30-12-2012, 23:20
Sanırım antrenörlük kademelerinde bilgi eksikliğiniz olabilir.
1. Kademe antrenörlük en üst seviye değildir. Antrenörlüğe başlangıç olan, 1. Kademe yardımcı antrenör, bir üst kademe olan Antrenörün yanında yardımcı statüdedir. Bu belge, öğretmenlere (sınavlarda başarılı olanlara) okullarında derslere girebilmeleri için, MEB yönetmelikleri gereği verilmiştir. 1. Kademe denince sanki en üst derece algılanabiliyor.
Önceleri ben de alışamamıştım.
Ama burada kastedilen ANTRENÖRLÜĞE BAŞLANGIÇ AŞAMASIDIR. Her hangi bir UKD PERFORMANS KARŞILIĞI yoktur. Zaten 1800 üstü denince kesin bir belirginlik yoktur. Oyuncunun UKD si 1800 üstü olabilir, ama gerçek satranç alt yapısı yetersiz de olabilir. Dönem-dönem bu UKD düşebilir de o zaman antrenörlüğü de düşmelidir gibi bir algı da oluşabilir. Belki iyi yeterli oyuncudur da çok yetersiz bir eğitmendir. Kendilerinde bu durum kabul eden onlarca sporcu arkadaşım var. Tam bunun aksi de mümkün, çok deneyimsiz amatör bir oyuncu mükemmel anlatıp, satrancı sevdirebilir de. Böyle insanlar da tanıyorum. Siz tanımıyor musunuz Muzaffer Bey?
Zaten antrenörlük eğitim programlarında sadece satranç oyun tekniği yok ki Muzaffer Bey.
Özel Eğitimin Alan Bilgisinin yanında, eğitim programlamaları, beslenme, spor ve antrenman bilgisi, yönetmelikler ve mevzuat bilgileri, yönetim bilimleri, pedagojik bilgiler, yaş gurupların bedensel, zihinsel, ve heyecansal gelişim özellikleri, ilgi ve ihtiyaçları gibi konularda eğitimler veriliyor. Bu eğitimi de ancak ve ancak, dilim varmıyor söylemeye ama şu, beğenmediğiniz, küçük gördüğünüz, “zavallı” dediğiniz, yukarıda saydığım alan bilgilerini üniversite öğrencilik yıllarında eğitimini almış ve yılların uygulama tecrübesine sahip “EĞİTİMCİ KAFASI” nı temsil eden değerli öğretmenlerimiz verebilir.
Bu gerçek hayatın içinde öylece duruyor Muzaffer Bey.
Bundan rahatsızlık duymayınız lütfen. Öğretmenlerimize güvenin. Eğer onlar o belgeleri alamasaydılar, son on 12 senede satranç ordusuna katılan yüz binlerce ilköğretim öğrencisi şu an satrançtan habersiz, bambaşka hobi alanlarında ya da internetin başında yetenekleri ve yaratıcılıkları örselenmiş bir şekilde kalacaklardı.
Benim kastettiğim yüz binler, lisansı çıkarılmış, turnuvalarda üstün başarılar göstermiş öğrenciler olmasa bile aralarından az da olsa günümüzün usta oyuncularını saymak mümkündür.
Size bir şey daha söyleyeyim.
Bu 1. Kademe Antrenörlük belgesini çeşitli sebeplerle alamamış, ya da hiç almak istememiş, ama okulunda ya da bulduğu en uygun yerde, maddi beklentisi olmadan erdemli ve son derece öz verili bir biçimde, herhangi bir ücret talep etmeksizin çalışan binlerce, öğretmen ve eğitimciler var. Bunu en iyi siz biliyorsunuz. Tanıdığım en iyi satranç sever Mehmet Amca’yı hatırlayın. Bizleri hatırlayın geçmişte. Aykut ERGİN, Umar ÖZENİR ‘ler nasıl yetiştiler? Onları öğretmenleri, eğitimcileri yetiştirmedi mi?
Son olarak, hep aynı bitirmişsiniz.” Satranççı olmayan satranç severlere federasyonu teslim etmişsiniz” diyorsunuz ya.
Bizim satranççı olmadığımızı nereden biliyorsunuz?
Kendi adıma söyleyeyim, ben önce satranççıyım,lisanslı bir ulusal oyuncu, sonra öğretmen, antrenör, kulüp yöneticisi, satranç yazarlığı yapmış, üniversitelerin eğitim fakültelerinde satranç seçmeli derslerine girmiş araştırma görevlisi,T.S.F‘ nun da bir kurul üyesi, en sonuncusu da sizi kızdıracak ama, sıkı bir, SATRANÇSEVER…
Sanırım bunlar beni satranççı yapmaya yeter.
