03-12-2012, 15:15
Sevgili Erkin kardeşim,
Öncelikle ben teşekkür ederim.Düşüncelerini öneriler ekleyerek paylaşmanı son derece olumlu buluyorum.Bu konudaki yapıcı fikirlerine temel düşüncenden dolayı katılıyorum.
Ancak bazı saptamalar yapmak isterim.Gelişme ilkesinde önceliği,- ÇEVREDEN MERKEZE- tanımlamasıyla vermişsin.Bu,doğru.Ama tek başına ne kadar yeterli olabilir.Bu noktayı detaylıca tanımlayıp,ülke şartları içinde doğru örnek uygulamaları da dikkate alarak çözümlere ulaşabileceğimiz kanısındayım.Bu konudaki gözlem,tespit ve önerilerimi daha önceki yazılarımda belirtmiştim.
ÇEVREDEN MERKEZE –MERKEZDEN ÇEVREYE tanımlamalarına katılıyorum.Ben bunu,BÜYÜK ÇEMBER ve KÜÇÜK ÇEMBER olarak daha önce tanımlamıştım.BÜYÜK ÇEMBER den kastım,satrancın ülke genelindeki,tüm dolaylı kesimleriydi.Sporcusundan kulüp yöneticisine, hakemlerinden tüm sporcu velilerine,spor mevzuatından,organizasyonlarına ve tüm teşkilat çalışanlarına kadar.KÜÇÜK ÇEMBER ise,il teşkilatlarından belirlenen kriterlere göre oluşturulmuş, kurum ve kurulların temsilci-seçici,karar verici ,delegelerinin oluşturduğu GENEL KURUL ve ancak onun seçerek görev ve yetkilendirdiği YÖNETİM’ di.Önce bunu tesbit etmeliyiz.
Çünkü dikkat edilirse çok büyük bir katılımla oluşturulmuş GENEL KURUL ‘dan söz ediyoruz.En güçlü ve katılımcı yönetimi seçebilecek ,SATRANÇLA ilgili geleceğe yön verebilecek,içinde tüm kesimlerin yer aldığı GENEL KURUL’u...
Yani söz yerindeyse,SATRANCIN MİLLET MECLİSİ’ni…
Ben tüm gerçekçi ve sağlıklı çözümleri ancak bu noktadan sonra görebilirim.
Ama şu anda gördüklerimi şöyle sıralamam mümkündür ;
1- TSF , bağımsız bir federasyon olduktan sonra bulabildiği tek sponsor olan TÜRKİYE İŞ BANKASI bu anlamda gelir-gider anlamında kendi bankacılık anlayışı içinde etkinliklerin içinde olmuştur.Yeterlidir yada değildir, bunu tartışmıyorum.Çünkü bu konuda yeterli ekonomik altyapı bilgisine ,kurumlar arası ve kurum içi işleyiş bilgisine ve ortaya konabilecek her iddianın ispatlanmasına gerek vardır.
2- Devletin maddi desteği büyük oranda kalkmıştır.Federasyonlar özellikle bağımsız olanlar ekonomik anlamda kendi geleceklerini belirleme sorumluluklarıyla baş başa kalmışlardır.Bu federasyonların içinde gelir kaynakları açısından çok büyük maddi farklılıklar vardır.Futbol ,basketbol,voleybol ve satranç, federasyon olarak birbirinden çok farklı gelir- gider durumlarına sahiptirler .Yayın gelirleri,reklam gelirleri,maç hasılatları gibi dev kaynaklar,başka alt yapı çalışmalarına kaynak olarak aktarılabilir.
3- Ancak TSF nin de gelir kaynakları olmasına rağmen özellikle futbol ve basketbol ile kıyaslanamaz durumdadır.Çünkü ne bir sahası vardır bilmem 49 yıllığına kulanılabilecek,ne de devletin öz kaynaklarından kendisine aktarılabilmiş tesislere sahiptir.
