17-11-2012, 08:54
önce şunu söyleyim burada mojo jojo nun yazdıklarına cevap vermek istemiyorum. hemen işi magazinleştirmiş. orhan ertan a da teşekkür ederim böyle bir kaç yazı gelse idi çok daha iyi olacaktı .ama biraz geciksede bu çok önemli konuya tam bir cevap verme zamanı geldi sanıyorum .
bizim yaklaşımızın sonuca etki ettiğini kabul etmekle beraber, seçim kaybedici bir etkisi olduğunu düşünmüyorum . baştan sonucu belli bir seçimdi . neyse artık geçti ve gülkız tülay bizim başkanımız .şimdi gelelim esas konumuza .
burada arkadaşlarla bu meseleleri konuşurken bir çok örnekler verildi. kimisi TANSU ÇİLLER i kimisi YURY TOMASHENKO yu ve başka şeyler . hepsi kendi içinde tutarlı tabii . ben ise ingiltere kraliçesi 1. ELİZABETH ve GÜLER SABANCI yı örnek verdim .
bilen bilir 1 elizabeth VIII. henry nin kızıdır . VIII. henry nin oğlu olmamış, karısını sırf erkek çocuk doğuramadığı için idam etmiş bir kral. netice olarak 1. elizabeth mecburen kanuninin son dönemlerinde ingiltere kraliçesi olmuş biridir. kraliçe olduktan sonra kadıncağıza yapmadıklarını bırakmadılar. iftiralar isyanlar daha neler , az daha idam edilecekti incile 5 kez basarak yemin edip kellesini zor kurtardı. sonunda kraliçe düşündü taşındı önce magna cartayı atılmış sandıktan çıkardı sonra asillere alın ülkeyi yönetin dedi . ama gelenek göreneklere ve teamüllere göre . sonunda ülkesi ne oldu biliyormusunuz KURUMSALLAŞTI. hükümdarlığı zamanında ingiltere bir dünya devleti oldu . onun getirdiği yönetim anlayışı yerli yerine oturdu ve yıllarca devam etti ve halâ devam ediyor . şu an ingilterede anayasa bile yoksa bu kraliçe 1. elizabeth sayesindedir ve onun kurumsallaştırdığı ingiltere bir dünya devidir .ingilizlerde tarihlerinde bizimde tanıdığımız aslan yürekli richard ile değil daha ziyade kraliçeleri 1. elizabeth ile öğünürler .
gelelim ikinci örneğim GÜLER SABANCI ya
biliyorsunuz 70 li yıllarda türkiyede ilk holdingler kuruluyordu . önce koç holding ardından sabancı holding. sabancılar holdinglerini kuruyorlar ve o ona kadar pek tanınmamış turgut özal ı hoding koordinatörü olarak başa getiriyorlar . geleceğin cumhurbaşkanı işe koyuluyor , sonra bir bakıyorlar ki ; allah allah , kendi şirketlerinde ne sakıp sabancı nın ne erol sabancı nın lafı sözü geçmiyor, bu ne? demeden apar topar turgut özal ı işten kovuyorlar .bir iki sene sonra anlıyorlar ki TURGUT ÖZAL haklıymış. holding demek KURUM demekmiş , orada ne sakıp sabancının lafı geçer ne de özdermir sabancı nın .
bugün bütün iş dünyamız kurumsallaştı. iş adamlarımızda bütün dünyada büyük başarılar elde ediyorlar . sanayide ticarette neredeyse dünya devleri arasına gireceğiz . bu başarıyı özel şirketlerimizin KURUMSALLAŞMASINA borçluyuz .bir ayrıntıyıda buradan verivereyim; özel şirket kurumları devlet kurumlarından daha ciddi ,daha katı ve daha prensipli çalışır.
ve gün geldi hepimizin gururu GÜLER SABANCI sabancı holdingin başına geçti ve holdingi aslanlar gibi yönetiyor .dünyanın en etkili 100 kadını arasına girdi.
peki, TSF kurumsal bir yapıda mı? ali nihat yazıcı nın kitabında kurumsallık yoktur ve olmamıştır .12 yıllık başkanlığı sırasında kendisine rakip olanlar hep satranç federasyonunu kurumsallaştıracağız diye program yaparlardı ama malesef bu seçimde CENGİZ KELEŞin programında dahi böyle bir vaat göremedik .satranç federasyonunun kurumsal çalışmadığına dair burada onlarca örnek veriliyor ama ben bir tanesine,bu seçimde gözler önünde olup çok kimsenin farketmediğini söyleyeceğim .
