29-10-2013, 13:04
Merhaba,
Turnuva tüzüğü, organizasyon ile ilgili ve organizatörü korumaya yönelik maddeler içeren bir sözleşmedir. Turnuva sonuçlarının FIDE'ye gönderileceği gibi, veya oynanılan oyunlar ile ilgili FIDE handbook'ta yer alan kuralların geçerli olduğu gibi doğal maddeler tüzükte yer almaz. Aksi takdirde her bir turnuva tüzüğü kitap kadar kalın olur. Oynanılan her turnuva satranç oyuncularının o anki güçlerini ölçer ve dünya sıralamasını değiştirir. Bu yüzden doğal olarak ELO'ya dahil olmalıdır ve aksi bir durum da düşünülemez.
İstanbul Kulüpler Şampiyonası ELO'ya dahil edilmemiştir. Bunun nedeni ile ilgili olarak şu ana dek yazılanlardan benim anladığım turnuvanın başhakemi tarafından FIDE'ye kaydettirilmemiş olmasıdır. Unutulduğu için veya başka bir nedenle. Gerisi laf-ı güzaftır. Aynı statüde olan ve aynı tüzüğü kullanan başka il turnuvaları ELO'ya dahil edilmiştir. Ayrıca ELO'ya dahil edileceği yine tüzüğünde yazılı olmayan Türkiye Kulüpler Şampiyonası vb turnuva sonuçları FIDE'ye yollanmıştır ki bu da normaldir.
Bilmeyenler için ifade edeyim. UKD ve ELO açısından koşul olarak hiçbir fark yoktur.
Başhakem bu konu başlığı altında her seferinde bir sürü farklı savunma yapmış ve son olarak da sonuçları teknik kurula gönderdiğini, teknik kuruldan FIDE'ye yollanmadığını ifade etmiştir. Bu son savunma da turnuva FIDE'ye kayıt ettirilmediği için yok hükmündedir, ama ilginç olan nokta, şayet savunma doğru olsaydı bile, turnuvayı şartlar oluşmadığı için (!) FIDE'ye yollamayan teknik kurulun oluştuğu kadarı ile bu şartları turnuvanın UKD hesaplarına alınması için yeterli görmesidir.
Bkz: http://ukd.tsf.org.tr/turnuvadurumu.php?t=hg&tid=4813
Sn Cengiz Keleş'in mesajında turnuva sonuçlarının mutlaka ELO'ya gönderilmesi ile ilgili kısımlara bir itirazım yok, malumu güzel bir dille açıklamış. Yalnız, İstanbul Kulüpler Birinciliği'nin ELO'ya gönderilmemesinin normal olduğu, zira tüzükte bunun yazmadığı, mahkemeye gidilse bile kazanılamayacağı ile ilgili kısımda saçmalamış. Bu konuda bir mahkeme açılırsa bana göre kazanılmalıdır. Neden mahkemeye ihtiyaç duyar hale geliyoruz? Çünkü sözümona konu ile ilgili merciler bu haklı durumu kabul etmiyor. Mahkemeler kararlarını emsallere göre alır. Bu konuda da emsal çok.
Belli ki Cengiz Keleş yazıları çok iyi okumamış. Okusa, bu kadar önemli bir konuyu sulandırmaya çalışan, hakaret eden ve alakalı alakasız araya giren yazıların sahibine güya yumuşatmaya çalışmak için futbol terminolojisi kullanarak ve ağabey diyerek yaklaşmazdı. Çiğdem Aktuz'un bugüne kadarki tek doğru iletisi olan İngilizce olarak metnini verdiği bir turnuvanın FIDE'ye nasıl kaydettirileceği hususu mesajını okusaydı da tüm turnuvaların hepsinin bir arada yollanması gibi manasız bir işlem olamayacağını görürdü.
Cengiz Keleş'e bir önceki TSF başkanlığı seçimlerinde bu forumu kullanarak açık destek bildirmiştim. Ancak son mesajını okuduktan sonra amacının sadece herkesle iyi geçinmek olduğunu anladım. Haklı ile haksızı ayıramayan kişiyi desteklemem. Kendisine olan desteğimi geri çekiyorum.
