23-10-2013, 18:28
Açıkçası bu tartışmanın geldiği nokta beni şaşkınlığa düşürüyor. 25. mesajın ardından Aşkın Taşan'ın bu basit konunun ne olduğunu bile anlamadığını görmek ise dehşete... Bu konu ile ilgili 3 yazı yazdım. Bir çok net soru sordum ve sorularıma hiçbir yanıt alamadığım gibi konuyla son derece ilgisiz yakıştırmalarla karşı karşıya kaldım. Üslup konusundaki eleştirilerle ilgili yorumu forum okuyucularına bırakıyorum.
Aşkın Bey, bir turnuva yapılmış. Hatta son 1 sene içerisinde İstanbul ili sınırları içerisindeki en kuvvetli turnuva. Bu turnuvanın sahibi TSF! Bu turnuvayı gerçekleştiren kurum ise İstanbul İl Temsilciliği. Yani Aşın Bey turnuva 'bizim turnuvamız' değil. Aslında bir tarafından içinde bulunduğunuz ve pek çok konuda gönüllü olarak sözcülüğünü yaptığınız kurumun turnuvası.
TSF tarafından tüm illerde yapılacak ve Kulüpler Şampiyonasının bir elemesi niteliğindeki bu turnuvalar için 'ortak' bir tüzük hazırlanmış. Bu tüzükte turnuvanın ELO hesaplamalarına gideceğine dair bir ifade yok. Gerek de yok! O yüzden de bir çok ilden gönderilen turnuva sonuçları hesaplamalara dahil edilmiş. Artık anlaşıldığı üzere turnuvanın hesaplara girmemesinin ana nedeni FIDE'ye önceden kayıt ettirilmemesi. Sizin ilgisizce araya soktuğunuz gibi, Çiğdem Hanım'ın tura 5 dakika kala telefonla kayıt alması, masa taşıması veya başka bir sebep değil. Diğer illerden giden turnuvalar olduğuna göre, bu sürecin bir noktasında bir kişi ya da bir kurul bu turnuvayı FIDE'ye kayıt ettirmemiş. Benim sorum çok açık; Neden ve kim? İl temsilciliği mi, teknik kurul mu?Kasıtlı olarak mı yoksa bir başka sebeple mi ben bilemem ama ortada bir mağduriyet var ve bunun neden olduğunu öğrenmek ve bir daha olmaması için elimizi taşın altına sokmak bizim de görevimiz! Ama konu bu turnuvanın yapılmadan önce kaydının yapılması ise ben elimi taşın değil kayanın altına soksam bir faydası olmaz. Bu iş için koskoca bir kurum var çünkü.
Aşkın Bey, bu turnuvanın hesaplamalara dahil edilmesi sadece puan kazanacakların yararına değildir. Bu ülke sınırları içerisinde ne kadar çok turnuva ELO'ya giderse bu hepimizin yararına olur. Özellikle de yabancı oyuncuların da olduğu turnuvalar. Bu turnuvada oynamayan biri olarak benim ne çıkarım olabilir? Hangi görevi yerine getirmek olabilir? Sedece içimiz kanıyor. Türkiye'de tüm sporlarda imkanlar bu kadar artmışken, TSF'nin bütçesi, lisanslı oyuncu sayısı hacmi büyümüşken, turnuva yapılmaması, yapılanların da yanlışlıklar içerisinde düzenlenmesi, en önemli sporcularımızın defalarca ve defalarca ceza kurullarına gönderilmeleri, yetenekli genç sporcularımızın, 21-22 yaşındaki GM kardeşlerimizin imkansızlıklar içinde olmaları, doğru dürüst satranç oynayamamaları, ilkokullarda hatta anaokullarında ders vermek zorunda kalmaları ağrıma gidiyor.
Benim nerede durduğum, neleri eleştirdiğim yıllardır bellidir. Amacım sizleri kötü göstermek, TSF'yi zor duruma düşürmek olsaydı aylar önce kesinleşen ibra olmama ile ilgili Yargıtay kararını bu sütunlara taşır, 2010 yılında tek tek ortaya koyduğumuz sebeplerden ötürü kesin olarak ibra edilmemiş ve bugün de görev yapan yöneticileri istifaya davet ederdim.
