30-11-2013, 16:14
Türkiye Satranç Federasyonu Disiplin Kurulu, Avrupa Şampiyonu satranççı Ekaterina Atalık'ı 15 ay hak mahrumiyeti cezasına çarptırdı. Yani Ekaterina 15 ay boyunca Türkiye sınırları içerisinde düzenlenecek turnuvalara katılamayacak, oyun alanlarına giremeyecek. 28 Kasım 2013 tarihli kararın açıklama kısmında 'İzinsiz Dış Görev' ve 'Milli Şerefi İhlal' nedeniyle bu cezanın verildiği belirtilmiş.
2008 yılından beri iki kamp daveti dışında kendisine görev vermeyen TSF yerine, kendi olanaklarıyla Avrupa Bireysel Şampiyonasına katılan ve ECU bayrağı altında yarışan Ekaterina, o turnuvada elemeyi geçerek Dünya Şampiyonasında oynama hakkı kazandı. Bu duruma çok sinirlenen TSF ve eski Başkan Ali Nihat Yazıcı derhal harekete geçtiler. Yazıcı , Ekaterina'nın finallerde oynamaması için kişisel gücünü kullanmaya çalışıyor. Verdiği cezalar, diğer FIDE ülkelerinde kabul görmeyen TSF'de gücünün yettiği ülke sınırlarını oyuncuya 15 ay boyunca kapamış durumda.
Bilindiği gibi satranç oynamayı 'izne tabii' kılan federasyonumuz birkaç yıldır Suat Atalık'a yurtdışı turnuvalara katılmadan önce izin almadığı gerekçesiyle aynı ceza yaptırımını uyguluyor. Son Avrupa Şampiyonasında ECU bayrağıyla oynayan Ekaterina Atalık'a bu nedene ek olarak bir de 'Milli Şerefi İhlal' nedeniyle ceza verilmiş.
2012 Kasım ayında yapılan seçimlerden önce, eski başkan Ali Nihat Yazıcı ile Başkan Vekilleri Murat Kul ve Tahsin Aktar'a, Genel Müdürlükçe, yeni Yönetim Kurulunda olmamaları 'tavsiye' edilmişti. 2010 yılında yönetimin ibra olmaması, Atalıklar'a ve başka kişilere karşı kaybedilen 100 binlerce TL'lik davalar ve yıllar boyu süren bakanlık teftişlerinin ardından, Yazıcı, yönetimden tamamen çekilirken, Tahsin Aktar'a Disiplin Kurulunda, Murat Kul'a ise Denetleme Kurulunda fahri görevler bulunmuştu. Seçimin ardından Tahsin Bey'i yeni görevi nedeniyle tebrik ederken, disiplin kurulunda artık aracıya gerek kalmadan istediği gibi ceza kesebileceğini söylemiştim. Sözlerimi o an tebessümle karşılayan Aktar'ın görevini başarıyla yürüttüğünü görüyorum.
2008 yılından beri süregelen kan davası boyunca Suat Atalık'a defalarca bu cezalardan verilmiş ancak sıra hiç Ekaterina'ya gelmemişti. Ben ve bir kaç kişi bu cezaları, saçmalığı ve sürelerinin uzunluğu nedeniyle eleştirdik. Çok destek gördüğünü de söyleyemem. Çünkü ne yazık ki toplumumuz alınan kararları, o kararın niteliğine göre değil, karara konu olan kişiler hakkındaki düşüncelerine göre değerlendiriyor.
İzinsiz dış görev masalının ardından verilen 'Milli Şerefi İhlal' maddesi ise benim için sözün bittiği yerdir. Kimin 'Milli Şerefi' ihlal edip etmediğini belki ilerde tarih yazar, belki de yazmaz. Ancak ben Sayın Aktar'ın yerinde olsaydım, Başkanvekili olduğu Federasyon ibra edilmemişken, mahkemelerce sabit görülmüş kararlara göre bildiğim kadarıyla 200 bin liranın üzerinde bir parayı, tazminat olarak Atalık ailesine ödemek zorunda kalmışken böyle süslü kelimeler kullanmamaya özen gösterirdim.
Yönetici cenneti ülkemizde değişen bir şey yok. Ekaterina Atalık, sadece satranç oynamak istediği ve sadece satranç oynadığı için 15 ay ceza alıyor. Neredeyse , şebeke halinde doping yapan atletler kadar. Para ile maç satan, rakibine, tüküren, tekme atan, gırtlağına sarılıp küfürler savuran milli futbolculardan ise aylarca daha fazla bir süre. İnsanın içinden bir şeyler söylemek geliyor ama adalet nerede yerini bulmuş ki sıra satranca gelsin öyle değil mi?