4- Ama sırf bu sebeple bile, gerçekçi çözüme ulaşmak için, --- TOPLUMSAL YAPILANMA--- ihtiyacı,yıllardır hep kafamızın içinde sürekli yanıp duran ve kendini belli eden bir ışık olmasına karşın,nedense bu konuda yeterli cesaret gösteremeyiz.Adım atamayız
.
5- TSF’ nin illerimizde kütüphaneler açma teklifi çok güzel olmasına karşın hayatın içinde uygulanabilir mi acaba? Görsel teknoloji içinde bilgisayar diye DEV BİR KAYA dururken ?!
6- -İllerde başarılan işler arasındaki uçurum-tespitiniz son derece yerindedir.Kutluyorum.Ama şu çok önemli gözlemimi paylaşmak isterim.BİLİYORUM BANA BAZI SATRANÇÇI ARKADAŞLARIM yine çok kızacaklar.Ama belirtmek durumundayım.Örneğin Kocaeli ili milli gelir açısından ülkemizin ilk üç ili arasında.Ama yanıltıcı bir tespit olur bu saptama.Ama yaşamın bedeli de ona paralel.Çünkü bu ilde çok önemli hedeflere ulaşmak çoğu kez sırf bu tespit yüzünden neredeyse imkansız hale geliyor.Bu ilde yaşayabilmek için ,varsa, öncelikle asli işinizi-mesleğinizi yeterince zaman ayırarak yapmak gerekiyor ki çalışma hayatı içinde satranç gibi başka hobilere çok az zaman kalabiliyor.Bazen ailevi,mesleki ve özel şartlarınızdan dolayı zamanı yakalayamıyabiliyorsunuz.Kendinize çok az zamanı bulamıyorsunuz bile.Biliyorum, bu durum birçok ilde benzeşebilir.Ama burada durum çok farklı,en azından diğer illerdeki daha mütevazı koşullar yok.Günleri burada çok çeşitli ve kısa yaşıyorsunuz koşuşturmaktan.
7- Burada çözüm , her ilin kendi içinde var olan gizli dinamiklerinin ortaya çıkarılmasıdır.İşte o zaman ÇEVREDEN MERKEZE POJENİZDEN BAHSEDEBİLİRİZ.Her il örnek gelişme modellerini dikkate alarak yol haritası çizebilir.Bunun için TSF ‘den somut bir maddi kaynak beklemek bugün için gerçekçi gelmiyor bana.Ama bu konuda yanılmayı inanın çok istiyorum.Gerçekçi gördüğüm çözüm illerin ‘yer altı kaynaklarının’ ortaya çıkarılmasıdır.Uyuyan insan güçlerinin harekete geçirilecek şekilde bilgilendirilmesi ve teşvik edilmesidir.Bu konudaki çözüm önerilerimi TESPİTLER,ÖNERİLER ve YENİDEN YAPILANMA SÜRECİ adlı yazı dizisi içinde açıkladım.Özetle,il içi kurullarda oluşturulan ve o zaman fark edilebilecek yeni kaynaklar ortaya çıkacaktır.Örnek uygulama ilinin KOCAELİ olduğunu başka bir yazımda açıklamalı yazdım.Çünkü zaten TSF, illerde düzenlenebilecek her turnuvaya sponsor bulamaz!