Bu son derece basit konuda, varsa kusuru veya ihmali olanların ufak bir özür açıklaması yapması, eğer hiç bir kusurları yoksa turnuvanın hangi nedenlerle hesaplama dışı kaldığının belirtilmesi yeterli olacakken konuyu son derece ilgisiz boyutlara taşıdınız.
Geçmişte Anadoluda bu tip olayların olması, bugün eleştirmemizi engeller mi? Ne kadar geriye gitmemiz gerekiyor? Bu nasıl bir mantık?Siz buradan yazın, şu tarihte şu turnuva hesaplamaya dahil edilmedi diye biz de eleştirisini yapalım. Benim İstanbul'da yapılan bu turnuva ile ilgili de Gökhan Bey burada yazana kadar bir bilgim yoktu. Bilmediğimiz konularda nasıl yorum yapabiliriz?
Arkadaşlarım süreci çok doğru yönetmişler dedikten sonra 'ama bence de turnuva ELO ya girsin' diyorsunuz? Bu nasıl bir çelişki? Eğer süreç doğru yönetildiyse ve o nedenle haklı olarak hesaplamaya alınmadıysa, neden tersi yapılsın? Eğer ELO hesaplamalarına alınması gerekiyorsa süreç nasıl doğru yönetilmiş olabilir?
'Çiğdem Hanım'ın üstün gayretleri olmasa, 30 dakikalık takım verme süresine uyulmayıp 5 dakika kala telefonla liste alınmasa o turnuva zor biterdi' diyorsunuz. 'Telefonla rica minnet geç kalınmış maça yetişme çabası' ne demektir mesela? Geç kalınmış maça nasıl yetişilir? Bu ifadeler benim kanımı donduruyor. Çiğdem Hanım elbette durumu açıklayacaktır. Kendisini yıllardan beri tanırım. Kuralları ihlal ederek bu tip uygulamalar yapmayacak kadar deneyimli bir hakem olması gerekir. Ama sizin böyle bir davranışı kahramanca göstererek örnek göstermeniz çok düşündürücüdür. Ben de uzun yıllardır öğretmenlik yapıyorum. Bir defa bile öğrencilerime 'Çocuklar eğer işinize gelirse kuralları şu şekilde değiştirirsiniz, günü kurtarırsınız' gibi bir telkinde bulunmadım. Bu turnuvada böyle bir usul hatası yapılmışsa, turnuva saatine ve 'sıfır tolerans' kuralına uyulmamışsa, 30 dakika olarak ilan edilen takım verme süresi 5 dakikalara indirildiyse bir eğitimci ve 'Eğitim Kurulu Başkanı' olarak örnek olacak yerde bu durumu nasıl eleştirmez de hukuksuzluğu översiniz akıl alır gibi değil. Sizin diğer konu başlığı altında İl Temsilcilerine vereceğiniz öğütlerden biri de bu mu olacak?
Kurallar bu şekilde dejenere edilirse, yarın bir gün, oyun sırasında telefonu çalan, dokunduğu taşı oynamayan oyunculara ne diyeceksiniz? Madem Anadolu'nun haklarını savunmamızı istiyorsunuz, İstanbul takımları bu şekilde kayırılıp kuralsız bir şekilde oynatılırken Anadolu'nun hakları nasıl savunulacak?
Oturup, ciddi ciddi bu satırları yazıyorum ama sizinle bir tartışma yürütmenin de neredeyse imkansız olduğunu da görüyorum. Ben sizin yazdıklarınıza karşı kendi fikirlerimi öne sürüyorum ama hiç birine cevap vermeyerek, 'siz gelin Anadolu'nun hakkını savunun, elinizi taşın altına sokun' gibi suçlamalar yöneltiyorsunuz. Bu ülkede siyasetçilerimizin bulaştırdığı bir hastalık olsa gerek. Bir konuyu eleştirebilmek için, ilginiz olsun olmasın tarihte benzer tüm olaylar karşısında önceden bir tutum sergilemeniz bekleniyor. Hiçbir kurum hiçbir hatayı kabul etmiyor, ve eleştiri yürütenler 'meyve veren ağacı taşlayan' haset ve kin duygularıyla hareket eden insanlar olarak tanımlanıyor. Yazılarınızda bana yöneltebileceğiniz bir tek soru yok ayrıca. Yanıt veremeyeceğim onlarca soru karşısında kalsaydım, değil resmi görevlerimden, satranç dünyasından istifa ederdim 2 dakika düşünmeden. Eksikleri görüp söylemek de bizim görevimizdir. İster kabul edin ister etmeyin...
