01-03-2014, 17:23
Aşkın Bey,
Sizinle girilen her tartışmanın sonunda ortaya çıkan tablo beni ürkütüyor. O nedenle açtığınız bu başlık altında görüş bildirmekten kaçındım. Heyhat yeri geliyor kaçınmanın yolu kalmıyor. Zaten her başlık altında yazıyorsunuz.
Ortada şu an bir sempozyum yok. Bir üyenin bu konuda önerisi var. Tartışma adabına göre ilk yapılacak iş, sempozyumun nasıl yapılacağını konuşmadan önce, var olan sorunlara ve TSF'nin fikir üretmekte zorlandığı konuların çözümüne yönelik en uygun yöntemin bir sempozyum olup olmadığını sorgulamaktır. Konu başlığımız Antalya 2014. Sempozyumun nasıl yapılacağı konusunda yeni bir başlık açabilirsiniz.
Katılımcılar, bilimsel araştırma sahibi olmalıdır diyorsunuz ya işte ben tam o anda yaşadığım dünyanın gerçekliği hakkında düşüncelere dalıyorum. Konumuz ne? Çocuk satrancı, satranca başlama ve turnuvalarda oynama yaşı, turnuvaların hangi şartlarda ve hangi teknik özelliklerle düzenleneceği, ülke birinciliklerine katılımın hangi şartlarda sağlanacağı vs değil mi? Ülkemizi bir yana bırakalım, bu konuda dünya üzerinde bilimsel araştırma yapmış kaç kişi var? Elbette isimler üzerinden yaptığım gönderme de bu duruma dikkat çekmek içindir. Satranç konusunda bu yetkinliğin başka kıstasları var. Unvan gibi. Konuk listesini sırf iş olsun diye satrançla hiç ilgisi olmayan ve işin teknik kısmına uzak çocuk gelişimi uzmanları, doktorlar vs ile oluşturacaksanız yine sonuç alamazsınız. Ancak onlardan görüş alabilirsiniz.
Uygun isimler bulunabilirse bir sempozyum da yapılabilir ama ilk önceliğimizin, eleştiriler karşısında öfkeden kendinden geçmeyecek insanlarla bir araya gelip karşılıklı olarak sorunları paylaşmak olması gerektiğini savunuyorum. Bunun anlamı Feti Bey'in fikrini baltalamak değildir. Feti Bey'in fikrine bir alternatif sunmak, olaya başka bir açıdan bakmaktır. Olayı baltalamak daha bismillah demeden, 'ya iktidar yanlış anlaşılırsa, ya kötü muhalefet ortalığı şov yerine dönüştürürse' telaşıdır.
Sizin sempozyum fikrine karşı çekinceleriniz olabiliyor ama biz çekincelerimizi dile getirdiğimiz anda başlıkta 'persona non grata' (istenmeyen adam) ilan ediliyoruz.
Bakın bugüne kadar yazdığım hiçbir mesajda karşımdaki kişiyi eleştirmek için vatan, millet, şeref , ahlak , kin , nefret gibi çok süslü ama yersiz kullanıldığında içi boşalan sözcüklere sarılmadım. 'Silivri' kelimesini kullanarak toplamaya çalıştığınız sempati ve yaratmak istediğiniz mağduriyet hissi, bir sonraki mesajınızda akıl almaz çıkarım ve suçlamalarla doruğa çıkıyor. Eğer böyle bir niyetiniz yoksa sözünüzü geri çekersiniz olur biter.
Siz her defasında, eksiklere önce dikkat çekip, sonra ne kadar iyi niyetli, demokrat, çalışkan ve samimi olduğunuzu ispat etmeye çalışıyorsunuz. Eleştiri dozu artarsa buna saygı göstermek yerine bir cümle içinde 5 tane hakaret ederek yolunuza devam ediyorsunuz.
