28-10-2013, 00:35
Kasim_Demircin Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Katılamazsak da , taa Muş'lardan sadece seyretmeye gideceğimiz bir turnuva...Türk satrancının varması gereken zirve, dünya şampiyonu çıkartmaktan çok, insanlar uzak yerlerden gelip izleyeceği güzel turnuvalar olmalı.
Öncelikle 2013 yılı, Türkiye'nin en itibarlı turnuvasının Çanakkale Troya olduğunu tescil etti. Keza il bazında en sağlam adımlarla giden yerin de İzmir olduğunu. Eğer İstanbul'u bu anlamda sıralamaya koyacaksak bir kere kesin olarak Edirne gibi mütevazi bir şehrin arkasına düşer, orada da artık Keşan turnuvası var. Demek ki mesele parasal değil. Beşeri.
Ha, yerlerin nüfus ve ekonomik büyüklükleri üzerinden derecelendirme yapılırsa İstanbul ili Edremit veya Acıpayam'la falan çekişir mi onu da bilmiyorum; meraklısı artık verim analizini yapsın.
İstanbul'da yürütülecek her işin ayrı makro planlama ile gitmesi gerekir. O yüzden de İstanbul'da ne yapılacaksa, genç, dinamik, iş dünyası ile içli dışlı profesyonellerle yapılmalı.
Genç ve dinamik olmalı, zira nüfusu bir yana İstanbul coğrafi olarak dünyanın en zor şehri; en az 10 büyük yerleşim merkezi var. Bugün Pendik de, Kartal da, Çatalca da satranç potansiyeli içeriyor ve bu alana nüfuz etmek ancak deneyimli ekiplerle olabilir.
Bu ekibin iş dünyası ile fonksiyonel bağları olmalı (üniversiteler, meslek odaları, belediyeler, medya ve siyasilerle de). Yanlış anlama olmasın, burada satranççı veya satrançsever olmak maalesef "yeter şart" değil. Bahsedilen yöneticilik bunun zorunlu şartı, çevre potansiyeli.
Söylenebilir ki İstanbul Festivalinin management'ı tek ayaklı bir şey değil ve bunun total sorumluluğu TSF ve İl Temsilciliğine ihale edilemez. Ancak TSF'nin gölgesinde bu yapı olduğuna göre, içinde 10 kurul barındıran bir yapı bu sorumluluğu alır. Ev hanımından yönetici, eski oyuncudan başkan, dil bilmeyen insanlardan ekip olmaz.
İstanbul İlçe Temsilcilikleri sayfalarına merak edip bakanlar, iletişimin tek bir kişinin hotmail adresinden yürüdüğünü görebilirler. Yıl 2014, nüfus 17 milyon, lisanslı oyuncu sayısı hep övgü konusu ama TSF'nin hala kurumsal e-mail adresi yok. İletişim sadece bir kişinin e-posta kutusuna bakmasına bağlı.
Yine koca bir yıl içinde İstanbul'da Belediyelerin kendi arzuları ile yaptıkları turnuvalar hariç (yani Kartal Belediye Başkanı tavla veya okeye düşkün olsa, koca şehrin turnuva kapasitesinin yarısı yok), TSF organizasyonu ile yapılan işler sadece "minikler turnuvaları" düzeyinde.
Satranç diğer sporlara göre pahalı bir spor değil. O yüzden Dünya Kupası elemelerini Trömsö gibi (Didim'den küçük) balıkçı şehirleri yapabiliyor.
İstanbul Festivali bu anlamda önemliydi, o turnuva bir itibar turnuvasıydı, geçmiş 8-10 yılda hep ileri gitmeliydi. Bir satranç sever olmayı bırakın bir İstanbul'lu olarak bu geriye gidişin sebebini sormak hakkımız.
Bu festivalin bayrama getirilmesinin kasıtlı olduğunu düşünüyorum.
Sizin TSF veya festivali organize eden kurum(lar) olarak göreviniz herşeyden önce makulu bulmak olmalı. Türkçe'de makulün 2 kelime anlamı varsa, biri İstanbul'da yapılacak bir işin kurban bayramının ilk gününe getirilmemesidir herhalde.
Bu turnuva TSF'nin ve İl Temsilciliğinin, bu işler için teslim bayrağını çektiğini göstermiştir. Bu seneki turnuva ile verilen "İstanbul festivalini yapmak istemiyoruz" mesajıdır.
Bir yandan doğrusu da bu. Bu ağır organizasyon başarısızlığı artık politbüro döneminden kalma şu hantal, içine kapalı, çağı ölçemeyen tembel yapılanmayı değiştirmek için bir ipucu verebilir. Sistem derneklere ve özel satranç merkezlerine göre kendini imar etmeli.
Yine de bu sistem üzerinden gidilecekse, sistemin yaşlı, tembel, hotmail ile çalışan, projesi ve çevresi olmayan bir sistem olmaması lazım.
Bu, sistem değil çünkü. Kişilerin keyfine kalmış atıl yapılara dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir zamanında sistem denmedi maalesef.