Saygılarımla...
Aşkın Bey, bir turnuva yapılmış. Hatta son 1 sene içerisinde İstanbul ili sınırları içerisindeki en kuvvetli turnuva. Bu turnuvanın sahibi TSF! Bu turnuvayı gerçekleştiren kurum ise İstanbul İl Temsilciliği. Yani Aşın Bey turnuva 'bizim turnuvamız' değil. Aslında bir tarafından içinde bulunduğunuz ve pek çok konuda gönüllü olarak sözcülüğünü yaptığınız kurumun turnuvası.
TSF tarafından tüm illerde yapılacak ve Kulüpler Şampiyonasının bir elemesi niteliğindeki bu turnuvalar için 'ortak' bir tüzük hazırlanmış. Bu tüzükte turnuvanın ELO hesaplamalarına gideceğine dair bir ifade yok. Gerek de yok! O yüzden de bir çok ilden gönderilen turnuva sonuçları hesaplamalara dahil edilmiş. Artık anlaşıldığı üzere turnuvanın hesaplara girmemesinin ana nedeni FIDE'ye önceden kayıt ettirilmemesi. Sizin ilgisizce araya soktuğunuz gibi, Çiğdem Hanım'ın tura 5 dakika kala telefonla kayıt alması, masa taşıması veya başka bir sebep değil. Diğer illerden giden turnuvalar olduğuna göre, bu sürecin bir noktasında bir kişi ya da bir kurul bu turnuvayı FIDE'ye kayıt ettirmemiş. Benim sorum çok açık; Neden ve kim? İl temsilciliği mi, teknik kurul mu?Kasıtlı olarak mı yoksa bir başka sebeple mi ben bilemem ama ortada bir mağduriyet var ve bunun neden olduğunu öğrenmek ve bir daha olmaması için elimizi taşın altına sokmak bizim de görevimiz! Ama konu bu turnuvanın yapılmadan önce kaydının yapılması ise ben elimi taşın değil kayanın altına soksam bir faydası olmaz. Bu iş için koskoca bir kurum var çünkü.
Aşkın Bey, bu turnuvanın hesaplamalara dahil edilmesi sadece puan kazanacakların yararına değildir. Bu ülke sınırları içerisinde ne kadar çok turnuva ELO'ya giderse bu hepimizin yararına olur. Özellikle de yabancı oyuncuların da olduğu turnuvalar. Bu turnuvada oynamayan biri olarak benim ne çıkarım olabilir? Hangi görevi yerine getirmek olabilir? Sedece içimiz kanıyor. Türkiye'de tüm sporlarda imkanlar bu kadar artmışken, TSF'nin bütçesi, lisanslı oyuncu sayısı hacmi büyümüşken, turnuva yapılmaması, yapılanların da yanlışlıklar içerisinde düzenlenmesi, en önemli sporcularımızın defalarca ve defalarca ceza kurullarına gönderilmeleri, yetenekli genç sporcularımızın, 21-22 yaşındaki GM kardeşlerimizin imkansızlıklar içinde olmaları, doğru dürüst satranç oynayamamaları, ilkokullarda hatta anaokullarında ders vermek zorunda kalmaları ağrıma gidiyor.
Benim nerede durduğum, neleri eleştirdiğim yıllardır bellidir. Amacım sizleri kötü göstermek, TSF'yi zor duruma düşürmek olsaydı aylar önce kesinleşen ibra olmama ile ilgili Yargıtay kararını bu sütunlara taşır, 2010 yılında tek tek ortaya koyduğumuz sebeplerden ötürü kesin olarak ibra edilmemiş ve bugün de görev yapan yöneticileri istifaya davet ederdim.
Bu son derece basit konuda, varsa kusuru veya ihmali olanların ufak bir özür açıklaması yapması, eğer hiç bir kusurları yoksa turnuvanın hangi nedenlerle hesaplama dışı kaldığının belirtilmesi yeterli olacakken konuyu son derece ilgisiz boyutlara taşıdınız.
