26-11-2012, 21:51
Kolay cevap verilebilecek bir konu değil, oldukça kapsamlı.
Mümkün olduğunca kısaca açıklamaya çalışacağım:
1. Düşük seviyede bir oyuncu için satranç sinir ve stres yaratmaz. Aksine, sinirlerine hakim olmayı öğretir. Rakibin hamlesini beklemek, tuzaklara düşmek, başarılı ya da başarısız sonuçlansın bir tuzak hazırlamak, kişiye sabrı öğreten şeylerdir. ELO skalası vermeyeyim, kimsecikler alınmasın. Ya da vereyim, alınan alınsın: 1200-2200. Türkiye'deki satranç oynucularının büyük bir kısmı (kendim dahil) satrancın sinir-stres yaratmayacak basitlikte oynandığı gruba dahildir. Eğer bu seviyelerdeki oyuncuda bariz bir sinir-stres gözlemliyorsanız bu satrancın değil, sabırsız karakterin sorunudur. Biliniz ki bu oyuncu tavla ya da poker oynayıp kaybetse de aynı tepkileri verecektir. Halı sahada çalım yedikten sonra rakibine arkadan tekme sallayanlar, böylesi insanlardır.
2. Orta seviyelerde satranç, ilerlemek isteyen usta adayının sadece sabrını değil, tüm sinir sistemini yoklar. 2200-2500 arası oyuncuları bu gruba dahil edebiliriz. Neredeyse hiçbiri Türkçeye çevrilmemiş onlarca kitap okudum. Biyografik olanlar ilgimi her zaman çekmiştir. Özgeçmişlerini aktaran ve şu an tanınan büyükustaların en zorlu dönemleri, IM oldukları zamanlardır. Birçoğu için bu dönem, neredeyse 10 yıl sürmüş ve bu dönemler kendileri için çoğunlukla bunalımlıdır. Bazıları yaşadıkları şehri değiştirmek zorunda kalmış, bazıları profesyonel mesleklerini satranç adına terk etmiş, bazıları ise eşleriyle yollarını ayırmak zorunda kalmışlardır. Son derece yetenekli olup turnuva satrancını kaldıramayan yetenekli oyuncuları bu gruba dahil ediyorum. Hamle görme ve hesaplama konularında güçlü bir GM seviyesinde görünen bazı oyuncular, düşünce disiplinini sağlama ve sabretme konularındaki yetersizliklerinden dolayı hiçbir zaman potansiyellerinin tamamını satranç tahtasına yansıtamamaktadırlar. Bu oyuncuların birçoğu, yıldırım satrancını adeta bir yaşam amacı gibi görmekte ve her geçen gün yeteneklerinin biraz daha körelmesine seyirci kalmaktadırlar.
3. Üst seviyedeki satranççılarda stres ve sinir hayat geçindirmeyle ilgili değil, daha ziyade sportif kökenlidir. 2500 ve üstü oyuncuları dahil gördüğüm bu gruptaki satranççılar, sportif kaygı bakımından 2. paragraftakilerden daha yoğun duygular yaşayabilirler, ne var ki artık yollarını çizmişlerdir. Kafalarında "satranç mı, mühendislik mi?" diye bir soru olmadığından dolayı yaşadıkları stres yıkıcı değil, yapıcı ve sportif adrenalindir.
Kısaca, satranca başlayın efendim, sinir-stres sahibi olmazsınız.
Çevrenizde öyle birini gördüyseniz sadece satranç oynarken değil, tavla oynarken, balık tutarken, otobüs beklerken ya da sıkışık trafikte araba kullanırken sergilediği davranışlara dikkat ediniz. Sorunun satrançta değil, kişilikte olduğunu göreceksiniz.
Mümkün olduğunca kısaca açıklamaya çalışacağım:
1. Düşük seviyede bir oyuncu için satranç sinir ve stres yaratmaz. Aksine, sinirlerine hakim olmayı öğretir. Rakibin hamlesini beklemek, tuzaklara düşmek, başarılı ya da başarısız sonuçlansın bir tuzak hazırlamak, kişiye sabrı öğreten şeylerdir. ELO skalası vermeyeyim, kimsecikler alınmasın. Ya da vereyim, alınan alınsın: 1200-2200. Türkiye'deki satranç oynucularının büyük bir kısmı (kendim dahil) satrancın sinir-stres yaratmayacak basitlikte oynandığı gruba dahildir. Eğer bu seviyelerdeki oyuncuda bariz bir sinir-stres gözlemliyorsanız bu satrancın değil, sabırsız karakterin sorunudur. Biliniz ki bu oyuncu tavla ya da poker oynayıp kaybetse de aynı tepkileri verecektir. Halı sahada çalım yedikten sonra rakibine arkadan tekme sallayanlar, böylesi insanlardır.
2. Orta seviyelerde satranç, ilerlemek isteyen usta adayının sadece sabrını değil, tüm sinir sistemini yoklar. 2200-2500 arası oyuncuları bu gruba dahil edebiliriz. Neredeyse hiçbiri Türkçeye çevrilmemiş onlarca kitap okudum. Biyografik olanlar ilgimi her zaman çekmiştir. Özgeçmişlerini aktaran ve şu an tanınan büyükustaların en zorlu dönemleri, IM oldukları zamanlardır. Birçoğu için bu dönem, neredeyse 10 yıl sürmüş ve bu dönemler kendileri için çoğunlukla bunalımlıdır. Bazıları yaşadıkları şehri değiştirmek zorunda kalmış, bazıları profesyonel mesleklerini satranç adına terk etmiş, bazıları ise eşleriyle yollarını ayırmak zorunda kalmışlardır. Son derece yetenekli olup turnuva satrancını kaldıramayan yetenekli oyuncuları bu gruba dahil ediyorum. Hamle görme ve hesaplama konularında güçlü bir GM seviyesinde görünen bazı oyuncular, düşünce disiplinini sağlama ve sabretme konularındaki yetersizliklerinden dolayı hiçbir zaman potansiyellerinin tamamını satranç tahtasına yansıtamamaktadırlar. Bu oyuncuların birçoğu, yıldırım satrancını adeta bir yaşam amacı gibi görmekte ve her geçen gün yeteneklerinin biraz daha körelmesine seyirci kalmaktadırlar.
3. Üst seviyedeki satranççılarda stres ve sinir hayat geçindirmeyle ilgili değil, daha ziyade sportif kökenlidir. 2500 ve üstü oyuncuları dahil gördüğüm bu gruptaki satranççılar, sportif kaygı bakımından 2. paragraftakilerden daha yoğun duygular yaşayabilirler, ne var ki artık yollarını çizmişlerdir. Kafalarında "satranç mı, mühendislik mi?" diye bir soru olmadığından dolayı yaşadıkları stres yıkıcı değil, yapıcı ve sportif adrenalindir.
Kısaca, satranca başlayın efendim, sinir-stres sahibi olmazsınız.
Çevrenizde öyle birini gördüyseniz sadece satranç oynarken değil, tavla oynarken, balık tutarken, otobüs beklerken ya da sıkışık trafikte araba kullanırken sergilediği davranışlara dikkat ediniz. Sorunun satrançta değil, kişilikte olduğunu göreceksiniz.