12-03-2013, 01:50
Değerli Sabri Ağabey,
Öncelikle tartışma tekniği açısından kaçınılması gereken bir husus olduğunu düşünüyorum: Benim ikinci argümanım "juri versus tek kişi" üstüneydi ve öncelikle bu merhaleyi geçmeden, "jurinin" kimlerden oluşacağına dair bir alt tartışmaya bilerek girmek istememiştim. Aksi durumda fikirlerin birbirine gireceği ve tartışmanın gereksiz yere uzayacağı konusunda sanırım benimle hemfikir olursun. Yine de ilerleyebilmek açısından, şimdilik juri fikrini hep beraber onayladığımızı varsaymak durumundayım ki jurinin kimlerden mürekkep olabileceği ya da olmayacağını konuşabilelim.
Yalnız, aradan "otokrasi" hadisesini çıkarmak istiyorum: Gencin hakkı yendikten, morali bozulduktan ve turnuvayı bir hakemin bilinçli ya da bilinçsiz yanlış uygulamasından dolayı dökmesinden sonra, isterlerse o hakemi idam etsinler; gencin hiç ama hiç umurunda olmaz. Adalet hızlı biçimde yerine gelmiyorsa adalet olmaktan çıkar. Sen "despot" dersin, ben "otokrat" derim zira adalete vaktinde hesap vermemiştir. Daha sonraki akıbeti benim ilgim dışındadır.
"Genç" örneğini "ağaç yaşken eğilir" sözünü düşünerek, özellikle verdim ve juri muhtevasına gelirsek, bence yalnızca oyunculardan oluşmalı. Diğer kişilerin tanık olarak dinlenip dinlenemeyeceği de ayrı bir alt tartışma konusu ve şimdilik yalnız oyunculardan mürekkep bir juri üstünden konuşacağım.
Jurinin seçilmesinde demokratik yöntem uygulanması konusundaki çekincelerine kısmen katılıyorum. Doğrudur; adayların kendini tanıtması ve herkesin adayların liyakatini ölçmesi için yeterli zamanı olmayabilir. Churchill demokrasi için ne diyor: "Geriye kalanlar hariç, en kötü yönetim şeklidir". Tam olarak aynı çekinceler partiler bazındaki siyaset için de geçerli: Çoğumuz oy kullanmaya gittiğimizde, oy vereceğimiz partinin adaylarının isimlerini bile ilk kez oy pusulasında görüyoruz ancak bu durum "biz hiç seçim yapmayalım. konuya hakim kişiler kendi kendilerine karar alıp uygulasınlar. bu kararların sonucunda ölürsek mesele yok, kalırsak belki hakkımızı arayabiliriz" sonucuna varmamızı sağlamıyor.
Özellikle gençlerden söz ettim çünkü onlar -senin çok daha iyi bileceğin gibi- etraflarında ne görürlerse aynen kopyalama eğilimindeler. Biz vaktiyle iyi öğrenemedik ancak belki gençlerimize daha küçük yaşlardan itibaren, tek kişinin yetkili olduğu sistemler yerine demokratik değerleri öğretirsek, onlar da despotizm yerine demokrasiye uyum sağlayacaktır.
"Yaşça küçüklerin hakkını arayamaması" yolundaki çekincene de değineyim: Kime olursa olsun, satranççı lisansı verilmişse, o kişinin aklı başında kararlar alacağını varsaymak durumundayız. Yaşı lisans almaya (yani en azından "muayyen bir yere kadar" makul hamleler yapmaya) tutuyorsa, itirazlık bir durumda nihai kararı verecek kişileri kendi seçmek konusunda akıl yürütmeye de tutuyor olmalıdır.
Manipülasyon ve "Hakemin doğru karar verip jurinin bu kararı bozması" durumu hakkındaki çekinceler: Lobiler demokrasilerde doğaldır ve meşrudur. Bir yerde -en acımasızından söyleyeyim- "çıkar grubu" varsa, muhakkak rakip grup da oluşacak ve bir denge sağlanacaktır. Yine de olur da, taraflardan birini kayırmak amaçlı bir karar ortaya çıkarsa, o zaman sözünü ettiğin şikayet/değerlendirme üst mekanizmaları devreye girebilir ve taraflı tavrandıkları kesinleşen juri üyesi oyunculara gerekli cezayı yine verebilir.
Netice olarak ve tekraren: Senin de dediğin gibi, turnuvalarda zaten artık "içinden çıkılmaz itirazlık" durumlar pek görülmüyor. Yine de, karşılaşılması muhtemel bir duruma karşı sistemin tıkanmasına yönelik koyulması gereken güvenlik subabı bana göre otoriter değil çoğulcu olmalı.
