23-11-2013, 16:39
Açıkçası maçtan önce aklım Carlsen gönlüm Anand'dan yanaydı. Yine de maçın Carlsen için bu kadar kolay geçeceğini beklemiyordum. Sanki Carlsen, %100'ünü ortaya koymadan kazanmış gibi. Anand için emin değilim. Sanki dünyada başka kim çıksa karşısına kolay kolay yenilmezdi gibi bir his var.
İlk iki oyundan sonra Magnus Carlsen kontrolü eline aldı. Kontrolü eline aldı derken tam istediği tür konumlara ulaşması, yani detaylı açılış hazırlıklarına girmeden açılıştan sonra oynanabilir eşit konumlar, zorlayabileceği eşit konumlar.
Son oyunda bile konumu nasıl zorladığını gördük. Capablanca ve Karpov'a (Smyslov ve Kramnik de aynı ekolden ama neden iki ismi yazdığımı açıklayacağım) benzer şekilde pratik satranç oynayan ekole yakın bir oyuncu Carlsen. Bu arada Kramnik demişken, bu konuda da pek çok büyükusta mutabık. Yalnız Kramnik de süreklilik açısından sorun yaşıyor. Yine de Kramnik-Carlsen maçı özellikle iki oyuncunun birbirinden çok da hazzetmemesinden dolayı daha sansasyonel olabilir.
Anand mı kaybetti Carlsen mi kazandı?
Anand ile ilgili zaten herkes eleştirilerini yazdı, ama belki de şöyle bir gerçek var karşımızda. Anand belki kariyerinin zirvesinde değildi, ama Anand'a karşı kimse bu kadar dominant olamadı şimdiye kadar. Belki de Carlsen ile diğerleri arasındaki makas şu anda reytingler kadar açıktır.
Basın Meseleleri
Genel konulara geçmeden bence basın toplantısını Karlovich'in yönetmesi yanlıştı. Susan Polgar bu konuda çok daha iyidir. Dresden'deki Satranç Olimpiyatı'nda o yapıyordu toplantıları ve gayet başarılıydı. Kesinlikle o yapmalıydı bu işi. Karlovich yanlış bir noktada, çok yanlış kelimeler seçerek yaptı, Anand röportaj yapması çok kolay birisi değildir (Kasparov veya Kramnik gibi) ama taşı gediğine koydu. Anand'ın da Carlsen'in de gazetecilerle iletişimi gayet iyiydi.
Dünyada canlı görmediğim iki satranç organizasyonu kaldı: süper turnuvalar ve dünya şampiyonluğu maçları. Muhakkak ki özgül koşullar var unvan maçlarında. MojoJojo'nun güzel tespitleri var, mesele nasıl uygulamaya konulacağı.
Satrancın basında yeterli ilgiyi görememesi tek boyutlu değil. Dünyanın genel gidişatı, medyanını gidişatı ve satrançla ilgili sebepler var.
Medya kabahatli, profesyonel satranççılar da biraz kabahatli, ama FIDE kesinlikle suçlu. Ayrı bir yazı yazmam gerekir okumaktan sıkılır herkes
@MustafaEynallı:
Bu arada "Şampi..." vari başlıkları 2-0 olduktan sonra Twitter'da haydi atalım diye yazmıştım. Burada ana akım medya klişelerinin yılmaz savuncusu var
@Mojo Jojo:
Söylediğiniz hikayeleri bulup çıkarmak, oyuncuları güzel konuşturmak gazetecilerin işidir. Muhtemelen bu konuda da dünyada New In Chess'in genel yayın yönetmeni Dirk jan ten Geuzendam'dan iyisi yok. Satranççılarla en iyi röportaj yapan gazetecidir. FIDE'nin kesinlikle görsel işine girmesi lazım. Bu işleri çok iyi yapan bir adam da var dünyada: Macauley Peterson.