Bu başlık altındaki yazılar, başhakemin turnuvayı FIDE'ye register ettirmediğini ortaya koymuştur. Nitekim TSF İstanbul il temsilciliği turnuvaya ve oyunculara daha iyi şartlar sağlayacağına mevzubahis hanfendi gibi satrançla ilgisi olmayan kişileri devamlı turnuvalara atayarak kadrolaşma yoluna gitmiştir.
Bu yazışmalardan çıkan asıl korkunç gerçek eğitim kurulunun başındaki kişinin donanımıdır. Kendisine gelene kadar Türkiye'de bu makam için yüzlerce kişi varken kendisinin neye istinaden seçilmiş olduğu kendisinin de cevaplayamadığı ciddi bir sorudur. Durumu sorgulandığı zaman hakarete başlayan, İstanbul'dan nefret ettiğini, mesnetsiz sahtekarlık suçlamaları yaptığını yazışmalarda gördüğümüz bu kişi oraya yakışmamaktadır.
Aramıza sssarper gibi yeni katılan kişilerin de satranç dünyasının ve TSF'nin durumunu bilmediği için maalesef bu yazışmalardaki tembellik, mantıksızlık, gerçekleri inkar etme gibi hususlardan dolayı satrançla ilgili herhalde kafalarında ciddi sorular oluşmuştur.
Eğitim kurulu başkanı:
1. Tercihen ünvanlı bir oyuncu olmalıdır.
2. Satranç kariyeri ve eğitimi bu göreve uygun olmalıdır.
3. Eğitim metotlarını bilen ve kitap okumuş ve halen okur durumda olmalıdır. Bu madde bir veya birden fazla yabancı dil bilme şartını da birlikte getiriyor.
4. Yukarıdaki formasyonda olan kişi hali ile bilimsel çalışan bir kişi olmalıdır. Falance kişiler konuşuyorken kulak misafiri olunarak edinilen bilgiler bilimsel değildir. Ayrıca, Anadolu'da bu şekilde sonuçları gönderilmemiş turnuvalar olduğunu ileri süren bu kişi bana bir tane içinde 5 GM olan bu şekilde bir turnuva çıkartamaz.
5. Kesinlikle ayrımcılık yapmamalıdır. Anadolu, Trakya, İstanbul vb. şekilde.
Aslına bakacak olursanız bu başlıkta işlenen sorun bu işten para kazanan kişilerin durumunu gözler önüne sergilemiştir. Elini taşın altına koymak, üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek gibi manasız deyimleri kullanan; hem hakaret edip hem de hakarete uğradığını savunan kişilerin kurullarının durumuna bir bakalım.
52 kişinin çalıştığı İl Temsilciliğinde, İstanbul'daki satrancın ne hale geldiği ortadadır.
12 kişinin çalıştığı eğitim kurumuna gelince, kurumun başkanı olup devamlı özveri ile çalıştığını iddia eden kişi en azından yetiştirici kursları üzerinden para kazanmaktadır. Herhangi bir eğitim kurulu raporu yayınlamamış durumdadır. Vaktini abesle iştigalle, her kutunun altına mesaj yazmakla geçirmektedir.
Forum yönetimi, hakaret içeren yazılara da bir önlem almalıdır.
yusuf_omur rumuzlu üyeye: Eğer bir insan haklı ise haklıdır. Mantık gereği haklı olduğu konuda haklı iken haksız konuma düşmez. Aynı Aşkın Taşan'ın iftira sorusu gibi. Soru ile iftira olmaz. Sor bakalım kendine, şimdi bunları yazdıktan sonra da haklı haksız mı olacak?
Bu başlık altında bana destek veren, başta eski Türkiye Gençler Satranç Şampiyonu sevgili Erşan Gökerman olmak üzere tüm forum üyelerine teşekkür ederim.
Umarım Türk satrancının idaresi bir gün tekrar eğitim, kültür ve kafa yapısı olarak "GENS UNA SUMUS"da olduğu gibi bizden sayabileceğimiz kişilerin eline geçer.
