05-10-2012, 10:00
Sayın Demircin,
“Hem güzel görün, güzel düşünün” diyorsunuz hem de olacaklar üzerine kötümser düşüp kararınızı veriyorsunuz. Tavsiyeye önce veren uymalı değil mi?
Yıllarım yöneticilik yapmak ve yöneticilerle çalışmakla geçti. Yöneticilerin tutumlarıyla ilgili gördüğümün özeti şudur: “Evdeki hesap çarşıya uymaz!”
Önceki seçimde kimi değer verdiğim arkadaşlarım pek tanımadığımız ama etkili olduğunu düşündükleri bir isim etrafında birleştiler. Düşünceleri o başkan olunca esas olarak karar mekanizmalarında kendilerinin yer alacağı varsayımına dayanıyordu. Ben o zaman onları uyarmıştım: Sandığınız gibi olmayacak, seçilecek başkan kendi yolunu çizecek diye. Neler olacağını görmek için seçimi kazanmalarını çok isterdim.
Aynı şeyi şimdi de söyleyebilirim. Gülkız Tülay seçilince kimsenin yörüngesine girmeyecektir. Kısa bir süre sonra kendini toparlayıp özgün kararlarını verecektir. Herkes hesabını buna göre yapsın! Geçmişte bunun örnekleri de vardır: Halıcı, Olgaç’ı ne kadar dinlemiştir? Dinlemeyi bırakın bir ara ilişkiler son derece bozulmuştur bile. Halıcı İpek’i (İpek her ne kadar başkan olmamış olsa da Halıcı için adaylıktan çekilmiştir) ne kadar dinlemiştir? Onların da ilişkileri bozulmuştur. Yazıcı, Olgaç’ı ne kadar dinlemiştir? Kısaca “şu seçilsin ben idare edeyim” bir hayal düşüncedir.
Bu seçimde Cengiz Keleş’in doğrudan kendisinin aday olmasını takdir ettim. Doğrusu da budur.
Süreç gösteriyor ki, habire biz bir aileyiz diyoruz ama aile olmayı başaramıyoruz. Seçimlerde bölünüp taraflar oluyoruz. Umarım bu seçimlerde şeytanın bacağını kırar yeni bir sayfa açarız.
Her iki adaya da başarılar dilerim.
“Hem güzel görün, güzel düşünün” diyorsunuz hem de olacaklar üzerine kötümser düşüp kararınızı veriyorsunuz. Tavsiyeye önce veren uymalı değil mi?
Yıllarım yöneticilik yapmak ve yöneticilerle çalışmakla geçti. Yöneticilerin tutumlarıyla ilgili gördüğümün özeti şudur: “Evdeki hesap çarşıya uymaz!”
Önceki seçimde kimi değer verdiğim arkadaşlarım pek tanımadığımız ama etkili olduğunu düşündükleri bir isim etrafında birleştiler. Düşünceleri o başkan olunca esas olarak karar mekanizmalarında kendilerinin yer alacağı varsayımına dayanıyordu. Ben o zaman onları uyarmıştım: Sandığınız gibi olmayacak, seçilecek başkan kendi yolunu çizecek diye. Neler olacağını görmek için seçimi kazanmalarını çok isterdim.
Aynı şeyi şimdi de söyleyebilirim. Gülkız Tülay seçilince kimsenin yörüngesine girmeyecektir. Kısa bir süre sonra kendini toparlayıp özgün kararlarını verecektir. Herkes hesabını buna göre yapsın! Geçmişte bunun örnekleri de vardır: Halıcı, Olgaç’ı ne kadar dinlemiştir? Dinlemeyi bırakın bir ara ilişkiler son derece bozulmuştur bile. Halıcı İpek’i (İpek her ne kadar başkan olmamış olsa da Halıcı için adaylıktan çekilmiştir) ne kadar dinlemiştir? Onların da ilişkileri bozulmuştur. Yazıcı, Olgaç’ı ne kadar dinlemiştir? Kısaca “şu seçilsin ben idare edeyim” bir hayal düşüncedir.
Bu seçimde Cengiz Keleş’in doğrudan kendisinin aday olmasını takdir ettim. Doğrusu da budur.
Süreç gösteriyor ki, habire biz bir aileyiz diyoruz ama aile olmayı başaramıyoruz. Seçimlerde bölünüp taraflar oluyoruz. Umarım bu seçimlerde şeytanın bacağını kırar yeni bir sayfa açarız.
Her iki adaya da başarılar dilerim.