24-11-2013, 16:44
[size=18]Basın (Yönetimi) Konusu[/size]
1. Basın toplantıları bence keyifliydi. Oyuncuların partilerden hemen sonra (tek istisna oldu, hatırladığım kadarıyla) gazetecilerin karşısına çıkması isabetliydi.
Oyuncuların her ikisi de sinirlerine son derece hakim ve kişisel hırslarından arınmış satranççılar olduklarından dolayı basının işi çok kolaydı.
Karlovich'in İngilizcesi zayıftı, dolayısıyla ara ara takıldığı yerler oldu. Gazetecilerin art niyetli olabilecek ya da moderatör müdahalesi gerektirecek sorular sorduğunu hatırlamıyorum.
2. Canlı maç yorumları genel anlamıyla sınıfta kaldı diyebiliriz.
Polgar - Ramesh ikilisi, kelimenin tam anlamıyla evlere şenlikti. Uzatılan muhabbetler, olmayacak varyantları enine-boyuna incelemeler, tahtada hamle yapıldığını 10-15 saniye sonra fark etmeler ve ara sıra atılan kahkahalar unutulmazdı. Ramesh'in İngilizce aksanı ayrıca çok komikti, değinmeden geçemeyeceğim.
Nadia - Lawrence ikilisi yukarıdakilere göre çok daha parti odaklıydılar. Denk geldiğim yerlerde taraf tutarak analiz vermeye çalıştılar, alışılmışın dışındaydı.
Kimi neşeli, kimi ciddi olsalar da "FIDE DŞ maçının canlı analizi bu arkadaşlara mı kalmış?" duygusunu yarattılar.
Kasparov yorumcu olsaydı, maç çok daha fazla hit alırdı, buna kuşku yok. Dünyanın en çok tanınan satranç oyuncusu, DŞ maçını analiz ederdi ki gerek teknik unsurlar, gerekse oyuncuların gelişimi hakkında bu dünyada ondan daha bilgili bir insan herhalde yoktur.
İşte FIDE bu noktada eleştiriyi hak ediyor. "Muhalif" Kasparov, olay yerinden mümkün olduğunca uzak tutuluyor, ileri geri konuşmasın diye.
3. Basının ilgisi düşük müydü, bu tartışılır. Bundan önceki DŞ maçlarında Kasparov - Karpov'a kadar geri gelin, satrancın uzun süredir manşetlerde olmadığını kolayca görürsünüz.
Bence bu maç da öyle, sadece ilgililer "ilgi" gösteriyor.
Sporda pek başarısı olmayan Norveç için Carlsen büyük nimet; Norveç basını için Carlsen'le ilgili herşey sonsuz bir kaynak olsa gerek.
Hint basınının Anand'a ne kadar yer verdiğini ve Anand'ı ulusal kahraman olarak işleyerek okullarda satranca olan ilgiyi ve talebi patlattıklarını biliyoruz.
Maçın Chennai'de yapılmış olması yerinden takibi zorlaştırmış olabilir. Avrupa'dan veya ABD'den bir gazetecinin maçı yerinden takip edebilmesi için okyanus ötesi iki uçak bileti, en az 15 günlük otel rezervasyonu ve yarım aylık iş gücü transferi gerek. İnternetten canlı izlenebilen bir etkinlik için yerinden muhabir görevlendirmesi, son derece lüks kaçardı. Maç Avrupa'nın veya ABD'nin bir şehrinde oynanmış olsa basının yerinden takibi çok daha fazla olurdu.
Türkiye özeline baktığımızda, ana akım medyada DŞ maçına dair bir haber göremedim. Bu durum bence son derece üzücüdür ve büyük bir gerilemeye işarettir. Kramnik - Kasparov maçı olsun, Deep(er) Blue - Kasparov maçı olsun gazetelerin ilk sayfalarından haber yapılırken Anand - Carlsen maçına denk gelemedim. Belki benim hatamdır, başka arkadaşlar rastlamışlarsa.
Başka bir konuya değinerek mesajımı bitireceğim:
Bu başlıkta belki sadece 5-6 kişi aktif olarak katıldık, ancak bu rakam bile fena sayılmaz. İnanıyorum ki yazmasa bile burada yazılanları, yazılacakları sabırsızlıkla bekleyen, bunlardan keyif alan okurlarımız mevcuttur. Açıkça teşekkür etmeseler de, başlığın görüntülenme sayısı bu tür yorumlara devam etmem konusunda meni motive ediyor. Herkese teşekkürler.
