30-10-2013, 23:10
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:(Devam) : 2
Üsluptan bahsederken aynı hataya düşmemem gerekiyordu. Ancak, küçük düşürme, aşağılama, onuruna dokundurarak alaycı ifadeler bunlar tamamen gereksizdi. Meslek şerefine, yolluklarımıza, hakem ücretlerine sorgulamalar yöneltme gibi durumlar hiç açılmamalıydı. Bunlar malzeme konusu yapıldı.
Tüm bunları okuyup gördünüz. Duymazlığa, bilmezliğe geldiniz.
Uyarıcı nitelikteki diğer üyeleri de suçlarcasına yok saydınız. Hatta bazı arkadaşlarımıza aynı üslupla saldırıp desteklerinizi bile çeken arkadaşlarımız olmadı mı?
Erşan GÖKERMAN, M. Aşkın TAŞAN 'ın geçmişini kendi yorumuna göre forum ortamına sermeye çalışırken, bunları görmedi, duymadı, yazmadı.
Gerçi sizin yazmanıza gerek yok. Ama ortak akıl, sosyal yaşam bunları gerektirirdi.
7- "siz- biz" ayrımını ortaya koyup gizliden destek verdiniz. Anadolu- İstanbul ayrımı gündeme gelip, şahsımı İstanbul düşmanı ilan ettiniz. Keza yine İstanbul' lu başka arkadaşlarımızda yine bu satırlardan beni faşizan, halk düşmanı ilan etmişti. Hayatımın bir bölümünün İstanbul'da geçmesi, orada büyük aile fertlerimin yatıyor olması, satrancı İstanbul'dan örnek alan ben, İstanbul'a nasıl düşman olabilirim? Sağlıklı bir açıklaması var mıdır?
Yukarıdaki satırlar Aşkın Taşan'ın benim adıma açtığı konuda yazdığı iki yazıdan benimle ilgili olan bölümler. Diğer kısımların ana konu içinde tartışılmasının, konunun ve okurların dikkatinin bölünmemesi açısından daha doğru buluyorum.
Benimle ilgili olan iki madde var;
1) Gökhan Demir'in üslubu ile ilgili bir eleştiri yapmamış olmam,
2) Anadolu-İstanbul ayrımını getirerek kendisini İstanbul düşmanı ilan etmem.
Sayın Taşan işte bu maddelere dayanarak aşağıdaki satırları yazabiliyor;
''Çünkü çıkarcılık ve bireysellik bir araya gelince, hedefteki insanların görevi, mesleği ve onurunun hiçbir önemi kalmıyor.
Hatta birbirlerini bu alanda savunma ve kutlama mesajlarına bile ihtiyaç duyabiliyorlar.
Bu anlayıştaki insanların ülke yönetiminde, ya da satranç yönetiminde olmalarını düşünebilmek ne kadar abesle iştigaldir.
Onca yazılarında laf salatasının yanında hiçbir öz ürünlerini ortaya kayamayan bu arkadaşlarımız, herhalde aynı kişisel problemleri yüzünden sn. Cengiz KELEŞ ' i de yarı yolda bırakabileceklerinden korkarım.''
Sayın Taşan, öncelikli olarak bir kişi ile ilgili bu tip suçlamalar yapacaksanız adını açık açık yazın. Yazın ki suçlanan kişiler açıkça cevap verebilsin. Hem birilerini isim vermeden işaret edip, sonrasında 'ama ben sizin için dememiştim' oyununu oynamayın.Diğeri bel altından vurmaktır. Burada bir ilimizle ilgili isim vermeden bir şikayet gündeme geldiğinde siz hemen ne diyorsunuz?
''Bu bir ihbarsa eğer doğru kabul etmek için açıkça yazmalısınız.
Bu durumda hangi il-iller, temsilciler, hangi hakemler?
Hangi il müdürlükleri? ''
Benim bu forumda ve başka forum ortamlarında nasıl bir üslup kullandığım çok uzun yıllardan beri belli. Kimseyi nasıl yazacağı konusunda uyarmak gibi bir görevim de yok, bu benim haddime de değil. Sürekli olarak birlikte hareket edildiğinden, benim Gökan Demir'e malzeme taşıdığımdan falan söz ediyorsunuz. Bu yazışmalarla ilgili Gökhan Demir ile tek bir konuşmam olmadığı gibi kendisini en son 1 yıl önce gördüm. Eğer forum kurallarına aykırı bir durum varsa moderatörler devreye girer ya da siz tartıışmayı bir noktada kesersiniz. Ama bu noktada Selim Gürcan'ın aşağıda alıntıladığım görüşüne katılıyorum;
''Sanırım burada strateji şu. Üyelerden biri haklı bir soru yönlendirir. Alakasız cevaplarla üye çileden çıkartılır. Sonrasında aynı sorular gelince yine benzer şekilde davranılır. Nihayet üye doğal olarak sinirlenince "Neden sinirleniyorsun , hakaret ediyorsun" diyerek konu iyice saptırılır. Ve nihayetinde "Böyle terbiyesiz sorular soran insana herşey müstehak" yorumları yapılır adeta.''