8- Bu dinamikler sadece maddi değil İNSAN KAYNAKLIDIR öncelikle.Mesleğim gereği ülkemin yaklaşık 60 civarında ilini bilirim.Nereye gitsem , önceliğimi orada satranç oynanan bir kahve,lokal,öğretmenevi yada bir satranç yuvası aramaya ayırırım..Ne bulurum bilir misiniz? Ya sabahtan akşama kadar sigara dumanlı ortamlarda, müptelasının asla vazgeçemediği sohbetli-bol kahkahalı ve bir o kadar da iddialı ,relask satranç ortamları…Ya da sessiz sakin kendi pratiğinde satranç oynamaya çalışan amatör ustalar.Bazen de bir mahallede köhne bir odada satranç altyapı çalışması vermeye çalışan İslam Hoca’lar…Aradaki farkı görmeye çalıştığımda şunu fark ederim.Satranççılar kendi zevk ve eğlenceli ortamlarından yıllar boyunca vazgeçemeyerek hep kendi hobilerinin tatmini yönüne zaman harcamış , toplumsal üretici özelliklerini hep gizlemişlerdir nedense…Buna tanığımdır.Hatta bir zamanlar kendimden bile, bilirim !Bu durum elbette bir ihtiyaç olabilir.Ama bunun düzenlenip planlanması gerekirdi.Burada gerçek satranç ocaklarını,merkezlerini ve satranççıları elbette ayırıyorum.Onlar ülke satrancımızın mihenk taşlarıdır…Ben sadece katılımcılığı ret edenleri kınıyorum.
Sonuç olarak,bir satranç merkezine kavuşan illerimizin tarihi ve hikayesi incelenmelidir.Örnek alınmalıdır.Gençlik ve spor il müdürlükleriyle bağlantıya geçilmelidir.Ama daha önemlisi çocuklarının gelişimi için satrancı benimsemiş velilerimizden birlik kurularak çevre genişletilmeli ve yeni şanslı yardım odaklarına ulaşma olanağı aranmalıdır.Bazı illerde satranç yükselen değer olarak yerel yöneticilerin hizmet alanlarına girdi.Bir örnek İZMİT BELEDİYESİ.Belediye sınırları içinde 12 satranç istasyonu kurdu ve en yakındaki birer okulun bahçesine mermerden satranç oyun alanı kurdu.Acaba o belediye başkanını harekete geçiren güç ne olduğu konusunu ise artık tahmin edebilirsiniz sanırım.Her istasyonda en Çözüm seçenekleri artırılabilir,yeter ki niyet ve samimiyet olsun.Gerisi zaman içinde ilerliyor.
Son olarak sevgili Üstat sn Ateş ÜLKER’in haklı önerisine değinmek isterim.Aslında hikayeyi özelleştirmeden,yer ve zaman bildirmeden fikirsel boyutta açıklamıştım.Detayını da açıklamakta sakınca görmüyorum.
1995-96 yıllarında İzmit Acısu Parkı’nın hemen içinde TEMPO adlı,masatenisi ve bilardo salonu vardı.Hasan Tahsin AYDINLAR işletirdi.Satranca da başlangıçta 5-6 masa ayırmıştı.Zamanla sayı artınca turnuvalara sığmaz hale gelindi.İl genelinde çeşitli kurumların lokal ve misafirhaneleri turnuvalarımıza ev sahipliği yaptı.ADD,Genç Kocaelililer Derneği,Tabipler Odası,Kocaeli Üniversitesi.yerel basın vb.bir çok kurum ve kişi (rahmetli Necmi Oğuz ARIK-CUMHURİYET DÖNEMİ nin yaşayan ilk milletvekillerinin son temsilcisiydi) satrancın yükselen değer olmasının öncülüğünü yaptılar o dönemlerde.Çünkü biz öğretmenler ve antrenörler hem bu insanların çocuklarını eğitiyorduk okullarda hem de hafta sonları TEMPO,KOSEM (Kocaeli Satranç Eğitim Merkezi ) gibi yerlerde satrancı seven ve benimseyen öğrencilere satranç antrenmanları veriyorduk.Ama tam bir dayanışma vardı öğretmenler aramızda.Zamanla satranç okullara girince daha geniş alanlara ihtiyaç duyuldu.Sporcular salonlara sığamayınca genişleyen çevremizin içindeki doğal çözüm kaynakları olan sporcu velileri,sosyal yaşam içindeki ilişkilerini kullanarak yönlendirici oldular.İçlerinde Kocaeli kökenli insanlar uygun salonlar buldu ve ödeme kolaylıkları da göstererek SASEM ‘i 2000 li yılların başında 24 ayda geri ödemeli olarak satın aldık.İki ayrı sınıfı,kafeteryası,malzeme odası,bilgisayar ve hakem odası,yönetim odası ve 60 sporcunun aynı anda turnuvaya katılabileceği salonu…Yaklaşık 4 yıl öğrencilere küçük ücret karşılığı ders verdik.Küçük çaplı turnuvalar düzenledik.Bu süreyi bireysel olarak -sıfır-gelirle geçtik.Kurs gelirleri aylık olarak bina borçlarına ve giderlerine gidiyordu.Bazen paramız yetişmedi.Dergi işine soyunduk.5.sayıda battık.2002’DE SARAHBAYÇE GRAND PRİX düzenledik.Evdeki hesap çarşıya uymadı.Kulüp yöneticilerimizden sıkıntı yaşayan ama SASEM SÜRECİNİ özverili banka borçlanmasıyla onuruyla aşma süreci üstlenen yöneticilerimiz oldu.Ama sonunda yine dayanışma üstün gelerek bu sorunu aştık.Yaklaşık 8 yıldır huzurla satrancın içindeyiz.Ama bu başarının bedelini çok öncesinden ödemiştik.
