21-02-2013, 15:44
Ben Mojo Jojo kadar devletin muhakkak geri çekilmesini ve spor bürokrasisi nini küçülmesini makul bir yapıya giden tek yol olarak görmüyorum. Onun yanında başka çözümler de uygulanabilir, ama yeter ki bir plan seçilsin. Mevcut durumla ilgili tespitlerine sıkça olduğu gibi yine katılıyorum
İl temsilciliği yapısı, seçme ve seçilme sistemlerinin değişmesi için hiçbir mevzuat engeli yok (Cengiz Keleş'in altını çizdiği gibi) ama spor bürokrasisi o kadar merkeze bağımlı ki.. Bu konuları gerçekçi bir şekilde tartışabilmemiz için şu üç koşuldan birine ulaştığımız günleri görmemiz lazım:
1) Sporun en büyük sponsorunun devlet olmadığı bir ortam,
2) 2.madde yerine spor bürokrasisinin (gerek antrenörlük gerek diğer yöneticiliklerin) sonuç odaklı bir liyakat sistemiyle uygulandığı an, o sonuçlardan kastım da lisanslı sporcu sayısı değil sadece (çok daha farklı kriterler gerekir)
Şahsen bu iki koşula yirmi beş fırın ekmek uzaklıkta olduğumuzu düşünüyorum.
Federasyon özerk oldu, ama bu özerkliği biraz aldatıcı buluyorum. Özerkliğe rağmen satrancın ve satranççıların boyunu aşan, Türkiye'yle ilgili bir meseledir.
Erşan Gökerman çok güzel bir detayı yazmış:
Satranç merkezlerinin önlenemez sonu yaklaşıyor, hele Türkiye'de satranç merkezlerini yaşatmak için çok büyük özveri gerekiyor (veya zengin bir hayırsever!), ABD'de St.Louis Satranç Kulübü'nün bugünlerdeki aktifliği, St.Louis'de binlerce lisanslı "satranç sporcusu" olması değil Rex Sinquenfeld'in satrancı sevmesi.
Satrancın meslek olamaması da sadece Türkiye'de değil dünyada satrancın nasıl algılandığı ve nereye doğru gittiği tartışılmadan anlaşılamayacak bir konu.
İl temsilciliği yapısı, seçme ve seçilme sistemlerinin değişmesi için hiçbir mevzuat engeli yok (Cengiz Keleş'in altını çizdiği gibi) ama spor bürokrasisi o kadar merkeze bağımlı ki.. Bu konuları gerçekçi bir şekilde tartışabilmemiz için şu üç koşuldan birine ulaştığımız günleri görmemiz lazım:
1) Sporun en büyük sponsorunun devlet olmadığı bir ortam,
2) 2.madde yerine spor bürokrasisinin (gerek antrenörlük gerek diğer yöneticiliklerin) sonuç odaklı bir liyakat sistemiyle uygulandığı an, o sonuçlardan kastım da lisanslı sporcu sayısı değil sadece (çok daha farklı kriterler gerekir)
Şahsen bu iki koşula yirmi beş fırın ekmek uzaklıkta olduğumuzu düşünüyorum.
Federasyon özerk oldu, ama bu özerkliği biraz aldatıcı buluyorum. Özerkliğe rağmen satrancın ve satranççıların boyunu aşan, Türkiye'yle ilgili bir meseledir.
Erşan Gökerman çok güzel bir detayı yazmış:
Alıntı:Son olarak Ateş Bey'e bir not, Manhattan Satranç Kulübü, bildiğim kadarıyla 5-6 yıl önce kapandı. Derneklerle ilgili sorun sadece satrancın kendine has özellikleriyle tanımlanamayacak, teknoloji ve zamanın değişimiyle de yakından ilgili bir durum. Belki ayrı bir başlıkta tartışılmalı..
Satranç merkezlerinin önlenemez sonu yaklaşıyor, hele Türkiye'de satranç merkezlerini yaşatmak için çok büyük özveri gerekiyor (veya zengin bir hayırsever!), ABD'de St.Louis Satranç Kulübü'nün bugünlerdeki aktifliği, St.Louis'de binlerce lisanslı "satranç sporcusu" olması değil Rex Sinquenfeld'in satrancı sevmesi.
Satrancın meslek olamaması da sadece Türkiye'de değil dünyada satrancın nasıl algılandığı ve nereye doğru gittiği tartışılmadan anlaşılamayacak bir konu.