Öncelikle tartışma tekniği açısından kaçınılması gereken bir husus olduğunu düşünüyorum: Benim ikinci argümanım "juri versus tek kişi" üstüneydi ve öncelikle bu merhaleyi geçmeden, "jurinin" kimlerden oluşacağına dair bir alt tartışmaya bilerek girmek istememiştim. Aksi durumda fikirlerin birbirine gireceği ve tartışmanın gereksiz yere uzayacağı konusunda sanırım benimle hemfikir olursun. Yine de ilerleyebilmek açısından, şimdilik juri fikrini hep beraber onayladığımızı varsaymak durumundayım ki jurinin kimlerden mürekkep olabileceği ya da olmayacağını konuşabilelim.
Yalnız, aradan "otokrasi" hadisesini çıkarmak istiyorum: Gencin hakkı yendikten, morali bozulduktan ve turnuvayı bir hakemin bilinçli ya da bilinçsiz yanlış uygulamasından dolayı dökmesinden sonra, isterlerse o hakemi idam etsinler; gencin hiç ama hiç umurunda olmaz. Adalet hızlı biçimde yerine gelmiyorsa adalet olmaktan çıkar. Sen "despot" dersin, ben "otokrat" derim zira adalete vaktinde hesap vermemiştir. Daha sonraki akıbeti benim ilgim dışındadır.
"Genç" örneğini "ağaç yaşken eğilir" sözünü düşünerek, özellikle verdim ve juri muhtevasına gelirsek, bence yalnızca oyunculardan oluşmalı. Diğer kişilerin tanık olarak dinlenip dinlenemeyeceği de ayrı bir alt tartışma konusu ve şimdilik yalnız oyunculardan mürekkep bir juri üstünden konuşacağım.
Jurinin seçilmesinde demokratik yöntem uygulanması konusundaki çekincelerine kısmen katılıyorum. Doğrudur; adayların kendini tanıtması ve herkesin adayların liyakatini ölçmesi için yeterli zamanı olmayabilir. Churchill demokrasi için ne diyor: "Geriye kalanlar hariç, en kötü yönetim şeklidir". Tam olarak aynı çekinceler partiler bazındaki siyaset için de geçerli: Çoğumuz oy kullanmaya gittiğimizde, oy vereceğimiz partinin adaylarının isimlerini bile ilk kez oy pusulasında görüyoruz ancak bu durum "biz hiç seçim yapmayalım. konuya hakim kişiler kendi kendilerine karar alıp uygulasınlar. bu kararların sonucunda ölürsek mesele yok, kalırsak belki hakkımızı arayabiliriz" sonucuna varmamızı sağlamıyor.
Özellikle gençlerden söz ettim çünkü onlar -senin çok daha iyi bileceğin gibi- etraflarında ne görürlerse aynen kopyalama eğilimindeler. Biz vaktiyle iyi öğrenemedik ancak belki gençlerimize daha küçük yaşlardan itibaren, tek kişinin yetkili olduğu sistemler yerine demokratik değerleri öğretirsek, onlar da despotizm yerine demokrasiye uyum sağlayacaktır.
"Yaşça küçüklerin hakkını arayamaması" yolundaki çekincene de değineyim: Kime olursa olsun, satranççı lisansı verilmişse, o kişinin aklı başında kararlar alacağını varsaymak durumundayız. Yaşı lisans almaya (yani en azından "muayyen bir yere kadar" makul hamleler yapmaya) tutuyorsa, itirazlık bir durumda nihai kararı verecek kişileri kendi seçmek konusunda akıl yürütmeye de tutuyor olmalıdır.
Manipülasyon ve "Hakemin doğru karar verip jurinin bu kararı bozması" durumu hakkındaki çekinceler: Lobiler demokrasilerde doğaldır ve meşrudur. Bir yerde -en acımasızından söyleyeyim- "çıkar grubu" varsa, muhakkak rakip grup da oluşacak ve bir denge sağlanacaktır. Yine de olur da, taraflardan birini kayırmak amaçlı bir karar ortaya çıkarsa, o zaman sözünü ettiğin şikayet/değerlendirme üst mekanizmaları devreye girebilir ve taraflı tavrandıkları kesinleşen juri üyesi oyunculara gerekli cezayı yine verebilir.
Netice olarak ve tekraren: Senin de dediğin gibi, turnuvalarda zaten artık "içinden çıkılmaz itirazlık" durumlar pek görülmüyor. Yine de, karşılaşılması muhtemel bir duruma karşı sistemin tıkanmasına yönelik koyulması gereken güvenlik subabı bana göre otoriter değil çoğulcu olmalı.