İstanbul- Anadolu ayırımını ortaya koyduğum tamamen gerçek dışıdır. Aşık Bey durup dururken, ''İstanbul'da olan bir turnuva için bu gürültüyü kopartıyorsunuz, biz Anadoluda yıllardır daha fazlasını yaşadık niye o zaman sustunuz'' diyerek, kendince taraftar toplama girişiminde bulunmuştur. Benim konuyla ilgili tek söylediğim, 'bunun konuyla bir alakasının olmadığı, Anadolu'da da benzeri bir durum örneklenmesi halinde aynı şekilde itiraz edeceğimdir.
Bakın Aşkın Bey, ben uzun yıllardır pek çok şeyi eleştiriyorum. Hatta şimşekleri ilk üzerime çekişim sizinle birlikte Eğitim Kurulu üyesi olduğum zamana dayanır.(2000-2003) O zaman TSF internet sitesinde haber girişlerini de yapan başkan Ali Nihat Yazıcı'nın, iki aşama halinde yapılan Türkiye Satranç Liginde ara transfer yapılamayacağına ilişkin yanlış bir haber girmesini eleştirmem üzerine başlamış ve Tahsin Aktar'ın ''TSF'nin bir kurulunun üyesi nasıl böyle eleştiride bulunabilir' demesi üzerine de kurumla ilişkimin bitmesine neden olmuştur. O zamandan bu yana hiçbir şeyin değişmediğini görüyorum. Siz ne kadar çok çalışır, ne kadar üretirseniz üretin, yanlışlık karşısında arkadaşlarınızı ve kurumu koruma refleksinden sıyrılıp, sorumlular yerine mağdurları suçlamaktan vazgeçmedikçe benim gibi düşünenlerden tepki alacaksınız.
'Sadece eleştirmesini bilirler, ellerini taşın altına sokmaz, tek bir şey üretmezler' yaklaşımınızı hakaret olarak kabul ediyorum çünkü gerçek dışıdır. Eleştirdiğim onlarca konuda çözüm önerilerim de oldu. Bunların da bir kısmı şu an uygulanmaktadır. Kendimi anlatmaktan hoşlanmıyorum ama konu Sn Erşan Gökerman olduğuna göre istemeyen okumaz.
Örnek olarak verebilirim, 2011 yılında Türkiye Satranç Ligi ile ilgili tıkanıklar, sorunlar ve bunları aşma yöntemleri ile ilgili tamamen kendim bir çalışma yaptım ve Kulüpler Birliği'ne alternatif bir lig formatı ile ilgili önerimi sundum. Sunduğum format kendi takımımın çıkarlarına (!) fena halde ters düştüğü halde. Kulüpler birliğinde oybirliği ile kabul edilen bu format dönemin asbaşkanı Gülkız Tülay'ın liderliğinde, benim de bulunduğum bir çalışma grubunda değerlendirildi ve kabul edildi. 2011-2012 sezonundan itibaren de İş Bankası 1. Ligi bu formatta oynanmaktadır. Tüm bu çalışmaları yaparken 2010 yılında dönemin yönetim kurulunun ibra edilmemesi ile ilgili süreçte aktif olarak rol aldığımı, 2012 seçimlerinde Cengiz Keleş'in listesinden aday olduğumu da hatırlatırım.
Cengiz Keleş'i yarı yolda bırakıp bırakmamak gibi en azından benim derdim yok. Her konuda aynı düşünmek ihtiyacını hissetmiyorum. Gökhan Demir'in tasarrufuna da karışmanızı garip buluyorum. İsteyen istediğine destek verir, istemediğine de vermez. Siz şu an yönetim kurulunda yer alan bazı üyelere '2004'ten beri Cengiz Keleş'i desteklediniz neden yarı yolda bırakıp 2012 de karşı tarafa geçtiniz' diye soruyor musunuz?
Çıkarlardan bahsederken ve kimin hangi görüşü dile getirirken ne gibi çıkarların peşinden koştuğuyla ilgili çıkarımlarda bulunurken daha dikkatli olmanızı öneriyorum. Daha titiz olmak ve Gökhan Demir'in de yazdığı gibi önce araştırıp sonra yazmak daha verimli olabilir, zira o zaman aşağıda sizden alıntıladığım iki cümleyi aynı gün içinde kullanmak zorunda kalmazsınız;
''Yarışmanın Ön Kayıt İşlemi Nasıl Gerçekleşir?
ELO hesaplamalarına dahil olması düşünülen yarışmaların aşağıdaki bilgileri ile en geç yedi (7) gün önceden ön kayıtlarının web üzerinden yapılması gerekmektedir'' Aşkın Taşan 30.10.2013
Elo hesaplamalarına gönderilecek turnuvalar 30 gün öncesinden ELO ya kayıt yapılır. Siz bakmayın bazı bilgiç arkadaşlarımızın bir hafta öncesinden dediğine. TSF? ye bile bir hafta öncesi geç olabiliyor bazen.
Yanlış etkilenip sonra böyle yanlış algıyı yansıtıyorsunuz. Aşkın Taşan 30.10.2013