01-03-2014, 21:54
Bu başlık altında ilk yazımı yazarken kişisel görüşlerim ve değerlendirmelerim hangi noktadaysa ben hala aynı noktadayım. (Bu mesaj kime acaba ?!)
Forumda yorumları okurken sempozyum fikri spontane bir şekilde aklıma geldi. Daha önceden düşündüğüm taşındığım bir konu değildi. "Yorumcular forumda yazacaklarına ve birkaç kişi bu yazılanları okuyacağına, yapalım bir sempozyum. Daha büyük kitleler fikri, çalışması, önerisi olanları karşısında görsün, dinlesin. Soru-cevap bölümlerinde karşı fikir beyan etsin" diye düşünmüştüm.
Sempozyum açık veya kapalı oturum değildir, forum veya tartışma değildir. Sempozyum TSF ve muhalefetin çarpışma, savaşma alanı hiç değildir. Bilgililerin bilgilerini paylaşmasıdır, dar anlamda. Biraz daha açarsak ; yetkin kişilerin belirli bir konu hakkında araştırmalarını, incelemelerini ve bunları değerlendirerek ulaştıkları sonuçları dinleyicilere sunmasıdır. Dinleyiciler de eğer anlayamadıkları hususlar varsa, biraz daha açıklık getirilmesi gereken konular varsa sorarlar veya kısaca karşı görüş bildirebilirler.
Sempozyum önerim Nasrettin Hoca'nın göle maya çalması gibi bir şeydi. Bunun farkındaydım. Ama bir ümit ya tutarsa misali !
Herhangi bir sayının sıfıra bölümü tanımsızdır. Herhangi bir sayının sıfırla çarpımı sıfırdır. Herhangi bir sayının sıfırla toplamı yine kendisidir. Herhangi bir sayıdan sıfır çıkartılırsa yine o sayıya ulaşılır.
Ne demek istiyorum ?
Sıfır TSF'nin suskunluğudur. Forumda yüzlerce kişi ne kadar yazsak, bağırıp çağırsak ta TSF sustuğu sürece etkimiz yoktur. Bu noktada Aşkın Beyin "Ben sadece kendi görüşlerimi bildiriyorum. TSF'nin sözcüsü değilim." bildirimine inanmak istiyorum.
Yine de, havanda su dövmeye devam edeceğiz, gelecek zamanlarda. Belki birgün dövdüğümüz su ısınıp buharlaşır da gökyüzüne çıkar, böylelikle görünür olur, rahmet olur.
Burada bir hususu sormadan edemeyeceğim. Aşkın Beyin "Ben üzerime düşeni kararlılıkla yaparım. Ama kararları alma ve uygulama sorumluluğu bana ait değildir." sözünü anlayamadım.
Kaf dağının arakasındaki sempozyum gün yüzüne çıkmış olsaydı en önde Aşkın Beyi görmek isterdim. Sempozyumun fişeğini Eğitim Kurulu atmayacak ta kim atacaktı ? Diğer kurullar mı öncülük etmeliydi ? Yoksa 18 in yanına 19. kurul mu kurulmalıydı ? Eğitim Kurulunun fonksiyonu ne olmalıydı sempozyumda ? Dinleyici mi ? Eğitim Kurulundaki kişilerin etkinlik ve yetkinlikleri hiç mi olmayacaktı sempozyumda ? Kararları alma ve uygulama sorumluluğu olmayan Eğitim Kuruluyla ilgili kararları alma ve uygulama sorumluluğu Ali Nihat Yazıcı'nın mı yoksa ?
Benim EXIT lerim var ve çok. Özgür Forum sağolsun. Burada özgürce bugün varım, yarın, istediğim zaman yokum.
Aşkın Bey, sizin EXIT leriniz var mı ?
Forumda yorumları okurken sempozyum fikri spontane bir şekilde aklıma geldi. Daha önceden düşündüğüm taşındığım bir konu değildi. "Yorumcular forumda yazacaklarına ve birkaç kişi bu yazılanları okuyacağına, yapalım bir sempozyum. Daha büyük kitleler fikri, çalışması, önerisi olanları karşısında görsün, dinlesin. Soru-cevap bölümlerinde karşı fikir beyan etsin" diye düşünmüştüm.
Sempozyum açık veya kapalı oturum değildir, forum veya tartışma değildir. Sempozyum TSF ve muhalefetin çarpışma, savaşma alanı hiç değildir. Bilgililerin bilgilerini paylaşmasıdır, dar anlamda. Biraz daha açarsak ; yetkin kişilerin belirli bir konu hakkında araştırmalarını, incelemelerini ve bunları değerlendirerek ulaştıkları sonuçları dinleyicilere sunmasıdır. Dinleyiciler de eğer anlayamadıkları hususlar varsa, biraz daha açıklık getirilmesi gereken konular varsa sorarlar veya kısaca karşı görüş bildirebilirler.
Sempozyum önerim Nasrettin Hoca'nın göle maya çalması gibi bir şeydi. Bunun farkındaydım. Ama bir ümit ya tutarsa misali !
Herhangi bir sayının sıfıra bölümü tanımsızdır. Herhangi bir sayının sıfırla çarpımı sıfırdır. Herhangi bir sayının sıfırla toplamı yine kendisidir. Herhangi bir sayıdan sıfır çıkartılırsa yine o sayıya ulaşılır.
Ne demek istiyorum ?
Sıfır TSF'nin suskunluğudur. Forumda yüzlerce kişi ne kadar yazsak, bağırıp çağırsak ta TSF sustuğu sürece etkimiz yoktur. Bu noktada Aşkın Beyin "Ben sadece kendi görüşlerimi bildiriyorum. TSF'nin sözcüsü değilim." bildirimine inanmak istiyorum.
Yine de, havanda su dövmeye devam edeceğiz, gelecek zamanlarda. Belki birgün dövdüğümüz su ısınıp buharlaşır da gökyüzüne çıkar, böylelikle görünür olur, rahmet olur.
Burada bir hususu sormadan edemeyeceğim. Aşkın Beyin "Ben üzerime düşeni kararlılıkla yaparım. Ama kararları alma ve uygulama sorumluluğu bana ait değildir." sözünü anlayamadım.
Kaf dağının arakasındaki sempozyum gün yüzüne çıkmış olsaydı en önde Aşkın Beyi görmek isterdim. Sempozyumun fişeğini Eğitim Kurulu atmayacak ta kim atacaktı ? Diğer kurullar mı öncülük etmeliydi ? Yoksa 18 in yanına 19. kurul mu kurulmalıydı ? Eğitim Kurulunun fonksiyonu ne olmalıydı sempozyumda ? Dinleyici mi ? Eğitim Kurulundaki kişilerin etkinlik ve yetkinlikleri hiç mi olmayacaktı sempozyumda ? Kararları alma ve uygulama sorumluluğu olmayan Eğitim Kuruluyla ilgili kararları alma ve uygulama sorumluluğu Ali Nihat Yazıcı'nın mı yoksa ?
Benim EXIT lerim var ve çok. Özgür Forum sağolsun. Burada özgürce bugün varım, yarın, istediğim zaman yokum.
Aşkın Bey, sizin EXIT leriniz var mı ?