15-07-2013, 21:56
Önerilerimde 2. madde hariç, bireysel turnuvalar için öneride bulunmuştum. Ama bir kısmının takım maçlarında uygulanabileceğini de düşünüyorum.
Oktay Kardeşim,
Amaç skor beraberliğini yakalamaksa takımlar dediğiniz gibi masalara göre;…1-0, 0-1, 1-0, 0-1… gibi skorlarda yapabilirler elbette. Ama bu daha belirgin ve manidar olacaktır ki şaibeyi göze almalarını gerektirecektir.
Tamamen kendilerini bağlayan bu olumsuz durumu göze almaları gerekecektir.
Sonra toplu masalarda anlaşılmış sonuçların ortaya çıkması dikkatleri daha çok toplayacaktır ki birçok oyuncunun maç incelemesine açık olan oyunlar durumu ortaya çıkarabilir. Kesin ve ısrarlı tartışmaların hedefinde olmak isterler mi acaba? Uygulayıcılar bunu göze alabilecekler midir? Pek sanmıyorum ben.
Çözüme yönelik önerilerimin başında saygınlık ve güvenilirliliği tartışma götürmeyen satranç eğitici ve antrenörlerinin verdiği eğitimi bir numaraya koyarım!
Bu, elbette bir çırpıda söylediğim gibi kolay bir iş değildir elbette. Hele bu teknolojik çağda!
Konudan ayrılmamakla birlikte bence çok önemli bir tespitte bulunmak isterim.
Belki büyük, devasa yönelmelerin önüne geçilebilir.
Çünkü çağın getirdiği en önemli ve belirgin özellik “tıklama” dır.
Her şey bir tıklamayla, çaba sarf etmeden oluyor.
Çocuklarımız için bu olay ne yazık ki tanık oldukları hayatın içinde böyledir. Mücadeleyi red eden, rafa kaldıran bir teknolojinin çocuklarımız için ne anlam ifade ettiğini bir analiz yapınız lütfen.
Ortaya evde, yurtta, parkta, kafede, yolda yürürken aynı aletlere mahküm, bağımlı gençler ve genç adaylar çıktığını göreceğiz. Mutlulukları bile sanal olan gençlik, hayat mücadelesine hazır olabilir mi? Mücadeleyi tanımadan yaratıcılıktan nasıl nasibini alabilir?
Oysa biz satrançta “mücadele” diyoruz. Bu, onlara çok uçuk geliyor!
Sanallığı sınırlamayı başarıp gerçek hayatın içine dönmelerini sağlamak gerekir. Kendi işini yapmasını öğrenemeyen birey, her durumda “bu benim işim değildir” dürtüsüyle davranacaktır. Kitaplardan çalışan kaç kişi kaldı ki...
2000 li yılların başındaki 20 yaş altı ulusal takım kamplarının hatırlıyorum. Kübra’ ların, Betül’ lerin , Mustafa’ ların yetiştiği o kuşağı. Hepsi de aldıkları eğitim gereği tıkır tıkır oynuyorlar. Onlarda bilgisayar kullanıyorlar elbette. Ama nitelikli eğitimleri mücadeleci kişilikleri ortadadır ve durumları tartışmasızdır.
Bu durumdaki tüm yeni nesil oyuncularını tenzih ederim.
Benim gördüğüm, altyapısı yetersiz olan tüm spor dallarında bu tip sapmalar olabilir ve oluyor. Bu satırları yazarken bile ulusal bisikletçimizin doping test sonucu geldi televizyon haberlerinden kulağıma. Tüm örnekler sadece futboldan mı? Halter, güreş, atletizm çok mu temiz kaldı ? Skandalların ardı arkası kesilmiyor.
Ben yeni nesil eğitiminin içi boş ve niteliksiz oluşunun yansımaları olarak görüyorum tüm bunları.
Maçında beraberlik önerisini dahi yapma cesaretini bulamayan sporcuların, kaptanın beraberlik kararına cankurtaran gibi sarıldıklarını çok gördüm. Ya da alakasız bir pozisyonda el uzatılarak beraberlik teklifiyle saniyelerce havada kalan elleri…
Çağımızda, eğitim çağındaki 5-18 yaş kuşağının içerik açısından zengin eğitim programlarına ihtiyacı olduğunu biliyorum.
Üstelik bu sadece ülkemiz için değil tüm dünya içinde geçerlidir. Benzer örnekler dünyada da yok mu?
Ateş Bey, çok kızabileceksiniz bana ama, ben olaylardan çok olguya indim. Konu dağıtma niyetim asla olmadı!
Onun için dernekler zamanındaki satrancı çok özlüyorum.
Orada bizim ikonlarımız vardı. Bize her şeyi ile örnek karakterler.
