30-03-2013, 09:59
Sayın Arkadaşlar
Türkiye büyük ve nüfuslu bir ülke. Satrançta veya satranççıda ileri gitmiş olan Norveç, Gürcistan, Ermenistan gibi ülkelerle kıyaslanamaz. ABD, Çin veya Rusya kadar büyük değiliz tabii. Örneğin Rusya'da alan çok büyük olduğu için çok büyük merkezler vasıtasıyla yürüyor tabana iletişim. Örneğin Kazan'daki satranç merkezi 1.000 m2'den büyüktür ve usta seviyesinde onlarca hoca ders verir. Şu sıralar GM Suat Atalık da orada ders veriyor. Derse başlayan çocuk, en başından ustalarla çalışınca sonuç farklı olur tabii. Çocuğunuz yabancı dili ana diliyle konuşanlarla mı iyi öğrenir, yoksa C seviyesindeki öğretmenlerden haftada 3-5 saat ders alarak mı? Hele bizim okul satranç öğretmenlerini düşünün, bu satranç bildikleri kadar yabancı dil biliyor olsalar? Biliyor sayılırlar mı?
Alan, nüfus ve gelenek gibi benzerlikler sebebiyle örneğin İran ne yapıyor diye bakmak lazım, detaylarını bilmiyoruz. Özgün bir modele ihtiyacımız var.
Tartışan arkadaşlarımız başka iki taraftan tuttukları için anlaşamıyorlar.
1- Satranç sosyal ve kültürel bir faaliyettir (bir de turistik oldu)
2- Satranç sert bir mücadele sporudur.
Madde 1 için İl Temsilcisi gerekir, ülkenin büyüklüğü dikkate alınırsa, ekibi ve imkanları olan bir küçük federasyon başkanı da diyebiliriz. Hangi İl Temsilcimiz bu imkana kavuştu ki, suçluyoruz? Olması gereken İl Temsilcisi ile koordinasyon içinde Okul Satranç Öğretmenleri (satrancı bilecek), Üniversite Satranç Merkezleri ve kulüplerdir. Bunların hangisi mevcut? Sahici olmayan bir altyapımız var. 15 yıldır bol çocuklu turnuvalar yapıyoruz, binlerce çocuğun arasından 3-5'i kalıyor. TSF'nin temel amacı her çocuğun eline bir kere satranç taşı değmesi midir?
Madde 2 ise yatırım ister ve çok verimli olması beklenemez. Bir yetenek bulur, imkanları akıtır, toplama kampındaki esir gibi çalıştırır ve oynatırsınız. Bu çocuk ve ailesi gelecek endişesi taşırlar. Onu tatmin edecek yollar sunmak lazım. Bu da ayrı bir tartışma konusudur.
Uzaktan, birbirimizi algılamadan, başka taraftan tutarak ama aynı başlık altında tartışmayalım ne olur. Buna tartışma denmez.
Saygı ve selamlar
Türkiye büyük ve nüfuslu bir ülke. Satrançta veya satranççıda ileri gitmiş olan Norveç, Gürcistan, Ermenistan gibi ülkelerle kıyaslanamaz. ABD, Çin veya Rusya kadar büyük değiliz tabii. Örneğin Rusya'da alan çok büyük olduğu için çok büyük merkezler vasıtasıyla yürüyor tabana iletişim. Örneğin Kazan'daki satranç merkezi 1.000 m2'den büyüktür ve usta seviyesinde onlarca hoca ders verir. Şu sıralar GM Suat Atalık da orada ders veriyor. Derse başlayan çocuk, en başından ustalarla çalışınca sonuç farklı olur tabii. Çocuğunuz yabancı dili ana diliyle konuşanlarla mı iyi öğrenir, yoksa C seviyesindeki öğretmenlerden haftada 3-5 saat ders alarak mı? Hele bizim okul satranç öğretmenlerini düşünün, bu satranç bildikleri kadar yabancı dil biliyor olsalar? Biliyor sayılırlar mı?
Alan, nüfus ve gelenek gibi benzerlikler sebebiyle örneğin İran ne yapıyor diye bakmak lazım, detaylarını bilmiyoruz. Özgün bir modele ihtiyacımız var.
Tartışan arkadaşlarımız başka iki taraftan tuttukları için anlaşamıyorlar.
1- Satranç sosyal ve kültürel bir faaliyettir (bir de turistik oldu)
2- Satranç sert bir mücadele sporudur.
Madde 1 için İl Temsilcisi gerekir, ülkenin büyüklüğü dikkate alınırsa, ekibi ve imkanları olan bir küçük federasyon başkanı da diyebiliriz. Hangi İl Temsilcimiz bu imkana kavuştu ki, suçluyoruz? Olması gereken İl Temsilcisi ile koordinasyon içinde Okul Satranç Öğretmenleri (satrancı bilecek), Üniversite Satranç Merkezleri ve kulüplerdir. Bunların hangisi mevcut? Sahici olmayan bir altyapımız var. 15 yıldır bol çocuklu turnuvalar yapıyoruz, binlerce çocuğun arasından 3-5'i kalıyor. TSF'nin temel amacı her çocuğun eline bir kere satranç taşı değmesi midir?
Madde 2 ise yatırım ister ve çok verimli olması beklenemez. Bir yetenek bulur, imkanları akıtır, toplama kampındaki esir gibi çalıştırır ve oynatırsınız. Bu çocuk ve ailesi gelecek endişesi taşırlar. Onu tatmin edecek yollar sunmak lazım. Bu da ayrı bir tartışma konusudur.
Uzaktan, birbirimizi algılamadan, başka taraftan tutarak ama aynı başlık altında tartışmayalım ne olur. Buna tartışma denmez.
Saygı ve selamlar