Bakın benim sizin hakkınızdaki düşüncem ve eleştirilerim açık. Tekrar ediyorum samimiyetinize inanmıyorum. Yapılan eleştiriler karşısında hırçınlaşmanızdan, insanların isimlerini soyadlarını, takma isimlerini yazarken yaptığınız küçük oyunlardan, 'ama ben sizi kastetmiyorum' içerikli geri adım mesajlarınızdan, durup dururken haklılığı tartışılmaz bir konuda 'bazen susmak da bir tavırdır' demenizden ama başka hiçbir konuda bu tavrı göstermemenizden dolayı inanmıyorum. Eğitim Kurulu Başkanı olarak da yaptıklarınız beni tatmin etmiyor. Bu kadar az iş yapılıyor olduğu halde bu kadar çok konuşulması beni rahatsız ediyor. İnsanların üstlerine aldıkları görevleri ile ilgili icraatlarını savunurken, ne kadar iyi niyetli, ne kadar özverili çalıştıklarını söylemesi, nasıl bir anne , baba, kardeş olduklarını anlatması da bana o derece yapmacık geliyor. Yönetici ve kurul olarak tarzınızın üretkenlikten uzak olduğuna, kurul yapısının da doğru çözümler üretebilecek yetkinlikte olmadığına inanıyorum. Yönetim Kurulunda bu konularda fikri olan kimse olmadığı gibi, kurullarda da bir fikrin nasıl ele alındığını, yükün genelde bir kaç kişinin üstüne kaldığını az çok biliyoruz. Bu kurullarda görev yapacak insan bulmanın zor olduğunu zaten daha önce yazmıştım ama öyleyse en azından eleştirilere kulak verilmesi gerekir.
Bu noktaya gelirken hiç beklemedik mi? Hiç zaman tanımadık mı? 2012 Genel Kurulundan buyana dişe dokunur hangi gelişmeleri yaşadık. Sizler kendini performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçimlerden 3 ay sonra antrenörler kurulu başkanı Yakup Bayram'la bir araya geldiğimde bana 'bir 3 ay daha bekle, göreceksin müthiş işler olacak' dedi. Bu konuşmanın üzerinden 1 yıl geçti. Gördüğümüz icraat 7 tur hızlandırılmış 9 turlu Türkiye Kupası. Elo hesaplamalarına gidemeyen ligler, şehir dışında il birincilikleri...
Bu sözlerimi büyük harflerle, siyah, altı çizili vs yazmama gerek yok. Bunlar benim düşüncelerim. Haklı olmayabilirim. Siz de buna karşı, benim yapıcı değil yıkıcı eleştiriler yaptığımı, uzaktan konuşup, iş üretmediğimi vs söyleyebilirsiniz. Ancak her tartışmanın sonunun, işte bunlar, işte şunlar diye başlayan cümlelerle saldırı, kin, nefret kusma vs gibi tanımlamalarla bitmesinden son derece rahatsızım. İster bana ister bir başkasına yönelik olsun.
Sizinle girilen her tartışmanın sonunda ortaya çıkan tablo beni ürkütüyor. O nedenle açtığınız bu başlık altında görüş bildirmekten kaçındım. Heyhat yeri geliyor kaçınmanın yolu kalmıyor. Zaten her başlık altında yazıyorsunuz.
Ortada şu an bir sempozyum yok. Bir üyenin bu konuda önerisi var. Tartışma adabına göre ilk yapılacak iş, sempozyumun nasıl yapılacağını konuşmadan önce, var olan sorunlara ve TSF'nin fikir üretmekte zorlandığı konuların çözümüne yönelik en uygun yöntemin bir sempozyum olup olmadığını sorgulamaktır. Konu başlığımız Antalya 2014. Sempozyumun nasıl yapılacağı konusunda yeni bir başlık açabilirsiniz.
Katılımcılar, bilimsel araştırma sahibi olmalıdır diyorsunuz ya işte ben tam o anda yaşadığım dünyanın gerçekliği hakkında düşüncelere dalıyorum. Konumuz ne? Çocuk satrancı, satranca başlama ve turnuvalarda oynama yaşı, turnuvaların hangi şartlarda ve hangi teknik özelliklerle düzenleneceği, ülke birinciliklerine katılımın hangi şartlarda sağlanacağı vs değil mi? Ülkemizi bir yana bırakalım, bu konuda dünya üzerinde bilimsel araştırma yapmış kaç kişi var? Elbette isimler üzerinden yaptığım gönderme de bu duruma dikkat çekmek içindir. Satranç konusunda bu yetkinliğin başka kıstasları var. Unvan gibi. Konuk listesini sırf iş olsun diye satrançla hiç ilgisi olmayan ve işin teknik kısmına uzak çocuk gelişimi uzmanları, doktorlar vs ile oluşturacaksanız yine sonuç alamazsınız. Ancak onlardan görüş alabilirsiniz.