Saygılarımla…
1. Kademe antrenörlük en üst seviye değildir. Antrenörlüğe başlangıç olan, 1. Kademe yardımcı antrenör, bir üst kademe olan Antrenörün yanında yardımcı statüdedir. Bu belge, öğretmenlere (sınavlarda başarılı olanlara) okullarında derslere girebilmeleri için, MEB yönetmelikleri gereği verilmiştir. 1. Kademe denince sanki en üst derece algılanabiliyor.
Önceleri ben de alışamamıştım.
Ama burada kastedilen ANTRENÖRLÜĞE BAŞLANGIÇ AŞAMASIDIR. Her hangi bir UKD PERFORMANS KARŞILIĞI yoktur. Zaten 1800 üstü denince kesin bir belirginlik yoktur. Oyuncunun UKD si 1800 üstü olabilir, ama gerçek satranç alt yapısı yetersiz de olabilir. Dönem-dönem bu UKD düşebilir de o zaman antrenörlüğü de düşmelidir gibi bir algı da oluşabilir. Belki iyi yeterli oyuncudur da çok yetersiz bir eğitmendir. Kendilerinde bu durum kabul eden onlarca sporcu arkadaşım var. Tam bunun aksi de mümkün, çok deneyimsiz amatör bir oyuncu mükemmel anlatıp, satrancı sevdirebilir de. Böyle insanlar da tanıyorum. Siz tanımıyor musunuz Muzaffer Bey?
Zaten antrenörlük eğitim programlarında sadece satranç oyun tekniği yok ki Muzaffer Bey.
Özel Eğitimin Alan Bilgisinin yanında, eğitim programlamaları, beslenme, spor ve antrenman bilgisi, yönetmelikler ve mevzuat bilgileri, yönetim bilimleri, pedagojik bilgiler, yaş gurupların bedensel, zihinsel, ve heyecansal gelişim özellikleri, ilgi ve ihtiyaçları gibi konularda eğitimler veriliyor. Bu eğitimi de ancak ve ancak, dilim varmıyor söylemeye ama şu, beğenmediğiniz, küçük gördüğünüz, “zavallı” dediğiniz, yukarıda saydığım alan bilgilerini üniversite öğrencilik yıllarında eğitimini almış ve yılların uygulama tecrübesine sahip “EĞİTİMCİ KAFASI” nı temsil eden değerli öğretmenlerimiz verebilir.
Bu gerçek hayatın içinde öylece duruyor Muzaffer Bey.
Bundan rahatsızlık duymayınız lütfen. Öğretmenlerimize güvenin. Eğer onlar o belgeleri alamasaydılar, son on 12 senede satranç ordusuna katılan yüz binlerce ilköğretim öğrencisi şu an satrançtan habersiz, bambaşka hobi alanlarında ya da internetin başında yetenekleri ve yaratıcılıkları örselenmiş bir şekilde kalacaklardı.
Benim kastettiğim yüz binler, lisansı çıkarılmış, turnuvalarda üstün başarılar göstermiş öğrenciler olmasa bile aralarından az da olsa günümüzün usta oyuncularını saymak mümkündür.
Size bir şey daha söyleyeyim.
Bu 1. Kademe Antrenörlük belgesini çeşitli sebeplerle alamamış, ya da hiç almak istememiş, ama okulunda ya da bulduğu en uygun yerde, maddi beklentisi olmadan erdemli ve son derece öz verili bir biçimde, herhangi bir ücret talep etmeksizin çalışan binlerce, öğretmen ve eğitimciler var. Bunu en iyi siz biliyorsunuz. Tanıdığım en iyi satranç sever Mehmet Amca’yı hatırlayın. Bizleri hatırlayın geçmişte. Aykut ERGİN, Umar ÖZENİR ‘ler nasıl yetiştiler? Onları öğretmenleri, eğitimcileri yetiştirmedi mi?
Son olarak, hep aynı bitirmişsiniz.” Satranççı olmayan satranç severlere federasyonu teslim etmişsiniz” diyorsunuz ya.
Bizim satranççı olmadığımızı nereden biliyorsunuz?
Kendi adıma söyleyeyim, ben önce satranççıyım,lisanslı bir ulusal oyuncu, sonra öğretmen, antrenör, kulüp yöneticisi, satranç yazarlığı yapmış, üniversitelerin eğitim fakültelerinde satranç seçmeli derslerine girmiş araştırma görevlisi,T.S.F‘ nun da bir kurul üyesi, en sonuncusu da sizi kızdıracak ama, sıkı bir, SATRANÇSEVER…
Sanırım bunlar beni satranççı yapmaya yeter.
Saygılarımla…
- MATRANÇ -