Yorumcular içinde bence Polgar ve Ramesh gayet başarılıydı. Daha sansasyonel yorumlar da istiyor insan (üst düzey olmasının yanında) mesela Svidler bence ideal isim, ama muhtemelen o da Avrupa Takımlar Şampiyonası'nda oynadığı için katılmadı.
İlk iki oyundan sonra Magnus Carlsen kontrolü eline aldı. Kontrolü eline aldı derken tam istediği tür konumlara ulaşması, yani detaylı açılış hazırlıklarına girmeden açılıştan sonra oynanabilir eşit konumlar, zorlayabileceği eşit konumlar.
Son oyunda bile konumu nasıl zorladığını gördük. Capablanca ve Karpov'a (Smyslov ve Kramnik de aynı ekolden ama neden iki ismi yazdığımı açıklayacağım) benzer şekilde pratik satranç oynayan ekole yakın bir oyuncu Carlsen. Bu arada Kramnik demişken, bu konuda da pek çok büyükusta mutabık. Yalnız Kramnik de süreklilik açısından sorun yaşıyor. Yine de Kramnik-Carlsen maçı özellikle iki oyuncunun birbirinden çok da hazzetmemesinden dolayı daha sansasyonel olabilir.
Anand mı kaybetti Carlsen mi kazandı?
Anand ile ilgili zaten herkes eleştirilerini yazdı, ama belki de şöyle bir gerçek var karşımızda. Anand belki kariyerinin zirvesinde değildi, ama Anand'a karşı kimse bu kadar dominant olamadı şimdiye kadar. Belki de Carlsen ile diğerleri arasındaki makas şu anda reytingler kadar açıktır.
Basın Meseleleri
Genel konulara geçmeden bence basın toplantısını Karlovich'in yönetmesi yanlıştı. Susan Polgar bu konuda çok daha iyidir. Dresden'deki Satranç Olimpiyatı'nda o yapıyordu toplantıları ve gayet başarılıydı. Kesinlikle o yapmalıydı bu işi. Karlovich yanlış bir noktada, çok yanlış kelimeler seçerek yaptı, Anand röportaj yapması çok kolay birisi değildir (Kasparov veya Kramnik gibi) ama taşı gediğine koydu. Anand'ın da Carlsen'in de gazetecilerle iletişimi gayet iyiydi.
Dünyada canlı görmediğim iki satranç organizasyonu kaldı: süper turnuvalar ve dünya şampiyonluğu maçları. Muhakkak ki özgül koşullar var unvan maçlarında. MojoJojo'nun güzel tespitleri var, mesele nasıl uygulamaya konulacağı.
Satrancın basında yeterli ilgiyi görememesi tek boyutlu değil. Dünyanın genel gidişatı, medyanını gidişatı ve satrançla ilgili sebepler var.
Medya kabahatli, profesyonel satranççılar da biraz kabahatli, ama FIDE kesinlikle suçlu. Ayrı bir yazı yazmam gerekir okumaktan sıkılır herkes
@MustafaEynallı:
Bu arada "Şampi..." vari başlıkları 2-0 olduktan sonra Twitter'da haydi atalım diye yazmıştım. Burada ana akım medya klişelerinin yılmaz savuncusu var
@Mojo Jojo:
Söylediğiniz hikayeleri bulup çıkarmak, oyuncuları güzel konuşturmak gazetecilerin işidir. Muhtemelen bu konuda da dünyada New In Chess'in genel yayın yönetmeni Dirk jan ten Geuzendam'dan iyisi yok. Satranççılarla en iyi röportaj yapan gazetecidir. FIDE'nin kesinlikle görsel işine girmesi lazım. Bu işleri çok iyi yapan bir adam da var dünyada: Macauley Peterson.
Yorumcular içinde bence Polgar ve Ramesh gayet başarılıydı. Daha sansasyonel yorumlar da istiyor insan (üst düzey olmasının yanında) mesela Svidler bence ideal isim, ama muhtemelen o da Avrupa Takımlar Şampiyonası'nda oynadığı için katılmadı.