bir başkan düşünün 12 yıl başkanlık yapmış görev süresi bitmiş çekiliyor. çekilirken '' HAYDİ GÜLKIZ HANIM KİM TUTAR SENİ'' diyerek adayını açıklıyor ve her türlü onun arkasına destek oluyor ve gülkız hanım seçiliyor. pekiii!!!!!! ya bir şey olsa idi ; her şey tersine dönüversede aniden CENGİZ KELEŞ kazanıverse idi ne olacaktı . türk satrancında başkanlık yapmış o kişi ne yapacaktı .kimin yüzüne bakabilecekti .hatta şunu söyleyim bir daha acaba satranç federasyonu binasına dahi gönül rahatlığı ile girip çıkabilecek mi idi . genel kurullara hangi yüzle gelecek kaç kişi saygı gösterecekti . KURUMSALLAŞMIŞ BİR FEDERASYONDA BIRAKAN BİR BAŞKAN BEN ŞU ADAYI DESTEKLİYORUM DİYEMEZ. herkese eşit mesafede durur.
ali nihat yazıcı satranç federasyonunu kurumsallaştırmak bir yana, onun üzerinden bir KORKU İMPARATORLUĞU kurmuştur . federasyonun korku imparatorluğuna dönüştüğünü gösteren yine burada onlarca örnek veriliyor . ben bu seçimde gözler önünde olanı vereceğim ; o da CENGİZ KELEŞ in kendisidir . cengiz keleş 8 yıl önce türkiyenin bir numaralı hakemi idi FİDE hakemi idi .8 yıldır görev verilmiyor . niçin? bitirmek, tüketmek için .gerekçe , vay! sen niçin karşıma aday oldun .
beyler; böyle bir federasyonla iç içeyiz.ve gülkız tülay asansörle çekilmiş paraşütle tepemize indirilmiştir .aynen TANSU ÇİLLER gibi . onun ben 14 senedir satrancın içindeyim , yok 8 senedir yönetimdeyim,yok iki senedir başkan yardımcısıyım demesi bizce kabul görmüyor . yok ana imiş , yok bacı imiş , yok satranca kadın eli değecekmiş , bunlara karnımız tok .
TÜRKİYE SATRANÇ FEDERASYONUNU KURUMSALLAŞTIRABİLECEK Mİ. ben ona bakarım .birde ilk olimpiyatta türkiye ne yapacak ona bakarım . bir bayanın başkan seçilmesinin ilmi şartları vardır , hemde bütün gelişmiş dünyada . böyle TANSU ÇİLLER gibi asansörle çıkarılıp paraşütle tepeye indirilmez. önce genel kurulda ve yönetim kurulunda bir kadın kontenjanı olur .%30 ,%35 gibi. bizim camiamızda böyle bir şey var mı ? bu %30 , 35 oran zamanla daha da yükselebilir tabii ve onlar seçilir seçilmez herkesle beraber sürüne sürüne zirveye çıkarlar . liyakatlerine göre eşit şartlarda yükselirler . böyle asansörle çek, paraşütle tepemize indir , bu ancak bizim gibi kadına karşı hastalıklı camialarda olur .
son yönetim kuruluda sırıtıyor yani .25 tane yönetim , denetim , disiplin kurulu, içinde bir başkan birde kendi kulübünün asbaşkanı nihal DUMAN .burası adana orası mersin, nihal duman bizce malum kişi, onu sanırım sayın başkanımız kendisine yâren olsun diye almış .
peki benim merak ettiğim şey şu ; yukardaki röportajı gerçekleştiren nilüfer çınar acaba karşılıklı çay içerken '' beni niye yönetime almadın'' diye bir şey sordu mu .''sen bayan bir başkan adayısın ; el yordamı ile bile olsa iki üç bayan alman gerekmez mi idi'' . vallahi ben nilüfer çınar ın yönetime girmesini daha sonra başkanımız olmasını isterim .
her neyse , bütün dünyada bir bayanın başkan seçilmesi için öncelikle o kurumun kurumsallaşması esastır. sonra gerek özel, gerekse kamu kurumlarında (buna partiler dahildir) lâfzı ile değilse bile ruhu ile bir kadın kontenjanı bulunur.var mı bizde??? bunlar seçildikleri an eşittir ve liyakatlerine göre yükselirler. bizim federasyonumuz ise kurumsallaşmak bir yana , bir cadı kazanı ve korku imparatorluğudur . bu şekilde bir bayanın orayı yönetmesi beklenemez. zaten son yönetim kuruluda ne olduğunu sırıtıyor .bu şekilde seçim bir özlemi yansıtıyor sadece, ilmi bilimselliği değil .bu ise camia hastalığıdır.