Geçmişte Anadoluda bu tip olayların olması, bugün eleştirmemizi engeller mi? Ne kadar geriye gitmemiz gerekiyor? Bu nasıl bir mantık?Siz buradan yazın, şu tarihte şu turnuva hesaplamaya dahil edilmedi diye biz de eleştirisini yapalım. Benim İstanbul'da yapılan bu turnuva ile ilgili de Gökhan Bey burada yazana kadar bir bilgim yoktu. Bilmediğimiz konularda nasıl yorum yapabiliriz?
Arkadaşlarım süreci çok doğru yönetmişler dedikten sonra 'ama bence de turnuva ELO ya girsin' diyorsunuz? Bu nasıl bir çelişki? Eğer süreç doğru yönetildiyse ve o nedenle haklı olarak hesaplamaya alınmadıysa, neden tersi yapılsın? Eğer ELO hesaplamalarına alınması gerekiyorsa süreç nasıl doğru yönetilmiş olabilir?
'Çiğdem Hanım'ın üstün gayretleri olmasa, 30 dakikalık takım verme süresine uyulmayıp 5 dakika kala telefonla liste alınmasa o turnuva zor biterdi' diyorsunuz. 'Telefonla rica minnet geç kalınmış maça yetişme çabası' ne demektir mesela? Geç kalınmış maça nasıl yetişilir? Bu ifadeler benim kanımı donduruyor. Çiğdem Hanım elbette durumu açıklayacaktır. Kendisini yıllardan beri tanırım. Kuralları ihlal ederek bu tip uygulamalar yapmayacak kadar deneyimli bir hakem olması gerekir. Ama sizin böyle bir davranışı kahramanca göstererek örnek göstermeniz çok düşündürücüdür. Ben de uzun yıllardır öğretmenlik yapıyorum. Bir defa bile öğrencilerime 'Çocuklar eğer işinize gelirse kuralları şu şekilde değiştirirsiniz, günü kurtarırsınız' gibi bir telkinde bulunmadım. Bu turnuvada böyle bir usul hatası yapılmışsa, turnuva saatine ve 'sıfır tolerans' kuralına uyulmamışsa, 30 dakika olarak ilan edilen takım verme süresi 5 dakikalara indirildiyse bir eğitimci ve 'Eğitim Kurulu Başkanı' olarak örnek olacak yerde bu durumu nasıl eleştirmez de hukuksuzluğu översiniz akıl alır gibi değil. Sizin diğer konu başlığı altında İl Temsilcilerine vereceğiniz öğütlerden biri de bu mu olacak?
Kurallar bu şekilde dejenere edilirse, yarın bir gün, oyun sırasında telefonu çalan, dokunduğu taşı oynamayan oyunculara ne diyeceksiniz? Madem Anadolu'nun haklarını savunmamızı istiyorsunuz, İstanbul takımları bu şekilde kayırılıp kuralsız bir şekilde oynatılırken Anadolu'nun hakları nasıl savunulacak?
Oturup, ciddi ciddi bu satırları yazıyorum ama sizinle bir tartışma yürütmenin de neredeyse imkansız olduğunu da görüyorum. Ben sizin yazdıklarınıza karşı kendi fikirlerimi öne sürüyorum ama hiç birine cevap vermeyerek, 'siz gelin Anadolu'nun hakkını savunun, elinizi taşın altına sokun' gibi suçlamalar yöneltiyorsunuz. Bu ülkede siyasetçilerimizin bulaştırdığı bir hastalık olsa gerek. Bir konuyu eleştirebilmek için, ilginiz olsun olmasın tarihte benzer tüm olaylar karşısında önceden bir tutum sergilemeniz bekleniyor. Hiçbir kurum hiçbir hatayı kabul etmiyor, ve eleştiri yürütenler 'meyve veren ağacı taşlayan' haset ve kin duygularıyla hareket eden insanlar olarak tanımlanıyor. Yazılarınızda bana yöneltebileceğiniz bir tek soru yok ayrıca. Yanıt veremeyeceğim onlarca soru karşısında kalsaydım, değil resmi görevlerimden, satranç dünyasından istifa ederdim 2 dakika düşünmeden. Eksikleri görüp söylemek de bizim görevimizdir. İster kabul edin ister etmeyin...
Saygılarımla...