19-11-2012, 16:35
Beni tanıyan herhangi birisi: İskender, Türklerin en özel, en yetenekli, en zeki ulus olduğunu düşünür ve bunu her fırsatta söyler. Kırkikincilik Onun hiç hoşuna gitmez.
Beni daha iyi anlamış birisi: İskender, Türklerin en özel, en yetenekli, en zeki ulus olduğunu idda etmez. Bunu bilir! Bu yüzden, değil 42. olması, Türkün 2. olması bile Onun gözünde yeterli değildir. İkinciliği, ancak birinciliğe yaklaşmak anlamı taşıyorsa bir başarı olarak değerlendirebilir. O da belki (Emin olamadım bak şimdi...). Ona göre Türkün yeri, ikinciden söz bile edilemeyecek düzeydeki birinciliktir. Türkiyenin ancak başka bir Türk devleti tarafından geçilmesini kabul edebilir.
Eğer olsaydı, beni çok iyi tanımış ve anlamış birisi: Polyanacılık mı! Polyanacılığı bırak, ne yapsan bu herifin gözünü doyuramazsın. Buna tüm heyecanınla Türkiye olarak ikinci olduk desen, yüzüne acı acı bakar, hevesini heyecanını kursağında bırakır (O da eğer yüzüne bakarsa). Birinci olduk desen, işte bu kez güler, birinciliğin tadını çıkarman için sana biraz süre tanır. Ama birkaç gün sonra Satranç ülkesi olmak demek, dünya birincisi olmak veya en büyük satranççıları üretmek, ya da en çok büyük usta çıkarmak değildir. Satranç ülkesi olmak demek, ülkenin her ilinin her ilçesinin her köyünde üst düzeyde satranç oynanması demektir der, senin başına iş açar. Çağımızda bir ilki gerçekleştirip onu da yapsan, diğer Türk devletlerinde de aynısının gerçekleştirilmesini ister. Onu da gerçekleştirsen, dünyanın en geride bırakılmış ülkelerinden başlayarak, diğer ülkeleri de kendi seviyesine çekmek ister. Bunu da becersen, satrancın değişik versiyonlarını kurumsallaştırıp her dalında Türkün birinciliğini ister. O da gerçekleşse, satranç oyununun kendisinin nasıl geliştirilebileceğine veya satrançtan üstün bir oyun yaratmaya takar. Onu da yapsan, yine yapılacak birşey bulur bu!
Ne doymasını bekle, ne de başarı dediğin şeyler senin için ne anlam taşıyorsa, İskender için de aynı anlamı taşıyacağını um. Türkün 42. olmasını, Türkün ve dünyanın doğasına aykırı görür. Ve eğer 42. olunmuşsa, buradaki yetersizliğin ve beceriksizliğin sporcularda değil, yöneticilerde olduğunu bilir.
Böyle birisi, satrancın adını kullanarak döndürdüğü ama satranç camiasına hiç akıtmadığı büyük paralardan her seferinde sözedip duran, olimpiyatlarda 42. olup da hiç sıkılmadan Türkiyede satrancı nerelerden nerelere getirdik diyen yöneticiler için, içinden neler geçiriyordur dersin?
Beni daha iyi anlamış birisi: İskender, Türklerin en özel, en yetenekli, en zeki ulus olduğunu idda etmez. Bunu bilir! Bu yüzden, değil 42. olması, Türkün 2. olması bile Onun gözünde yeterli değildir. İkinciliği, ancak birinciliğe yaklaşmak anlamı taşıyorsa bir başarı olarak değerlendirebilir. O da belki (Emin olamadım bak şimdi...). Ona göre Türkün yeri, ikinciden söz bile edilemeyecek düzeydeki birinciliktir. Türkiyenin ancak başka bir Türk devleti tarafından geçilmesini kabul edebilir.
Eğer olsaydı, beni çok iyi tanımış ve anlamış birisi: Polyanacılık mı! Polyanacılığı bırak, ne yapsan bu herifin gözünü doyuramazsın. Buna tüm heyecanınla Türkiye olarak ikinci olduk desen, yüzüne acı acı bakar, hevesini heyecanını kursağında bırakır (O da eğer yüzüne bakarsa). Birinci olduk desen, işte bu kez güler, birinciliğin tadını çıkarman için sana biraz süre tanır. Ama birkaç gün sonra Satranç ülkesi olmak demek, dünya birincisi olmak veya en büyük satranççıları üretmek, ya da en çok büyük usta çıkarmak değildir. Satranç ülkesi olmak demek, ülkenin her ilinin her ilçesinin her köyünde üst düzeyde satranç oynanması demektir der, senin başına iş açar. Çağımızda bir ilki gerçekleştirip onu da yapsan, diğer Türk devletlerinde de aynısının gerçekleştirilmesini ister. Onu da gerçekleştirsen, dünyanın en geride bırakılmış ülkelerinden başlayarak, diğer ülkeleri de kendi seviyesine çekmek ister. Bunu da becersen, satrancın değişik versiyonlarını kurumsallaştırıp her dalında Türkün birinciliğini ister. O da gerçekleşse, satranç oyununun kendisinin nasıl geliştirilebileceğine veya satrançtan üstün bir oyun yaratmaya takar. Onu da yapsan, yine yapılacak birşey bulur bu!
Ne doymasını bekle, ne de başarı dediğin şeyler senin için ne anlam taşıyorsa, İskender için de aynı anlamı taşıyacağını um. Türkün 42. olmasını, Türkün ve dünyanın doğasına aykırı görür. Ve eğer 42. olunmuşsa, buradaki yetersizliğin ve beceriksizliğin sporcularda değil, yöneticilerde olduğunu bilir.
Böyle birisi, satrancın adını kullanarak döndürdüğü ama satranç camiasına hiç akıtmadığı büyük paralardan her seferinde sözedip duran, olimpiyatlarda 42. olup da hiç sıkılmadan Türkiyede satrancı nerelerden nerelere getirdik diyen yöneticiler için, içinden neler geçiriyordur dersin?