02-03-2014, 00:02
Feti Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Forumda yorumları okurken sempozyum fikri spontane bir şekilde aklıma geldi. Daha önceden düşündüğüm taşındığım bir konu değildi. "Yorumcular forumda yazacaklarına ve birkaç kişi bu yazılanları okuyacağına, yapalım bir sempozyum. Daha büyük kitleler fikri, çalışması, önerisi olanları karşısında görsün, dinlesin. Soru-cevap bölümlerinde karşı fikir beyan etsin" diye düşünmüştüm.Feti bey, önerinizin iyiniyetinden kimsenin şüphesi yok. Ama sizin hayal ettiğiniz tartışma veya sempozyum hiç olmayacak.
1) TSF'de temel ülke sorunlarını tartışacak insan kaynağı yok. Bunu Ekaterina Atalık'a verilen cezada test ettik. Bildiğim kadarıyla (bilmediğim varsa özür dilerim) yönetsel düzeyde sadece sayın Uğur Tülüce tepki verdi.
Şimdi benim naciz imzada yazdığı üzere, bir sorunun çözümü için genel çerçevesinin üzerine çıkmak lazım. Hastanelerde ölen insanların neden öldüğü sorusu gibidir bu, bir insan hastalandığı için mi ölür; teşhis konulamadığı için mi?
Koca Türk satranç tarihinin son 60 yılını ikiye bölebilirsiniz; ilki entellektüel ve akil insanlar tarafından yönetilen ve 1990'lara kadar getirilen dönem; ikincisi tüketim şımarıklığı ile insan kaynakları kalitesizliğinin zamana ve mekana el koyduğu 1990'lar sonrası.
İlk dönemi Nevzat Süer'in şahsında somutlaştırabilirsiniz. İkinci zamanın aktörü ise Ali Nihat Yazıcı'dır. Doğal olarak ilk dönemin Boysan, Günsav, Tebi, Bilyap, Süer gibi büyüklerini günümüzün Tulay, Aktar, Kul veya Yazıcı gibi aktörleri ile tartamazsanız, siklet fena dağılır.
2) İnsan kaynağı sadece TSF yönetsel düzeyinde bir sorun değil; sizin de yakaladığınız gibi satranç kamuoyu bu ülkede yok düzeyinde. O yüzden bu forumda fikir üretimi 9-10 kişinin etrafında dönüyor. Elbette bir meseleden canı yananlar -hamle hırsızlığı gibi- sayfalarca üretimde bulunabiliyorlar ama makro sorunlara karşı genel bir refleks yok.
Tepedekilerin güvencesi de bu zaten. Sırf bu sığlık sebebiyle şu otel saçmalığı 15 yıl dayatılabiliyor. Milli Şeref kavramı devalüe edilebiliyor. Hakem kalitesizliği çözüme ulaşmıyor. Hiçbir makro plan kurulamıyor.
3) Yukarıda Nevzat Süer - Ali Nihat Yazıcı olarak böldüğüm Türk satrancı genel toplumsal bozulmanın kronolojisine de karşılık gelir. Nasıl ki 1980 sonrası toplum mühendisliği ile apolitik, şımarık, tüketici ve okumayan bir nesil dizayn edilebildi ise; nasıl ki geçmiş 30 yılda insanlar fikir adamlarına değil de Acun'a, Şahan'a öykünmeye başladıysa, bu genel moralite bozulması her katmana isabet etti.
O yüzden gazetecilik Uğur Mumcu'dan Ayşe Arman'a; Edebiyat Kemal Tahir'den Elif Şafak'a devir oldu; Cumhuriyet balolarına giden kitle, trafikte hönküren asalaklara evrildi. Bu evrilmenin içinden elbette yeni Süer'ler veya Tebi'ler çıkamazdı; devlet adamı kavramı bile nasıl ki işadamlığına dönüştü ise TSF başkanı da yeni modele uygun olacaktı.
İşadamlığı yeni modeldi. Milenyumun sihirli tonuna uyuyordu. Girişimci, genç, kravatsız ve süper yenilikçi olunacaktı. Her yerde olduğu gibi TSF'de de kaçınılmaz olarak bu işadamı modeline geçildi.
4) Geçen 15 yılda McDonalds teoremi çalıştırıldı. Çocuk menüsünden para kazan ! Hedef kitle çocuk ama para kaynağı ana-baba. Çünkü çocuk ailesi ile burger yemeye geldiğinde, kendisi için 5 kuruş harcama niyeti olmayan ebeveynlerine parayı harcatır. Bir de plastik oyuncağı menü yanına kaktırırsanız, babanın haftaya da aynı yere gelmemesi için sebep kalmaz. Şimdi menü yerine turnuva, plastik oyuncak yerine madalya kelimelerini koyun. Baba ve para kelimeleri kalabilir
Kurulan sistem, 1000 ailenin "dahi çocuğa sahip olduğu" yalanına dayalı bir fast food sistem. Fast food (veya kullan at) bu ailelerden 6-7 yıl parayı alıp, 980 adedini raf ömrü dolduktan sonra garbage ediyor. Köpük giderken, oluşan boşluğu her sene yeni "dahi çocuk sahibi" yeni müşteriler dolduruyor.
İstanbul İl Temsilciliğinin şu anda güncel 20 turnuvasından 18 adedi bebek turnuvasıdır. Sistem vaat üstüne kuruludur. Unutmayalım günümüzün aptallaştırılmış tüketim sisteminde, vaat, realize edilenden daha mutluluk vericidir.
Çocuğunun 5 yıl içinde GM olacağına inanan anne, emin olun çocuğu GM olandan daha mutlu ve verimkardır. Çünkü ikincisi bilinçli ve çilelidir. Yüzlerce saat çalışmayı gerektirir. İlkinin ise sermayesi inanmaktır. Sonra verir, para saçar, bıkar ve gider.
5) Ve başa dönersek, bu sempozyum niye olmaz?
Çünkü meselenin genel gerçeklik çerçevesi; yani tepeye çıkıp vadiye baktığınızda göreceğiniz ana sorun, insan kaynağı kalitesizliğidir. Türk satrancının derdini çözmek için düzgün irade; düzgün irade için ise düzgün insan kaynağı gerekir. Bir dönem Türk satrancı, satrancın içinden gelen insanların söz söylediği bir alandı. O yüzden gerçek satranç oynanıyordu. Şimdi, öğrenci velilerinin yönettiği bir çocuk dünyasında yaşıyoruz.
6) Yine de şeklen bir sempozyum yapılamaz mı? Elbette yapılır. Ama bu, Ayşe Arman'la Türk gazeteciliğinin nasıl kurtulacağını tartışmak kadar değerli ve anlamlı olur.
Veya Akif Beki'yle . Size kalmış.