeydeki turnuvalarda maç kaybedince ağlama krizlerine girebiliyorlar.
Ali Nihat Yazıcı'nın salt kişisel sansasyonunu yapmak uğruna (ve belki de diğer takımlarına tam güvenmediğinden hiç değilse burada yatırım yapıyor görüneyim korkusuna) arenaya saldığı çocuklarımızın bundan sonra ciddi bir moral destekle bir süre dinlendirilmesi gerekebilir.
Çocuk sağlığı ve ruh dünyası hiçbirşeyden önemli değil ve çocuklarını süperman gibi yetiştirdiğini sanıp da onların iç dünyası ile oynayan (en hafifinden tehlikeye atan) anne ve babalar açısından durum, olimpiyat sonuçlarından daha acıklı aslında.
Ama 2023 takımı konusunda ciddi bir hata yapıldığını, buna kamuoyunun başlangıçta uynamdığını sadece konuyu "bu çocuklar başarısız olurlar" ekseninde, eksik olarak el alındığını düşünüyorum.
Bu çocukların ailelerinin ciddi manada hatalı olduğunu düşünüyorum. Sistemin yalancı süperman yaratmak üzerine kurulu tuzağına özellikle büyükşehirlerdeki veliler fena düşmüş durumdalar.
Hafta içi ders ve yabancı dil özel hocaları, cuma akşamı yüzme, cumartesi sabahı kuyruklu piyano, akşamı satranç hocası ile sicilya savunması ve ertesi gün de drama enstitüsü gibi tuhaf programlarla çocukların hayatı üzerine oynanıyor son yıllardır.
1) Sekiz, dokuz yaşındaki çocukların egosu yüksektir. Satrancın ne olduğunu kavrama konusunda da haklı olarak algı ve benimseme sorunları vardır. Sekiz yaşındaki bir çocuk için satranç bir zeka oyunudur ve o ego ile bir maçta yenildiğinde, zeki olmadığını düşünmeye başlar.
2) Bu yaştaki çocuklar için 40 dakikanın üzerindeki her spor kontrollü yapılmak mecburiyetindedir. Kaldı ki satrançtaki beyinsel efor, mekanik sporlarla (mesela masa tenisi ile) kıyaslanmayacak kadar güç gerektirir.
3) Satranç bireysel spordur. 9 yaşın altındaki çocuklar için ilk planda öngörülen, birlikte sevinip üzülecekleri ve yenilme olgusunu birliktelik ile kavrayabilecekleri takım sporlarıdır. Veya challange içermeyen bireysel sporlardır; jimnastik, yüzme gibi.
Hangi bireysel sporu yaparsa yapsın, küçük bir çocuğu 8 yaşında turnuva ortamına atmak en yüksek derecede riskli bir karardır.
Hele ki spotların üzerinde olduğu, her hamlesi ayrı stres gerektiren, her maç sonucunun aile, okul ve hatta bu olimpiyatlar özelinde Türkiye çapında tartışıldığı bir ortam, çocuklar için zararlıdır.
4) Bir anne babanın 8-9 yaşındaki bir çocuğu bu eforun içine atması bilinçsizlik ve yarı aydın egosu ile açıklanır. Bu çocukların bazıları daha alt düzeydeki turnuvalarda maç kaybedince ağlama krizlerine girebiliyorlar.
Ali Nihat Yazıcı'nın salt kişisel sansasyonunu yapmak uğruna (ve belki de diğer takımlarına tam güvenmediğinden hiç değilse burada yatırım yapıyor görüneyim korkusuna) arenaya saldığı çocuklarımızın bundan sonra ciddi bir moral destekle bir süre dinlendirilmesi gerekebilir.
Çocuk sağlığı ve ruh dünyası hiçbirşeyden önemli değil ve çocuklarını süperman gibi yetiştirdiğini sanıp da onların iç dünyası ile oynayan (en hafifinden tehlikeye atan) anne ve babalar açısından durum, olimpiyat sonuçlarından daha acıklı aslında.