şimdilik bu kadar yazacağım . acaba sayın oktay erkan a sayın hüseyin aktaş a fikrimizden bir kırıntı gönderebildim mi .
hepiniz sağlıcakla kalın .
bizim yaklaşımızın sonuca etki ettiğini kabul etmekle beraber, seçim kaybedici bir etkisi olduğunu düşünmüyorum . baştan sonucu belli bir seçimdi . neyse artık geçti ve gülkız tülay bizim başkanımız .şimdi gelelim esas konumuza .
burada arkadaşlarla bu meseleleri konuşurken bir çok örnekler verildi. kimisi TANSU ÇİLLER i kimisi YURY TOMASHENKO yu ve başka şeyler . hepsi kendi içinde tutarlı tabii . ben ise ingiltere kraliçesi 1. ELİZABETH ve GÜLER SABANCI yı örnek verdim .
bilen bilir 1 elizabeth VIII. henry nin kızıdır . VIII. henry nin oğlu olmamış, karısını sırf erkek çocuk doğuramadığı için idam etmiş bir kral. netice olarak 1. elizabeth mecburen kanuninin son dönemlerinde ingiltere kraliçesi olmuş biridir. kraliçe olduktan sonra kadıncağıza yapmadıklarını bırakmadılar. iftiralar isyanlar daha neler , az daha idam edilecekti incile 5 kez basarak yemin edip kellesini zor kurtardı. sonunda kraliçe düşündü taşındı önce magna cartayı atılmış sandıktan çıkardı sonra asillere alın ülkeyi yönetin dedi . ama gelenek göreneklere ve teamüllere göre . sonunda ülkesi ne oldu biliyormusunuz KURUMSALLAŞTI. hükümdarlığı zamanında ingiltere bir dünya devleti oldu . onun getirdiği yönetim anlayışı yerli yerine oturdu ve yıllarca devam etti ve halâ devam ediyor . şu an ingilterede anayasa bile yoksa bu kraliçe 1. elizabeth sayesindedir ve onun kurumsallaştırdığı ingiltere bir dünya devidir .ingilizlerde tarihlerinde bizimde tanıdığımız aslan yürekli richard ile değil daha ziyade kraliçeleri 1. elizabeth ile öğünürler .
gelelim ikinci örneğim GÜLER SABANCI ya
biliyorsunuz 70 li yıllarda türkiyede ilk holdingler kuruluyordu . önce koç holding ardından sabancı holding. sabancılar holdinglerini kuruyorlar ve o ona kadar pek tanınmamış turgut özal ı hoding koordinatörü olarak başa getiriyorlar . geleceğin cumhurbaşkanı işe koyuluyor , sonra bir bakıyorlar ki ; allah allah , kendi şirketlerinde ne sakıp sabancı nın ne erol sabancı nın lafı sözü geçmiyor, bu ne? demeden apar topar turgut özal ı işten kovuyorlar .bir iki sene sonra anlıyorlar ki TURGUT ÖZAL haklıymış. holding demek KURUM demekmiş , orada ne sakıp sabancının lafı geçer ne de özdermir sabancı nın .
bugün bütün iş dünyamız kurumsallaştı. iş adamlarımızda bütün dünyada büyük başarılar elde ediyorlar . sanayide ticarette neredeyse dünya devleri arasına gireceğiz . bu başarıyı özel şirketlerimizin KURUMSALLAŞMASINA borçluyuz .bir ayrıntıyıda buradan verivereyim; özel şirket kurumları devlet kurumlarından daha ciddi ,daha katı ve daha prensipli çalışır.
ve gün geldi hepimizin gururu GÜLER SABANCI sabancı holdingin başına geçti ve holdingi aslanlar gibi yönetiyor .dünyanın en etkili 100 kadını arasına girdi.
peki, TSF kurumsal bir yapıda mı? ali nihat yazıcı nın kitabında kurumsallık yoktur ve olmamıştır .12 yıllık başkanlığı sırasında kendisine rakip olanlar hep satranç federasyonunu kurumsallaştıracağız diye program yaparlardı ama malesef bu seçimde CENGİZ KELEŞin programında dahi böyle bir vaat göremedik .satranç federasyonunun kurumsal çalışmadığına dair burada onlarca örnek veriliyor ama ben bir tanesine,bu seçimde gözler önünde olup çok kimsenin farketmediğini söyleyeceğim .
