19-02-2013, 21:53
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Ben örgütlü hayatı savunuyorum. Çalışma gücümü de buradan alıyorum.Aşkın bey, kavramlar üzerinde yazmaya çalışıyorum. Biz soyut düşünmeye alışmış bir toplum değiliz, size hak veriyorum, İl Temsilciliği kavramının memur, satranç dinamiklerinden uzak ve sanal olduğunu yazdığımda kafanızda somut kişiler canlanıyor. Kastım bu değil. Kastettiğim bir kavram, bir tüzel kişilik.
İl temsilcileri satrançtan anlamaz,memur ve bürokratlardır. Böyle genellemeler her zaman kuru ile yaşı aynı kefede tartmaktır. Bir çırpıda yargıda bulunmak memur dediğiniz,ama bu güne kadar özveriyle çalışan maddi karşılık beklentisi olmayan temsilci arkadaşlarımızı yaralamıştır. Memurun bir maaşı vardır.
Kavramsal ve somut düşünmeye çalışın, kastettiğim Konya İl Temsilcisi veya Ahmet bey değil. Yarın öbürgün sizin de kovulacağınız depresif bir düzenden bahsediyorum. Bekçi meselini unutmayın.
Yapının kendisi yanlışsa, temelsizse, içini nasıl dekore ederseniz edin çökmeye mahkumdur. İl Temsilciliği kavram olarak tepeden inme bir kavramdır. Bürokrattır. Öncelikleri (yapısı gereği) bürokrasidir.
Aşırı devletçilikten kurtulmuş ve bürokrasi sultasından çıkmış hiçbir ülkede böyle içe kapalı, depresif, dünyadan kopuk teşkilatlanmalar olmaz.
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Biz yönetimdekiler aksaklıkları fark edip onları düzeltecek, tabanın istek ve taleplerine yeni düzenlemeler hazırlarken, siz il temsilcilikleri kaldırılmalı diyorsunuz.Çünkü bu söyledikleriniz gerçekle örtüşmüyor. Dünyada satranç üstyapı üzerinden yürür. Aslına bakarsanız tüm sporlar öyle. İspanya'da tenisi Nadal temsil eder, kimse lisanslı tenisçi sayısına bakmaz.
ABD'de NBA ve kolej ligleri, lisans sayısını patlatmak için değil, iki şey için vardır; basketbol ekonomisini yaşatmak ve üstyapıya daha çok oyuncu vermek için. Bütün hikaye -acı ama gerçek- üstyapı üzerinden yürür.
TSF bunu reddediyor görünse de Nihat bey döneminden beri iki yüzlü davranmaktadır; altyapı ve lisans sayıları ile övünmekte ama üstyapıya bir türlü alt yapıdan geçiş sağlayamadığı için Ipatov ve Dragan Solak ile kendini tekzip etmektedir.
Biz de esasen öyleyiz; istediğiniz kadar satrancı ana okullarına soktuk diye övünün, halk da, oyuncular da, camia da ve bizatihi yönetim de son kertede olimpiyat sıralamasına bakar.
Hal böyle olunca yani sistem üst yapı üzerinden belirlenince (bu gerçeği kabul edersek tabii), özünde üstyapı ile aynı dili konuşma ihtimali olmayan bir takım bürokratların ne işe yarayacağı tartışmaya açık olur.
Somut konuşayım hatta; bana Antalya İl Temsilciliğinin Barış Esen'in büyükusta olmasına nasıl bir katkı sağladığını anlatın mesela. Veya Suat Atalık'ın beğenin veya beğenmeyin hala 2600 üzerinde bir reputasyonu olmasına hangi il temsilciliği nasıl bir katkı sağlamış olabilir?
Şimdi siz yönetimdekiler, özrümü peşin kabul edin, üstyapı satranç oyuncularının alfabesinin a harfini sökemezsiniz. Aynı dili konuşacak birikiminiz yok çünkü ve bu ayıp birşey değil.
Ayıp olan, öyleymiş gibi hareket edip hatta üstüne çıkıp, bilgi, yetenek ve gelecek açısından hiçbir ünsiyetiniz olmayan insanlar hakkında kafanıza göre kararlar üretme hakkına sahip olmanız.
Bunu bilinçaltlarından çıkaralım ve masaya koyalım ki tartışma sağlıklı yürüsün (Muzaffer bey bakın 1800 barajı koyuyor bu yüzden).
1070 seviyesindeki bir başkan, 2600 seviyesindekinin sorunlarını bilemez. Bunu bilebilmek için komite de kursanız, alt komitelere de bölseniz, Talat Paşa'yı başa geçirip silah ve kara kitap üzerine yemin de etseniz fark etmez; bu bir kapasite meselesidir.
Komite kurmanız, toplantılar yapmanız, alt kurullar oluşturmanız bu yüzden anlam ifade etmiyor. Bizim lokantacı Necati ağbinin de kalp hastalıkları hakkında çok ciddi görüşleri var, hanımına falan anlatıyor ama kardiyoloji hekimlerinin sorunlarını çözmek için komite kurmaya kalkmıyor; kendisinden daha farklı değil durumunuz.
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:İSD efsanevi bir modeldir. Türkiyede yenileri zor kurulur. Çünkü öyle buluşmalar, öyle temiz idealler çok gerilerde kaldıHayır. İSD'nin de ağır kusurları vardır ve bu kusurlar camiadan ari tutulamaz. Ama dernek modeli dünyada kabul görmüş bir sisteme işaret eder. Kimse Manhattan İl Temsilciliğini bilmez, kulübünü bilir.
Bugün bir derneğin kurulmasnın maliyeti bin lira değildir. Devlet her yere para saçarken 15 milyonluk bir şehre, birbirinden farklı 3 dernek lokali sağlayacak güçtedir. Ama bu güç, devlet üzerinden paye biriktiren bürokratlara hasredilmektedir. Bu bir tercihtir.
İzmir, Bursa, Ankara, Adana, Samsun, Kocaeli gibi şehirler ciddi dernek gelenekleri olan şehirlerdi. 1990'lara kadar bu dernekler ülkenin satranç dinamosu oldular.
Bugün ülkede turnuva yapılamayacak veya Türkiye birinciliğini semt pazarı sisteminde oynatacak kadar düşmüş olmamızın arkasında, derneklerin sistemden çıkartılması ve işi bilmeyen bürokratların satrancı ranta dökmesi var (üstelik onu da düzgün dökemiyorlar).
Türkiye'de satrancın gizli sorunlarından biri, bürokrasinin satrancı ele geçirip yön tayin etmesidir. Tayin ettiği yön, yılların geleneksel Türkiye Birinciliğini "Kemer Otellerini Kış Aylarında İhya Etme Turnuvasına" çevirmiş, İlhan Onatların, Suat Soyluların, Süer'lerin, Bilyapların şampiyon oldukları bir geleneği 1500'lük yüzlerce oyuncunun katıldığı kötü bir open turnuvaya dönüştürmüştür.
Varılan sonuç milli takımda Türkçe bilmeyen 2 oyuncu, bir türlü eşik atlayamayan bir jenerasyon, turnuva bulamayan yüzlerce satrançsever, kavgalı bir camia, 1960'lardan daha başarısız bir olimpiyat takımı ama buna karşılık kurulan komiteler, komiteler ve komiteler ve 1070 kuvvet ayarında delegelerin oluşturduğu kaotik bir düzen.
Yazdıklarımdan lütfen birine hayır deyin, ben sizin için özel vakit ayırıp nasıl evet olduğunu sabırla anlatırım.