28-12-2012, 00:26
Sayın öğretmenim,
Öğretmenim diyorum, bu, tahminden öte, biz öğretmenlerin camiasından olduğunuzu düşünüyorum. Bilmem, yanılıyor muyum ?
Çocuklarımıza kazanım olarak “analitik düşüncenin hakim kılınması” !!
Şapka çıkarıyorum ancak ! Ve, kutluyorum.
Bakın öğretmenim,
Benim , TSF Eğitim Kurulu’nda ilk görev yıllarım. Sayın başkan YAZICI ve birlikte çalıştığımız, çalışma arkadaşlarımla birlikte, ortak rüyamız ve hayalimiz. Görevimizin daha ilk günleri… Aynı zamanda hedefimize ulaşıp ulaşamayacağımızdan habersiz, ama kararlı ve umutlu duruşumuzla , Temmuz 2001’ de MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlık Odası’ndayız. Ellerimizin altında dosyalar. Satrancın en azından seçmeli ders olasını istiyoruz. Alt yapı hazırlıkları, dünyadaki uygulama örnekleri, araştırmaları, satranç eğitimi alan çocuklar üzerinde yapılmış olan araştırmalar ve sonuçları, müfredat hazırlıkları, ülkemizdeki tarihsel gelişimi vb. Çalışmalarımızı sunduk, talebimizi uygun olarak açıkladık. Soyadını unuttum, adı Nurettin idi. Kendisi TTK Başkan Vekilliği görevindeydi. Bizi son derece olumlu motivasyonla dinledi. Konuyla bizzat ilgileneceğini, kurula anlatacağını ve çıkacak karardan kendisinin de emin olmamakla birlikte umutlu olduğunu belirtti. Teşekkür edip, ayrıldık.
Hiç unutmuyorum, yeni öğretim yılı ve 2 Ekim 2001. Okullara bakanlıktan gelen bir kararname ile ,--SATRANÇ, BEDEN EĞİTİMİ DERSLERİNİN YAPILAMADIĞI KOŞULLARDA SINIFLARDA YAPILABİLECEK ETKİNLİKLERDEN SAYILMIŞTI !- Bu karar ile satranç okullara ilk kez ders dışı etkinliklerin yanı sıra, yapılabilecek derslerden sayılmıştı. Karar sevindirdi, ama yetersizdi. Ne zaman ders olacaktı?
Elbette alt yapısı kurulduğu zaman.
Yani ders öğretmenlerinin yetiştiği zaman.
Yani, üniversitelerimizin eğitim fakültelerinde satranç dersinin yer almaya başlamasıyla…
Ama o günden beri uğraşı vermemize rağmen bu konuda hiçbir zaman ne kendimizi ne de toplumumuzu tatmin edecek somut bir sonuca ulaşamadık.
Fakat bugün, aynı kararlı duruşla,” nerede hata yaptık ?” sorgusuyla ve hiç bitmeyecek umudumuzla yeniden kolları sıvıyoruz . Umarım yakın bir zamanda toplumumuza “güzel başlangıçların” ilk haberlerini verebiliriz !
BU BENİM DEVAM EDEN SEVDAMDIR.
Ülkemiz okullarında satrancın öncelikle seçmeli ders olarak seçilebilmesinin önünü açmak için alt yapının kurulmasını istiyor muyuz ?
Bu amaca ulaşmak istiyor muyuz ?
Bu yolda yürürken yanımızda benim BÜYÜK ÇEMBER diye tanımladığım , sporcusundan velisine, yöneticisinden öğretmenine, hakemine, basınına, veteranından, Başbakan ‘ın torununa kadar ,tüm satranç camiasını arkamızda veya yanımızda görebilecek miyiz ?
Ne dersiniz ?
Kimler destek verecek,kimler taşın altına el verecek ?
Bunu zaman gösterecek değil mi?
Nasıl olsa bir TSF yönetimi var, bu sadece ve sadece onların görevi onlar yapsın bakalım değil mi ?
Nasıl olsa eleştiri mihrakları mevzilerinde bileniyorlar, günü gelince ortaya çıkacaklar, ve…
Yine sil baştan aynı tartışmalar, suçlamalar,”ben demiştim” ciler.
Tabi bunları asla şahsınızla ilişkilendirip sormuyorum. Ama karşımızda dev bir kaya var ve onu aşmak istiyoruz. Bunu sadece biz yönetimdekiler mi yapmalıyız? Toplumumuzdan güç almamalı mıyız ?
