21-09-2012, 16:32
Sayın Abdulkadirbener;
Bende yazıyı okuyunca siyasi görüşler ilgimi çekti ve Ayn Rand Hanım'ın kısa öz geçmişini inceledim.Öncelikle kendisi Rusya'da, Saint Petersburg'ta doğmuş.Yani kendi ülkesini eleştirmektedir.Bu işi daha ilginç bir hale getiriyor.Kendisi yahudi bir aileden gelmektedir, bunu önemli bir nokta olarak düşünüyorum.Soğuk savaş sırasında bir fırsatını bularak Amerika'ya gidiş için izin almış ve dönmesi gerekirken,ülkesine bir daha geri dönmemiştir.Sonra orada biriyle evlenmiş.Birçok roman yazmış ve bunların bir kısmı da sinemaya aktarılmış.Eserlerinde ön plana çıkan, insan da ideal kişiliğin,bireysellikten geçtiğini savunması.Bireysellik burada bencillik anlamında değil;
-İnsan değerlerini ve hareketlerini mantık kullanarak seçmelidir,
-Bireylerin kendilerini başkaları için feda etmeden ve aynısını başkalarından beklemeden kendi amaçları için yaşamaya hakları vardır,
-Kimsenin bir başkasının haklarına güç kullanarak tecavüz etmeye ya da güç kullanarak ona kendi fikirlerini empoze etmeye hakkı yoktur.
Buradan yola çıkarak, devlet modeli olarak da;kapitalizm savunmuştur.Tabi günümüzde kapitalizmin dünyayı getirdiği durumu görseydi,belki fikirleri değişirdi.
Benim asıl vurgulamak istediğim konu,profesyonel satranççılarla ilgili yorumları;
-"Evet, Yoldaş,satranç bir kaçıştır,realiteden bir kaçıştır. Satranç, yaşamaktan korkan ortalamanın üstünde zekaya sahip olan,fakat aklını meşgalesiz tutamayan ve onu gerçek olmayan bir şeye adamış olan ve böylece reddetmiş olduğu canlı dünyayı anlaşılması çok güç olduğu için başkalarına teslim etmiş bir insan için bir "çıkıştır." Bir "uydurma oyun"dur
-"Siz satranç profesyonelleri özel bir dünyada yaşıyorsunuz; emniyetli,korunan,düzenli bir dünyada. Bu dünyada varoluşun tüm önemli ve temel prensipleri öylesine açık ve sağlam yerleşmiştir ve uyulmaktadır ki onların farkında olmak zorunda bile değilsiniz.Bu prensiplerin oyununuz için ön şartlar olduğunu bilmezsiniz - ve siz onlarla karşılaştığınızda,realitede onları veya onların ihlallerini tanımak zorunda değilsiniz. Sizin dünyanızda,onlar hakkında endişelenmek zorunda değilsiniz,tek yapmanız gereken şey düşünmedir."
-"Aritmetiğin aksine,satranç zihinsel çabanın temel eğilimi olan soyutluğu temsil etmez; onun zıddını temsil eder:zihinsel çabayı bir takım somut şeyler üzerinde odaklar ve bir aklın başka hiçbir şeye yeri kalmayacak şekilde karmaşık hesaplamalar yapmasını talep eder. Bir hareket ve mücadele illüzyonu yaratma yoluyla, satranç profesyonel oyuncunun aklını hayata karşı kritik olmayan,önem vermeyen bir pasifliğe indirger. Satranç,entelektüel çabanın motorunu yani "Ne için?" sorusunu ortadan kaldırır ve bir ölçüde korkutucu bir şey bırakır:amacından soyutlanmış entelektüel çaba."
-"Ancak Bobby Fischer'in davranışı sembolizmi bozmaktadır; fakat bu bir satranç uzmanının aklı ile realite arasındaki çatışmanın açık bir örneğidir. Kendinden emin,disiplinli ve parlak olduğu aşikar olan bir oyuncu gerçek dünya ile uğraşmak zorunda kalınca çökmektedir. O bir çocuk gibi aksilikler yapmaktadır,anlaşmaları bozmaktadır,rasgele taleplerde bulunmaktadır ve bir lise turnuvasındaki satranç oyununda kendini diskalifiye edecek olan bir tarzda kapris tavırlarına girmektedir. Bu nedenle o gerçek dünyaya,kendisini ondan kaçırtan şeytanı yani irrasyonelliği getirmektedir. Bir mektup imzalamaktan,herhangi bir ciddi sorumluluk almaktan korkan,hayatını nasıl yaşayacağını öğrenmek için mistik bir mezhebin keyfi fermanlarının rehberliğini arayan bir adam,muhteşem,kendinden emin bir adam değil, fakat anlık kızgınlık ve belki de bir hainlik hissiyle hırpalanmış trajik derecede çaresiz bir kurbandır."
Özellikle Fischer ile ilgili bu son alıntım benim çok dikkatimi çekti.Fischer için çok yetenekli olduğu aşikar diyor ama gerçek dünya ile karşı karşıya geldiğinde sınıfta kalmakta olduğunu örneklerle gösteriyor.Ben bu mektupta doğru yanlar gördüğüm için,satranca hiç bakmadığım açıdan bakmamı sağladığı için sizlerle paylaşmak istedim.Herkes kendince bir şeyler bulacağından eminim.
