21-01-2014, 13:33
Özgür Akman'ın son yazısında ortaya koymak istediği anafikri anlayabiliyorum. Kabaca, 'Bu duruma gelinmesinde en büyük sorumluluk federasyonundur, ilk adım oradan gelmelidir, ceza döngüsü durudurulmalıdır ancak tüm bu adımlar atılsa bile bence Atalık ailesi'nin yaklaşımı olumlu olmayacaktır' diyor ve örnek olarak da 2012 olimpiyatları için yapılan kamp davetine verilen cevabı gösteriyor.
Öncelikle Atalık'ların kendileri ile ilgili alacakları her türlü karar yine kendilerini ilgilendirir. TSF'nin aldığı her türlü karar ise bizleri direkt olarak ilgilendiriyor. Dolayısıyla ortada eşit güç ve sorumluluğu olan iki taraf yoktur. Bunu kabul etmemiz gerekiyor.
Geçmişte yaşadıklarımızın, ileriye dönük alacağımız kararlara direkt olarak etki etmemesi düşünülebilir mi? Özgür Akman ve Suat Atalık bir dönem ortak bir kitap çalışması yapmışlar. Çalışma tamamlanamamış. Yazdıkları satranç köşelerinde bir tartışma olmuş. Kimin haklı olduğu bizi ilgilendirmiyor.Şimdi hemen bugün Suat Atalık, Özgür Akman'ı arasa, bir kitap projem var birlikte çalışalım dese, Özgür Akman koşarak bu teklifi kabul mü etmelidir? Eğer kabul etmezse, ülkeye yararlı olabilecek bir çalışmayı baltaladığı için bizler tarafından suçlanabilir mi?
Katya'nın söyleşisi, ne yazık ki yanlış yönlere çekiliyor. Kamp davetini yapılırken, bunun sadece bir kamp daveti olduğu, milli takıma seçilip seçilmemesinin kamptaki değerlendirmeye(!) göre belli olacağı açıkca ifade edilmiş. Sanki Rusya milli takımını seçiyoruz. Katya'nın yerine takıma alınabilecek kişinin ratingi 1800 civarında. Yapılanın samimi bir teklif olduğuna inanmamız mı gerekiyor?
Herkesin bildiği sırlar listesine dahil olabilecek çok olay var. Teklif yapıldığında TSF başkanı Sayın Yazıcı. Bu tekliften 7-8 ay önce Slovenya'da Avrupa Kulüpler Şampiyonası sırasında, Ali Nihat Yazıcı ile yaklaşık 3 saat süren uzun bir konuşmamız oldu. Tolga Demirel'in de bulunduğu bu konuşmada Başkan Yazıcı, Atalık ailesinin bir daha satranç oynayamaması, sadece Türkiye'de değil tüm dünyada turnuvalara katılamaması ve hatta başka bir ülkeye geçememeleri için elinden gelen herşeyi yapacağını net ve kararlı bir şekilde bize söylemiş hatta bu yolla bir mesaj yollamıştır. Hemen ardından da Suat Atalık'ın Yunanistan'da bir turnuvaya katılması engellendi.
Aynı federasyon zamanında, 2009 yılında, satranç dünyasının, burada da sık sık yazan bir başka tanınmış üyesine, hakaret suçlaması yapıldığını, jandarma tarafından ifadesi alınarak turnuva ortasında tedbirli olarak disipline ve mahkemeye sevkedildiğini, turnuvadan ihraç edildiğini ve tüm soruşturmalardan aklandığını hatta, şahit ifadelerinin sonradan geri çekildiğini unuttuk mu?
Tüm bunlar ortadayken, eşi sürekli olarak disipline yollanan, Federasyon ile olan mahkemesi devam eden, ülkenin açık ara en güçlü oyuncusunun, seviye tespiti için kampa daveti bir adım olarak görmesi bile son derece iyi niyetli bir yaklaşımdır.
Öncelikle Atalık'ların kendileri ile ilgili alacakları her türlü karar yine kendilerini ilgilendirir. TSF'nin aldığı her türlü karar ise bizleri direkt olarak ilgilendiriyor. Dolayısıyla ortada eşit güç ve sorumluluğu olan iki taraf yoktur. Bunu kabul etmemiz gerekiyor.
Geçmişte yaşadıklarımızın, ileriye dönük alacağımız kararlara direkt olarak etki etmemesi düşünülebilir mi? Özgür Akman ve Suat Atalık bir dönem ortak bir kitap çalışması yapmışlar. Çalışma tamamlanamamış. Yazdıkları satranç köşelerinde bir tartışma olmuş. Kimin haklı olduğu bizi ilgilendirmiyor.Şimdi hemen bugün Suat Atalık, Özgür Akman'ı arasa, bir kitap projem var birlikte çalışalım dese, Özgür Akman koşarak bu teklifi kabul mü etmelidir? Eğer kabul etmezse, ülkeye yararlı olabilecek bir çalışmayı baltaladığı için bizler tarafından suçlanabilir mi?
Katya'nın söyleşisi, ne yazık ki yanlış yönlere çekiliyor. Kamp davetini yapılırken, bunun sadece bir kamp daveti olduğu, milli takıma seçilip seçilmemesinin kamptaki değerlendirmeye(!) göre belli olacağı açıkca ifade edilmiş. Sanki Rusya milli takımını seçiyoruz. Katya'nın yerine takıma alınabilecek kişinin ratingi 1800 civarında. Yapılanın samimi bir teklif olduğuna inanmamız mı gerekiyor?
Herkesin bildiği sırlar listesine dahil olabilecek çok olay var. Teklif yapıldığında TSF başkanı Sayın Yazıcı. Bu tekliften 7-8 ay önce Slovenya'da Avrupa Kulüpler Şampiyonası sırasında, Ali Nihat Yazıcı ile yaklaşık 3 saat süren uzun bir konuşmamız oldu. Tolga Demirel'in de bulunduğu bu konuşmada Başkan Yazıcı, Atalık ailesinin bir daha satranç oynayamaması, sadece Türkiye'de değil tüm dünyada turnuvalara katılamaması ve hatta başka bir ülkeye geçememeleri için elinden gelen herşeyi yapacağını net ve kararlı bir şekilde bize söylemiş hatta bu yolla bir mesaj yollamıştır. Hemen ardından da Suat Atalık'ın Yunanistan'da bir turnuvaya katılması engellendi.
Aynı federasyon zamanında, 2009 yılında, satranç dünyasının, burada da sık sık yazan bir başka tanınmış üyesine, hakaret suçlaması yapıldığını, jandarma tarafından ifadesi alınarak turnuva ortasında tedbirli olarak disipline ve mahkemeye sevkedildiğini, turnuvadan ihraç edildiğini ve tüm soruşturmalardan aklandığını hatta, şahit ifadelerinin sonradan geri çekildiğini unuttuk mu?
Tüm bunlar ortadayken, eşi sürekli olarak disipline yollanan, Federasyon ile olan mahkemesi devam eden, ülkenin açık ara en güçlü oyuncusunun, seviye tespiti için kampa daveti bir adım olarak görmesi bile son derece iyi niyetli bir yaklaşımdır.