Evet farkındayım.Kolay olmuyor.Göle maya çaldık,bu sefer tutmuştu.! Bu örnek başka illerde daha kolay yöntemler bulacaktır.Çünkü satranç yükselen değerdir.Çocuklarımızı başıboşluktan,hobisizlikten,internet-kafe köşelerinin yeteneğini ve üreticiliğini törpüleyip yok eden ortamlarından kurtarmalıyız.Bu elbette sadece satrançla değil çeşitli etkinlik alanları sunarak gerçekleşebilir.Ama biz satranççıyız.Ait olduğumuz topluma karşı görev ve sorumluluklarımız var.Onları yerine getirip elbette sosyal yaşam içinde kendimize zaman ayırmaya sıra gelecektir.
---- ‘’Geleceğe birlikte yürüyelim.’’SARAYBAHÇE SPOR KULÜBÜ ‘’ ----
Öncelikle ben teşekkür ederim.Düşüncelerini öneriler ekleyerek paylaşmanı son derece olumlu buluyorum.Bu konudaki yapıcı fikirlerine temel düşüncenden dolayı katılıyorum.
Ancak bazı saptamalar yapmak isterim.Gelişme ilkesinde önceliği,- ÇEVREDEN MERKEZE- tanımlamasıyla vermişsin.Bu,doğru.Ama tek başına ne kadar yeterli olabilir.Bu noktayı detaylıca tanımlayıp,ülke şartları içinde doğru örnek uygulamaları da dikkate alarak çözümlere ulaşabileceğimiz kanısındayım.Bu konudaki gözlem,tespit ve önerilerimi daha önceki yazılarımda belirtmiştim.
ÇEVREDEN MERKEZE –MERKEZDEN ÇEVREYE tanımlamalarına katılıyorum.Ben bunu,BÜYÜK ÇEMBER ve KÜÇÜK ÇEMBER olarak daha önce tanımlamıştım.BÜYÜK ÇEMBER den kastım,satrancın ülke genelindeki,tüm dolaylı kesimleriydi.Sporcusundan kulüp yöneticisine, hakemlerinden tüm sporcu velilerine,spor mevzuatından,organizasyonlarına ve tüm teşkilat çalışanlarına kadar.KÜÇÜK ÇEMBER ise,il teşkilatlarından belirlenen kriterlere göre oluşturulmuş, kurum ve kurulların temsilci-seçici,karar verici ,delegelerinin oluşturduğu GENEL KURUL ve ancak onun seçerek görev ve yetkilendirdiği YÖNETİM’ di.Önce bunu tesbit etmeliyiz.
Çünkü dikkat edilirse çok büyük bir katılımla oluşturulmuş GENEL KURUL ‘dan söz ediyoruz.En güçlü ve katılımcı yönetimi seçebilecek ,SATRANÇLA ilgili geleceğe yön verebilecek,içinde tüm kesimlerin yer aldığı GENEL KURUL’u...
