27-02-2013, 14:09
ÖDÜL.
Sevgili satranççılar,
Satranç turnuvalarında turnuvayı organize eden kuruluşun en öncelikli görev ve sorumluluklarından olan “etkinliğin kalite ve saygınlığının korunması “ vazgeçilmez bir temel ilkedir. Düzenlemeyle ilgili her aksaklık ve sorun öncesinden alınacak olan tedbirlerle sağlanır.
Yalnızca devlet olanaklarına dayanan turnuva ve etkinliklerde bile “ödüllendirme” gibi olmazsa olmaz konular vardır. Oysa TSF Etkinlik Programında yer alan bu turnuvadan katılım ücreti de alınmıştır.
Bunu günümüz şartlarında normal görüyorum. Bu ücretin alınıp alınmaması gereği ayrı bir konu başlığında tartışılabilir.
Çünkü etkinliklerin planlanması ve gider bütçelerinin oluşturulması başlı başına bir ayrı konudur. Tartışmak için bilgilenmek ve olayın içinde olmak gerekir. Bilgimizin olmadığı konularda fikir yürütmek ne kadar doğrudur?
Etkinlik için oluşturulan bütçenin makul bir bölümü zaten giderlerine ayrılmıştır. Yarışma düzenlenen tüm iller de tutanaklarda tarihleriyle mevcut takım madalyaları gönderilmiştir. Gecikmeler, kargo gecikmeleri ya da il içi koordinasyonlarından olabilir. Biz burada bunları tartışmamalıyız.
Ama ortada art niyetli, kasıtlı ve olumsuz davranışlar varsa ki bunlar da elbette bilinmelidir.
Benim dikkat çekmek istediğim konu ise farklıdır.
Seksenli yıllarda Anadolu’nun birçok ilinde satranç turnuvası düzenleniyordu. Çoğunda da katılımcı kişi olarak bulunmuştum. Düzenlenen turnuvalar tamamen amatör duygulara dayanıyordu.
Ama gerek temsil aşamasında, gerekse organizasyonda hissedilen ciddiyet ve kalite ve az sayıdaki görevlinin onca özverili gayretleri, o turnuvaları katılımcılarının gözünde birer başyapıt gibi anılarda kalmasını sağlıyor ve bugünün kaliteli turnuvalarını andırıyordu.
O turnuvalar bugünkü turnuvaların yol göstericileriydi adeta. Arkasında gizli bir destekçi kesim, doğal örgütlenmiş bir kitle vardı. Gönüllü sponsorundan tutunda, yine özverili çalışma esasını benimsemiş organizatör ve hakemine kadar. Hatta katılımcı sporcuları bile. Tek amaçları turnuvayı sorunsuz ve beklentileri olan asgari kalite düzeyinin üzerinde bitirmek olan bu insanların sayısı azalsa da hala aramızdalar.
Turnuva sonunda ödül törenlerini hatırlıyorum da.
İlk 38 kişiye bile çeşitli mansiyon ve sürpriz ödüllerin dağıtıldığı Adana Gümüş At Satranç Turnuvaları, sevgili Aydın SİHAY’ın büyük bir başarıyla düzenlediği örnek bir turnuvaydı. Günümüzde hala devam ettiğini sanıyorum. Birinciye, kupanın dışında Cumhuriyet altını, bir yıl boyunca ücretsiz dershane eğitimi, 100 litre benzin… İkinci, üçüncü olan sporcuların ödülleri birinci olandan aşağı kalmazdı.
Ama müthiş bir dayanışma kültürü oturmuştu.
Çanakkale Troya Turnuvalarını hatırlıyorum. İlk 17’ ye nakit ödüllerin verildiği, sevgili Turgut TUNCA’nın o eşsiz güzellikteki yaz turnuvası.
Yetmişli ve seksenli yılların İzmir turnuvaları… Kendi içinde, katılımcıların bireysel çabalarıyla bir başka güzelleşen ve herkese yeten o güzelim ödüllü ve doyurucu turnuvalar.
Elbette görüp tanık olamadığım nitelikli onlarca turnuvalar vardır.
Ama hepsinde ortak bir dayanışma örneği vardır.
Koşuşturanlarında ortak bir heyecan kaynaklı bir telaş ve mutlu sonla bitmiş her turnuva bir örgütsel üründür ve öyle olmalıdır. O yörenin yerli kaynaklarının ve dinamiklerinin içine katıldığı turnuvalar doyuruculuğu ve çekiciliği sağlayacaktır.
Bütün mesele yerli dinamiklere ulaşabilecek kadar paylaşım içinde olabilmektir. O etkinliği kendinden bir parça olarak hisseden her toplum, kişi ve kuruluşlar bir katkı sunabilecektir.
ÖNEMLİ OLAN BU AŞAMADA BİR ve BİRLİKTE OLABİLMEK ve ÖRGÜTÜ OLUŞTURABİLMEKTİR.
Mart ayı içinde yapılması planlanan merkezi İl Temsilcileri toplantısında bu konulara da çözüm olacağına inandığımız İL İÇİ ÖRGÜTSEL YAPILANMA’ nın içeriği, dayandığı temel unsurlar anlatılacak görüş ve önerilerine sunulacaktır.
Bu yöndeki çalışmalarımız devam etmektedir.
Sağlıcakla kalınız.
