17-11-2012, 02:13
Sevgili Ethem, yazdıklarına ilişkin bir konuya değineceğim. Daha doğrusu, yazdıklarına değil, daha çok sana ilişkin bir konuya.
Yazdıklarından anlaşılan, derin bir üzüntü, düşkırıklığı ve öfke içindesin. Gördüklerinden, düşündüklerinden sonra bunlar doğaldır. Dahası, böyle duygular içinde olmaman yanlış olurdu. Ancak, haklı bir öfke duymak başkadır, öfkeyle gözünü karartıp haksız yere herkesi seni öfkelendirenlerle aynı sınıfa katmak ve bu gözle tüm dünyayı veya ülkeyi yorumlamaya kalkmak başkadır. Hiç kuşkusuz çok bilmiş(!) ve deneyimli(!) büyüklerinden de etkilenerek, ülkende herşeyi çirkin ve değersiz görür bir dil kullanmışsın. Oysaki Mevlananın çok güzel bir sözü vardır: Her baktığın yerde aynı pisliği görüyorsan, o pislik senin gözündedir. Bu söz üzerinde biraz düşün lütfen.
İnsanlara güvenmeye ve onlara karşı iyi niyet beslemeye deneyimsizlik,saflık ve çömezlik diyen kocamanlara(!) bundan sonra da istemediğin kadar çok rastlayacaksın. Bu arkadaşların deneyimlilikten neyi kasdettiklerini Oşo oldukça güzel biçimde ortaya koymuş:
"İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheciler olmayı öğrenir. İnsanların deneyim dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana deneyimli derler: Onun çok deneyimli, çok akıllı, çok kurnaz bir insan olduğunu, onu kimsenin kandıramayacağını söylerler... O zaman çok tuhaf bir olay meydana gelir: İnsanlar, başka insanları sevemez, çünkü insanlar çok aldatıcı olabilir; nesneleri sevmeye başlarlar. Büyük bir sevgi ihtiyacı olduğu için, onun yerine koyacak bir şeyler bulmaya devam ederler: Kimisi evini sever, kimisi arabasını sever, kimisi elbiselerini sever, kimisi parayı sever."
İşte, bu memleketten adam olmaz, bunların hepsi koyundur, satranççılar bunu hakediyor gibi söylemlerde bulunanların deneyimliliği, böyle bir deneyimliliktir. Bilmişlikleri, işte böyle bir bilmişliktir. Sen onlar gibi olma aslanım. İnsanlara, ülkene, kendine, yaşama, Tanrıya güven. Aldan, tekrar güven. Seninle alay etsinler, güvenmeye devam et. Atatürkle de aynı biçimde alay ettiler, Hz. Muhammedle de, Aynştaynla da veya büyük bir iş başarmış aklına gelebilecek herhangi bir kimseyle de. Güvenini yitirdiğinde tekrar toparlan, tekrar güven.
Belli ki duyguları ve mantığı güçlü birisisin. Böyle kişiler, bu ikisini dengede tutamadığı sürece mutlu olamaz ve yeteneğinin elverdiği en önemli işleri yapamaz.
Her baktığın yeri pislik olarak görürsen, kendileri için mücadele etmeye değer birilerini bulamazsan, o birilerine karşı kalbinde sınırsız bir sevgi hatta aşk, umut ve istek taşımazsan, mücadele etmen gereken kişilere karşı mücadele gücünü nereden bulacaksın? Şöyle bir bak çevrene, çok güzel insanlar göreceksin. Bu ülkenin en güzel şeyleri hakeden o insanlarına sen de saygı göstermezsen, kimden saygı göstermesini isteyeceksin?
Yazdıklarından anlaşılan, derin bir üzüntü, düşkırıklığı ve öfke içindesin. Gördüklerinden, düşündüklerinden sonra bunlar doğaldır. Dahası, böyle duygular içinde olmaman yanlış olurdu. Ancak, haklı bir öfke duymak başkadır, öfkeyle gözünü karartıp haksız yere herkesi seni öfkelendirenlerle aynı sınıfa katmak ve bu gözle tüm dünyayı veya ülkeyi yorumlamaya kalkmak başkadır. Hiç kuşkusuz çok bilmiş(!) ve deneyimli(!) büyüklerinden de etkilenerek, ülkende herşeyi çirkin ve değersiz görür bir dil kullanmışsın. Oysaki Mevlananın çok güzel bir sözü vardır: Her baktığın yerde aynı pisliği görüyorsan, o pislik senin gözündedir. Bu söz üzerinde biraz düşün lütfen.
İnsanlara güvenmeye ve onlara karşı iyi niyet beslemeye deneyimsizlik,saflık ve çömezlik diyen kocamanlara(!) bundan sonra da istemediğin kadar çok rastlayacaksın. Bu arkadaşların deneyimlilikten neyi kasdettiklerini Oşo oldukça güzel biçimde ortaya koymuş:
"İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheciler olmayı öğrenir. İnsanların deneyim dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana deneyimli derler: Onun çok deneyimli, çok akıllı, çok kurnaz bir insan olduğunu, onu kimsenin kandıramayacağını söylerler... O zaman çok tuhaf bir olay meydana gelir: İnsanlar, başka insanları sevemez, çünkü insanlar çok aldatıcı olabilir; nesneleri sevmeye başlarlar. Büyük bir sevgi ihtiyacı olduğu için, onun yerine koyacak bir şeyler bulmaya devam ederler: Kimisi evini sever, kimisi arabasını sever, kimisi elbiselerini sever, kimisi parayı sever."
İşte, bu memleketten adam olmaz, bunların hepsi koyundur, satranççılar bunu hakediyor gibi söylemlerde bulunanların deneyimliliği, böyle bir deneyimliliktir. Bilmişlikleri, işte böyle bir bilmişliktir. Sen onlar gibi olma aslanım. İnsanlara, ülkene, kendine, yaşama, Tanrıya güven. Aldan, tekrar güven. Seninle alay etsinler, güvenmeye devam et. Atatürkle de aynı biçimde alay ettiler, Hz. Muhammedle de, Aynştaynla da veya büyük bir iş başarmış aklına gelebilecek herhangi bir kimseyle de. Güvenini yitirdiğinde tekrar toparlan, tekrar güven.
Belli ki duyguları ve mantığı güçlü birisisin. Böyle kişiler, bu ikisini dengede tutamadığı sürece mutlu olamaz ve yeteneğinin elverdiği en önemli işleri yapamaz.
Her baktığın yeri pislik olarak görürsen, kendileri için mücadele etmeye değer birilerini bulamazsan, o birilerine karşı kalbinde sınırsız bir sevgi hatta aşk, umut ve istek taşımazsan, mücadele etmen gereken kişilere karşı mücadele gücünü nereden bulacaksın? Şöyle bir bak çevrene, çok güzel insanlar göreceksin. Bu ülkenin en güzel şeyleri hakeden o insanlarına sen de saygı göstermezsen, kimden saygı göstermesini isteyeceksin?