Bu konudaki umutlarım henüz tükenmemiştir.
Oktay Kardeşim,
Amaç skor beraberliğini yakalamaksa takımlar dediğiniz gibi masalara göre;…1-0, 0-1, 1-0, 0-1… gibi skorlarda yapabilirler elbette. Ama bu daha belirgin ve manidar olacaktır ki şaibeyi göze almalarını gerektirecektir.
Tamamen kendilerini bağlayan bu olumsuz durumu göze almaları gerekecektir.
Sonra toplu masalarda anlaşılmış sonuçların ortaya çıkması dikkatleri daha çok toplayacaktır ki birçok oyuncunun maç incelemesine açık olan oyunlar durumu ortaya çıkarabilir. Kesin ve ısrarlı tartışmaların hedefinde olmak isterler mi acaba? Uygulayıcılar bunu göze alabilecekler midir? Pek sanmıyorum ben.
Çözüme yönelik önerilerimin başında saygınlık ve güvenilirliliği tartışma götürmeyen satranç eğitici ve antrenörlerinin verdiği eğitimi bir numaraya koyarım!
Bu, elbette bir çırpıda söylediğim gibi kolay bir iş değildir elbette. Hele bu teknolojik çağda!
Konudan ayrılmamakla birlikte bence çok önemli bir tespitte bulunmak isterim.
Belki büyük, devasa yönelmelerin önüne geçilebilir.
Çünkü çağın getirdiği en önemli ve belirgin özellik “tıklama” dır.
Her şey bir tıklamayla, çaba sarf etmeden oluyor.
Çocuklarımız için bu olay ne yazık ki tanık oldukları hayatın içinde böyledir. Mücadeleyi red eden, rafa kaldıran bir teknolojinin çocuklarımız için ne anlam ifade ettiğini bir analiz yapınız lütfen.
Ortaya evde, yurtta, parkta, kafede, yolda yürürken aynı aletlere mahküm, bağımlı gençler ve genç adaylar çıktığını göreceğiz. Mutlulukları bile sanal olan gençlik, hayat mücadelesine hazır olabilir mi? Mücadeleyi tanımadan yaratıcılıktan nasıl nasibini alabilir?
Oysa biz satrançta “mücadele” diyoruz. Bu, onlara çok uçuk geliyor!
Sanallığı sınırlamayı başarıp gerçek hayatın içine dönmelerini sağlamak gerekir. Kendi işini yapmasını öğrenemeyen birey, her durumda “bu benim işim değildir” dürtüsüyle davranacaktır. Kitaplardan çalışan kaç kişi kaldı ki...
2000 li yılların başındaki 20 yaş altı ulusal takım kamplarının hatırlıyorum. Kübra’ ların, Betül’ lerin , Mustafa’ ların yetiştiği o kuşağı. Hepsi de aldıkları eğitim gereği tıkır tıkır oynuyorlar. Onlarda bilgisayar kullanıyorlar elbette. Ama nitelikli eğitimleri mücadeleci kişilikleri ortadadır ve durumları tartışmasızdır.
Bu durumdaki tüm yeni nesil oyuncularını tenzih ederim.
Benim gördüğüm, altyapısı yetersiz olan tüm spor dallarında bu tip sapmalar olabilir ve oluyor. Bu satırları yazarken bile ulusal bisikletçimizin doping test sonucu geldi televizyon haberlerinden kulağıma. Tüm örnekler sadece futboldan mı? Halter, güreş, atletizm çok mu temiz kaldı ? Skandalların ardı arkası kesilmiyor.
Ben yeni nesil eğitiminin içi boş ve niteliksiz oluşunun yansımaları olarak görüyorum tüm bunları.
Maçında beraberlik önerisini dahi yapma cesaretini bulamayan sporcuların, kaptanın beraberlik kararına cankurtaran gibi sarıldıklarını çok gördüm. Ya da alakasız bir pozisyonda el uzatılarak beraberlik teklifiyle saniyelerce havada kalan elleri…
Çağımızda, eğitim çağındaki 5-18 yaş kuşağının içerik açısından zengin eğitim programlarına ihtiyacı olduğunu biliyorum.
Üstelik bu sadece ülkemiz için değil tüm dünya içinde geçerlidir. Benzer örnekler dünyada da yok mu?
Ateş Bey, çok kızabileceksiniz bana ama, ben olaylardan çok olguya indim. Konu dağıtma niyetim asla olmadı!
Onun için dernekler zamanındaki satrancı çok özlüyorum.
Orada bizim ikonlarımız vardı. Bize her şeyi ile örnek karakterler.
Bu konudaki umutlarım henüz tükenmemiştir.
- MATRANÇ -