Aslında güçlü fikirsel muhalefet de bir destektir. Bunun da farkındayım. Ama güven duyulduğumuzu hissetmek güç verecektir. Böyle bir hakkımız yok mu?
Bu arada son yazınızdaki tespitlerinizin bir kısmına katılamıyorum ne yazık ki ! Mesela “forum köşeleri” tanımlamasını. Söyleyen ne amaçla söylemişse söylemiş, kendisini bağlar. Forumun saygınlığı ayrıdır. Forum emekçilerine müteşekkirim ellerine kollarına sağlık. Ben bu forumu saygın buluyorum, her bir yazarını da saygıyla okuyorum, aydınlanıyor yapılması gerekenler hakkında fikir sahibi oluyorum. Asli görevlerimden zaman ayırdığım da oluyor çoğu kez.
Projeyi ortaya koyanların” uzak görüşlü olmamaları tanımlamasını”, neye,hangi somut örneğe dayandırıyorsunuz ? Uzak görüşlü olma iddiamız olmadı bizim hiç. Ama yarınlardan “rüya”lar gördük, onları sevdik, onlara elimizi uzattık. Ulaşmak için biz bir duvara omuz verdik, bir engeli aşma çabasında olduk. Umutsuzluğa da düştük. Yanımızda kimler vardı ki ? Bunları mazeret olarak söylemiyorum.
İsteyebileceğimiz, ulaşabileceğimiz en son devlet kademelerine gittik,”ne yapalım vermediler” demedik, aldığımızla yetinmedik, yeni programlar oluşturup üniversitelere gittik. Ama uyuyan, kendisiyle didişen toplumumuzu, duyarsızlığın şahikalarında bulduk. Yine de ders kitabı çıkarıp kabul ettirebildik. Kısmen de olsa programlarda yer almasını sağladık.
Yeter mi ? Asla!
Yeni dönemde üniversiteler arası kurul düşüncelerimiz var.
İster fikirsel, ister eylemsel anlamda, buyurun, beklerim .Başımızın üstünde yeriniz var,
ÖĞRETMENİM !
Öğretmenim diyorum, bu, tahminden öte, biz öğretmenlerin camiasından olduğunuzu düşünüyorum. Bilmem, yanılıyor muyum ?
Çocuklarımıza kazanım olarak “analitik düşüncenin hakim kılınması” !!
Şapka çıkarıyorum ancak ! Ve, kutluyorum.
Bakın öğretmenim,
Benim , TSF Eğitim Kurulu’nda ilk görev yıllarım. Sayın başkan YAZICI ve birlikte çalıştığımız, çalışma arkadaşlarımla birlikte, ortak rüyamız ve hayalimiz. Görevimizin daha ilk günleri… Aynı zamanda hedefimize ulaşıp ulaşamayacağımızdan habersiz, ama kararlı ve umutlu duruşumuzla , Temmuz 2001’ de MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlık Odası’ndayız. Ellerimizin altında dosyalar. Satrancın en azından seçmeli ders olasını istiyoruz. Alt yapı hazırlıkları, dünyadaki uygulama örnekleri, araştırmaları, satranç eğitimi alan çocuklar üzerinde yapılmış olan araştırmalar ve sonuçları, müfredat hazırlıkları, ülkemizdeki tarihsel gelişimi vb. Çalışmalarımızı sunduk, talebimizi uygun olarak açıkladık. Soyadını unuttum, adı Nurettin idi. Kendisi TTK Başkan Vekilliği görevindeydi. Bizi son derece olumlu motivasyonla dinledi. Konuyla bizzat ilgileneceğini, kurula anlatacağını ve çıkacak karardan kendisinin de emin olmamakla birlikte umutlu olduğunu belirtti. Teşekkür edip, ayrıldık.
Hiç unutmuyorum, yeni öğretim yılı ve 2 Ekim 2001. Okullara bakanlıktan gelen bir kararname ile ,--SATRANÇ, BEDEN EĞİTİMİ DERSLERİNİN YAPILAMADIĞI KOŞULLARDA SINIFLARDA YAPILABİLECEK ETKİNLİKLERDEN SAYILMIŞTI !- Bu karar ile satranç okullara ilk kez ders dışı etkinliklerin yanı sıra, yapılabilecek derslerden sayılmıştı. Karar sevindirdi, ama yetersizdi. Ne zaman ders olacaktı?
