08-11-2012, 22:26
Kazandığı seçimden dolayı Gülkız Tulay'ı tebrik ediyorum. Yeni görevi hayırlı-uğurlu olsun.
Görücü usulü evlilikleri bilirsiniz. Anneler görür, beğenir. Çocuklar evlenir. Şansları yaver giderse geçinir giderler, gitmezse sineye çekerler. Ülkemizde satrancın durumu şimdilik budur. Satrançla alakası olmayan, söz sahibi olmayı hak etmeyen kişiler satrancı kimlerin yöneteceğini belirlemektedirler. Bu işlem sırasında satranççıların görüşlerine başvuran yoktur. Tıpkı evlendirilecek gençlerin görüşlerini kimsenin dinlemediği gibi...
Bu tuhaf durumun tek sorumlusu, birlik olmayı beceremeyen satranççılar topluluğudur. Tahta başında dünyaları gören, bir milyon hesap yapabilen, aslan kesilen, ukalalıklarından geçilmeyen bazı satranççılar, gerçek hayattan tamamen kopuk durumdadırlar. Gerçek hayattaki bu pasiflikleri, iletişimsizlikleri ve küçük hesapları sayesinde birileri kendilerini tabiri caizse koyun gibi gütmektedirler. Kendilerini dev aynalarında gören bazı satranççılar, sistemin küçücük bir parçası bile olmayı başaramamaktadırlar. Farkında olmadan işledikleri bu suçun telafi edilebilir, affedilebilir bir yanı yoktur.
Kurulu düzende elde edilen göstermelik galibiyeti zafer sanan birileri var. Bunlara göre önemli olan kalplerde yer etmek değil, şapkadan tavşan çıkarır gibi sandıktan yönetim kurulu çıkarmaktır. Nitekim istediklerini başarmışlar, aynı numarayı çekmeyi bir kez daha başarmışlardır. Hayırlı olsun.
Eski başkan Ali Nihat Yazıcı, sözümona "seçim kaybetmeyen tek başkan" ünvanını ele geçirdiği için keyifleniyordur. Önümüzdeki günlerde bu tamlamayı kendisinin ağzından defalarca duyacağınızdan kuşkunuz olmasın. Zira son beyanatlarına bakıldığında gerek Murat Kul, gerekse Gülkız Tulay "seçim kaybetmiş olmak-olmamak" meselesine fazlasıyla takılmışlar. Sayısal skor onlar için çok önemli.
Centilmenlik naraları atanlar, bu naraları sadece galibiyetlerin ardından atabilirler. Önemli olan kaybettikten sonra bile centilmen olabilmektir. Kaybedilen ECU seçimlerinin ardından Ali Nihat Yazıcı'nın hiç de centilmence davranmadığı, daha dün gibi aklımızda. Bir ihtimal, Cengiz Keleş bu seçimi kazanmış olsaydı, kaybeden tarafta centilmenliğin esamesi bile okunmazdı. Bu gerçeği hepimiz bal gibi biliyoruz.
Bir eleştirim de Cengiz Bey'e olacak. Röportajlardan birinde kendisine "Dört yılda bir seçim zamanında aktif oluyorsunuz. Propagandaya neden bu kadar ara veriyorsunuz?" anlamında bir soru yöneltilmişti. Kendisinin verdiği cevap "İl il temsilcilikleri mi gezeceğim? Buna yeterince vaktim yok." şeklinde olmuştu. Eğer üç buçuk yıl tekrar ortadan kaybolacaksanız, lütfen önümüzdeki seçimlere adaylığınızı koymayın. Aralıklarla yapacağınız ziyaretler, gerekirse turistik gezilerde gidilen illerde kısa sohbetler, önümüzdeki seçim dönemi için güncellenmeyecek bir internet sitesi kurmaktan çok daha yararlı olacaktır.