Yani söz yerindeyse,SATRANCIN MİLLET MECLİSİ’ni…
Ben tüm gerçekçi ve sağlıklı çözümleri ancak bu noktadan sonra görebilirim.
Ama şu anda gördüklerimi şöyle sıralamam mümkündür ;
1- TSF , bağımsız bir federasyon olduktan sonra bulabildiği tek sponsor olan TÜRKİYE İŞ BANKASI bu anlamda gelir-gider anlamında kendi bankacılık anlayışı içinde etkinliklerin içinde olmuştur.Yeterlidir yada değildir, bunu tartışmıyorum.Çünkü bu konuda yeterli ekonomik altyapı bilgisine ,kurumlar arası ve kurum içi işleyiş bilgisine ve ortaya konabilecek her iddianın ispatlanmasına gerek vardır.
2- Devletin maddi desteği büyük oranda kalkmıştır.Federasyonlar özellikle bağımsız olanlar ekonomik anlamda kendi geleceklerini belirleme sorumluluklarıyla baş başa kalmışlardır.Bu federasyonların içinde gelir kaynakları açısından çok büyük maddi farklılıklar vardır.Futbol ,basketbol,voleybol ve satranç, federasyon olarak birbirinden çok farklı gelir- gider durumlarına sahiptirler .Yayın gelirleri,reklam gelirleri,maç hasılatları gibi dev kaynaklar,başka alt yapı çalışmalarına kaynak olarak aktarılabilir.
3- Ancak TSF nin de gelir kaynakları olmasına rağmen özellikle futbol ve basketbol ile kıyaslanamaz durumdadır.Çünkü ne bir sahası vardır bilmem 49 yıllığına kulanılabilecek,ne de devletin öz kaynaklarından kendisine aktarılabilmiş tesislere sahiptir.
4- Ama sırf bu sebeple bile, gerçekçi çözüme ulaşmak için, --- TOPLUMSAL YAPILANMA--- ihtiyacı,yıllardır hep kafamızın içinde sürekli yanıp duran ve kendini belli eden bir ışık olmasına karşın,nedense bu konuda yeterli cesaret gösteremeyiz.Adım atamayız
.
5- TSF’ nin illerimizde kütüphaneler açma teklifi çok güzel olmasına karşın hayatın içinde uygulanabilir mi acaba? Görsel teknoloji içinde bilgisayar diye DEV BİR KAYA dururken ?!
6- -İllerde başarılan işler arasındaki uçurum-tespitiniz son derece yerindedir.Kutluyorum.Ama şu çok önemli gözlemimi paylaşmak isterim.BİLİYORUM BANA BAZI SATRANÇÇI ARKADAŞLARIM yine çok kızacaklar.Ama belirtmek durumundayım.Örneğin Kocaeli ili milli gelir açısından ülkemizin ilk üç ili arasında.Ama yanıltıcı bir tespit olur bu saptama.Ama yaşamın bedeli de ona paralel.Çünkü bu ilde çok önemli hedeflere ulaşmak çoğu kez sırf bu tespit yüzünden neredeyse imkansız hale geliyor.Bu ilde yaşayabilmek için ,varsa, öncelikle asli işinizi-mesleğinizi yeterince zaman ayırarak yapmak gerekiyor ki çalışma hayatı içinde satranç gibi başka hobilere çok az zaman kalabiliyor.Bazen ailevi,mesleki ve özel şartlarınızdan dolayı zamanı yakalayamıyabiliyorsunuz.Kendinize çok az zamanı bulamıyorsunuz bile.Biliyorum, bu durum birçok ilde benzeşebilir.Ama burada durum çok farklı,en azından diğer illerdeki daha mütevazı koşullar yok.Günleri burada çok çeşitli ve kısa yaşıyorsunuz koşuşturmaktan.