Saygılarımla,
Gökhan Demir
Turnuva tüzüğü, organizasyon ile ilgili ve organizatörü korumaya yönelik maddeler içeren bir sözleşmedir. Turnuva sonuçlarının FIDE'ye gönderileceği gibi, veya oynanılan oyunlar ile ilgili FIDE handbook'ta yer alan kuralların geçerli olduğu gibi doğal maddeler tüzükte yer almaz. Aksi takdirde her bir turnuva tüzüğü kitap kadar kalın olur. Oynanılan her turnuva satranç oyuncularının o anki güçlerini ölçer ve dünya sıralamasını değiştirir. Bu yüzden doğal olarak ELO'ya dahil olmalıdır ve aksi bir durum da düşünülemez.
İstanbul Kulüpler Şampiyonası ELO'ya dahil edilmemiştir. Bunun nedeni ile ilgili olarak şu ana dek yazılanlardan benim anladığım turnuvanın başhakemi tarafından FIDE'ye kaydettirilmemiş olmasıdır. Unutulduğu için veya başka bir nedenle. Gerisi laf-ı güzaftır. Aynı statüde olan ve aynı tüzüğü kullanan başka il turnuvaları ELO'ya dahil edilmiştir. Ayrıca ELO'ya dahil edileceği yine tüzüğünde yazılı olmayan Türkiye Kulüpler Şampiyonası vb turnuva sonuçları FIDE'ye yollanmıştır ki bu da normaldir.
Bilmeyenler için ifade edeyim. UKD ve ELO açısından koşul olarak hiçbir fark yoktur.
Başhakem bu konu başlığı altında her seferinde bir sürü farklı savunma yapmış ve son olarak da sonuçları teknik kurula gönderdiğini, teknik kuruldan FIDE'ye yollanmadığını ifade etmiştir. Bu son savunma da turnuva FIDE'ye kayıt ettirilmediği için yok hükmündedir, ama ilginç olan nokta, şayet savunma doğru olsaydı bile, turnuvayı şartlar oluşmadığı için (!) FIDE'ye yollamayan teknik kurulun oluştuğu kadarı ile bu şartları turnuvanın UKD hesaplarına alınması için yeterli görmesidir.
Bkz: http://ukd.tsf.org.tr/turnuvadurumu.php?t=hg&tid=4813
Sn Cengiz Keleş'in mesajında turnuva sonuçlarının mutlaka ELO'ya gönderilmesi ile ilgili kısımlara bir itirazım yok, malumu güzel bir dille açıklamış. Yalnız, İstanbul Kulüpler Birinciliği'nin ELO'ya gönderilmemesinin normal olduğu, zira tüzükte bunun yazmadığı, mahkemeye gidilse bile kazanılamayacağı ile ilgili kısımda saçmalamış. Bu konuda bir mahkeme açılırsa bana göre kazanılmalıdır. Neden mahkemeye ihtiyaç duyar hale geliyoruz? Çünkü sözümona konu ile ilgili merciler bu haklı durumu kabul etmiyor. Mahkemeler kararlarını emsallere göre alır. Bu konuda da emsal çok.
Belli ki Cengiz Keleş yazıları çok iyi okumamış. Okusa, bu kadar önemli bir konuyu sulandırmaya çalışan, hakaret eden ve alakalı alakasız araya giren yazıların sahibine güya yumuşatmaya çalışmak için futbol terminolojisi kullanarak ve ağabey diyerek yaklaşmazdı. Çiğdem Aktuz'un bugüne kadarki tek doğru iletisi olan İngilizce olarak metnini verdiği bir turnuvanın FIDE'ye nasıl kaydettirileceği hususu mesajını okusaydı da tüm turnuvaların hepsinin bir arada yollanması gibi manasız bir işlem olamayacağını görürdü.
Cengiz Keleş'e bir önceki TSF başkanlığı seçimlerinde bu forumu kullanarak açık destek bildirmiştim. Ancak son mesajını okuduktan sonra amacının sadece herkesle iyi geçinmek olduğunu anladım. Haklı ile haksızı ayıramayan kişiyi desteklemem. Kendisine olan desteğimi geri çekiyorum.