Sevgili satranççılar,
Satranç turnuvalarında turnuvayı organize eden kuruluşun en öncelikli görev ve sorumluluklarından olan “etkinliğin kalite ve saygınlığının korunması “ vazgeçilmez bir temel ilkedir. Düzenlemeyle ilgili her aksaklık ve sorun öncesinden alınacak olan tedbirlerle sağlanır.
Yalnızca devlet olanaklarına dayanan turnuva ve etkinliklerde bile “ödüllendirme” gibi olmazsa olmaz konular vardır. Oysa TSF Etkinlik Programında yer alan bu turnuvadan katılım ücreti de alınmıştır.
Bunu günümüz şartlarında normal görüyorum. Bu ücretin alınıp alınmaması gereği ayrı bir konu başlığında tartışılabilir.
Çünkü etkinliklerin planlanması ve gider bütçelerinin oluşturulması başlı başına bir ayrı konudur. Tartışmak için bilgilenmek ve olayın içinde olmak gerekir. Bilgimizin olmadığı konularda fikir yürütmek ne kadar doğrudur?
Etkinlik için oluşturulan bütçenin makul bir bölümü zaten giderlerine ayrılmıştır. Yarışma düzenlenen tüm iller de tutanaklarda tarihleriyle mevcut takım madalyaları gönderilmiştir. Gecikmeler, kargo gecikmeleri ya da il içi koordinasyonlarından olabilir. Biz burada bunları tartışmamalıyız.
Ama ortada art niyetli, kasıtlı ve olumsuz davranışlar varsa ki bunlar da elbette bilinmelidir.
Benim dikkat çekmek istediğim konu ise farklıdır.
Seksenli yıllarda Anadolu’nun birçok ilinde satranç turnuvası düzenleniyordu. Çoğunda da katılımcı kişi olarak bulunmuştum. Düzenlenen turnuvalar tamamen amatör duygulara dayanıyordu.
Ama gerek temsil aşamasında, gerekse organizasyonda hissedilen ciddiyet ve kalite ve az sayıdaki görevlinin onca özverili gayretleri, o turnuvaları katılımcılarının gözünde birer başyapıt gibi anılarda kalmasını sağlıyor ve bugünün kaliteli turnuvalarını andırıyordu.
O turnuvalar bugünkü turnuvaların yol göstericileriydi adeta. Arkasında gizli bir destekçi kesim, doğal örgütlenmiş bir kitle vardı. Gönüllü sponsorundan tutunda, yine özverili çalışma esasını benimsemiş organizatör ve hakemine kadar. Hatta katılımcı sporcuları bile. Tek amaçları turnuvayı sorunsuz ve beklentileri olan asgari kalite düzeyinin üzerinde bitirmek olan bu insanların sayısı azalsa da hala aramızdalar.
Turnuva sonunda ödül törenlerini hatırlıyorum da.
İlk 38 kişiye bile çeşitli mansiyon ve sürpriz ödüllerin dağıtıldığı Adana Gümüş At Satranç Turnuvaları, sevgili Aydın SİHAY’ın büyük bir başarıyla düzenlediği örnek bir turnuvaydı. Günümüzde hala devam ettiğini sanıyorum. Birinciye, kupanın dışında Cumhuriyet altını, bir yıl boyunca ücretsiz dershane eğitimi, 100 litre benzin… İkinci, üçüncü olan sporcuların ödülleri birinci olandan aşağı kalmazdı.
Ama müthiş bir dayanışma kültürü oturmuştu.
Çanakkale Troya Turnuvalarını hatırlıyorum. İlk 17’ ye nakit ödüllerin verildiği, sevgili Turgut TUNCA’nın o eşsiz güzellikteki yaz turnuvası.
Yetmişli ve seksenli yılların İzmir turnuvaları… Kendi içinde, katılımcıların bireysel çabalarıyla bir başka güzelleşen ve herkese yeten o güzelim ödüllü ve doyurucu turnuvalar.
Elbette görüp tanık olamadığım nitelikli onlarca turnuvalar vardır.
Ama hepsinde ortak bir dayanışma örneği vardır.
Koşuşturanlarında ortak bir heyecan kaynaklı bir telaş ve mutlu sonla bitmiş her turnuva bir örgütsel üründür ve öyle olmalıdır. O yörenin yerli kaynaklarının ve dinamiklerinin içine katıldığı turnuvalar doyuruculuğu ve çekiciliği sağlayacaktır.
Bütün mesele yerli dinamiklere ulaşabilecek kadar paylaşım içinde olabilmektir. O etkinliği kendinden bir parça olarak hisseden her toplum, kişi ve kuruluşlar bir katkı sunabilecektir.
ÖNEMLİ OLAN BU AŞAMADA BİR ve BİRLİKTE OLABİLMEK ve ÖRGÜTÜ OLUŞTURABİLMEKTİR.
Mart ayı içinde yapılması planlanan merkezi İl Temsilcileri toplantısında bu konulara da çözüm olacağına inandığımız İL İÇİ ÖRGÜTSEL YAPILANMA’ nın içeriği, dayandığı temel unsurlar anlatılacak görüş ve önerilerine sunulacaktır.
Bu yöndeki çalışmalarımız devam etmektedir.
Sağlıcakla kalınız.
- MATRANÇ -