.
Bende yazıyı okuyunca siyasi görüşler ilgimi çekti ve Ayn Rand Hanım'ın kısa öz geçmişini inceledim.Öncelikle kendisi Rusya'da, Saint Petersburg'ta doğmuş.Yani kendi ülkesini eleştirmektedir.Bu işi daha ilginç bir hale getiriyor.Kendisi yahudi bir aileden gelmektedir, bunu önemli bir nokta olarak düşünüyorum.Soğuk savaş sırasında bir fırsatını bularak Amerika'ya gidiş için izin almış ve dönmesi gerekirken,ülkesine bir daha geri dönmemiştir.Sonra orada biriyle evlenmiş.Birçok roman yazmış ve bunların bir kısmı da sinemaya aktarılmış.Eserlerinde ön plana çıkan, insan da ideal kişiliğin,bireysellikten geçtiğini savunması.Bireysellik burada bencillik anlamında değil;
-İnsan değerlerini ve hareketlerini mantık kullanarak seçmelidir,
-Bireylerin kendilerini başkaları için feda etmeden ve aynısını başkalarından beklemeden kendi amaçları için yaşamaya hakları vardır,
-Kimsenin bir başkasının haklarına güç kullanarak tecavüz etmeye ya da güç kullanarak ona kendi fikirlerini empoze etmeye hakkı yoktur.
Buradan yola çıkarak, devlet modeli olarak da;kapitalizm savunmuştur.Tabi günümüzde kapitalizmin dünyayı getirdiği durumu görseydi,belki fikirleri değişirdi.
Benim asıl vurgulamak istediğim konu,profesyonel satranççılarla ilgili yorumları;
-"Evet, Yoldaş,satranç bir kaçıştır,realiteden bir kaçıştır. Satranç, yaşamaktan korkan ortalamanın üstünde zekaya sahip olan,fakat aklını meşgalesiz tutamayan ve onu gerçek olmayan bir şeye adamış olan ve böylece reddetmiş olduğu canlı dünyayı anlaşılması çok güç olduğu için başkalarına teslim etmiş bir insan için bir "çıkıştır." Bir "uydurma oyun"dur
-"Siz satranç profesyonelleri özel bir dünyada yaşıyorsunuz; emniyetli,korunan,düzenli bir dünyada. Bu dünyada varoluşun tüm önemli ve temel prensipleri öylesine açık ve sağlam yerleşmiştir ve uyulmaktadır ki onların farkında olmak zorunda bile değilsiniz.Bu prensiplerin oyununuz için ön şartlar olduğunu bilmezsiniz - ve siz onlarla karşılaştığınızda,realitede onları veya onların ihlallerini tanımak zorunda değilsiniz. Sizin dünyanızda,onlar hakkında endişelenmek zorunda değilsiniz,tek yapmanız gereken şey düşünmedir."
-"Aritmetiğin aksine,satranç zihinsel çabanın temel eğilimi olan soyutluğu temsil etmez; onun zıddını temsil eder:zihinsel çabayı bir takım somut şeyler üzerinde odaklar ve bir aklın başka hiçbir şeye yeri kalmayacak şekilde karmaşık hesaplamalar yapmasını talep eder. Bir hareket ve mücadele illüzyonu yaratma yoluyla, satranç profesyonel oyuncunun aklını hayata karşı kritik olmayan,önem vermeyen bir pasifliğe indirger. Satranç,entelektüel çabanın motorunu yani "Ne için?" sorusunu ortadan kaldırır ve bir ölçüde korkutucu bir şey bırakır:amacından soyutlanmış entelektüel çaba."
-"Ancak Bobby Fischer'in davranışı sembolizmi bozmaktadır; fakat bu bir satranç uzmanının aklı ile realite arasındaki çatışmanın açık bir örneğidir. Kendinden emin,disiplinli ve parlak olduğu aşikar olan bir oyuncu gerçek dünya ile uğraşmak zorunda kalınca çökmektedir. O bir çocuk gibi aksilikler yapmaktadır,anlaşmaları bozmaktadır,rasgele taleplerde bulunmaktadır ve bir lise turnuvasındaki satranç oyununda kendini diskalifiye edecek olan bir tarzda kapris tavırlarına girmektedir. Bu nedenle o gerçek dünyaya,kendisini ondan kaçırtan şeytanı yani irrasyonelliği getirmektedir. Bir mektup imzalamaktan,herhangi bir ciddi sorumluluk almaktan korkan,hayatını nasıl yaşayacağını öğrenmek için mistik bir mezhebin keyfi fermanlarının rehberliğini arayan bir adam,muhteşem,kendinden emin bir adam değil, fakat anlık kızgınlık ve belki de bir hainlik hissiyle hırpalanmış trajik derecede çaresiz bir kurbandır."
Özellikle Fischer ile ilgili bu son alıntım benim çok dikkatimi çekti.Fischer için çok yetenekli olduğu aşikar diyor ama gerçek dünya ile karşı karşıya geldiğinde sınıfta kalmakta olduğunu örneklerle gösteriyor.Ben bu mektupta doğru yanlar gördüğüm için,satranca hiç bakmadığım açıdan bakmamı sağladığı için sizlerle paylaşmak istedim.Herkes kendince bir şeyler bulacağından eminim.
.