Bu başlık altındaki yazılar, başhakemin turnuvayı FIDE'ye register ettirmediğini ortaya koymuştur. Nitekim TSF İstanbul il temsilciliği turnuvaya ve oyunculara daha iyi şartlar sağlayacağına mevzubahis hanfendi gibi satrançla ilgisi olmayan kişileri devamlı turnuvalara atayarak kadrolaşma yoluna gitmiştir.
Bu yazışmalardan çıkan asıl korkunç gerçek eğitim kurulunun başındaki kişinin donanımıdır. Kendisine gelene kadar Türkiye'de bu makam için yüzlerce kişi varken kendisinin neye istinaden seçilmiş olduğu kendisinin de cevaplayamadığı ciddi bir sorudur. Durumu sorgulandığı zaman hakarete başlayan, İstanbul'dan nefret ettiğini, mesnetsiz sahtekarlık suçlamaları yaptığını yazışmalarda gördüğümüz bu kişi oraya yakışmamaktadır.
Aramıza sssarper gibi yeni katılan kişilerin de satranç dünyasının ve TSF'nin durumunu bilmediği için maalesef bu yazışmalardaki tembellik, mantıksızlık, gerçekleri inkar etme gibi hususlardan dolayı satrançla ilgili herhalde kafalarında ciddi sorular oluşmuştur.
Eğitim kurulu başkanı:
1. Tercihen ünvanlı bir oyuncu olmalıdır.
2. Satranç kariyeri ve eğitimi bu göreve uygun olmalıdır.
3. Eğitim metotlarını bilen ve kitap okumuş ve halen okur durumda olmalıdır. Bu madde bir veya birden fazla yabancı dil bilme şartını da birlikte getiriyor.
4. Yukarıdaki formasyonda olan kişi hali ile bilimsel çalışan bir kişi olmalıdır. Falance kişiler konuşuyorken kulak misafiri olunarak edinilen bilgiler bilimsel değildir. Ayrıca, Anadolu'da bu şekilde sonuçları gönderilmemiş turnuvalar olduğunu ileri süren bu kişi bana bir tane içinde 5 GM olan bu şekilde bir turnuva çıkartamaz.
5. Kesinlikle ayrımcılık yapmamalıdır. Anadolu, Trakya, İstanbul vb. şekilde.
Aslına bakacak olursanız bu başlıkta işlenen sorun bu işten para kazanan kişilerin durumunu gözler önüne sergilemiştir. Elini taşın altına koymak, üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek gibi manasız deyimleri kullanan; hem hakaret edip hem de hakarete uğradığını savunan kişilerin kurullarının durumuna bir bakalım.
52 kişinin çalıştığı İl Temsilciliğinde, İstanbul'daki satrancın ne hale geldiği ortadadır.
12 kişinin çalıştığı eğitim kurumuna gelince, kurumun başkanı olup devamlı özveri ile çalıştığını iddia eden kişi en azından yetiştirici kursları üzerinden para kazanmaktadır. Herhangi bir eğitim kurulu raporu yayınlamamış durumdadır. Vaktini abesle iştigalle, her kutunun altına mesaj yazmakla geçirmektedir.
Forum yönetimi, hakaret içeren yazılara da bir önlem almalıdır.
yusuf_omur rumuzlu üyeye: Eğer bir insan haklı ise haklıdır. Mantık gereği haklı olduğu konuda haklı iken haksız konuma düşmez. Aynı Aşkın Taşan'ın iftira sorusu gibi. Soru ile iftira olmaz. Sor bakalım kendine, şimdi bunları yazdıktan sonra da haklı haksız mı olacak?
Bu başlık altında bana destek veren, başta eski Türkiye Gençler Satranç Şampiyonu sevgili Erşan Gökerman olmak üzere tüm forum üyelerine teşekkür ederim.
Umarım Türk satrancının idaresi bir gün tekrar eğitim, kültür ve kafa yapısı olarak "GENS UNA SUMUS"da olduğu gibi bizden sayabileceğimiz kişilerin eline geçer.
Saygılarımla,
Gökhan Demir