7- Burada çözüm , her ilin kendi içinde var olan gizli dinamiklerinin ortaya çıkarılmasıdır.İşte o zaman ÇEVREDEN MERKEZE POJENİZDEN BAHSEDEBİLİRİZ.Her il örnek gelişme modellerini dikkate alarak yol haritası çizebilir.Bunun için TSF ‘den somut bir maddi kaynak beklemek bugün için gerçekçi gelmiyor bana.Ama bu konuda yanılmayı inanın çok istiyorum.Gerçekçi gördüğüm çözüm illerin ‘yer altı kaynaklarının’ ortaya çıkarılmasıdır.Uyuyan insan güçlerinin harekete geçirilecek şekilde bilgilendirilmesi ve teşvik edilmesidir.Bu konudaki çözüm önerilerimi TESPİTLER,ÖNERİLER ve YENİDEN YAPILANMA SÜRECİ adlı yazı dizisi içinde açıkladım.Özetle,il içi kurullarda oluşturulan ve o zaman fark edilebilecek yeni kaynaklar ortaya çıkacaktır.Örnek uygulama ilinin KOCAELİ olduğunu başka bir yazımda açıklamalı yazdım.Çünkü zaten TSF, illerde düzenlenebilecek her turnuvaya sponsor bulamaz!
8- Bu dinamikler sadece maddi değil İNSAN KAYNAKLIDIR öncelikle.Mesleğim gereği ülkemin yaklaşık 60 civarında ilini bilirim.Nereye gitsem , önceliğimi orada satranç oynanan bir kahve,lokal,öğretmenevi yada bir satranç yuvası aramaya ayırırım..Ne bulurum bilir misiniz? Ya sabahtan akşama kadar sigara dumanlı ortamlarda, müptelasının asla vazgeçemediği sohbetli-bol kahkahalı ve bir o kadar da iddialı ,relask satranç ortamları…Ya da sessiz sakin kendi pratiğinde satranç oynamaya çalışan amatör ustalar.Bazen de bir mahallede köhne bir odada satranç altyapı çalışması vermeye çalışan İslam Hoca’lar…Aradaki farkı görmeye çalıştığımda şunu fark ederim.Satranççılar kendi zevk ve eğlenceli ortamlarından yıllar boyunca vazgeçemeyerek hep kendi hobilerinin tatmini yönüne zaman harcamış , toplumsal üretici özelliklerini hep gizlemişlerdir nedense…Buna tanığımdır.Hatta bir zamanlar kendimden bile, bilirim !Bu durum elbette bir ihtiyaç olabilir.Ama bunun düzenlenip planlanması gerekirdi.Burada gerçek satranç ocaklarını,merkezlerini ve satranççıları elbette ayırıyorum.Onlar ülke satrancımızın mihenk taşlarıdır…Ben sadece katılımcılığı ret edenleri kınıyorum.
Sonuç olarak,bir satranç merkezine kavuşan illerimizin tarihi ve hikayesi incelenmelidir.Örnek alınmalıdır.Gençlik ve spor il müdürlükleriyle bağlantıya geçilmelidir.Ama daha önemlisi çocuklarının gelişimi için satrancı benimsemiş velilerimizden birlik kurularak çevre genişletilmeli ve yeni şanslı yardım odaklarına ulaşma olanağı aranmalıdır.Bazı illerde satranç yükselen değer olarak yerel yöneticilerin hizmet alanlarına girdi.Bir örnek İZMİT BELEDİYESİ.Belediye sınırları içinde 12 satranç istasyonu kurdu ve en yakındaki birer okulun bahçesine mermerden satranç oyun alanı kurdu.Acaba o belediye başkanını harekete geçiren güç ne olduğu konusunu ise artık tahmin edebilirsiniz sanırım.Her istasyonda en Çözüm seçenekleri artırılabilir,yeter ki niyet ve samimiyet olsun.Gerisi zaman içinde ilerliyor.
Son olarak sevgili Üstat sn Ateş ÜLKER’in haklı önerisine değinmek isterim.Aslında hikayeyi özelleştirmeden,yer ve zaman bildirmeden fikirsel boyutta açıklamıştım.Detayını da açıklamakta sakınca görmüyorum.