Proje mi dediniz Feti Bey? Kazananlar bu sorunuzu duymazlar, duyamazlar. Galibiyetlerini kutlamakla meşguller.
Görücü usulü evlilikleri bilirsiniz. Anneler görür, beğenir. Çocuklar evlenir. Şansları yaver giderse geçinir giderler, gitmezse sineye çekerler. Ülkemizde satrancın durumu şimdilik budur. Satrançla alakası olmayan, söz sahibi olmayı hak etmeyen kişiler satrancı kimlerin yöneteceğini belirlemektedirler. Bu işlem sırasında satranççıların görüşlerine başvuran yoktur. Tıpkı evlendirilecek gençlerin görüşlerini kimsenin dinlemediği gibi...
Bu tuhaf durumun tek sorumlusu, birlik olmayı beceremeyen satranççılar topluluğudur. Tahta başında dünyaları gören, bir milyon hesap yapabilen, aslan kesilen, ukalalıklarından geçilmeyen bazı satranççılar, gerçek hayattan tamamen kopuk durumdadırlar. Gerçek hayattaki bu pasiflikleri, iletişimsizlikleri ve küçük hesapları sayesinde birileri kendilerini tabiri caizse koyun gibi gütmektedirler. Kendilerini dev aynalarında gören bazı satranççılar, sistemin küçücük bir parçası bile olmayı başaramamaktadırlar. Farkında olmadan işledikleri bu suçun telafi edilebilir, affedilebilir bir yanı yoktur.
Kurulu düzende elde edilen göstermelik galibiyeti zafer sanan birileri var. Bunlara göre önemli olan kalplerde yer etmek değil, şapkadan tavşan çıkarır gibi sandıktan yönetim kurulu çıkarmaktır. Nitekim istediklerini başarmışlar, aynı numarayı çekmeyi bir kez daha başarmışlardır. Hayırlı olsun.
Eski başkan Ali Nihat Yazıcı, sözümona "seçim kaybetmeyen tek başkan" ünvanını ele geçirdiği için keyifleniyordur. Önümüzdeki günlerde bu tamlamayı kendisinin ağzından defalarca duyacağınızdan kuşkunuz olmasın. Zira son beyanatlarına bakıldığında gerek Murat Kul, gerekse Gülkız Tulay "seçim kaybetmiş olmak-olmamak" meselesine fazlasıyla takılmışlar. Sayısal skor onlar için çok önemli.
Centilmenlik naraları atanlar, bu naraları sadece galibiyetlerin ardından atabilirler. Önemli olan kaybettikten sonra bile centilmen olabilmektir. Kaybedilen ECU seçimlerinin ardından Ali Nihat Yazıcı'nın hiç de centilmence davranmadığı, daha dün gibi aklımızda. Bir ihtimal, Cengiz Keleş bu seçimi kazanmış olsaydı, kaybeden tarafta centilmenliğin esamesi bile okunmazdı. Bu gerçeği hepimiz bal gibi biliyoruz.
Bir eleştirim de Cengiz Bey'e olacak. Röportajlardan birinde kendisine "Dört yılda bir seçim zamanında aktif oluyorsunuz. Propagandaya neden bu kadar ara veriyorsunuz?" anlamında bir soru yöneltilmişti. Kendisinin verdiği cevap "İl il temsilcilikleri mi gezeceğim? Buna yeterince vaktim yok." şeklinde olmuştu. Eğer üç buçuk yıl tekrar ortadan kaybolacaksanız, lütfen önümüzdeki seçimlere adaylığınızı koymayın. Aralıklarla yapacağınız ziyaretler, gerekirse turistik gezilerde gidilen illerde kısa sohbetler, önümüzdeki seçim dönemi için güncellenmeyecek bir internet sitesi kurmaktan çok daha yararlı olacaktır.
Proje mi dediniz Feti Bey? Kazananlar bu sorunuzu duymazlar, duyamazlar. Galibiyetlerini kutlamakla meşguller.