Tüm emeği geçenleri tebrik ederim. Bravo size!
2008 yılından beri iki kamp daveti dışında kendisine görev vermeyen TSF yerine, kendi olanaklarıyla Avrupa Bireysel Şampiyonasına katılan ve ECU bayrağı altında yarışan Ekaterina, o turnuvada elemeyi geçerek Dünya Şampiyonasında oynama hakkı kazandı. Bu duruma çok sinirlenen TSF ve eski Başkan Ali Nihat Yazıcı derhal harekete geçtiler. Yazıcı , Ekaterina'nın finallerde oynamaması için kişisel gücünü kullanmaya çalışıyor. Verdiği cezalar, diğer FIDE ülkelerinde kabul görmeyen TSF'de gücünün yettiği ülke sınırlarını oyuncuya 15 ay boyunca kapamış durumda.
Bilindiği gibi satranç oynamayı 'izne tabii' kılan federasyonumuz birkaç yıldır Suat Atalık'a yurtdışı turnuvalara katılmadan önce izin almadığı gerekçesiyle aynı ceza yaptırımını uyguluyor. Son Avrupa Şampiyonasında ECU bayrağıyla oynayan Ekaterina Atalık'a bu nedene ek olarak bir de 'Milli Şerefi İhlal' nedeniyle ceza verilmiş.
2012 Kasım ayında yapılan seçimlerden önce, eski başkan Ali Nihat Yazıcı ile Başkan Vekilleri Murat Kul ve Tahsin Aktar'a, Genel Müdürlükçe, yeni Yönetim Kurulunda olmamaları 'tavsiye' edilmişti. 2010 yılında yönetimin ibra olmaması, Atalıklar'a ve başka kişilere karşı kaybedilen 100 binlerce TL'lik davalar ve yıllar boyu süren bakanlık teftişlerinin ardından, Yazıcı, yönetimden tamamen çekilirken, Tahsin Aktar'a Disiplin Kurulunda, Murat Kul'a ise Denetleme Kurulunda fahri görevler bulunmuştu. Seçimin ardından Tahsin Bey'i yeni görevi nedeniyle tebrik ederken, disiplin kurulunda artık aracıya gerek kalmadan istediği gibi ceza kesebileceğini söylemiştim. Sözlerimi o an tebessümle karşılayan Aktar'ın görevini başarıyla yürüttüğünü görüyorum.
2008 yılından beri süregelen kan davası boyunca Suat Atalık'a defalarca bu cezalardan verilmiş ancak sıra hiç Ekaterina'ya gelmemişti. Ben ve bir kaç kişi bu cezaları, saçmalığı ve sürelerinin uzunluğu nedeniyle eleştirdik. Çok destek gördüğünü de söyleyemem. Çünkü ne yazık ki toplumumuz alınan kararları, o kararın niteliğine göre değil, karara konu olan kişiler hakkındaki düşüncelerine göre değerlendiriyor.
İzinsiz dış görev masalının ardından verilen 'Milli Şerefi İhlal' maddesi ise benim için sözün bittiği yerdir. Kimin 'Milli Şerefi' ihlal edip etmediğini belki ilerde tarih yazar, belki de yazmaz. Ancak ben Sayın Aktar'ın yerinde olsaydım, Başkanvekili olduğu Federasyon ibra edilmemişken, mahkemelerce sabit görülmüş kararlara göre bildiğim kadarıyla 200 bin liranın üzerinde bir parayı, tazminat olarak Atalık ailesine ödemek zorunda kalmışken böyle süslü kelimeler kullanmamaya özen gösterirdim.
Yönetici cenneti ülkemizde değişen bir şey yok. Ekaterina Atalık, sadece satranç oynamak istediği ve sadece satranç oynadığı için 15 ay ceza alıyor. Neredeyse , şebeke halinde doping yapan atletler kadar. Para ile maç satan, rakibine, tüküren, tekme atan, gırtlağına sarılıp küfürler savuran milli futbolculardan ise aylarca daha fazla bir süre. İnsanın içinden bir şeyler söylemek geliyor ama adalet nerede yerini bulmuş ki sıra satranca gelsin öyle değil mi?
Tüm emeği geçenleri tebrik ederim. Bravo size!