04-06-2014, 22:24
Uygulamanın saçmalığı zaten güzel örneklerle kanıtlanmış ama bir tane de ben ekleyeyim;
4 takımın katıldığı turnuvadan 1 takım hak kazanıyor ama o ilde sadece 1 takım varsa komşu illerden birine aktarılıyor. Turnuva 4 takımla başladı ama birinci olamayacağını anlayan 3 takım turnuvayı yarıda bıraktı. Bu durumda aynı mantık uygulanırsa, kalan tek takıma 'Kusura bakmayın tüzüğe göre tek takım olursa başka bir ilde yarışmaya katılması gerekiyor. O nedenle bu turnuvayı iptal ediyoruz mu denmeli? Bu iki örnek arasında bir fark var mı?
Takım kurulmuş mu? Yeterli sayıda oyuncuyu kadrosuna almış, transfer etmiş, lisansını çıkartmış, turnuvaya başvurmuş mu? Artık hala turnuvayı terk ediyorsa, ne o ilin, ne rakiplerinin sorunudur. Takımın başkanına, yöneticisine, sorumlusuna öyle ağır cezalar verirsiniz ki bir daha kolay kolay kimse yapmaz.
Daha da vahimi, takım sayısına göre hak verilmesidir. Sporda niceliğin niteliğin bu kadar önüne geçtiği bir uygulamaya az rastlanır. Pazardan elma mı alıyorsunuz, 10 takım olursa şu, 4 takım olursa bu diye?
Satranç söz konusu olduğunda 1200 elolu 100 kişi, 2200 elolu 1 kişi etmez! Okullardan, çoluk çocuk toplanmış takımlarla sayıyı artırarak o ile daha fazla katılım hakkı verilemez. Yıllardan beri İstanbul takımlarının ve tabii diğer güçlü illerin takımlarının hakkı gasp ediliyor. O ilde yarışmaya katılan takımların kuvvet ortalamalarına bakarak her ilin minimum bir kontenjanı belirlenmelidir. Federasyon isterse katılımı teşvik etmek için belli sayıların üzerinde takım çıkartan illere de ek kontenjan verebilir ama asıl kriter turnuvanın kuvveti olmalıdır.
Yakında burada, 'ama turnuvaya girerken tüzüğü okumadınız mı?' yazacak arkadaşlara söylüyorum;
Teknik kurulun, yönetim kurulunun, başkanın, turnuva organizasyonunun vs görevi, oluşabilecek istisnai durumları önceden düşünerek buna göre önlem almasıdır. Elbette, meclisi bile doğru bir Türkçe ile kanun yapmayı beceremeyen bir ülkeden söz ediyoruz farkındayım ama kimse kendi yapamadıklarının sorumluluğunu başkasında aramasın. Turnuva başlarken tuvaletiniz mis gibi olabilir. Gün boyu o tuvaletlerin temizliği ile ilgilenecek bir görevliniz yoksa ortaya çıkacak rezaleti 'ama ne yapalım turnuva başlarken tuvaletler ne güzeldi' diyerek geçiştiremeyeceğiniz gibi, yanlış yazılmış yönetmeliklerin ortaya çıkaracağı hasarı da oyuncuların, kulüplerin sırtına yükleyemezsiniz.
Mesut Bey, yazısının sonuna 'Emeğe Saygı' yazmış. Turnuva organizasyonu da, hakemliği de, yöneticiliği de yapmış biri olarak söylüyorum; Konu satranç olduğunda saygı duyulması gereken ilk 'emek' masa başında verilen mücadeledir. Yaka kartı yapmakla ikisini birbirine karıştırmayalım.
4 takımın katıldığı turnuvadan 1 takım hak kazanıyor ama o ilde sadece 1 takım varsa komşu illerden birine aktarılıyor. Turnuva 4 takımla başladı ama birinci olamayacağını anlayan 3 takım turnuvayı yarıda bıraktı. Bu durumda aynı mantık uygulanırsa, kalan tek takıma 'Kusura bakmayın tüzüğe göre tek takım olursa başka bir ilde yarışmaya katılması gerekiyor. O nedenle bu turnuvayı iptal ediyoruz mu denmeli? Bu iki örnek arasında bir fark var mı?
Takım kurulmuş mu? Yeterli sayıda oyuncuyu kadrosuna almış, transfer etmiş, lisansını çıkartmış, turnuvaya başvurmuş mu? Artık hala turnuvayı terk ediyorsa, ne o ilin, ne rakiplerinin sorunudur. Takımın başkanına, yöneticisine, sorumlusuna öyle ağır cezalar verirsiniz ki bir daha kolay kolay kimse yapmaz.
Daha da vahimi, takım sayısına göre hak verilmesidir. Sporda niceliğin niteliğin bu kadar önüne geçtiği bir uygulamaya az rastlanır. Pazardan elma mı alıyorsunuz, 10 takım olursa şu, 4 takım olursa bu diye?
Satranç söz konusu olduğunda 1200 elolu 100 kişi, 2200 elolu 1 kişi etmez! Okullardan, çoluk çocuk toplanmış takımlarla sayıyı artırarak o ile daha fazla katılım hakkı verilemez. Yıllardan beri İstanbul takımlarının ve tabii diğer güçlü illerin takımlarının hakkı gasp ediliyor. O ilde yarışmaya katılan takımların kuvvet ortalamalarına bakarak her ilin minimum bir kontenjanı belirlenmelidir. Federasyon isterse katılımı teşvik etmek için belli sayıların üzerinde takım çıkartan illere de ek kontenjan verebilir ama asıl kriter turnuvanın kuvveti olmalıdır.
Yakında burada, 'ama turnuvaya girerken tüzüğü okumadınız mı?' yazacak arkadaşlara söylüyorum;
Teknik kurulun, yönetim kurulunun, başkanın, turnuva organizasyonunun vs görevi, oluşabilecek istisnai durumları önceden düşünerek buna göre önlem almasıdır. Elbette, meclisi bile doğru bir Türkçe ile kanun yapmayı beceremeyen bir ülkeden söz ediyoruz farkındayım ama kimse kendi yapamadıklarının sorumluluğunu başkasında aramasın. Turnuva başlarken tuvaletiniz mis gibi olabilir. Gün boyu o tuvaletlerin temizliği ile ilgilenecek bir görevliniz yoksa ortaya çıkacak rezaleti 'ama ne yapalım turnuva başlarken tuvaletler ne güzeldi' diyerek geçiştiremeyeceğiniz gibi, yanlış yazılmış yönetmeliklerin ortaya çıkaracağı hasarı da oyuncuların, kulüplerin sırtına yükleyemezsiniz.
Mesut Bey, yazısının sonuna 'Emeğe Saygı' yazmış. Turnuva organizasyonu da, hakemliği de, yöneticiliği de yapmış biri olarak söylüyorum; Konu satranç olduğunda saygı duyulması gereken ilk 'emek' masa başında verilen mücadeledir. Yaka kartı yapmakla ikisini birbirine karıştırmayalım.