25-12-2012, 09:41
Dünyanın neresinde olursa olsun, "çoban matı" her satranççının sanırım ilk "çocukluk aşkı"dır...
Yasser Seirawan bile "Açılışlar" ile ilgili anlatımına çoban matı deneyimlerini aktararak başlıyor...
Yetişkinler açısından artık özümlendiği için yanlış sayılan bir çok davranış şekli, çocuklar için, onların gelişim evrelerinde belli başlı deneyimleri edinmek için kaçınılmaz olarak yaşanması gereken süreçlerdir...
Oyunun hedefi açısından çoban matı en basit hedef gösterme tekniğidir. 9 Yaş öğrencisi için artık "yıkılmış"(özümlenmiş) olması gereken çoban matı, başlama yaşının alt sınırları kabul edilen 5, 6, 7 ve hatta 8 yaşlarında yeni başlayanlar için mutlaka geçilmesi gereken bir eşiktir. Eğer 5 yaşında başlamışsa 8 yaşa geldiğinde çoban matı "yıkılmış" olmalıdır. Ama 8 yaşında başlamışsa, o çocuk da çoban matını yaşamak zorundadır. Burada "zorundadır" sözümü yine de tırnak içine alabilirim... Çünkü uzun erimli bir satranç eğitim proğramında bu zorundalık ortadan kalkabilir. Ne varki antrenörler velilerin beklentileri karşısında, bir an önce çocuğa bir şeyler öğretme baskısı altına girmekte ve çok da gerekli olmayan kimi basit temaları kullanma yoluna gitmektedirler. Başlama yaşının dünyaca 5-9 yaş kabul edildiği bir ortamda 9 yaşında başlayan bir çocuk için çoban matı gerekli olmayabilir. Ya da 5 yaş için kullanılan teknikler 9 yaş için atlanabilir. Bu öğrencinin hangi algı eşiğinde olduğu ve iletişim için sahip olduğu veri kapasitesi ile doğrudan ilintilidir.
Yeni başlayanlar için çoban matı çok da yanlış olmayan "stabilize" hatta "toprak" hatta "keçi yolu" sayılmalıdır. Bu yol hedefe ulaşım için ilkel de olsa yanlış değildir. Oyuncuya yol yordam bilgisi sağlar. Ayrıca bu yol yanlış öteki doğru demek satrançta zaten zordur. Yalnızca kimi yanlışları belirlenmiş yollar vardır. Onlarda bile yolun tamamen yanlış olduğunu hiç kimse iddia edemez. Ancak oyuncuyu (öğrenciyi) bu yolda bırakıp, ona "yol yapma tekniklerini" öğretmemek bir antrenör eksikliği ve yetersizliği olabileceği gibi, çoban matını öğrenince "tamam benim çocuğum için bu kadarı yeter" diyen veliler de turnuva salonlarında ortaya çıkan tablonun nedenleri olabilir...
Tüm bunlara rağmen ülkemizde kaliteli antrenör sorunu vardır. Kaliteli satranç eğitimi sorunu vardır. Ülkemizde kalite sorunu vardır. Üretime dönük olmayan eğitim sistemimiz, ezberci papağanlar yetiştirmekte ve bu ezbercilik ve sorgusuz sualsiz "evet efendim" tavrı yaşamın her alanına sirayet etmekte ve doğmatik görüş ve yaklaşımlar yaşamı kendimize zindan etmeye devam etmektedir...
Yaşanan sorun yalnızca satranç alanlarında değildir...
Yasser Seirawan bile "Açılışlar" ile ilgili anlatımına çoban matı deneyimlerini aktararak başlıyor...
Yetişkinler açısından artık özümlendiği için yanlış sayılan bir çok davranış şekli, çocuklar için, onların gelişim evrelerinde belli başlı deneyimleri edinmek için kaçınılmaz olarak yaşanması gereken süreçlerdir...
Oyunun hedefi açısından çoban matı en basit hedef gösterme tekniğidir. 9 Yaş öğrencisi için artık "yıkılmış"(özümlenmiş) olması gereken çoban matı, başlama yaşının alt sınırları kabul edilen 5, 6, 7 ve hatta 8 yaşlarında yeni başlayanlar için mutlaka geçilmesi gereken bir eşiktir. Eğer 5 yaşında başlamışsa 8 yaşa geldiğinde çoban matı "yıkılmış" olmalıdır. Ama 8 yaşında başlamışsa, o çocuk da çoban matını yaşamak zorundadır. Burada "zorundadır" sözümü yine de tırnak içine alabilirim... Çünkü uzun erimli bir satranç eğitim proğramında bu zorundalık ortadan kalkabilir. Ne varki antrenörler velilerin beklentileri karşısında, bir an önce çocuğa bir şeyler öğretme baskısı altına girmekte ve çok da gerekli olmayan kimi basit temaları kullanma yoluna gitmektedirler. Başlama yaşının dünyaca 5-9 yaş kabul edildiği bir ortamda 9 yaşında başlayan bir çocuk için çoban matı gerekli olmayabilir. Ya da 5 yaş için kullanılan teknikler 9 yaş için atlanabilir. Bu öğrencinin hangi algı eşiğinde olduğu ve iletişim için sahip olduğu veri kapasitesi ile doğrudan ilintilidir.
Yeni başlayanlar için çoban matı çok da yanlış olmayan "stabilize" hatta "toprak" hatta "keçi yolu" sayılmalıdır. Bu yol hedefe ulaşım için ilkel de olsa yanlış değildir. Oyuncuya yol yordam bilgisi sağlar. Ayrıca bu yol yanlış öteki doğru demek satrançta zaten zordur. Yalnızca kimi yanlışları belirlenmiş yollar vardır. Onlarda bile yolun tamamen yanlış olduğunu hiç kimse iddia edemez. Ancak oyuncuyu (öğrenciyi) bu yolda bırakıp, ona "yol yapma tekniklerini" öğretmemek bir antrenör eksikliği ve yetersizliği olabileceği gibi, çoban matını öğrenince "tamam benim çocuğum için bu kadarı yeter" diyen veliler de turnuva salonlarında ortaya çıkan tablonun nedenleri olabilir...
Tüm bunlara rağmen ülkemizde kaliteli antrenör sorunu vardır. Kaliteli satranç eğitimi sorunu vardır. Ülkemizde kalite sorunu vardır. Üretime dönük olmayan eğitim sistemimiz, ezberci papağanlar yetiştirmekte ve bu ezbercilik ve sorgusuz sualsiz "evet efendim" tavrı yaşamın her alanına sirayet etmekte ve doğmatik görüş ve yaklaşımlar yaşamı kendimize zindan etmeye devam etmektedir...
Yaşanan sorun yalnızca satranç alanlarında değildir...