1. Basın toplantıları bence keyifliydi. Oyuncuların partilerden hemen sonra (tek istisna oldu, hatırladığım kadarıyla) gazetecilerin karşısına çıkması isabetliydi.
Oyuncuların her ikisi de sinirlerine son derece hakim ve kişisel hırslarından arınmış satranççılar olduklarından dolayı basının işi çok kolaydı.
Karlovich'in İngilizcesi zayıftı, dolayısıyla ara ara takıldığı yerler oldu. Gazetecilerin art niyetli olabilecek ya da moderatör müdahalesi gerektirecek sorular sorduğunu hatırlamıyorum.
2. Canlı maç yorumları genel anlamıyla sınıfta kaldı diyebiliriz.
Polgar - Ramesh ikilisi, kelimenin tam anlamıyla evlere şenlikti. Uzatılan muhabbetler, olmayacak varyantları enine-boyuna incelemeler, tahtada hamle yapıldığını 10-15 saniye sonra fark etmeler ve ara sıra atılan kahkahalar unutulmazdı. Ramesh'in İngilizce aksanı ayrıca çok komikti, değinmeden geçemeyeceğim.
Nadia - Lawrence ikilisi yukarıdakilere göre çok daha parti odaklıydılar. Denk geldiğim yerlerde taraf tutarak analiz vermeye çalıştılar, alışılmışın dışındaydı.
Kimi neşeli, kimi ciddi olsalar da "FIDE DŞ maçının canlı analizi bu arkadaşlara mı kalmış?" duygusunu yarattılar.
Kasparov yorumcu olsaydı, maç çok daha fazla hit alırdı, buna kuşku yok. Dünyanın en çok tanınan satranç oyuncusu, DŞ maçını analiz ederdi ki gerek teknik unsurlar, gerekse oyuncuların gelişimi hakkında bu dünyada ondan daha bilgili bir insan herhalde yoktur.
İşte FIDE bu noktada eleştiriyi hak ediyor. "Muhalif" Kasparov, olay yerinden mümkün olduğunca uzak tutuluyor, ileri geri konuşmasın diye.
3. Basının ilgisi düşük müydü, bu tartışılır. Bundan önceki DŞ maçlarında Kasparov - Karpov'a kadar geri gelin, satrancın uzun süredir manşetlerde olmadığını kolayca görürsünüz.
Bence bu maç da öyle, sadece ilgililer "ilgi" gösteriyor.
Sporda pek başarısı olmayan Norveç için Carlsen büyük nimet; Norveç basını için Carlsen'le ilgili herşey sonsuz bir kaynak olsa gerek.
Hint basınının Anand'a ne kadar yer verdiğini ve Anand'ı ulusal kahraman olarak işleyerek okullarda satranca olan ilgiyi ve talebi patlattıklarını biliyoruz.
Maçın Chennai'de yapılmış olması yerinden takibi zorlaştırmış olabilir. Avrupa'dan veya ABD'den bir gazetecinin maçı yerinden takip edebilmesi için okyanus ötesi iki uçak bileti, en az 15 günlük otel rezervasyonu ve yarım aylık iş gücü transferi gerek. İnternetten canlı izlenebilen bir etkinlik için yerinden muhabir görevlendirmesi, son derece lüks kaçardı. Maç Avrupa'nın veya ABD'nin bir şehrinde oynanmış olsa basının yerinden takibi çok daha fazla olurdu.
Türkiye özeline baktığımızda, ana akım medyada DŞ maçına dair bir haber göremedim. Bu durum bence son derece üzücüdür ve büyük bir gerilemeye işarettir. Kramnik - Kasparov maçı olsun, Deep(er) Blue - Kasparov maçı olsun gazetelerin ilk sayfalarından haber yapılırken Anand - Carlsen maçına denk gelemedim. Belki benim hatamdır, başka arkadaşlar rastlamışlarsa.
Başka bir konuya değinerek mesajımı bitireceğim:
Bu başlıkta belki sadece 5-6 kişi aktif olarak katıldık, ancak bu rakam bile fena sayılmaz. İnanıyorum ki yazmasa bile burada yazılanları, yazılacakları sabırsızlıkla bekleyen, bunlardan keyif alan okurlarımız mevcuttur. Açıkça teşekkür etmeseler de, başlığın görüntülenme sayısı bu tür yorumlara devam etmem konusunda meni motive ediyor. Herkese teşekkürler.