Elbette alt yapısı kurulduğu zaman.
Yani ders öğretmenlerinin yetiştiği zaman.
Yani, üniversitelerimizin eğitim fakültelerinde satranç dersinin yer almaya başlamasıyla…
Ama o günden beri uğraşı vermemize rağmen bu konuda hiçbir zaman ne kendimizi ne de toplumumuzu tatmin edecek somut bir sonuca ulaşamadık.
Fakat bugün, aynı kararlı duruşla,” nerede hata yaptık ?” sorgusuyla ve hiç bitmeyecek umudumuzla yeniden kolları sıvıyoruz . Umarım yakın bir zamanda toplumumuza “güzel başlangıçların” ilk haberlerini verebiliriz !
BU BENİM DEVAM EDEN SEVDAMDIR.
Ülkemiz okullarında satrancın öncelikle seçmeli ders olarak seçilebilmesinin önünü açmak için alt yapının kurulmasını istiyor muyuz ?
Bu amaca ulaşmak istiyor muyuz ?
Bu yolda yürürken yanımızda benim BÜYÜK ÇEMBER diye tanımladığım , sporcusundan velisine, yöneticisinden öğretmenine, hakemine, basınına, veteranından, Başbakan ‘ın torununa kadar ,tüm satranç camiasını arkamızda veya yanımızda görebilecek miyiz ?
Ne dersiniz ?
Kimler destek verecek,kimler taşın altına el verecek ?
Bunu zaman gösterecek değil mi?
Nasıl olsa bir TSF yönetimi var, bu sadece ve sadece onların görevi onlar yapsın bakalım değil mi ?
Nasıl olsa eleştiri mihrakları mevzilerinde bileniyorlar, günü gelince ortaya çıkacaklar, ve…
Yine sil baştan aynı tartışmalar, suçlamalar,”ben demiştim” ciler.
Tabi bunları asla şahsınızla ilişkilendirip sormuyorum. Ama karşımızda dev bir kaya var ve onu aşmak istiyoruz. Bunu sadece biz yönetimdekiler mi yapmalıyız? Toplumumuzdan güç almamalı mıyız ?
Aslında güçlü fikirsel muhalefet de bir destektir. Bunun da farkındayım. Ama güven duyulduğumuzu hissetmek güç verecektir. Böyle bir hakkımız yok mu?
Bu arada son yazınızdaki tespitlerinizin bir kısmına katılamıyorum ne yazık ki ! Mesela “forum köşeleri” tanımlamasını. Söyleyen ne amaçla söylemişse söylemiş, kendisini bağlar. Forumun saygınlığı ayrıdır. Forum emekçilerine müteşekkirim ellerine kollarına sağlık. Ben bu forumu saygın buluyorum, her bir yazarını da saygıyla okuyorum, aydınlanıyor yapılması gerekenler hakkında fikir sahibi oluyorum. Asli görevlerimden zaman ayırdığım da oluyor çoğu kez.
Projeyi ortaya koyanların” uzak görüşlü olmamaları tanımlamasını”, neye,hangi somut örneğe dayandırıyorsunuz ? Uzak görüşlü olma iddiamız olmadı bizim hiç. Ama yarınlardan “rüya”lar gördük, onları sevdik, onlara elimizi uzattık. Ulaşmak için biz bir duvara omuz verdik, bir engeli aşma çabasında olduk. Umutsuzluğa da düştük. Yanımızda kimler vardı ki ? Bunları mazeret olarak söylemiyorum.
İsteyebileceğimiz, ulaşabileceğimiz en son devlet kademelerine gittik,”ne yapalım vermediler” demedik, aldığımızla yetinmedik, yeni programlar oluşturup üniversitelere gittik. Ama uyuyan, kendisiyle didişen toplumumuzu, duyarsızlığın şahikalarında bulduk. Yine de ders kitabı çıkarıp kabul ettirebildik. Kısmen de olsa programlarda yer almasını sağladık.
Yeter mi ? Asla!
Yeni dönemde üniversiteler arası kurul düşüncelerimiz var.
İster fikirsel, ister eylemsel anlamda, buyurun, beklerim .Başımızın üstünde yeriniz var,
ÖĞRETMENİM !
- MATRANÇ -