09-03-2013, 19:36
Bu tartışmayı bir süredir izliyorum. Madem çay var; ben de ufak bir katkıda bulunmak isterim.
"Hakemlerin içinden çıkamayacağı durumların çok fazla ve çok sık karşılaşılan şeyler olmadığı" şeklindeki görüş kanımca pratikte doğrudur.
Başhakemin kararına başka itiraz yolları da açık olabilir. Bu da makbul.
Öte yandan, hakemlerin kararlarında hata yapmaları da görülmemiş bir şey değildir. Hakem istediği kadar bilgili olsun ve ne kadar nesnel ve tarafsız olmaya çalışırsa çalışsın, hata yapacağı durumlar ortaya çıkabilir ve daha önce çıktığını da siz hakemler bizden daha sık görmüş ve deneyimlemişsinizdir.
Kişisel kanım itiraz kurullarının var olması yönündedir. Bunun için iki argüman sunacağım:
1. Olası hakem hataları hemen o anda telafi edilmediği zaman, "geç gelen adalet, adalet değildir." durumu ortaya çıkar. Örneğin dokuz-on yaşında bir genç, bir şekilde hakkının yenildiğini düşünüyorsa ve sistem içinde bu durumu düzeltmek için hızlı ve etkin bir yol yoksa, o genci kaybetmişsiniz demektir. Hakkını daha sonra başka yerlerde arayabilecek olması, o anda oynadığı ve daha sonra oynayacağı turlarda psikolojik olarak kötü etki altında kalmayacağı anlamına gelmez. Genç belki satranç oynamaya devam edecektir ancak satranç müsabakalarının genel olarak adil olmadığı gibi bir sonuç çıkarabilecek ve zaman içinde bu durumu kanıksayacaktır da. Ondan sonra kimseye "satrancın yararları" konusunda nutuk atmaya yüzümüz kalmaz.
2. Bildiğim kadarıyla itiraz kurulu oluşturmak artı maliyet getiren bir uygulama değildir. Çoğu turnuvada hiç bir iş düşmeyecek olsa dahi, orada adaletin olduğuna dair bir güven unsuru olarak bulunmasında hiç zarar yoktur; bilakis fayda vardır. Aynı genç, itirazını "kararları kesin olan bir başhakem" yerine, nihai olarak seçiminde kendinin de bulunduğu bir kurula iletebiliyorsa, kurulun verdiği karar aleyhine de olsa, adalet duygusunda bir sarsılma yaşamayacağı gibi, hem hakkını arayabilmiş bir birey olarak kendine güveni, hem de camiaya güveni artacaktır. Kararları kesin olan bir otokratın -ya da hakem kurulunu da kattığımızda oligarkların- dağıttığı adaletle, oyuncuların seçimiyle oluşmuş bir jurinin dağıttığı adalet, doğal olarak aynı şey değildir.
"Hakemlerin içinden çıkamayacağı durumların çok fazla ve çok sık karşılaşılan şeyler olmadığı" şeklindeki görüş kanımca pratikte doğrudur.
Başhakemin kararına başka itiraz yolları da açık olabilir. Bu da makbul.
Öte yandan, hakemlerin kararlarında hata yapmaları da görülmemiş bir şey değildir. Hakem istediği kadar bilgili olsun ve ne kadar nesnel ve tarafsız olmaya çalışırsa çalışsın, hata yapacağı durumlar ortaya çıkabilir ve daha önce çıktığını da siz hakemler bizden daha sık görmüş ve deneyimlemişsinizdir.
Kişisel kanım itiraz kurullarının var olması yönündedir. Bunun için iki argüman sunacağım:
1. Olası hakem hataları hemen o anda telafi edilmediği zaman, "geç gelen adalet, adalet değildir." durumu ortaya çıkar. Örneğin dokuz-on yaşında bir genç, bir şekilde hakkının yenildiğini düşünüyorsa ve sistem içinde bu durumu düzeltmek için hızlı ve etkin bir yol yoksa, o genci kaybetmişsiniz demektir. Hakkını daha sonra başka yerlerde arayabilecek olması, o anda oynadığı ve daha sonra oynayacağı turlarda psikolojik olarak kötü etki altında kalmayacağı anlamına gelmez. Genç belki satranç oynamaya devam edecektir ancak satranç müsabakalarının genel olarak adil olmadığı gibi bir sonuç çıkarabilecek ve zaman içinde bu durumu kanıksayacaktır da. Ondan sonra kimseye "satrancın yararları" konusunda nutuk atmaya yüzümüz kalmaz.
2. Bildiğim kadarıyla itiraz kurulu oluşturmak artı maliyet getiren bir uygulama değildir. Çoğu turnuvada hiç bir iş düşmeyecek olsa dahi, orada adaletin olduğuna dair bir güven unsuru olarak bulunmasında hiç zarar yoktur; bilakis fayda vardır. Aynı genç, itirazını "kararları kesin olan bir başhakem" yerine, nihai olarak seçiminde kendinin de bulunduğu bir kurula iletebiliyorsa, kurulun verdiği karar aleyhine de olsa, adalet duygusunda bir sarsılma yaşamayacağı gibi, hem hakkını arayabilmiş bir birey olarak kendine güveni, hem de camiaya güveni artacaktır. Kararları kesin olan bir otokratın -ya da hakem kurulunu da kattığımızda oligarkların- dağıttığı adaletle, oyuncuların seçimiyle oluşmuş bir jurinin dağıttığı adalet, doğal olarak aynı şey değildir.