Uygun isimler bulunabilirse bir sempozyum da yapılabilir ama ilk önceliğimizin, eleştiriler karşısında öfkeden kendinden geçmeyecek insanlarla bir araya gelip karşılıklı olarak sorunları paylaşmak olması gerektiğini savunuyorum. Bunun anlamı Feti Bey'in fikrini baltalamak değildir. Feti Bey'in fikrine bir alternatif sunmak, olaya başka bir açıdan bakmaktır. Olayı baltalamak daha bismillah demeden, 'ya iktidar yanlış anlaşılırsa, ya kötü muhalefet ortalığı şov yerine dönüştürürse' telaşıdır.
Sizin sempozyum fikrine karşı çekinceleriniz olabiliyor ama biz çekincelerimizi dile getirdiğimiz anda başlıkta 'persona non grata' (istenmeyen adam) ilan ediliyoruz.
Bakın bugüne kadar yazdığım hiçbir mesajda karşımdaki kişiyi eleştirmek için vatan, millet, şeref , ahlak , kin , nefret gibi çok süslü ama yersiz kullanıldığında içi boşalan sözcüklere sarılmadım. 'Silivri' kelimesini kullanarak toplamaya çalıştığınız sempati ve yaratmak istediğiniz mağduriyet hissi, bir sonraki mesajınızda akıl almaz çıkarım ve suçlamalarla doruğa çıkıyor. Eğer böyle bir niyetiniz yoksa sözünüzü geri çekersiniz olur biter.
Siz her defasında, eksiklere önce dikkat çekip, sonra ne kadar iyi niyetli, demokrat, çalışkan ve samimi olduğunuzu ispat etmeye çalışıyorsunuz. Eleştiri dozu artarsa buna saygı göstermek yerine bir cümle içinde 5 tane hakaret ederek yolunuza devam ediyorsunuz.
Bakın benim sizin hakkınızdaki düşüncem ve eleştirilerim açık. Tekrar ediyorum samimiyetinize inanmıyorum. Yapılan eleştiriler karşısında hırçınlaşmanızdan, insanların isimlerini soyadlarını, takma isimlerini yazarken yaptığınız küçük oyunlardan, 'ama ben sizi kastetmiyorum' içerikli geri adım mesajlarınızdan, durup dururken haklılığı tartışılmaz bir konuda 'bazen susmak da bir tavırdır' demenizden ama başka hiçbir konuda bu tavrı göstermemenizden dolayı inanmıyorum. Eğitim Kurulu Başkanı olarak da yaptıklarınız beni tatmin etmiyor. Bu kadar az iş yapılıyor olduğu halde bu kadar çok konuşulması beni rahatsız ediyor. İnsanların üstlerine aldıkları görevleri ile ilgili icraatlarını savunurken, ne kadar iyi niyetli, ne kadar özverili çalıştıklarını söylemesi, nasıl bir anne , baba, kardeş olduklarını anlatması da bana o derece yapmacık geliyor. Yönetici ve kurul olarak tarzınızın üretkenlikten uzak olduğuna, kurul yapısının da doğru çözümler üretebilecek yetkinlikte olmadığına inanıyorum. Yönetim Kurulunda bu konularda fikri olan kimse olmadığı gibi, kurullarda da bir fikrin nasıl ele alındığını, yükün genelde bir kaç kişinin üstüne kaldığını az çok biliyoruz. Bu kurullarda görev yapacak insan bulmanın zor olduğunu zaten daha önce yazmıştım ama öyleyse en azından eleştirilere kulak verilmesi gerekir.
Bu noktaya gelirken hiç beklemedik mi? Hiç zaman tanımadık mı? 2012 Genel Kurulundan buyana dişe dokunur hangi gelişmeleri yaşadık. Sizler kendini performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçimlerden 3 ay sonra antrenörler kurulu başkanı Yakup Bayram'la bir araya geldiğimde bana 'bir 3 ay daha bekle, göreceksin müthiş işler olacak' dedi. Bu konuşmanın üzerinden 1 yıl geçti. Gördüğümüz icraat 7 tur hızlandırılmış 9 turlu Türkiye Kupası. Elo hesaplamalarına gidemeyen ligler, şehir dışında il birincilikleri...
Bu sözlerimi büyük harflerle, siyah, altı çizili vs yazmama gerek yok. Bunlar benim düşüncelerim. Haklı olmayabilirim. Siz de buna karşı, benim yapıcı değil yıkıcı eleştiriler yaptığımı, uzaktan konuşup, iş üretmediğimi vs söyleyebilirsiniz. Ancak her tartışmanın sonunun, işte bunlar, işte şunlar diye başlayan cümlelerle saldırı, kin, nefret kusma vs gibi tanımlamalarla bitmesinden son derece rahatsızım. İster bana ister bir başkasına yönelik olsun.