1995-96 yıllarında İzmit Acısu Parkı’nın hemen içinde TEMPO adlı,masatenisi ve bilardo salonu vardı.Hasan Tahsin AYDINLAR işletirdi.Satranca da başlangıçta 5-6 masa ayırmıştı.Zamanla sayı artınca turnuvalara sığmaz hale gelindi.İl genelinde çeşitli kurumların lokal ve misafirhaneleri turnuvalarımıza ev sahipliği yaptı.ADD,Genç Kocaelililer Derneği,Tabipler Odası,Kocaeli Üniversitesi.yerel basın vb.bir çok kurum ve kişi (rahmetli Necmi Oğuz ARIK-CUMHURİYET DÖNEMİ nin yaşayan ilk milletvekillerinin son temsilcisiydi) satrancın yükselen değer olmasının öncülüğünü yaptılar o dönemlerde.Çünkü biz öğretmenler ve antrenörler hem bu insanların çocuklarını eğitiyorduk okullarda hem de hafta sonları TEMPO,KOSEM (Kocaeli Satranç Eğitim Merkezi ) gibi yerlerde satrancı seven ve benimseyen öğrencilere satranç antrenmanları veriyorduk.Ama tam bir dayanışma vardı öğretmenler aramızda.Zamanla satranç okullara girince daha geniş alanlara ihtiyaç duyuldu.Sporcular salonlara sığamayınca genişleyen çevremizin içindeki doğal çözüm kaynakları olan sporcu velileri,sosyal yaşam içindeki ilişkilerini kullanarak yönlendirici oldular.İçlerinde Kocaeli kökenli insanlar uygun salonlar buldu ve ödeme kolaylıkları da göstererek SASEM ‘i 2000 li yılların başında 24 ayda geri ödemeli olarak satın aldık.İki ayrı sınıfı,kafeteryası,malzeme odası,bilgisayar ve hakem odası,yönetim odası ve 60 sporcunun aynı anda turnuvaya katılabileceği salonu…Yaklaşık 4 yıl öğrencilere küçük ücret karşılığı ders verdik.Küçük çaplı turnuvalar düzenledik.Bu süreyi bireysel olarak -sıfır-gelirle geçtik.Kurs gelirleri aylık olarak bina borçlarına ve giderlerine gidiyordu.Bazen paramız yetişmedi.Dergi işine soyunduk.5.sayıda battık.2002’DE SARAHBAYÇE GRAND PRİX düzenledik.Evdeki hesap çarşıya uymadı.Kulüp yöneticilerimizden sıkıntı yaşayan ama SASEM SÜRECİNİ özverili banka borçlanmasıyla onuruyla aşma süreci üstlenen yöneticilerimiz oldu.Ama sonunda yine dayanışma üstün gelerek bu sorunu aştık.Yaklaşık 8 yıldır huzurla satrancın içindeyiz.Ama bu başarının bedelini çok öncesinden ödemiştik.
Evet farkındayım.Kolay olmuyor.Göle maya çaldık,bu sefer tutmuştu.! Bu örnek başka illerde daha kolay yöntemler bulacaktır.Çünkü satranç yükselen değerdir.Çocuklarımızı başıboşluktan,hobisizlikten,internet-kafe köşelerinin yeteneğini ve üreticiliğini törpüleyip yok eden ortamlarından kurtarmalıyız.Bu elbette sadece satrançla değil çeşitli etkinlik alanları sunarak gerçekleşebilir.Ama biz satranççıyız.Ait olduğumuz topluma karşı görev ve sorumluluklarımız var.Onları yerine getirip elbette sosyal yaşam içinde kendimize zaman ayırmaya sıra gelecektir.
---- ‘’Geleceğe birlikte yürüyelim.’’SARAYBAHÇE SPOR KULÜBÜ ‘’ ----
- MATRANÇ -