25-02-2014, 11:37
Aşkın Bey, eski dünya şampiyonu Anand'ın cümlesini örnek vermiş, ancak bu cümlenin Dünya Şampiyonluğu ünvanı için söylendiğini düşünüyorum. Yoksa kendisi 19 yaşında büyükusta olabilmiş bir satranççı böylesine ilginç ve tartışmaya açık bir cümle kurmazdı. Tahminimce kendisine sorulan "Dünya Şampiyonluğu için kaç yaşında hangi aşamalardan geçmiş olmak gerek?" benzeri bir soruya cevap vermiştir, yoksa öyle bir cümleyi satranç dünyasının geneline uygulamaya çalışmak çok saçma olur.
Küçük yaşta satranççı sayısını artırmak satrancın seviyesini yükseltmez efendiler. Nitekim bu çabalar sonuna kadar gösterildi. Gerek federasyonun antrenör ithali ve oyunculara sunduğu destek, gerekse oyuncuların gösterdiği özveri, belli bir noktaya gelinmesini sağladı.
Ancak gelinen nokta nedir? Şu an dünya satrancında ne durumdayız? Avrupa satrancının neresindeyiz? Bu kadar çok çaba sarf edilmeden önce neredeydik? Bu soruların cevabını hepimiz üç aşağı beş yukarı biliyoruz.
Oysa basit bir gerçeği kabullenmemiz gerek, herşeyden önce: Türkiye'de satranç kitle sporu değildir, kısıtlı bir kesimin ilgisini çeken uğraş alanıdır. Bu temel gerçeğin her kelimesine dikkat edilmesi gerek.
Bunun basit gerçeğin aksini kanıtlamak için saçma sapan işler yapıldı; satranç taşlarının hareketini bile bilmeyen kişilere lisanslar çıkartıldı. Lisanslı oyuncu sayısı şişirildikçe şişirildi ve toplamda futbolla bile karşılaştırılır bir hale geldi! Haberimiz olmadan satranç ne patlama yapmış, Mars'ta yaşadığımızdan olsa gerek, anlayamadık bir türlü.
Devam edeceğim.
Küçük yaşta satranççı sayısını artırmak satrancın seviyesini yükseltmez efendiler. Nitekim bu çabalar sonuna kadar gösterildi. Gerek federasyonun antrenör ithali ve oyunculara sunduğu destek, gerekse oyuncuların gösterdiği özveri, belli bir noktaya gelinmesini sağladı.
Ancak gelinen nokta nedir? Şu an dünya satrancında ne durumdayız? Avrupa satrancının neresindeyiz? Bu kadar çok çaba sarf edilmeden önce neredeydik? Bu soruların cevabını hepimiz üç aşağı beş yukarı biliyoruz.
Oysa basit bir gerçeği kabullenmemiz gerek, herşeyden önce: Türkiye'de satranç kitle sporu değildir, kısıtlı bir kesimin ilgisini çeken uğraş alanıdır. Bu temel gerçeğin her kelimesine dikkat edilmesi gerek.
Bunun basit gerçeğin aksini kanıtlamak için saçma sapan işler yapıldı; satranç taşlarının hareketini bile bilmeyen kişilere lisanslar çıkartıldı. Lisanslı oyuncu sayısı şişirildikçe şişirildi ve toplamda futbolla bile karşılaştırılır bir hale geldi! Haberimiz olmadan satranç ne patlama yapmış, Mars'ta yaşadığımızdan olsa gerek, anlayamadık bir türlü.
Devam edeceğim.