04-11-2013, 02:57
Tekrar selam,
Özgür biraderim de, Aşkın Ağabey de önemli noktalara işaret etmişler.
Bu konu çok genel ve spesifik ayrıntılara girmek zaten hem benim işim değil, hem de açıkçası ilgimi de çekmiyor.
Başka bir alegoriyle yaklaşmaya çalışayım da tartışmaya renk gelsin:
Bne üç-beş para kazanan ve evinin nafakasını temin ettikten sonra cebinde kalanı köşedeki şarapçı dükkanına yatıran bir adam olayım -ki bu bana çok uzak değil-
Aşkın Ağabey de benim veledin hocası olsun. -ki bu da ona uzak değil-
Özgür'ü de aynı sokaktaki gazete bayii yapalım -ki bu da ona uzak değil-
Şimdi, ben Özgür'den aldığım gazeteden, bundan sonra mekteplerdeki kitapların eski yazıyla yazılmak durumunda olacağına dair bir haber okuyorum. Eski yazı iyidir ve kötüdür. İkisini de biliyorum ancak, diyelim ben yeni yazıyı savunuyorum ve bu duruma kızmak, tepkimi dile getirmek için bir yer arıyorum.
Bunun için önce gazete bayiine gidiyorum ve aldığım yanıt basit: "Biz dağıtıcıyız. Yazar değiliz. Eskiden dağıtıcılar aracılığıyla da okur yorumları alınıyordu ama artık alnmıyor."
Bunun üstüne bir de hocayı yokluyorum ve hoca da bana "ben elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum ama bana da verilmiş bir müfredat var; bunun dışına çıkarsam, velediniz, ben her ne kadar en iyisini öğretsem dahi, ileride başarısız addedilir" diyor.
Benim de bu sırada elimde bir şarap şişesi, ve hiç bir şey öğrenememiş bir oğlum var.
Elimdeki şişe boşaldıktan sonra birinin kafasında kırılmak zorunda mı? Ben şişeyi sakince çöpe atıp, sonra da evladın elinden tutup eve yürüyemiyor muyum? Soru da tabii alegorik ama bugün için benim içimden geçen, o şişenin birinin kafasına patlatılması gerektiği.
Tamam, şişeyi kıracağıız da, asıl suçlu kim? Kimin kafasını yaracağız? Özgür'ü yaramıyoruz: O dağıtıyor sadace. Eh, hocayı da yaramıyoruz
nitekim o da elinden geleni yapıyor. Gel gelelim, velet gerzek. Yahu anasına bakıyoruz: akıllı. Babasına bakıyoruz; şarap içierek aptallaşmaya çalışıyor...
Gazete bayii parasını alıyor. Çocuğun babası -şarapçı inek- hem para veriyor, hem hiç bir şey elde edemiyor. Çocuk zaten çocuk.
Okulu mu yıkacağız, şarap fabrikasını mı, şarap içeni mi, gazeteyi satanı mı, hocayı mı, veledi mi?
Özgür biraderim de, Aşkın Ağabey de önemli noktalara işaret etmişler.
Bu konu çok genel ve spesifik ayrıntılara girmek zaten hem benim işim değil, hem de açıkçası ilgimi de çekmiyor.
Başka bir alegoriyle yaklaşmaya çalışayım da tartışmaya renk gelsin:
Bne üç-beş para kazanan ve evinin nafakasını temin ettikten sonra cebinde kalanı köşedeki şarapçı dükkanına yatıran bir adam olayım -ki bu bana çok uzak değil-
Aşkın Ağabey de benim veledin hocası olsun. -ki bu da ona uzak değil-
Özgür'ü de aynı sokaktaki gazete bayii yapalım -ki bu da ona uzak değil-
Şimdi, ben Özgür'den aldığım gazeteden, bundan sonra mekteplerdeki kitapların eski yazıyla yazılmak durumunda olacağına dair bir haber okuyorum. Eski yazı iyidir ve kötüdür. İkisini de biliyorum ancak, diyelim ben yeni yazıyı savunuyorum ve bu duruma kızmak, tepkimi dile getirmek için bir yer arıyorum.
Bunun için önce gazete bayiine gidiyorum ve aldığım yanıt basit: "Biz dağıtıcıyız. Yazar değiliz. Eskiden dağıtıcılar aracılığıyla da okur yorumları alınıyordu ama artık alnmıyor."
Bunun üstüne bir de hocayı yokluyorum ve hoca da bana "ben elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum ama bana da verilmiş bir müfredat var; bunun dışına çıkarsam, velediniz, ben her ne kadar en iyisini öğretsem dahi, ileride başarısız addedilir" diyor.
Benim de bu sırada elimde bir şarap şişesi, ve hiç bir şey öğrenememiş bir oğlum var.
Elimdeki şişe boşaldıktan sonra birinin kafasında kırılmak zorunda mı? Ben şişeyi sakince çöpe atıp, sonra da evladın elinden tutup eve yürüyemiyor muyum? Soru da tabii alegorik ama bugün için benim içimden geçen, o şişenin birinin kafasına patlatılması gerektiği.
Tamam, şişeyi kıracağıız da, asıl suçlu kim? Kimin kafasını yaracağız? Özgür'ü yaramıyoruz: O dağıtıyor sadace. Eh, hocayı da yaramıyoruz
nitekim o da elinden geleni yapıyor. Gel gelelim, velet gerzek. Yahu anasına bakıyoruz: akıllı. Babasına bakıyoruz; şarap içierek aptallaşmaya çalışıyor...
Gazete bayii parasını alıyor. Çocuğun babası -şarapçı inek- hem para veriyor, hem hiç bir şey elde edemiyor. Çocuk zaten çocuk.
Okulu mu yıkacağız, şarap fabrikasını mı, şarap içeni mi, gazeteyi satanı mı, hocayı mı, veledi mi?