bir başkan düşünün 12 yıl başkanlık yapmış görev süresi bitmiş çekiliyor. çekilirken '' HAYDİ GÜLKIZ HANIM KİM TUTAR SENİ'' diyerek adayını açıklıyor ve her türlü onun arkasına destek oluyor ve gülkız hanım seçiliyor. pekiii!!!!!! ya bir şey olsa idi ; her şey tersine dönüversede aniden CENGİZ KELEŞ kazanıverse idi ne olacaktı . türk satrancında başkanlık yapmış o kişi ne yapacaktı .kimin yüzüne bakabilecekti .hatta şunu söyleyim bir daha acaba satranç federasyonu binasına dahi gönül rahatlığı ile girip çıkabilecek mi idi . genel kurullara hangi yüzle gelecek kaç kişi saygı gösterecekti . KURUMSALLAŞMIŞ BİR FEDERASYONDA BIRAKAN BİR BAŞKAN BEN ŞU ADAYI DESTEKLİYORUM DİYEMEZ. herkese eşit mesafede durur.
ali nihat yazıcı satranç federasyonunu kurumsallaştırmak bir yana, onun üzerinden bir KORKU İMPARATORLUĞU kurmuştur . federasyonun korku imparatorluğuna dönüştüğünü gösteren yine burada onlarca örnek veriliyor . ben bu seçimde gözler önünde olanı vereceğim ; o da CENGİZ KELEŞ in kendisidir . cengiz keleş 8 yıl önce türkiyenin bir numaralı hakemi idi FİDE hakemi idi .8 yıldır görev verilmiyor . niçin? bitirmek, tüketmek için .gerekçe , vay! sen niçin karşıma aday oldun .
beyler; böyle bir federasyonla iç içeyiz.ve gülkız tülay asansörle çekilmiş paraşütle tepemize indirilmiştir .aynen TANSU ÇİLLER gibi . onun ben 14 senedir satrancın içindeyim , yok 8 senedir yönetimdeyim,yok iki senedir başkan yardımcısıyım demesi bizce kabul görmüyor . yok ana imiş , yok bacı imiş , yok satranca kadın eli değecekmiş , bunlara karnımız tok .
TÜRKİYE SATRANÇ FEDERASYONUNU KURUMSALLAŞTIRABİLECEK Mİ. ben ona bakarım .birde ilk olimpiyatta türkiye ne yapacak ona bakarım . bir bayanın başkan seçilmesinin ilmi şartları vardır , hemde bütün gelişmiş dünyada . böyle TANSU ÇİLLER gibi asansörle çıkarılıp paraşütle tepeye indirilmez. önce genel kurulda ve yönetim kurulunda bir kadın kontenjanı olur .%30 ,%35 gibi. bizim camiamızda böyle bir şey var mı ? bu %30 , 35 oran zamanla daha da yükselebilir tabii ve onlar seçilir seçilmez herkesle beraber sürüne sürüne zirveye çıkarlar . liyakatlerine göre eşit şartlarda yükselirler . böyle asansörle çek, paraşütle tepemize indir , bu ancak bizim gibi kadına karşı hastalıklı camialarda olur .
son yönetim kuruluda sırıtıyor yani .25 tane yönetim , denetim , disiplin kurulu, içinde bir başkan birde kendi kulübünün asbaşkanı nihal DUMAN .burası adana orası mersin, nihal duman bizce malum kişi, onu sanırım sayın başkanımız kendisine yâren olsun diye almış .
peki benim merak ettiğim şey şu ; yukardaki röportajı gerçekleştiren nilüfer çınar acaba karşılıklı çay içerken '' beni niye yönetime almadın'' diye bir şey sordu mu .''sen bayan bir başkan adayısın ; el yordamı ile bile olsa iki üç bayan alman gerekmez mi idi'' . vallahi ben nilüfer çınar ın yönetime girmesini daha sonra başkanımız olmasını isterim .
her neyse , bütün dünyada bir bayanın başkan seçilmesi için öncelikle o kurumun kurumsallaşması esastır. sonra gerek özel, gerekse kamu kurumlarında (buna partiler dahildir) lâfzı ile değilse bile ruhu ile bir kadın kontenjanı bulunur.var mı bizde??? bunlar seçildikleri an eşittir ve liyakatlerine göre yükselirler. bizim federasyonumuz ise kurumsallaşmak bir yana , bir cadı kazanı ve korku imparatorluğudur . bu şekilde bir bayanın orayı yönetmesi beklenemez. zaten son yönetim kuruluda ne olduğunu sırıtıyor .bu şekilde seçim bir özlemi yansıtıyor sadece, ilmi bilimselliği değil .bu ise camia hastalığıdır.
şimdilik bu kadar yazacağım . acaba sayın oktay erkan a sayın hüseyin aktaş a fikrimizden bir kırıntı gönderebildim mi .
hepiniz sağlıcakla kalın .